Sabırsızlık Zamanı · 2019. 11. 18. · Leyla Erbil'in "Hallaç" adlı öyküsüne bakacağz....

40
Sabırsızlık Zamanı Sayı: Kasım Fiyat: 4 TL

Transcript of Sabırsızlık Zamanı · 2019. 11. 18. · Leyla Erbil'in "Hallaç" adlı öyküsüne bakacağz....

  • SabırsızlıkZamanı

    Sayı: KasımFiyat: 4 TL

  • İÇİNDEKİLER

    Merhaba Arkadaş..............................3Duha..................................................4Ekim Devrimi....................................5Gençlik Ayakta..................................8Gündemden Notlar...........................11Leyla Erbil’in Kutsal Ailesi...............13Çalışmalar.........................................16Mücadele Bitmez..............................17Yeni Evrenin DevrimlerindeGençliğin Rolü 2- Arap Devrimleri..18Kara Delikler.....................................23Özerk ve DemokratikÜniversiteye Dair..............................26Koku..................................................30Bulmaca............................................35

  • MERHABA ARKADAŞSabrısızlık Zamanı fanzinimizin Kasım sayısında

    yine beraberiz. Kasım ayna "Kasım'da Aşk Değil,Geçim Derdi Başkadır" diyerek giriyoruz. Hayallerimiz,hayallerimizdeki hayat, kapitalizmin çarklarnda yokoluyor. Krizle birlikte gelen zamlar, vergiler, işsizlik engüzel yıllarmızı elimizden alıyor ve bizi geleceksizliğe,belirsizliğe sürüklüyor. Ancak bizler rahatça nefes bilealamadğmız, konuşamadığımız, baskılandığmız birhayata mecbur değiliz.

    Ve bugün Şili'de metrolar işgal ediyor, ateşe ve-riyoruz. Lübnan'da korkusuzca bakanın korumasınatekme atıyoruz. Irak'ta "Ülke yoksa okul da yok!" diye-rek dersleri boykot eden ve sokaklara çıkan öğrencile-riz.

    Sesimizi ve mücadelemizi sıra arkadaşlarımza,kampüslerimize taşıyacak Sabırsızlık Zamanı'nın bu sa-yısında Ekim Devrimi'nin 102. yılını selamlayacak, bun-dan 9 sene önce Aralık ayında başlayan ArapDevrimleri'ni inceleyeceğiz.

    Özerk ve demokratik üniversite için politik özgür-lüğümüzü kazanmamız gerektiğinden bahsedeceğiz.Leyla Erbil'in "Hallaç" adlı öyküsüne bakacağz. Güncelhaberler, şiirlerimiz, öykülerimiz ve ödüllü bulmaca-mız da olacak. Çukurova Üniversitesi ve İstanbul'un çe-şitli üniversitelerinden kadın cinayetlerine, tacizetecavüze karşı "Yaşamak İstiyoruz" diyerek bizlerle bu-luşan arkadaşlarmızla karşılaşacağız.

    #HayallerimiziDeğilKapitalizmiYıkalım diyerekbaşlattığımız kampanyamız devam ediyor. Görüş veönerilerinizi, yazılarınzı, resimlerinizi bizlerle arkasayfadaki Twitter, Instagram ve Facebook adreslerimiz-den gönderebilirsiniz.

    Son olarak Şili'den bir duvar yazısı;"DEPRESYON DEĞİLDİ; KAPİTALİZMDİ"

  • DUHA

    Kuşluk vakti şimdi nar ağacım,Ve bugün de

    Binlerce ismin var dünyada,Şimdi yüreğimin

    Demir kapısı aralanıyor,Ve güneşi içmek gerekiyor gözlerinden.

    Sarılmak lazım dünyaya nar ağacım,Hem de kollarını

    Sonsuzluğun bahçesine açarak,Sanki yıllardır arıyormuş da

    Eksik olan parçan,Şimdi buluyormuşçasına...Hem de kızıl türkülerini,

    Hani dallarının ucunda yeşerenleri;Bir bir kondurarak gelene geçene.

    Salıncak kurma vakti şimdi çocuklaraYa da sevdasında çocuk kalanlara

    Şimdi öğrenme vakti bir nar ağacından;Bir iken bin olmayı...

    Gökyüzüne fısıldadım ismini nar ağacım,Yani dünyanın her yerine,

    Artk kuşlar sadece senden bahsediyor.Ve her zamanki gibi

    Seninle anlam kazanıyor kavga...Artık senle bir olma vakti,

    Sokaklar süslemenin -nar çiçekleriyle-Ve tüm kum taneleriniSuya doyurma vakti,

    Ve artk senle birim nar ağacımŞimdi yüzün kışımdır,

    Ömrümse karasal iklimiçorak toprakların...

    MİŞA FALİZ

  • EKİM DEVRİMİ

    Tarihler 7 Kasım 1917’yi gösteriyordu. “Dün çok erkendi,yarın çok geç olacak, bugün tam zamanı” diyen öncü prole-terler ordusu tüm Rusya’da ayağa kalkmış; toplarıyla, tü-

    fekleriyle Kışlık Sarayı basmış ve iktidarı almıştı. “Sopadan vedayaktan başka hiçbir şey görmemiş” bir halk uyanmış, kendi ka-derini kendi ellerine almıştı proletaryanın öncülüğünde. O günbir kez daha “göğün fethine çıkan”lar, tarihin akışını değiştirmesorumluluğunu da üstlenmiş; tüm olanaksızıklara, olumsuzlu-kara, “kapitalizmin çok gelişmemiş olduğu bir ülkede devrim ol-madan inşa edemezsiniz” laflarına aldırmadan girişmişlerdiinşasına sosyalizmin. O andan itibaren insanlık, insanın insanısömürmesine karşı giriştiği mücadelede en büyük savaşını ka-zanmış olmanın verdiği özgüvenle saldırmaya başlayacaktı sö-mürünün üstüne üstüne.

  • Emperyalistlerin dünyayı paylaşamamaları sebebiyle dört biryanı yakıp yıktıkları derin bir krizi, Vladimir Lenin liderliğindedeğerlendirmeyi başarmıştı Rus Proletaryası. İktidarı almak yo-luyla kendi özgürlüğünü de kendi eline almış, bir dizi toplumsaldevrimin önünü açmıştı. Artık geri dönülemeyecek bir yola giril-

    mişti. Dünyanın bütün ezilenleri için her şey kö-künden değişecekti.

    Sömürünün ortadan kalkmasınınmümkün olduğunu tüm dünya gö-

    recekti. Kapitalizmden ve burjuvademokrasisinden farklı demok-rasi biçimlerine tanıklık edile-cekti. Savaşların vesömürünün sebebinin kapita-lizm olduğu burjuvazinin“ulusların kendi kaderini tayinhakkını” asla tanımayacağınıancak sosyalizmde bunun ger-çekleşebileceğini tüm dünyaya

    kanıtlayacaklardı.Sosyalizmin geleceğinin ne

    olacağından bağımsız olarak bur-juvazi ensesinde her zaman devrimin

    soluğunu hissedecek ve bunun korku-suyla geri dönülemez tavizler vermek zo-

    runda kalacaktı.Eğitimden herkes eşit faydalanabilecek, fırsat eşitsizliği or-

    tadan kaldırılacak ve cehaletin kökü kurutulacaktı. Bu sayede tek-nolojik gelişme hızlanacak sanayileşme ivmelenecekti. Dünyanınen hızlı büyüyen kapitalist ülkesini bile üçe, dörde katlayacak birhızda büyümenin önü açılacaktı. Ekonomik anlamda geri kalmışhalkların sosyalizmle kimseye eyvallahı kalmamıştı.

    KısacasıEkim Devrimi,iyiye ve güzele

    doğru atlımş ilkbüyük adımdı. GerekSovyetler ayaktaykengerekse çözüldükten

    sonra onu içeriden vedışarıdan akıl almaz

    argümanlarla kötüle-meye çalışanlar

    oldu.

  • Yüksek teknoloji sadece refahı yükseltmeyecek aynı za-manda askeri anlamda güçlenmesini de sağlayacaktı Sovyetlerin.İşte bu nedenle faşizm yenilecek, sosyalizm bir kere daha kahra-manlaşacaktı dünya halklarının gözünde.Önce Asya’da sonra Latin Amerika’da, Afrika’da ve Avrupa’daumut olacaktı anti-emperyalist güçlere Ekim Devrimi. Büyükçapta ve bütünlüklü devrim mücadelesine girişecekti halklarEkim’in yarattığı umut dalgasıyla. Önce diğer Sovyet ülkelerinde,sonra Doğu Avrupa’da ve Güneydoğu Asya’da Latin Amerika veAfrika’da birçok sosyalist devrim veya demokratik halk devrimibaşarıya ulaşacak, Ekim’in açtığı yolda ilerleyecekti.Kadın-Erkek eşitsizliğine dair en somut adımlar EkimDevrimi’nin yarattığı Sovyet ülkelerinde ilk defa atılmaya başla-nacak. LGBTİ+’lara dair gerici olmayan ilk bilimsel çalışmalar buülkelerde takip edilecek ve LGBTİ+’lara dair ilerici politikalar ilkdefa Sovyetler tarafından hayata geçirilecekti.

    Kısacası Ekim Devrimi, iyiye ve güzele doğru atılmış ilkbüyük adımdı. Gerek Sovyetler ayaktayken gerekse çözüldüktensonra onu içeriden ve dışarıdan akıl almaz argümanlarla kötüle-meye çalışanlar oldu. Bir avuç küçük burjuva solcu Sovyetler Bir-liği’nin çözülmesinden kendisine umutsuzluk çıkarımı yapmayafırsat bulsa da Ekim Devrimi ve Sovyetler Birliği bugün hala in-sanlığın kurtuluşu adına, eşitlik, adalet, dayanışma, özgürlük veenternasyonalizm adına tüm devrimcilere ve komünistlere umutolmaya, iyisiyle ve eksiğiyle bizlerin yolunu aydınlatmaya devamediyor.

    YAŞASIN BÜYÜK EKİM SOSYALİST DEVRİMİ !YAŞASIN DEVRİM VE SOSYALİZM

    Ankara Sabırsızlık Zamanı Fanzin Ekibi

  • Şili- Güney Amerika ülkesi Şili'de ayaklanma,başkent Santiago'da günde 3 milyondan fazla kişi-nin kullandığı metro ücretlerine 6 Ekim'de yapı-

    lan zamla başlamış ve 18 Ekim'de de işgallerledevam etti.

    25 Ekim'de, İtalya Meydanı'nda düzenlenen gös-teriye yaklaşık 1 milyon 200 bin kişi katılmıştı.

    GENÇLİKAYAKTA!

  • Son süreçlerde gençlik hareketine bakacak olursak bir-çok yeni gelişmenin söz konusu olduğunu görüyoruz.Dünya genelinde yaşam koşullarının kötüleşmesi, gele-

    ceksizlik, sefalet artmışken yer yer, zaman zaman eylemsel-likler başkaldırılar artıyor. Önümüzde duran en yakıcı örnekŞili’ye bakabiliriz. Ulaşım ücretlerine yapılan zam sonrasıbaşlayan protesto gösterileri ülkenin bütün kentlerine ya-yıldı. Daha sonrasında elektriğe %20 zam yapacağını belir-ten elektrik şirketi ENEL'in merkez binasını ateşe veren halktepkisini çok net bir şekilde gösterdi. İktidar ise OHAL ilanederek halkı baskı altına almaya çalıştı. Fakat kadınların,gençliğin, işçilerin yaptığı eylemsellikler baskıları yıkıp geçti.Örneğin sokağa çıkma yasağı sırasında opera sanatçısı birkadın balkondan şarkı söyleyerek tepki göstermiş oldu. YineŞili’de genç bir eylemcinin “Pardon anne, geleceğim söz ko-nusu” demesi ve ses getiren nice örnekler var karşımızda.

    Yine Ekvador ve Lübnan’da da halkın yaşam koşulla-rından, işsizlikten, sömürüden, baskılardan bıktığını ve artıkülkenin yaşanamayacak hale geldiğini ve halkların bunakarşı isyanlarını görüyoruz. Türkiye koşullarına baktığı-mızda ise gençlik mücadelesinin yükseldiğini gözlemleyebili-riz. Öğrencilerin genel bazda sorunları veya talepleri yurt,ulaşım, eğitim harcamalarına yönelik yapılan zamlar. Belirliyerlerdeki mücadele kazanımlarını kaybetmemek için yap-tıkları eylemsellikler... Örneğin geçmişten beri Denizler’den,Sinanlar’dan miras kalan devrimci kültürü yaşatan ODTÜ'yefaşistlerin sokulmaya çalışılması, hem ODTÜ'nün genel dev-rimci profilinin hem de oradaki devrimci ruhun, birlikteliğidağıtılmak istenmesindendir.

    Başka bir örnek olarak, Eskişehir Anadolu Üniversi-tesi öğrencileri kantinin Ak gençliğe toplantı için verilme-sine karşı yaptıkları boykot genel istemin faşizme karşıolduğunu gösterir. Kürdistan’da gelişen eylemler ve bura-daki etkisine de bakacak olursak, Kürt halkının Rojava’da

  • katledilmesine karşı eylem yapanlara destek olmak isteyen,oradaki baskı ve zulme karşı söz söyleyen gençliğe yönelikbaskı, soruşturma ve gözaltıların arttığını gördük. Devletinuyguladığı tüm bu baskılar halktan, gençlikten korktuklarıiçindir. Nasıl ki Gezi ayaklanması sırasında korktularsa şuanda da ikinci bir Gezi ayaklanmasının patlamasından kor-kuyorlar. Çünkü kadınlar, gençler, işçiler o büyük gövdesiylebir kere ayağa kalktı mı dinci-faşizmin sonu gelecek. Gezidehalk “Korkma la biziz halk” demişti. Şimdi gençler olarak di-yoruz ki korksunlar çünkü GENÇLİK AYAKTA!

    İzmir’den Bir Sabırsızlık Zamanı Okuru

  • Diyarbakır’dan Sakarya’ya gelerek tarım işçiliğiyapan Şirin Tosun, Adapazarı’nda Kürtçe konuş-tuğu için ırkçı saldırıya uğradı.

    • Şili’de ulaşım ücretlerine yapılan zam sonrası başla-yan öğrencilerin başlattığı protesto gösterileri bütün kenteyayıldı.• Ümraniye Nihat Sami Banarlı ortaokulunda para kar-şılığı özel sınıf açıldı. Devlet okulunda 3000 tl karşılığındaözel sınıfın açılması veliler tarafından tekiyle karşılandı.• Suriyeli olduğu için okulunda arkadaşları tarafından

    GÜNDEMDENNOTLAR

  • dışlanan ve son gününde öğretmeni tarafından azarlanan 9yaşındaki çocuk kendini mezarlığın kapısına asarak intiharetti.• Eskişehir Anadolu Üniversitesi öğrencileri geçtiğimizgün kantinlerinin Ak gençliğe devretmesine karşı kantinboykotuna başladı.• Belçika’nın başkenti Brüksel’de yaklaşık 200 kişi polisşiddetine dikkat çekmek için protesto düzenledi.• İspanya Katalan’da siyasetçilerin, Katalonya’nın ba-ğımsızlığını savundukları için tutuklanmaları sonucu Kata-lan halkı 14 Ekimden beri sokaklarda.• ODTÜ’ Türk Eğitim-sen Ankara 1 nolu şube tarafın-dan, yapılması planlanan “Cumhuriyet yürüyüşü” için 23Ekim çarşamba günü için faşist provokasyon çağrısında bu-lunuldu.• Lübnan’da yolsuzluk ve işsizlik nedeniyle kitlesel pro-testo eylemleri düzenlendi. Başbakan Saad El-Hariri hükü-metinin istifası istendi.• Türkiye’de 2014-2017 yılları arasında 51 bin 818 ya-bancı uyruklu kız çocuğu cinsel saldırıya uğradı.• Adıyaman’a bağlı Belören’de menzilci olduğu okulmüdürü hakkında, öğrencilere namaz kılması için baskı yap-tığı iddiasıyla suç duyurusunda bulunuldu. Okul müdürü“Namaz kılınacak, örtülünülecek, kızla erkek konuşmaya-cak” gibi yasaklar getirmeye çalıştı.• Eskişehir’de maaşlarını alamadıkları için açlık grevi-nin 2. Gününde DİSK Birleşik Metal- İş’e bağlı işçiler Esparkönünde yaptıkları basın açıklamasının ardından polis saldı-rısı oldu.• Ankara Üniversitesi dil, tarih ve coğrafya fakültesindeüst üste faşist saldırılar yaşandı. Faşist grup 15 Ekim günükurt işaretleriyle devrimci demokrat öğrencilere saldırdı.

  • Leyla Erbil; Ferid Edgü, Orhan Duru, Bilge Ka-rasu, Demir Özlü vb. öykücülerle 50 kuşağı içe-risinde anılır. Bu kuşakta tıpkı Dostoyevski’nin

    “Hepimiz Gogol’un paltosundan çıkmayız.” belirlemesigibi “Biz de Sait Faik’in cebinden çıkmayız.” diyerek SaitFaik’in kendilerine nasıl rehberlik ettiğini dillendirilir. Bukuşak aynı zamanda Varoluş Edebiyatçılarından FranzKafka, J. Paul Sartre, Dostoyevski, Albert Camus gibi ya-zarları okuyarak kendilerine has bir dil, bir metin inşasıyaratmışlardır.

    Bizler de size bu kuşakta yer alan Leyla Erbil’in Hal-laç kitabındaki Kutsal Aile metninden bahsedeceğiz. Ge-

    Leyla Erbil’inKutsalAilesi

  • rici bir hafızanın sürekli canlı tutulmasına dair eleştirelbir yaklaşımdır Kutsal Aile metni… Bu eleştirel metin iro-ninin de olduğu, Kemalizmin de eleştirildiği bir durumöyküsüdür.

    “Babandan iyi mi bileceksin?” diyen annenin, baba-nın yanında nasıl durduğunu daha girişten anlıyoruz.

    Baba bir tarih öğretmenidir, doğruları yıllardır ken-disinin anlattığını oğluna kabul ettirmeye çalışmaktadır:

    “Otuz yıldır tarihi ben anlatıyorum bu vatanın evlat-larına!”

    Oğul babanın doğrularına iti-raz etmektedir:

    “Tüm dünya yanlış bellet-miştir tarihi halkına!”

    Yatalak nine; eskiyi ve ge-rici hafızayı simgelemektedir.Yazar, ninenin bu eski ve ge-rici hafızasını bir şizofren ka-rakter üzerinden anlatır:

    “Cebeciler kethüdasıMustafa Ağayı Cebecibaşılığa,

    Cebecibaşı Abdurrahman PaşayıSakız Muhafızlığına, Tamışvar-

    dan ayrılmış bulunan Deli ÖmerPaşayı Midilli Muhafızlığına, Midil-

    li’den ayrılan Bahri Mehmet Paşayı Kıbrıs valiliğine tayinettim.”

    Öykü bir an üzerinden ilerlerken birdenbire okuyu-cuyu Şapka Devrimi’ne götürür.

    “Kastamonu’da ağaç kesicileri 4 lira yevmiye alırlar.Atatürk kılık devrimini 1925’te yapmıştır ve ilk olarak,Kastamonu Vilayet Konağı’nın önünde toplanmış olan

    Bütünöykü boyuncaelden ele dola-

    şan bebek beklen-medik bir anda

    babanın kucağın-dan düşerek ko-

    nuşmayabaşlar:

  • halka, başındaki şapkayı çıkarıp göstermiştir. “Bu serpuşaşapka derler.”

    Okuyucuya Şapka Devrimi’nin ne olduğu anlatılırkenokuyucu işçilerin ne kadar ucuza çalıştırıldıklarını görür.Yazar tam da burada çok ince bir şekilde varolan düzeninsınıfsal eleştirisini de ortaya koyar. Bütün öykü boyuncaelden ele dolaşan bebek beklenmedik bir anda babanınkucağından düşerek konuşmaya başlar:

    “Baba bana Viyana’yı kuşat, baba bana Eflak BuğdanBeyliklerini, Bosna ve Hersek’i al, baba bana Kırım’ı, Kıb-rıs’ı, İran’ı ve Irak’ı al; baba bana taaaaa Asya’nın ortasın-dan kopup geldiğimiz o yerlere gideceğim bir at al!”

    Bu öyküde bir metin kazısı yapacak olursak; an üze-rinden fetih geleneğinin aslında sürmekte olduğu ve busorunun hala can alıcı bir yerlerde olduğu bütün çıplaklı-ğıyla gösterilmektedir. Bu yakıcı çıplaklığı görmek isteyenokuyucumuz yanı başımızda yıllardır süren Suriye’dekisavaşa baksın.

    Antakya’dan Bir Sabırsızlık Zamanı Okuru

  • DÖB'lü Kadınlar olarak Ekim ayında Çukurova Üniveristesive İstanbul'un farklı üniveristelerinde kadın cinayetlerini,tacizi-tecavüzü protesto amaçlı üzerinde "Yaşamak İstiyo-ruz" yazılı rozetler dağıtıldı. Tıp Fakültesi'nden Mühendis-lik Fakültesine, Fen Edebiyat'tan İktisat, HukukFakültekerine kadar, neredeyse her fakülteden öğrencilereulaştığımız bu kampanya birçok insanın ilgisini çekti.

  • MÜCADELE BİTMEZ!Hak mı sence genç neslin elinden geleceğini çalmak?

    Ve hayallerini tek tek koparmakAlınan nefesin on katına el koymakBuna vergi deyipte soygun yapmak

    (Ye) Hak mı var söylesene gelecek zorlu bir hayli sorunluAdım atarak gelinmez buraya o yüzden koşmak zorunlu bir

    hayli yoruldumSokak okuldu ama villa kuruldu üzerine

    Bıçak gibi girdi kan ağacın üzerindeEngeller senin yüreğinde

    Şimdi, yürü onun üzerine hadi bakalım!Bunlar iyi günlerimiz ama kötü gün de bitebilirGüneş olmadan tabii kendi önünü görebilirsin

    Bir çözüm üret ve uygulamaya koyulSenin için de bitmeden bu olası kanlı oyunKarlı yolum ama engellere alıştı vücudum

    Sendeleme bu barış hücumuYarıştır kuruşu ve def et duygularıBundan sonra yok artık huzurun

    (Ye) Mutluluğun resmi desen kalem alacakparamız bile yok

    Aramızı bozYakaladı pozAdamını koz

    Yaramadı boss(patron)Tomaları sokağa döküldü ama yine de bunun içi boş

    (bunun için koştur! , ye)Sen de koş! Underground alev alev sen girmedikçe

    Toplamak lüzumsuz bütün bir kitleZaten yaşam zoru büyük bir yükselişte

    Bu mücadele bitmez sen ölmedikçeKAİNAT

    Adana’dan Bir DÖB’lü

  • YENİ EVRENİNDEVRİMLERİNDE

    GENÇLİĞİN ROLÜ-2ARAP DEVRİMLERİ

    -Mahmud Derviş

    Bir önceki sayımızda, 21.yy 'da kapitalizmin küresel çaptaçöküş içerisinde olduğunu, çöküşün bügün de hızladevam ettiğini söylemiştik. Kapitalizmi yok oluşa götüre-

    cek bu çöküşü hızlandıran ayaklanmalar ve devrimler 21.yy 'dasık sık yaşandı/yaşanıyor. Bu sayımızda ise ayaklanmaları in-celemeye başlayacağız. İlk olarak, 21.yy 'ın ilk ayaklanmaları-nın yaşandığı Ortadoğu 'ya, Arap Devrimleri 'ni incelemeye

    “Baylar, ülkemizi bir mezarlığa çevirdiniz

    kafalarımıza kurşunlar gömdünüz ve katliamlar yaptınız.

    baylar, böylesine bir şey hesabı tutulmadan kalmaz halkımıza tüm yaptıklarınız

    defterlerimizde kayıtlı.”

  • gideceğiz. Ve elbette elimizde gençlik adına sonuçlarla dönüpilerlemeye devam edeceğiz.

    Üniversite öğrencilerine hiç yabancı gelmeyecek birolayla başlıyor Arap Devrimleri.. Üniveristeden mezun olmuşve iş bulamadığı için seyyar satıcılık yapan Muhammad Bua-zizi, 17 Aralık 2010 tarihinde Tunus'ta işsizlik, ekonomik prob-lemler, geleceksizlik ve ülkeiçerisindeki siyasal baskı ne-deni ile kendini ateşe verdive yanarak öldü. Onu yaka-rak öldüren bu ateş aynı za-manda Ortadoğu ve dünyada21.yy devrimlerinin kıvılcımıoluyor.

    Buazizi'nin bu bireyseleylemi, toplumun biriken öf-kesinin yansımasıydı. Tamda bu yüzden, Buazizi öldük-ten hemen sonra Tunus'tayaşayan milyonlarca insansokaklara döküldü. Ve ardın-dan ayaklanma; Mısır'a, Suriye'ye, Libya'ya, Yemen'e, Ürdün'eve Bahreyn'e kadar yayıldı. Bu ayaklanmaların ayrıntılarına bi-razdan değineceğiz. Peki Ortadoğu'da neler yaşanıyordu?Neden bir ayaklanmalar zinciri oluştu?

    Kapitalist sistemin düya genelindeki çöküşü krizlerininyoğunlaşması ve derinleşmesi, emperyalistler dünya genelindebağımlılık ilişkilerini derinleştirmeye itmiştir. Doğrudan ba-ğımlı

    ülkelerin ekonomik, iktisadi, mali olarak dizayn edebilmek veülke pazarlarını daha sıkı denetim altında tutabilmek için tamilhak sürecini dünya genelinde derinleştirmeye başladı. Em-peryalizmin ekonomik zoru, sadece ekonomik değil, siyasal zor

    Buazizi'nin bu bireyseleylemi, toplumun biriken öf-kesinin yansımasıydı. Tamda bu yüzden, Buazizi öl-dükten hemen sonra Tu-

    nus'ta yaşayan milyonlarcainsan sokaklara döküldü

  • olarak da ele alınmalı, dünyada gelişen karşı-devrimler, gericiayaklanmalar, darbeler, hükümetlerin emperyalistler tarafın-dan belirlenmesi Ortadoğu’da da yaşanmaktadır. Ortadoğu ba-şından beri, gerek coğrafik ve stratejik, gerekse hammaddebakımından ve dünya petrol rezervlerinin önemli kısmının bubölge de bulunması nedeniyle de sürekli emperyalistlerin iş-tahlarını kabarttığı bölgelerden biridir. Petrol, doğalgaz gibienerji kaynakları emperyalistlerin kontrol etmek istediği enerjikaynaklarıdır, fakat bazı sığ görüşlerin söylediği gibi Orta-doğu’daki emperyalist müdahaleler, darbeler, savaşların asıksebebi petrol değil tam ilhak sürecinin o ülke ekonomilerindederinleştirilmesi ve o ülkelerin tarımının, sanayisinin, tica-reti60

  • nin çökertilerek emperyalizme tam bağımlı hale getirilmek is-tenmesidir. Emperyalistlerin bu politikaları, zaten kapitalizminçöküşü nedeniyle işsizlikle, geleceksizlikle açlık ve sefaletle bo-ğuşan Ortadoğu halklarının ülke içerisinde diktatörler eliyle si-yasal baskı altında yönetilmesini beraberinde getiriyordu.Ayaklanmaların yaşandığı her Ortadoğu ülkesinde durumhemen hemen aynıydı; on yıllardır iktidarda olan diktatörler,zorbalık, dinci gericilik, işsizlik, geleceksizlik vb.... Tüm bunlarArap Devrimleri'ni mayalayan olgulardı.

    Burada yukarıda bahsettiğimiz ülkelerin hepsine değine-meyeceğiz. Bunun yerine sanayileridiğer Ortadoğu ülkelerine göredaha gelişkin, nüfusu dahayoğun olan ve devrimlerinbaşlangıç noktaları olanMısır ve Tunus'u incele-yeceğiz. Tunus'ta, SidiBu Zeyd şehrinde başla-yan ayaklanma, çokkısa bir süre içerisindebirçok şehre yayılıyor,sokaklara barikatlar ku-ruluyor, toplumun farklıkesimlerinden milyon-larca insan bu barikatlardabirikiyor ve temelinde kapita-lizme karşı çatışıyordu. Ayaklan-maya karşı çözüm arayışlarında olanTunus devleti ise OHAL ilan ederek, gözaltılar, katliamlar, ga-zete kapatmaları gibi zorbalıklarla ayaklanmayı bastırabilece-ğini düşünüyordu. Ancak Tunus halkı 23 yıldır iktidarda olandiktatör Zeynel Abidin Bin Ali'yi iktidardan indirene dek so-kakları terk etmedi. Mısır'da ise yine 30 yıldır iktidarda olanHüsnü Mübarek 18 gün süren eylemlerin sonucunda devrildi.Merkezi Tahrir olan ayaklanma da bine yakın insan öldürüldü,

    Ayak-lanmaların ya-

    şandığı her Ortadoğuülkesinde durum hemen

    hemen aynıydı; on yıllardıriktidarda olan diktatörler,zorbalık, dinci gericilik, iş-sizlik, geleceksizlik vb....Tüm bunlar Arap Devrim-

    leri'ni mayalayan olgu-lardı.

  • yüzlerce kişi yaralandı ve gözaltına alındı.Tunus ve Mısır'da özellikle öne çıkan belli başlı unsurlar-

    dan birincisi, her iki ayaklanmada da ön planda gençlik kitlele-rinin olmasıydı. Barikatlarda, çatışmalarda ortaokulöğrencileriyle bile karşılaşmak mümkündü. İkinci unsur, ayak-lanmaların çok kısa süre içerisinde ülkeye ve Ortadoğu'ya ya-yılmasıydı. Burada en çok da gençlik kitlelerinin kullandığısosyal medya büyük bir rol oynuyor. Değinmek istediğimizüçüncü nokta ise Arap Devrimleri'nin ilerleyişini engellemeyeçalışan emperyalist-kapitalistlerin devrimleri zor yolunun ya-nısıra, politik çevirme hareketi uygulayarak geçici olarak ya-vaşlatmaları... Örnek olarak, Tunus'ta emperyalizm eliyleseçimlerin yapılması ve yine emperyalistler ile işbirliği içindeolan El-Nahda'nın iktidara getirilmesini ya da Mısır'da Müba-rek'ten sonra iktidara gelen radikal İslamcı Mursi'yi verebiliriz.Ancak emperyalistlerin bu başarıları geçicidir. Çünkü işçi veemekçilerin, gençliğin, toplumun ezilen kesimlerinin ayaklan-maya yol açan koşulları katmerleşerek derinleşmektedir. Ve bukoşullar işçi sınıfı öncülüğünde ortadan kaldırılmadıkça dev-rim her zaman gündeme gelecektir. Buna bugün Sudan'da ya-şanan devrim, biz bu yazıyı yazarken sürmekte olan Lübnan veIrak'taki ayaklanmalar en iyi örnek olacaktır.

    Bütün bunlardan yola çıkarak bugün bizlerin yaşamlarınıda derinden etkileyen kriz ve geleceksizliğe karşı toplumun endinamik, en hızlı öğrenen kesimi olan gençlik olarak bir arayagelmeli, gençliğe ulaşabilmek adına kitle iletişim araçlarını iyikullanmalı, ayaklanmalara yön verebilmek için devrimci saf-larda örgütlenmeliyiz. Unutmayalım ki, yaşamlarımızı iyileştir-mek günümüz koşullarında yalnızca sokaklarda mücadeleetmekten geçiyor...

    Gelecek sayımızda görüşmek üzere!

    Nazlı Can

  • İlk kez Karl Schwarzchild tarafından, Einstein’ın genel göre-lilik kuramının çözümlemesi olarak ortaya çıkan kara delikfikri, yakın zamanda birinin fotoğrafının çekilmesiyle doğ-

    rulandı. Şimdi sizinle kara deliklerin ne olduğuna ve onlardanneden kaçamayacağımıza bakalım.

    Kara delikler çok büyük kütleli olan ve çok güçlü çekimkuvvetleri nedeniyle yeteri kadar yakın mesafede bulunan hiç-bir madde veya radyasyonun kaçamayacağı, her şeyi yutan koz-mik yapılardır. Peki bu delikler nasıl oluşur?

    Kara delikler birkaç farklı şekilde oluşabilir. Bu yollardanbirincisi yıldızların çökmesidir. Ömrünün sonuna doğru yakla-şan yıldızların iç basıncı kendi kütle çekimini yenemediği du-rumda yıldız çökmeye başlar ve bu çökmeyi durdurabilecek bir

    KARADELİKLERPeki bir kara deliğin içine düşersek ne

    olur? Bu durumla ilgili çok güzel birterim ortaya atılmış: Spagettileşme.

  • mekanizma yoktur. Bir süre sonra tüm kütle bir noktaya top-lanmıştır ve yoğunluk bayağı arttığından bu kütlenin çevresin-deki her şey, ışık bile, bu yapının içine doğru çekilir.

    Şimdi, bu devasa kütleli kozmik yapılardan neden kaça-mayacağımızı inceleyelim. Gerçi hepimiz bilim kurgu filmle-rinde, romanlarında, bu deliklerden ışığın bile kaçamadığınıgörmüşüzdür. Işığın bile kaçamadığı bu yapılardan biz insanla-rın kaçabilmesi imkansız olurdu. Aslında kara deliğin içinde neolduğunu bilmediğimiz için bu soruya yanıt vermek o kadar dakolay değil. Peki bir kara deliğin içine düşersek ne olur? Bu du-rumla ilgili çok güzel bir terim ortaya atılmış: Spagettileşme.

    Bu durumda kara deliğin muazzam kütle-çekim kuvve-tine fazlasıyla yaklaşırsanız, gelgit kuvvetleri denen bir kuvve-tin etkisinde kalacaksınız. Yani kara deliğe yakın olan tarafınızhangisiyse o tarafınız daha çok kütle-çekim kuvvetine maruzkalacaktır. Dolayısıyla vücudunuz o bölgenizden başlayarakuzadıkça uzar ve atom altı parçacıklarınıza kadar ayrılıp uzunince bir çizgi haline gelene kadar parçalanır. Evet, pek iç açıcıdeğil. İşte Stephan Hawking tarafından popülerleştirilen bukavrama Spagettifikasyon adı verilir.

  • Son olarak, kara deliklerin ölüp ölemeyeceği konusunadeğiniyoruz. Kara deliklerin sadece her şeyi yutan, ancak et-rafa hiçbir şey yaymayan yapısından ötürü hiçbir zaman ölme-yeceği düşünülmüştür. Çünkü ölmesi için bir neden yok gibigözüküyor. Ama bu düşünce, yine Stephan Hawking ve JacobBeckenstein ile tamamen yok edilmiştir.

    Kara delikler etraflarına Hawking Işıması isimli bir ışımasaçarlar ve bu ışıma yüzünden belli bir süre sonra buharlaşmayoluyla öleceklerdir. Ama bu sürenin on veya yüz milyarlarcayıl düzeyinde olduğu hesaplanmıştır. Bu süreyi daha iyi anla-mak için evrenimizin 13.8 milyar yaşında olduğunu düşünebili-riz.

    Kara deliklerle ilgili bilinen birçok şey olsa da hala bilin-meyen yönleri fazlasıyla mevcut. Kara deliklerin getirdiği ce-vaplanmayı bekleyen onlarca soru ve merak edilenlericevaplayabilmek için bilim insanları araştırmalarını aktif haldesürdürüyor.

    Antakya’dan bir DÖB’lü

  • Eğitim sistemi ve özerk demokratik üniversite talepleritartışılacak ise, öncelikle bunun öznesi olan öğrenci gen-çliğin toplumdaki konumu ortaya konulmalıdır. Öğrenci

    gençlik kendisine ait bir ideolojisi olan bir sınıf mıdır? Genel veortak sorunları ve çıkarları olan bir toplumsal kategori midir?Dolayısıyla genel bir öğrenci hareketinden söz edilebilir mi?Buna cevabımız hayır. İçinde yaşadığımız kapitalist toplumda,kendisine ait ideolojisi olan iki temel sınıf burjuvazi ve prole-taryadır. Bununla birlikte küçük burjuvazi gibi ara katmanlarda vardır. Öğrenci gençlik ise bir sınıf değil, farklı sınıf ve kat-manlardan gelen, belli bir yaş grubunu ifade eden, karma ya-pıda bir gençlik kategorisidir. Bu niteliği itibariyle toplumunçelişki ve çatışmalarını da yansıtır. Dolayısıyla tutarlı ve ken-

    ÖZERK VEDEMOKRATİK

    ÜNİVERSİTEYE DAİRÖğrenci gençlik ise bir sınıf değil, farklısınıf ve katmanlardan gelen, belli bir yaşgrubunu ifade eden, karma yapıda birgençlik kategorisidir.

  • dine özgü bir ideolojisi olamaz.Eğitim sistemi ise, devletle ve devletin ideolojisiyle olan

    bağı içerisinde ele alınmalıdır. Çünkü hiçbir toplumsal kuru-mun olmadığı gibi, eğitim sisteminin de üretim ilişkilerindenbağımsız olduğu düşünülemez. Eğitimin niteliği verili toplum-sal sistemin yapısına göre değişkenlik gösterir. Örneğin feodaltoplumda kilisenin etkin olduğu eğitim sisteminde Hristiyanlık

    ideolojisi yayacak, köylülere mutlak itaati öğ-retecek bir eğitim söz konusu iken, Fran-

    sız Devrimi sonrasında kapitalisttoplumda tanrı geri plana düşmüş

    artık amaç “vatansever” yurttaşlaryetiştirmek suretiyle “ulus”u koru-mak olmuş, öğretmen sisteminmutlak otoritesinin temsilcisi ol-muştur.

    Kapitalist toplumda, maddiaçıdan, ve dolayısıyla da maneviaçıdan egemen olan burjuvazi,

    okul ve eğitim aracılığı ile kendinidüşünsel anlamda yeniden üretir.

    Üretim sürecinin ihtiyaçlarına göreşekillendirdiği eğitim ve müfredatı ile

    bireyleri yetiştirir. Bu doğrultuda eğiti-min sınıfsal bir niteliği olduğu açıkça görül-

    mektedir.Devlet biçimi faşizm olan Türkiye gibi bir ülkede faşizm

    terör yoluyla üniversitelerin görece özerkliğini ortadan kaldı-rırken; İngiltere, ABD gibi sermayenin güçlü olduğu ülkelerdeeğitim kurumları görece daha özgür olabilir. Fakat özünde ka-pitalizm evrenseldir, her iki örnekte de sermayeye bağımlı bireğitim sistemi vardır.

    Kapitalizmin eğitim sistemi bir ayıklama sürecidir ve buayıklama fırsat bakımından eşit olmayan, temelde aileden aile-nin sınıfal niteliğine göre farklı eğitim gören çocuklar içeri-

    Üretimaraçları karşı-sındaki konu-munuz, yani

    mensubu olduğu-nuz toplumsalsınıf alacağınız

    eğitimi belir-ler.

  • sinde gerçekleşir. Bu ayıklama süreci sermayenin ihtiyacınagöre eleman yetiştirme sürecidir. Türkiye’de YÖK, yönetmelik-ler, müfredat, sınav sistemi vs. Türkiye kapitalizminin ihtiyaç-larına göre bireyleri yetiştirmenin araçlarıdır. Hiçbir anlamdaözgürlüğün söz konusu olmadığı, tekellerle iç içe olan ve polis-lerle baskılanan, bilimle hiçbir bağın olmadığı, dinci gerici dersiçeriklerinin olduğu eğitim sisteminin niteliği, niteliksiz oluşu-dur diyebiliriz.

    Eğitimin niteliği bu ise ve öğrenci gençliğin toplum içeri-sindeki konumu bu ise, buna karşı ne genel bir öğrenci hareke-tinden, öğrenci eksenli kurtuluş hareketinden; ne de genel veeşit bir eğitimden söz edilebilir. Eğitimin niteliğine ilişkin so-runlarımız, öğrenci gençliğin genel ve ortak sorunları olmaktançok, geldiğimiz sınıfsal kökenden kaynaklanan sorunlardır.Üretim ilişkilerinin ve sınıf çelişkilerinin yarattığı sorunları aş-manın yolu üretim ilişkilerini ve sınıf çelişkilerini aşmaktır.

    Özerk ve demokratik üniversite mali, yönetsel ve bilimselanlamda özerkliği ifade eder. Bu özerklik kurumsal bir özerk-liği ifade ettiğinden ve faşizmin devlet biçmi olduğu, tüm dev-let kurumlarının faşistleştirildiği yaşadığımız topraklarda buancak bir devrimle mümkün kılınabileceğinden devrimci birtaleptir de. Ancak özerk ve demokratik üniversite talebi düzeniçine sıkıştırılır ve bir amaç haline getirilirse reformist bir ta-leptir. Kapitalist sistem içerisinde özerk ve demokratik üniver-site bir şekilde sermayeye bağlı olmaya devam eder. Eğitimsistemi sınıf çelişkilerini yansıtır, bununla birlikte bu yansıma-ları devrimci bir yöne çevirecek olan işçi sınıfıyla örgütsel veprogramatik bağlarını kurmuş siyasi öznedir. Siyasi özneler,yani bizler için özerk ve demokratik üniversite mücadelesi, sö-mürüyü ortadan kaldırma mücadelesine, işçi sınıfının burjuva-ziye karşı yürüttüğü mücadeleye öğrenci gençliği katmanın,öğrenci gençliği devrimci temelde harekete geçirmenin bir ara-cıdır. Aynı zamanda üniversite ortamı demokratikleştikçe dev-rimci çalışma alanı büyür, üniversite devrimci çalışmanın birodağı olabilir. Özerk ve demokratik üniversite mücadelesi, fa-

  • şist devlet içerisinde devrimci bir mücadeledir. Çünkü ancakfaşizmin parçalanması ve tekelci kapitalist devletin yıkılmasıile mümkün olabilir.

    Siyasi özneler, yani bizler de bu taleplere devrimci birmuhteva katarak ve kapitalizme karşı savaşmaksızın bu talep-lerin hayata geçemeyeceğini, bunların ancak bir devrim netice-sinde mümkün olduğunu ortaya koyarak hareket etmeliyiz.Çünkü biliyoruz ki politik özgürlük kazanılmadan akademiközgürlük kazanılamaz!

    İstanbul’dan Bir DÖB’lü

  • Uzun yamalı pijamaları, dağınık saçları ve uykulu göz-leriyle annesine yetişmeye çalışıyordu. Annesi hızlıadımlarla ilerliyor, arkasına bakıyor, kızgın gözlerle

    kızını kontrol ediyordu. Gökyüzü karanlık, hava serindi. Dı-şarıda sokak köpekleriyle bu iki kadından başka kimsecikleryoktu.

    Annesi: “Sana geç uyuma demedim mi kızım ben.Şimdi bizi bırakıp giderlerse ne hesap veririm?Ahh.. Birtürlü dinlemiyorsun sözümü...” diye söyleniyordu. Ceylansuçlu olduğu için annesine söyleyecek söz bulamıyordu. Ba-şını öne eğerek adımlarını hızlandırmayı tercih etti. Soluksoluğa kalmışlardı ama durağa yetişmeleriyle otobüsün gel-mesi bir oldu. Bu sefer otobüs geç kalmıştı. Bir oh çekti Cey-lan'ın annesi. İçine su serpildi. Otobüsteki kadınlara selamverip en arkaya geçtiler. Havasız, karanlık, sessiz bir otobüs,ter kokusu ve yorgun argın bakan kadınlar... Annesinin enyakın arkadaşı Aycan bugün oldukça mutsuz görünüyordu.

     Bir Gül Hikayesi

  • Herhalde yine kocasıyla kavga etmişti. Az önceki sessizlikkayboldu. İşçiler kendine gelmiş, aralarında sohbet etmeyebaşlamıştı. Ceylan her zaman yaptığı gibi dışarıyı seyrediyor,bir yandan hayaller kuruyordu. Aycan ablanın mutsuz olma-sını istemiyordu. Ceylan'ınannesi de genel olarakmutsuzdu aslında. Annesiile babası sürekli kavgaediyordu. Birbirleriylekavga etmedikleri bir günyok denecek kadar azdı.Bir yandan ailesinde yaşa-dığı problemleri diğer yan-dan eskiden oturdukları mahalledeki arkadaşı Yaren'idüşünüyordu. Şehre taşındıkları için oldukça mutsuzdu.Para biriktirip Yaren’le badem şekeri alırlardı. Bazen evinavlusunde, bazen de limon ağaçlarının olduğu bahçenin ha-mağında oturur badem şekeri yer, sohbet ederlerdi. Çokmutlu oluyor ve o günleri özlüyordu. Bazı zamanlar Yaren'ikıskanırdı fakat iyi anlaşırlardı. Ailesi Yaren'i el bebek gülbebek yetiştirirdi. Bahçe işlerine asla götürmezdi. Ceylandüşünüp dururdu. “Benim ne eksiğim var? Neden Yarenevinde mışıl mışıl uyurken ben bahçeye gelip yere dökülenlimonları topluyorum.”diye. Sonra kendi sorusuna cevapbuldu. Çünkü köydeki bahçelerin, tarlaların çoğuna sahipti-ler. Zengindiler. Nasıl zengin olmazlar? Yaren şehir merke-zine özel kurslara gidiyordu hep. Yüzme, bale, çizimkursları.. Aysun'a sormuştu bu soruyu bir keresinde. Aysunher şeyi bilirdi. Ne zaman bakkala ekmek almaya gitse onukitap okurken görürdü. Bakkalın duvarları boylu boyunca şi-irlerle kaplıydı.

    “Hep böyle süreceği sanılır bir gül hikayesinin, hepböyle sürer amma bir gün sonu değişir.” Bir başka taraftaise: “Yaşamak şakaya gelmez” yazıyordu. Pek aklı ermi-

    Ailesi Yaren'i elbebek gül bebek yetiştirirdi.

    Bahçe işlerine asla götürmezdi.Ceylan düşünüp dururdu. “Benim

    ne eksiğim var? Neden Yarenevinde mışıl mışıl uyurken benbahçeye gelip yere dökülen li-

    monları topluyorum.”diye.

  • yordu Ceylan'ın buşiirlere. Ama oku-yunca da bir hoş olu-yordu. Ceylan'ınsorusundan sonraAysun sevgi dolu göz-lerle bakmıştı ve “Senproleter bir aileninçocuğusun da ondan

    canım benim. Proleter bir annenin proleter kızı” cevabınıvermişti. İyi, güzel de proleter ne demekti? Ceylan bunlarıdüşünürken Aycan teyzenin ağladığını fark etti. Annesi te-selli etmeye çalışıyor; otobüsteki kadınlar ise aralarında fı-sıldaşıp Aycan teyzeye garip garip bakıyorlardı. Her gün şenşakrak olurdu otobüs. Kadınlar dertlerini anlatırdı, küfürlükonuşup kahkaha atarlardı, birbirlerine laf sokarlardı şakayoluyla.

    Şoför Nedim: “Geldiğimiz zamana bak be! Karı, kız kıs-mısı küfreder mi? Hasbinallahhh...." deyip söylenirdi dur-madan. Kadınlar da kıkır kıkır gülerlerdi bu söylediklerine.Aycan teyze gözyaşlarını gömleğiyle siliyor, ağlarken bir şeyleranlatmaya çalışıyordu. Beti benzi soluk yüzü kırışıklıklariçinde eşarbının altından bir tutam saç sarkıyordu. Aycanteyze kocasıyla kavga etmişti. Behzat amca hem işsiz biradamdı hem de içki alışkanlığı vardı. Aycan abladan içkialmak için para istemişti. Vermeyince Aycan ablayı da oğluMıstığı da dövmüştü.

    Ceylanın annesi: “Ağlama bacım ağlama. Elleri kırıla-sıca adam... Benim herif farklı mı sanıyorsun? Sabahtan ak-şama çalıştığım yetmezmiş gibi eve gidince temizlikle,yemekle uğraşıyor bir de adamın kahrını çekiyorum. Ağzımıaçıp konuşayım diyorum lafı ağzıma tıkıyor. Geçen öyle birvurdu ki Allah şahidim olsun ayağım hala morluk içinde.Gençliğimi soldurdu gençliğimii... Birden şoför yüksek sesle

    Aycan teyze gözyaşla-rını gömleğiyle siliyor, ağlarkenbişeyler anlatmaya çalışıyordu.Beti benzi soluk yüzü kırışıklık-lar içinde eşarbının altından bir

    tutam saç sarkıyordu. Aycanteyze kocasıyla kavga etmişti.

  • bağırmaya başladı: “Hadi bakalım ablacım. Hızlı hızlı ininotobüsten. Oyalanmayın. Daha diğer işçileri almam lazım”dedi. Fabrikaya yetişmişlerdi. Ne zaman fabrikanın gri solukkapısını görse kalbine ağrılar giriyordu Ceylan’ın. Günün bi-timini hayal ediyordu hemen. Herkes hızlı hızlı otubüsteninmiş fabrikadaki yerine yerleşmişti. Kadınlar küçük küçüksandıklara meyve sebze dizerek paketleme yapıyorlardı.Gene o koku... Ceylan o kokuyla bütünleşmişti artık. Fabri-kanın kokusu... Her yer domates kokuyordu sanki. Gömleğide domates kokuyordu. Yatağındaki yorgan bile domates ko-kuyordu. Hahhhh! Geldi işte. Neriman geldi. Herkes önün-deki sandığa bakıyor, hızlı hızlı iş yapıyordu. Nergis teyzeçiğnediği sakızı yutmuştu. Aycan abla iş yaparken müzikdinlerdi. Kulaklığını çıkarıp bir kenara fırlattı. Kimse sağınasoluna bakmıyordu. Topuklu parlak ayakkabıları, siyahketen eteği, ipek gömleği ve etrafa yayılan çiçekli parfümüylefabrikayı turluyordu. Ceylan'ın nefesi kesilmişti. Çünkü bukadın sürekli bağırıyordu:

    “Buraya bakınn burayaa.. Daha hızlı çalışın. Herhaldeuyanamamışsınız daha siz. “Biraz daha dolaşıp bağırmayadevam ediyordu. “Gözüm üzerinizde. Kameradan izliyorumsizleri. İş yaparken aranızda konuşmayın. Konuşmaya mıgeldiniz buraya? Nergis ablaya dönerek:“Lavaboda napıyosun saatlerdir anlamıyorum. Takip etmi-yorum sanma. Bundan böyle 10 dakikadan fazla kalınmaya-cak ona göre” deyipodasına doğru yürü-meye başladı. “Olduolacak bir de altımızabez bağlasaydın su-ratsız karı” deyipsöylenmeye başladıNergis teyze.

    Ceylan'ın en

    Fabrikanın kokusu... Heryer domates kokuyordu sanki.

    Gömleği de domates koku-yordu. Yatağındaki yorgan

    biledomates kokuyordu..

  • sevdiği zamanlar öğle arasıydı. Biraz dinlenme fırsatları olu-yordu. Aşçı başı bugün kuru fasülye ve pilav yapmış. Bugünne çıkacaktı yemeğin içinden acaba? Saç mı, kıl mı, böcekmi? İşçiler bir yandan yemek yiyor diğer yandan yemekha-nedeki televizyonu seyrediyorlardı. Şehrin merkezindeeylem olmuş haberde gösterilene göre. Eşi tarafından katle-dilen bir kadın için eylem yapılmış. “Kadının kurtuluşu dev-rimde...” sloganları yükseliyor. Onca polise, askere karşıçıkıyor kadınlar. Sonra da gözaltına alınıyorlar. Gözaltınaalınan kadınların isimleri okunuyor. Mervan, Sevcan,Aysun... Aysun mu ? Bu bizim Aysun. Saçından sürükleyesürükleye alıp götürüyorlar.

    Annesi: “Kız bu bizim mahalledeki Aysun değil mi?”“Evet anne Aysun abla.”“Vah Yavrum nasıl da çekiyorlar kızın saçından. Ama

    takdir ediyorum vallahi. Kız sabah akşam okuyor, hakkımızısavunuyor. Bak şimdi de eyleme gelmiş, aldılar götürdüler.Babası duymaz inşallah. Vallahi de alır okuldan.”

    Yemekler yendi, işçiler iş başına. İş bitimi yorgun argınevlerine geldiler Ceylanla annesi. Baba boylu boyunca uzan-mış televizyon izliyordu. Ceylan üzerindeki domates koku-sundan kurtulmak için yıkanmaya gitmişti. Neyinkokusuydu bu ? Fabrikanın, sebzelerin, yoksulluğun ko-kusu... Ya da başkaldırının. Anne gelir gelmez temizliğe baş-lamıştı. Elbiseleri asarken tekrarlayıp duruyordu:

    “Kadının kurtuluşu devrimde!”

    “Kadının kurtuluşu devrimde!”

    “Kadının kurtuluşu devrimde!”

    Adana'dan bir DÖB'lü

  • 13 10 8 11 3 4 5 9 12 1 7 14 2 6

  • Soldan Sağa

    Yukarıdan Aşağıya

  • Slide 1Slide 2Slide 3Slide 4Slide 5Slide 6Slide 7Slide 8Slide 9Slide 10Slide 11Slide 12Slide 13Slide 14Slide 15Slide 16Slide 17Slide 18Slide 19Slide 20Slide 21Slide 22Slide 23Slide 24Slide 25Slide 26Slide 27Slide 28Slide 29Slide 30Slide 31Slide 32Slide 33Slide 34Slide 35Slide 36Slide 37Slide 38Slide 39Slide 40