Prof. Dr. Mesut Özcan ile Irak'taki Güncel ve Yapısal ... · ! 1! R &!!!!!...

10
1 GLOBAL POLITICAL TRENDS CENTER Prof. Dr. Mesut Özcan ile Irak’taki Güncel ve Yapısal Sorunlar Üzerine * Yasin KÜÇÜKKAYA Irak’ta 2019 yılının Ekim ayında başlayan protestolar oldukça ciddi sonuçlar doğurdu. Irak Başbakanı Adil Abdülmehdi istifa ederken, ülkede uzunca bir süre de hükümet kurulamadı. Altı ay süren iktidar boşluğuna iki başarısız hükümet kurma girişimi sığdı. Nihayet, Nisan ayına gelindiğinde Mustafa Kazımi’nin kabinesi parlamentodan güvenoyu almayı başardı. Ancak Kasım Süleymani suikastı ve koronavirüs salgını sebebiyle iki kez buzdolabına konan protestolar yeniden alevlendi. O halde yeni hükümeti bekleyen zorluklar neler? Irak’taki mevcut istikrarsızlığın temel sebepleri nedir? Ülkedeki güncel sorunların yanında yapısal sorunlar nelerdir? Tüm bunları ve daha fazlasını Dışişleri Bakanlığı bünyesindeki Diplomasi Akademisi Başkanı ve Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Özcan ile konuştuk. Röportajda öne çıkan soru ve cevaplar aşağıda verilmiştir. * Görüşme esnasında alınan ses kaydının deşifresini yapan GPoT stajyerlerinden Cem Gönüllü’ye teşekkür ediyoruz. IRAK DOSYASI Haziran 2020

Transcript of Prof. Dr. Mesut Özcan ile Irak'taki Güncel ve Yapısal ... · ! 1! R &!!!!!...

Page 1: Prof. Dr. Mesut Özcan ile Irak'taki Güncel ve Yapısal ... · ! 1! R &!!!!! Prof.&Dr.&Mesut&Özcan&ileIrak’taki&Güncel&veYapısal&Sorunlar&Üzerine*& YasinKÜÇÜKKAYA& Irak’ta

 

  1  

GLO

BAL  PO

LITICA

L  TR

ENDS  CE

NTE

R  

         Prof.  Dr.  Mesut  Özcan  ile  Irak’taki  Güncel  ve  Yapısal  Sorunlar  Üzerine*  Yasin  KÜÇÜKKAYA    

Irak’ta   2019   yılının   Ekim   ayında   başlayan   protestolar   oldukça   ciddi   sonuçlar   doğurdu.   Irak  Başbakanı  Adil  Abdülmehdi  istifa  ederken,  ülkede  uzunca  bir  süre  de  hükümet  kurulamadı.  Altı  ay   süren   iktidar   boşluğuna   iki   başarısız   hükümet   kurma   girişimi   sığdı.   Nihayet,   Nisan   ayına  gelindiğinde   Mustafa   Kazımi’nin   kabinesi   parlamentodan   güvenoyu   almayı   başardı.   Ancak  Kasım  Süleymani  suikastı  ve  koronavirüs  salgını  sebebiyle  iki  kez  buzdolabına  konan  protestolar  yeniden   alevlendi.   O   halde   yeni   hükümeti   bekleyen   zorluklar   neler?   Irak’taki   mevcut  istikrarsızlığın   temel   sebepleri   nedir?   Ülkedeki   güncel   sorunların   yanında   yapısal   sorunlar  nelerdir?   Tüm   bunları   ve   daha   fazlasını   Dışişleri   Bakanlığı   bünyesindeki   Diplomasi   Akademisi  Başkanı  ve  Ankara  Sosyal  Bilimler  Üniversitesi  Uluslararası  İlişkiler  Bölümü  Öğretim  Üyesi  Prof.  Dr.  Mesut  Özcan  ile  konuştuk.  Röportajda  öne  çıkan  soru  ve  cevaplar  aşağıda  verilmiştir.    

 

                                                                                                                           *  Görüşme  esnasında  alınan  ses  kaydının  deşifresini  yapan  GPoT  stajyerlerinden  Cem  Gönüllü’ye  teşekkür  ediyoruz.  

IRAK  DOSYASI  Haziran  2020

Page 2: Prof. Dr. Mesut Özcan ile Irak'taki Güncel ve Yapısal ... · ! 1! R &!!!!! Prof.&Dr.&Mesut&Özcan&ileIrak’taki&Güncel&veYapısal&Sorunlar&Üzerine*& YasinKÜÇÜKKAYA& Irak’ta

 

  2  

GLO

BAL  PO

LITICA

L  TR

ENDS  CE

NTE

R  

       Öncelikle   görüşme   talebimi   kabul   ettiğiniz   için   teşekkür   ediyorum.   İlk   olarak  genel   bir   soruyla  başlamak   istiyorum.  Biliyorsunuz  Arap  Baharı  olarak  adlandırılan   isyan  dalgasının  üzerinden  9  yıl  geçti  ve  2020’ye  girdiğimizde  Lübnan,  Cezayir,  Sudan  ve  Irak’ta  çeşitli  protesto  gösterilerine  tanıklık   ettik.   Bu   duruma   sonradan   “Arap   Baharı   2.0”   da   denildi.   Bunun   Irak’a   yansımalarını  sormak   istiyorum   çünkü   29   Kasım’a   gelindiğinde   Başbakan   Adil   Abdülmehdi   istifa   etmek  durumunda  kaldı  ve  geçtiğimiz  günlerde  gösteriler  yeniden  alevlendi.  Protestoların  yoğunlaştığı  bölgelerden,   göstericilerin   etno-­‐dinsel   kompozisyonu   ile   temel   taleplerinden   ve   gösterileri  2011’den  ayıran  hususlardan  bahsedebilir  misiniz?    

Arap  Baharı  olarak  adlandırılan;   Suriye,   Tunus,  Mısır,   Libya,   Yemen,  Bahreyn  ve  diğer  Orta  Doğu  ülkelerine  yayılan  gösterilerin  Irak’a  etkisi  oldu  tabii  ama  2011‘deki  gelişmelere  baktığımız  zaman  bu  etki  diğer  ülke  örneklerinde  olduğu  kadar  büyük  çapta  olmadı.  Bunun  en  temel  sebebi,  Irak’taki  yönetimin  2003’te  zaten  dışarıdan  müdahale  ile  dönüştürülmüş,  değiştirilmiş  olmasıydı.  Peki  2003  sonrasında  Irak’ta  çok  istikrarlı  bir  yapı  ortaya  çıktı  mı?  Ne  yazık  ki  hayır.  Tunus,  Mısır  ve  Libya’da  30-­‐40  yıl  süreyle  iktidarda  olan  isimlerin  değiştiğini  gördük.  Aslında  bu  değişim  Saddam  Hüseyin‘in  2003’te  devrilmesiyle  Irak’ta  zaten  gerçekleşmişti.  Irak  bu  bakımdan  diğerlerinden  ayrılıyordu  ama  sonrasında  yaşanan  sıkıntılar  nedeniyle  ülke  bir  türlü  istikrara  kavuşamadı.    

Geçen   yıl   ise   çok   ciddi   toplumsal   gösteriler   meydana   geldi.   Daha   önce   de   Irak’ta   gösteriler  oluyordu   fakat  geçen  seneki  gösterileri  öncekilerden  ayıran  en   temel  unsur,  gösterilerilerin  daha  bağımsız   diyebileceğimiz   genç   gruplar   tarafından   yapılması   ve   göstericilerin   Arap   Baharı  isyanlarında   öne   çıkan   taleplere   benzer   şekilde   bütün   siyasi   yapının   dönüşmesini   istemesiyle  alakalıydı.   Geçen   seneki   göstericilerin   temel   argümanları   aslında   on   sene   önce   Arap   Baharı’nda  ortaya  konan  taleplerle  benzerlik  gösteriyordu:  Yolsuzlukla  mücadele,   işsizlik,  devlet  kurumlarının  daha  işlevsel  hale  gelmesi,  temel  hizmet  sağlanması  gibi...    

Tüm  bunların  aslında  on  yıl  önce  Tunus,  Libya,  Mısır  ve  Yemen’de  ortaya  konan  taleplerle  benzer  talepler  olduğunu  görüyoruz.  Ancak  Irak’ta  olanları  diğerlerinden  ayıran  bir  diğer  temel  özellik  de  bu  gösterilerin  büyük  ölçüde  ülkenin  Şii   kesimlerinde,  Bağdat  ve  güney  merkezli  olmasıydı.  Oysa  2003’ten  itibaren  Irak’ta  yönetim  değiştikten  sonra  Şii  çoğunluğun  siyasette  ve  devlet  yönetiminde  etkisini   arttırdığı   bir   dönemi  müşahede  ettik   ama  devlet  organlarındaki   yolsuzluk,   kötü   yönetim,  partizanlık   gibi   tartışmalar   bitmediği   için   özellikle   de   gençler   kendilerine   yeni   iş   imkânlarının  yaratılmadığını   ve   daha   iyi   eğitimli   gençler   bu   noktada   hak   ettikleri   karşılığı   alamadıklarını  düşündükleri  için  sokakları  doldurarak  bütün  siyasi  partilere  yönelik  bir  tepki  ortaya  koydular.    

Tabii   ki   bunlara   bazı   siyasi   gruplar   destek   verdi   ama   genel   olarak   göstericiler,   ülkedeki   siyasal  sistemin   temelini   oluşturan   etnik   ve   mezhepsel   kota   sistemini   (muhassasa)   tümüyle  reddettiklerini,  dış  müdahaleye  karşı  olduklarını  ve  Irak’ın  özellikle  de  Amerika’yla  İran  arasında  bir  mücadele  alanı  olmasından  rahatsızlık  duydularını  bir  kez  daha  ifade  ettiler.      

Page 3: Prof. Dr. Mesut Özcan ile Irak'taki Güncel ve Yapısal ... · ! 1! R &!!!!! Prof.&Dr.&Mesut&Özcan&ileIrak’taki&Güncel&veYapısal&Sorunlar&Üzerine*& YasinKÜÇÜKKAYA& Irak’ta

 

  3  

GLO

BAL  PO

LITICA

L  TR

ENDS  CE

NTE

R  

       Yeniden   başlayan   protesto   gösterilerinin   hemen   öncesinde,   Irak   Cumhurbaşkanı   Berhem   Salih  mevcut   Ulusal   İstihbarat   Dairesi   Başkanı   olan   Mustafa   el-­‐Kazımi’ye   hükümeti   kurma   görevi  verdi.    Kazımi’nin  kabine   listesinin  meclisten  geçmesiyle  ülkede  beş  aydan   fazla  süredir  devam  eden   hükümet   krizi   de   sona   ermiş   oldu.   Sizce   yeni   Başbakanın   en   öncelikli   gündemi   ve   karşı  karşıya  olduğu  başlıca  zorluklar  neler  olacak?      

Mustafa   el-­‐Kazımi   aslında   göstericilere   belli   bir   ölçüde   yakın   duran   bir   isim.   Zaten   onların  taleplerini   dikkate   alacağını   gerek   hükümet   kurma   süreci   sırasında   gerek   hükümeti   kurduktan  sonra   gerekse   de   Bakanlar   Kurulu   sonrasında   yaptığı   açıklamalarla   ortaya   koydu.   Kazımi   aynı  zamanda  sivil   toplum  ve  gazeteci   kökenli.   İstihbarat  Başkanlığı   yaptı  ama  geldiği   köken   itibari   ile  aslında  sivil  toplumun  bu  taleplerine  çok  uzak  bir  isim  değil.  Bunun  bir  avantaj  olduğu  söylenebilir.  Göstericilerin  bu  taleplerine  cevap  vermek  zorunda  çünkü  çok  ciddi  gösteriler  oldu  ki  sonucunda  hükümet   düştü.   Gösteriler   koronavirüs   dolayısıyla   durdu   belki   ama   göstericiler   hükümet  kurulduktan  hemen  sonra  hiçbir  konuda   taviz  vermeyeceklerini  göstermek   için  yeniden  sokakları  doldurdular.      

Ancak   Kazımi’nin,   bir   yandan   göstericilerin   taleplerine   hakkıyla   cevap   vermek,   diğer   yandan  hükümet  kurmak  ve  parlementodan  onay  almak  için  göstericilerin  bir  numaralı  hedefi  olan  siyasal  sistemden  ve  oradaki  katılımcılardan  onay  almak  zorunda  olması  gibi  bir  sorunu  var.  Çünkü  Fetih  İttifakı’nın,   Zafer   İttifakı’nın,   Kürt   partilerinin   veyahut   da   diğer   Sünni   hareketlerin   onayını   ve  desteğini  almaksızın  parlementodan  hükümeti  ve  kararları  geçiremiyorsunuz.  Böyle  bir  zorluk  var.  Bu   sebeple   çok   ince   bir   çizgide   yürümesi   gerekiyor   Mustafa   Kazımi’nin.   Ayrıca,   Kazımi   bu  hükümetin   zaten   seçim   hükümeti   olacağını   söyleyerek   erken   seçime   gideceğini   belirtti.   Peki   bir  numaralı   talepleri   neydi   göstericilerin?   Göstericilerin   öldürülmesi   olayına   karışarak   suç   işleyen  kişilerin  hesap  vermesi.  Buna  yönelik  hemen  adımlar  atacağını  söyledi  Kazımi.  Burada  atılacak  olan  adımlarla  ilgili  tartışmalar  olacaktır,  özellikle  İran’a  yakın  bazı  gruplar  bundan  rahatsız  olacaklardır.      

İkincisi,   yolsuzluklar   ve   altyapıyla   ilgili   temel   sorunların   bir   an   önce   çözülmesine   yönelik   adımlar  atılması,   Irak’ın   bir   çatışma   alanı   haline   gelmesinin   engellenmesi   gibi   öncelikleri   olacak   yeni  Başbakanın.   Bütün   bunları   yapmakla   ilgili   adımlar   atarken   Kazımi,   bir   önceki   hükümetin   karşı  karşıya  kalmadığı   iki   farklı   zorlukla  da  karşı  karşıya:  Birincisi  koronavirüs  krizi.   İkincisi  de  bununla  bağlantılı  olarak  petrol   fiyatlarının  çakılması.  Bu   iki  durum   işleri  bir  hayli   zorlaştıracak  çünkü  bazı  yorumculara  göre  fiyatlar  böyle  seyretmeye  devam  ederse  birkaç  ay  içinde  maaşlar  ödenemeyecek  duruma  gelebilir.    

Öyle   ki,   ülke   IMF’den   yeniden  destek   almak   zorunda   kalabilir   çünkü  bütçe,   petrol   fiyatı   50-­‐60   $  olacak  şekilde  baz  alınarak  yapılmış.  Petrol  fiyatı  en  son  20  $  seviyelerinden  40  $’a  kadar  yükseldi  ve  gün  gün  değişiyor.  İlerleyen  günlerde  neler  olacağını  kestirmek  güç  ama  petrol  fiyatları  mevcut  seviyelerde  oldukça  Kazımi’nin  bu  durumu  sürdürmesi  ve  aynı  zamanda  çok  ciddi  altyapı  yatırımları  yapması  pek  kolay  olmayacak.  

Page 4: Prof. Dr. Mesut Özcan ile Irak'taki Güncel ve Yapısal ... · ! 1! R &!!!!! Prof.&Dr.&Mesut&Özcan&ileIrak’taki&Güncel&veYapısal&Sorunlar&Üzerine*& YasinKÜÇÜKKAYA& Irak’ta

 

  4  

GLO

BAL  PO

LITICA

L  TR

ENDS  CE

NTE

R  

       Irak’taki  en  temel  sıkıntılardan  bir  diğeri  de  elektrik.  Elektrik  hizmetlerinin  sağlanması  konusunda  İran’dan   destek   almak   zorunda   kalan   bir   ülkeden   bahsediyoruz   ve   takip   ettiyseniz   Pompeo’nun  yeni   hükümeti   tebrik   eden   açıklamasından   sonra   gelen   ikinci   açıklama;   Irak’ın   İran’dan   120   gün  süreyle  elektrik  alımı  dolayısıyla  yaptırımlardan  muaf  tutulması  yönünde  oldu.  Bu  bile  durumun  ne  kadar   kırılgan   olduğunu   gösteriyor.   Buna   karşın   bu   tarz   olağanüstü   koşulların   neden   olduğu  zorluklar  halk   tarafından  anlayışla  karşılanabilir   ve  halk  bu  konuda  Kazımi’ye  kredi  açabilir   ancak  bunun  da  bir  garantisi  yok.    

Kazımi’nin  meclise  sunduğu  ilk  kabine  listesinde  Türkmenlere  yer  verilmemişti.  Bu  da  Türkiye’de  haliyle   bir   çeşit   şaşkınlık   uyandırdı.   Irak’taki   Türkmen   gruplar   da   buna   en   yüksek   perdeden  itirazlarını  yönelttiler.  Siz  bunu  nasıl  değerlendiriyorsunuz?    

Başlangıçta   kabine   açıklanırken   Türkmen  bir   isme   kabinede   yer   verilmedi   ama  daha   sonra   kalan  boş   koltular   için   isimler   açıklanırken   Başbakan’a   Türkmen   bir   devlet   bakanı   ataması   konusunda  parlamentoda  yetki  verildi.  Bu  konu  Türkiye’nin  sürekli  gündeminde  oldu  ve  Türkmenlerin   Irak’ın  birliği   için   mücadele   eden   bir   topluluk   olarak   üst   düzey   görevlere   gelmesi   sürekli   desteklendi.  Türkmen  davasına   inanmış  ve   temsil  ettiği   toplumun  haklarını   savunmak   için  bir   ismin  Bağdat’ta  görev  alması  Türkiye’nin  memnuniyet  duyacağı  bir  gelişmedir  ve  bu  Irak’ın  toplumsal  bütünlüğüne  de  hizmet  eder.    

ABD   Irak’ta   çok   ciddi   meydan   okumalarla   karşı   karşıya.   Yakın   zaman   önce   ABD,   tam   da   bu  durumun  ayyuka  çıktığı  bir  dönemde  beklenmedik  bir   suikaste   imza  atarak  3  Ocak  günü   İranlı  Kudüs   Gücü’nün   lideri   Kasım   Süleymani   ile   Ketaib   Hizbullah’ın   lideri   Ebu  Mehdi   el-­‐Mühendis’i  hedef   aldı.   Bu   hadisenin   Irak’a   yansımaları   da   oldukça   ilginç   oldu.   İki   gün   sonra   Irak  parlamentosu   toplandı   ve   ABD   askerlerinin   ülkeden   çıkarılmasını   öngören   bir   yasa   tasarısını  onayladı.   Bunun   hiçbir   kıymet-­‐i   harbiyesinin   olmadığı   söyleniyor   çünkü   Şii   vekillerin   evet  oylarıyla   salt   çoğunluğun   sağlandığı   bu   oturuma  ne   Kürt   partileri   ne   de   Sünni   partiler   katılım  gösterdi.  Siz  bunu  nasıl  değerlendiriyorsunuz?    

Mevcut  durumda  Irak,  ne  yazık  ki  bu  çatışmanın  bir  alanı  haline  geldi  ve  Irak’taki  pek  çok  aktörün  en   temel   amacı   Amerika’yla   İran   arasındaki   bu   rekabetin   Irak’taki   yansımalarını   sınırlandırmak.  Kasım   Süleymani’nin   ve  Mehdi   el-­‐Mühendis’in   öldürülmesi   aslında   İran’ın   Irak’taki   varlığına   çok  ciddi   bir   darbe   vurdu.   Sonrasında   Mehdi   el-­‐Mühendis’in   yerine   kimin   geçeceği   ile   ilgili   epey  tartışma   oldu.   Haşdi   Şabi’nin   yeni   komutanı   olan   Abdülaziz   Ebu   Fedek’in  Mehdi   el-­‐Mühendis’in  yerini   doldurabilecek   bir   figür   olmadığı   düşünülüyor.   Özellikle   de   İran’dan   hoşlanmayan   Şii  grupların  bu  atamalarla  ilgili  çok  ciddi  eleştirileri  var  ve  Sistani’ye  yakın  4  Haşdi  Şabi  grubu  ayrıştı.  İlerleyen   süreçte   bu   grupların   doğrudan   Irak   Başbakanlığının   otoritesi   altında   faaliyetlerini  sürdürmesi  bekleniyor.  Bu  noktada,  Haşdi  Şabi’nin  müstakil   yapısının  ve  üzerindeki   İran  etkisinin  sonlandırılması  ve  Haşdi  Şabi  gruplarının  sadece  maaş  ve  mali  bakımlardan  değil,  idari  komuta  ve  diğer  yapılar  bakımından  da  tam  manasıyla  Irak  devletinin  otoritesine  geçmesi  tartışılıyor.    

Page 5: Prof. Dr. Mesut Özcan ile Irak'taki Güncel ve Yapısal ... · ! 1! R &!!!!! Prof.&Dr.&Mesut&Özcan&ileIrak’taki&Güncel&veYapısal&Sorunlar&Üzerine*& YasinKÜÇÜKKAYA& Irak’ta

 

  5  

GLO

BAL  PO

LITICA

L  TR

ENDS  CE

NTE

R  

       Diğer   yandan   Amerika’nın   Irak’taki   varlığı   ile   ilgili   tartışmaların   bu   ay   görüşülmesi   bekleniyor.  Benim   beklentim,   ABD   askerlerinin   bazı   yerlerden   çekileceği   fakat   ülkedeki   bir   kısım  ABD   askeri  varlığının   da   devam   edeceği   yönünde.   Özellikle   de   IŞİD’in   bazı   yerlerde   yeniden   kendisini  hissettirdiği  bir  dönemde  ben  Amerika’nın  askeri   varlığını   azaltmakla  birlikte  hedef  küçülteceğini  ancak   yine   de   belli   ölçüde   varlığını   sürdüreceğini   düşünüyorum.   Aynı   zamanda   Irak’taki   bazı  gruplar  alanı  tamamen  İran’a  terk  etmek  istemeyecekleri  için  bu  noktada  bir  uzlaşmaya  varılacağını  düşünüyorum.   Nitekim   Amerika   da   bu   seçeneğe   olumlu   bakacaktır.   Tabi   bütün   bunlar   Kasım  ayında  yapılacak  Amerikan   seçimleriyle  de  bağlantılı   ama  bu  yaz  olacak  görüşmelerin  böylesi  bir  pazarlık  zemini  üzerinde  yapılacağını  öngörüyorum.    

ABD’nin  Orta  Doğu  özelinde  “gitmek  ve  kalmak”  arasında  yoğun  bir  muhasebe  içerisine  girdiği  bir   dönemden   geçiyoruz.   Yeni   bir   durum   değil   bu   aslına   bakarsınız   çünkü   ‘Obama   Doktrini’  olarak   da   adlandırılan   askerlerin   kademeli   olarak   çekilmesi   süreci   IŞİD’in   ortaya   çıkmasıyla  sekteye   uğramıştı.   IŞİD’in   mağlup   edilmesiyle   birlikte   Trump   yönetiminin   de   benzer   bir  güzergâhta   hareket   ettiğini   görüyoruz.   Suriye   sahası   bunun   en   iyi   örneği.   Afganistan’da   da  benzer  bir  duruma  tanıklık  ediyoruz.  Diğer  yandan  ABD’nin  Suudi  Arabistan’da  konuşlu  Patriot  bataryalarını  çekeceği  yönünde  haberler  yapılıyor.  ABD’nin  bu  dilemması  haliyle  onun  Irak’taki  ittifak   ilişkilerini   de   zedeliyor.   Bu   tür   bir   kararsızlık   hâli,   Irak’taki   iktidar   odaklarını   ve   iç  dinamikleri   sizce   nasıl   etkiler?  Bu  durum  ABD’yi   güven   veren  bir  müttefik   olmaktan   çıkarır  mı  günün  sonunda?    

Şimdi   dediğiniz   gibi   bu   durum  muhataplar   nezdinde   ciddi   bir   güven   sorununa   neden  oluyor.   Bir  bakıma  da  “Amerikalılar  yolcu,  buradakiler  hancı”  diye  özetleyebileceğimiz  bir  algı  ortaya  çıkıyor.  Peki  ABD  bunu  aşmak  için  ne  yapıyor?  Bir  dizi  yükümlülüğün  altına  giriyor  veyahut  da  bir  dizi  söz  veriyor.   Bu   şekilde   bir   güven   ilişkisi   oluşturmaya   çalışıyor.   Şu   da   bir   gerçek   ki   Amerika’nın   sahip  olduğu  askeri,  teknolojik  ve  ekonomik  kapasite  ile  bölgedeki  herhangi  bir  ülkenin  rekabet  etmesine  imkân  yok.  Ancak  yarın  bir  gün  çekilebilecek  olması  ihtimali  ABD  için  en  zayıf  nokta  olmaya  devam  ediyor.    

O   bakımdan   Amerikan  müesses   nizamı,   Suriye   örneğinde   olsun   Suud   ve   diğer   örneklerde   olsun  buralarda  belirli  ölçülerde  varlığını  sürdürmeyi  gerekli  görüyor  ama  politikacılar  da  yurt  dışında  çok  fazla   asker   bulundurmanın   hem   duygusal   hem   de   ekonomik   maliyeti   açısından   buna   sıcak  bakmıyor.  Yine  de  mevcut  şartlar  altında  Amerika’nın  buradaki  varlığının  tamamen  sona  ermesini  beklemek  gerçekçi  değil.      

İran’ın   buradaki   tehdidini,   İsrail   lobilerinin   Amerika’daki   etkisiyle   birlikte   düşününce,   alanın  tamamen  boşaltılması  tehlikesine  karşı  İsrail’in  ABD’ye  inanılmaz  bir  baskı  yapacağını  öngörebiliriz.  Suud’un  da  bazı   tavizler  vererek  Amerikan  varlığının  burada   tamamen  sona  ermesine  yol  açacak  adımları  engelleyeceğini  söyleyebiliriz.    

Page 6: Prof. Dr. Mesut Özcan ile Irak'taki Güncel ve Yapısal ... · ! 1! R &!!!!! Prof.&Dr.&Mesut&Özcan&ileIrak’taki&Güncel&veYapısal&Sorunlar&Üzerine*& YasinKÜÇÜKKAYA& Irak’ta

 

  6  

GLO

BAL  PO

LITICA

L  TR

ENDS  CE

NTE

R  

       Ayrıca  ABD  her   ne   kadar   kendi   Patriot   bataryalarını   çekecek   olsa   da   hala   burada   Suud‘un   kendi  Patriot   bataryaları   da   var.   Bu   durum   aslında   biraz   da   petrol   fiyatlarıyla   ilgili   tartışmalarla   alakalı  fakat   nispi   olarak   tehdidin   azaldığı   varsayılıyor   ve   toplamda   2   Patriot   bataryasının   çekileceği  konuşuluyor.  Şu  da  bir  gerçek  ki  Amerika’nın  birinci  önceliği  şu  anda  Çin’le  giriştiği  rekabet.  Trump  yönetiminin   Çin’le   olan   rekabetinde   başka   araçları   kullanarak   bu   konuya   yoğunlaşmak   istediği  aşikar.    

Öte  yandan  Amerika’nın  Körfez  petrolüne  olan  ihtiyacı  azaldı.  Tam  tersine  Körfez  petrolünün  rakibi  haline   geldi.   Mevcut   şartlarda   artık   Amerika   çok   önemli   bir   petrol   üreticisi   ve   Körfezden   gelen  petrole   bağımlılığı   söz   konusu   bile   değil.   Sonuç   olarak   Amerika’nın   buradaki   varlığını  sürdürmesinde  daha  çok  diğer  bölgesel  denklemler  etkili  oluyor.  Ancak  yine  de  petrol  fiyatlarının  alacağı  seyirle  olan  ilişkisi  bakımından  Amerika’nın  buradaki  varlığını  sürdüreceğini  düşünebiliriz.    

Irak’ta   İran   destekli   Haşdi   Şabi,   IŞİD’in   mağlup   edilmesinde   ciddi   bir   rol   oynadı.   Buna   bağlı  olarak  da  Irak  toplumunun  Şii  kesimleri  arasında  bir  meşruiyet  elde  edebildi  ve  bir  süre  sonra  da  devlet   dışı   silahlı   bir   aktörken   devlet   aygıtına   monte   edildi.   Ülkedeki   2018   seçimlerine  gelindiğinde  Haşdi   Şabi  grupları   siyasal  anlamda  da  büyük  başarılar  elde  etti.  Bu  durum  bana  kalırsa  çok  ilginç  çünkü  ben  Orta  Doğu’ya  baktığımda  ABD  askeri  ve  siyasi  nüfuzunun  belki  de  en  yüksek  olduğu  Irak  sahasında  İran’ın  tabiri  caizse  kolaylıkla  at  koşturabildiğini  görüyorum.  Haşdi  Şabi’nin   devlet   dışı   bir   silahlı   aktörken   bir   devlet   aktörüne   dönüşmesinin   hikayesini   merak  ediyorum.  Sizin  yorumunuz  ne  bu  konuda?    

Haşdi  Şabi’nin  ortaya  çıktığı  atmosferi  hatırlayacak  olursak,   IŞİD  Bağdat’a  kadar  gelmiş  ve  Erbil’in  sınırlarına   dayanmıştı.   Çok   hızlı   bir   şekilde   hareket   ediyordu   ve   Irak   ordusu   bir   direniş  göstermiyordu.  Daha  sonra  Sistani’nin  fetvasıyla  bazı  topluluklar  silahlandı.  Tam  bu  noktada  İran’ın  maddi  veyahut  da  silah  desteği  devreye  girdi.  Bu  yanıyla  Haşdi  Şabi’nin  kriz  anında  ortaya  çıkmış  bir  yapı  olduğunu  görüyoruz.  İnsanlar  ilkin  buna  olumlu  baktı  çünkü  güvenlik  endişeleri  bu  durumu  meşrulaştırdı   ama   sonrasında   bir   “düzen”   sorunu   baş   gösterdi.   Yani,   merkezi   otoriteye   bağlı  olmayan  ve  belli  kurallarla  hareket  etmeyen  güvenlik  yapıları  ortaya  çıkmış  oldu.    

Ülkedeki   güvenlik   yapılarının   denetimi   için   bu   grupların   Başbakanlık   ya   da   Savunma   Bakanlığı  altında  toplanması  gerekiyordu.  Bu  noktada  bazı  adımlar  atılsa  da  Haşdi  Şabi  gruplarının  önemli  bir  kısmı  Irak  devletinden  maaş  almakla  beraber  talimatları  başka  yerden  almaya  devam  ediyor.  Yeni  hükümetin  en  temel  önceliklerinden  birisi,  bu  toplulukların  tam  manasıyla  devlet  denetimi  altına  girmelerini   ve   aynı   zamanda   eylemlerinde   de   yasal   sınırlar   içerisinde   davranmalarını   sağlamak  olacak.   Çünkü   farklı   milis   gruplarının   devletin   denetimine   tabi   olması   ve   yasalar   çerçevesinde  hareket  etmesi  gerekiyor.  Anayasal  olarak  silahlı  güç  kullanma  yetkisi  dışındaki  kişilerin  silah  sahibi  olması  ve  bunu  kullanması  o  devletin  güvenlik  aygıtının  dağılmasına  sebep  olur  ki   Irak’ta  olan  da  buydu.   Fakat  bu   silahlı   yapıları  bir  baskı   aracı  olarak  kullanma   imkânını   gören  ve  bunları   finanse  eden  İran  ile  onun  içerideki  yanlıları  bu  grupları  devlet  aygıtına  monte  etmek  istedi.    

Page 7: Prof. Dr. Mesut Özcan ile Irak'taki Güncel ve Yapısal ... · ! 1! R &!!!!! Prof.&Dr.&Mesut&Özcan&ileIrak’taki&Güncel&veYapısal&Sorunlar&Üzerine*& YasinKÜÇÜKKAYA& Irak’ta

 

  7  

GLO

BAL  PO

LITICA

L  TR

ENDS  CE

NTE

R  

       Geçtiğimiz  ay  Ankara  Enstitüsü  Araştırma  Direktörü  Osman  Sert,  Perspektif  için  kaleme  aldığı  bir  yazıda  Ankara’nın  uluslararası  ilişkiler  bağlamında  Kürt  meselesine  olan  bütüncül  yaklaşımını  ve  Kürtlerle  sağlıklı  ve  güvene  dayalı  bir  ilişki  zeminini  kaybettiğini,  bununsa  dış  politikada  maliyet  ürettiğini   belirtiyordu.   Biliyorsunuz   Türkiye   kendi   içinde   ve   Irak   bağlamında   Kürt   sorunuyla  yüzleşme  sancıları  yaşarken  buna  Suriye  de  eklenmiş  durumda.  Ankara  ve  Erbil  hattında  yaşanan  ilk   esaslı   kırılma   bağımsızlık   referandumuyla   oldu.   Türkiye’nin   geleneksel   reflekslerini   ortaya  koyduğu  bu  durum  Kürdistan  Bölgesi’nde  de  haliyle  bir  hayal  kırıklığına  yol  açtı.  Bugün  gelinen  noktada  sizce  işler  yoluna  girdi  mi?  Ankara-­‐Erbil  hattı  ne  durumda?    

Ankara’yla   Erbil   arasındaki   ilişkiler   aslında   2008’den   itibaren   gelişmeye   başladı.   2005   yılındaki  anayasa  referandumu  çerçevesinde  Irak’ta  bir  federasyon  ortaya  çıktıktan  sonra  Türkiye   ilk  başta  bu   durumdan   çok   memnun   olmasa   da   2008’den   itibaren   aşamalı   bir   şekilde   buradaki   bölgesel  yönetimle  angajmanını  artırdı  ve  belli  bir  ölçüde  temas  kurdu.  İlk  olarak  Başkonsolosluk  açtı  ve  bir  dönem   çok   ciddi   ekonomik   ilişkileri   oldu   fakat   IŞİD’in   ortaya   çıkıp   da   Erbil’in   kapılarına  dayanmasıyla   beraber   bazı   sorunlar   ortaya   çıkmaya   başladı.   Güvenlik   sorunları   ortaya   çıkınca  bölgenin  istikrarı  için  Türkiye  de  destek  verdi.  O  yüzden  ilk  başta  güvenlikle  ilgili  endişeleri  daha  ön  plana  çıktı   Irak  Kürtlerinin.  Buna  göre  öncelikler  belirlenmeye  başlandı.   İkincisi,   ekonomik  olarak  bir  sıkıntı  ortaya  çıktı  ama  sizin  de  ifade  ettiğiniz  üzere  referandum  konusundaki  görüş  ayrılığı  en  temel   ayrılık   olarak   kendini   hissettirdi.   Türkiye’deki   çözüm   sürecinin   Suriye’deki   gelişmeler  dolayısıyla  akamete  uğraması  da  bir  kırılma  yarattı.  Referandumdan  sonra  Türkiye  ile  Erbil  arasında  bir  müddet  hiç  temas  olmadı  ama  sonrasında  iletişim  kanalları  yeniden  açıldı.  Bakanlar  düzeyinde  ziyaretler  oldu.  Yeni  Başbakan  Mesrur  Barzani  Türkiye’ye  geldi.      

Mevcut  durumda  koronavirüs  dolayısıyla  şu  anda  ticari  veyahut  da  siyasi  temaslar  daha  sınırlı  ama  bir   dizi   konu   hala   ilişkileri   etkilemeye   devam   ediyor.   Buradaki   PKK   varlığı   hala   IKBY   ve   Türkiye  arasındaki   ilişkileri   etkilemeye   devam   ediyor.   Ticari   konular   da   yine   önemli   bir   bağ   fakat   petrol  gelirlerinin  düşmesi   ile   ilgili  olarak  bunun  ağırlığının  bir  müddet  azalmasını  bekleyebiliriz.  Neden?  Çünkü   Irak’ta   da   para   yok,   maddi   sıkıntılar   var.   Aynı   şey   IKBY   için   de   geçerli.   Gelinen   noktada  diyalog  devam  ediyor  ama  referandumun  oluşturduğu  tortu  her  iki  tarafın  ağzında  da  kekre  bir  tat  bıraktı.    

Diğer  yandan  Amerika,   Irak  ve  Suriye  Kürtlerini  yakınlaştırmaya  çalışıyor.  Suriye’de  PYD  ile  Suriye  Kürt   Ulusal   Konseyi’ni   (ENKS)   de   belli   bir   ortaklık   zemininde   buluşturmaya   çalışıyor.   Kürdistan  Bölgesel   Yönetimi’nin   bu   noktada   attığı   bazı   adımlar   oldu.   Türkiye’nin   bunu   çok   yakından   takip  etmesi  gerekiyor.  Ortak  bir  yapının  Türkiye’nin  karşısına  başka  türlü  taleplerle  çıkması  halinde  bu  tabii  ki  Türkiye   için  daha  dikkatlice   izlenmesi  gereken  bir  konu  haline  gelir.  Türkiye,  PYD/PKK’nın  herhangi   bir   şekilde   aktör   olmasını   istemiyor   ama   öte   yandan   da   diğer   Kürt   aktörlerle   temasını  sürdürmesi  gerekiyor.  Ancak  Türkiye’nin  ortak  bir  entite  oluşturmaya  yönelik  girişimleri  yakından  takip  etmesi  ilerde  olabilecek  başka  türlü  sorunlarla  karşı  karşıya  kalmasını  engellemesi  gerekiyor.    

Page 8: Prof. Dr. Mesut Özcan ile Irak'taki Güncel ve Yapısal ... · ! 1! R &!!!!! Prof.&Dr.&Mesut&Özcan&ileIrak’taki&Güncel&veYapısal&Sorunlar&Üzerine*& YasinKÜÇÜKKAYA& Irak’ta

 

  8  

GLO

BAL  PO

LITICA

L  TR

ENDS  CE

NTE

R  

       Irak’ın  istikrarı  açısından  bölgesel  yönetimle  merkezi  hükümet  arasındaki  ilişkiler  oldukça  önem  taşıyor.   Burada   da   biliyorsunuz   petrol   gelirlerinin   paylaşımı,   bütçe   ödemeleri   ve   tartışmalı  bölgelerin   geleceği   bilhassa   Kerkük   konusu   Erbil-­‐Bağdat   ilişkilerini   derinden   etkilemeye,  şekillendirmeye   devam   ediyor.   Yeni   dönemde   bu   başlıklarda   bir   ilerleme   bekliyor   musunuz?  Bunları  konuşmaya  sıra  gelir  mi?    

Kürtlerin   beklentisi   Abdülmehdi’nin   görevine   devam  etmesiydi   çünkü   özellikle  Mesut   Barzani   ile  Abdülmehdi’nin   ilişkisi   eskiye  dayanan   iyi   bir   ilişkiydi.  Bana  kalırsa  Kazımi  daha   rasyonel  hareket  edecek  gibi  gözüküyor.  Kazımi’nin  gelmesi  Amerika  için  daha  olumlu  bir  şey  ve  burada  Amerika’nın  arabuluculuğunda   veyahut   da   Amerika’nın   kolaylaştırıcılığında   bazı   gelişmeler   olabilir.   Zaten  görüşmeler   devam   ediyor.   Erbil’den   heyetler   Bağdat’a   gidip   bütçe   paylaşımı   konusunda   sürekli  görüşmeler  yapıyorlar  fakat  uzlaşılamayan  konular  var.      

Gerek   maaşlar   gerek   petrol   gelirlerinin   paylaşımı   konusundaki   tartışmalar   devam   ediyor   ve   bu  daha   da   sıkıntılar   doğuracak   gibi.   Çünkü   para   yok.   Para   azalınca,   yani   pasta   küçülünce   bunun  kavgası  daha  da  büyüyecek.  Öte  yandan   İran’ın  da  teşvikiyle  Süleymaniye  bölgesinde  ve  özellikle  de   daha   İran   sınırındaki   yerlerde   ayrı   bir   özerk   bölge   tartışmaları   yapılıyor   KYB   içerisinde   ve  bölgedeki  bazı  İslami  partiler  içerisinde.    

KYB  bunu  yüksek  bir   sesle  dile  getiriyor  mu  gerçekten  de?  Çünkü  Kürt  alanında  bu  pek  de  hoş  karşılanmayacaktır.    

Bu   daha   çok   KYB’nin   bunu   bir   tür   pazarlık   unsuru   haline   getirip   KDP‘nin   ekonomik   kaynaklar  üzerindeki   etkisini   sınırlamak   ve   buradan   pay   almak   istemesi   için   giriştiği   bir   hamleye   benziyor.  Çünkü   az   önce   de   dediğim   gibi   para   yok.   Paranın   azaldığı   yerlerde   bu   türden   girişimler   görmek  mümkün.  Dolayısıyla  KYB  mümkün  olduğu  ölçüde  pazarlık  yapmaya  çalışacak.  Çünkü  bölünmüş  ve  parçalı   yapısı   ve   İran’ın   bu   parçalı   yapı   üzerine   buraya   nüfuz   etme   isteği   dolayısıyla   IKBY’nin  yekpare  bir  yapı  olmadığı  anlaşılıyor.  KDP’nin  büyük  bir  ağırlığı  var  belki  ama  KYB’nin  de  belli  bir  etkisi  var.      

Röportaj   boyunca   Irak   bağlamında   ABD’yi,   Suudi   Arabistan’ı,   İran’ı,   Türkiye‘yi   ve   Suriye’yi  konuştuk.   Kanaatimce   Rusya   için   de   bir   parantez   açılması   gerekiyor.   Rusya   Irak’ta   hangi  gruplarla   iş   birliği   halinde?   Siyasal,   ekonomik   ve   askeri   açıdan   nasıl   bir   Irak   projeksiyonuna  sahip?    

Yakın   zaman   önce   Rusya’nın   özellikle   IŞİD’le   mücadele   bağlamında   kendisini   Irak’ta   daha   fazla  göstermeye  çalıştığını  gördük.  Günümüzdeyse  daha  çok  petrol  ve  silah   ihracatı  bakımından  etkili  olmaya   çalıştığını   görüyoruz.   IKBY’nin   ekonomik   olarak   darda   olduğu   bir   dönemde   orada   petrol  sahaları  satın  almış  bir  ülke  Rusya.  Neden  yapıyor  bunu  peki?  Çünkü  Rusya  en  nihayetinde  petrol  üreticisi.   Dolayısıyla   buradaki   petrol   sahalarında   varlık   göstermesi   önem   taşıyor   çünkü   üretim  arzını  kontrol  edebilirse  fiyatlar  konusunda  da  pazarlığı  yönlendirebilir.      

Page 9: Prof. Dr. Mesut Özcan ile Irak'taki Güncel ve Yapısal ... · ! 1! R &!!!!! Prof.&Dr.&Mesut&Özcan&ileIrak’taki&Güncel&veYapısal&Sorunlar&Üzerine*& YasinKÜÇÜKKAYA& Irak’ta

 

  9  

GLO

BAL  PO

LITICA

L  TR

ENDS  CE

NTE

R  

       Bu   yüzden   Rusya’nın   Kuzey   Irak’ta   petrole   yatırım   yaptığını   ve   bölge   genelinde   silah   satmak  istediğini  görüyoruz.  Amerika  tarafından  boşaltması  muhtemel  alanları  doldurmak  için  Rusya  adeta  bir   fırsat   kolluyor.   Özellikle   de   askeri   teknolojisi   ile   bunu   yapmak   istiyor.   Rusya’nın   temelde  yapmaya  çalıştığı  şeyse  bir  tür  “security  provider”  rolü  oynamak.    

IŞİD’in  son  zamanlarda  Irak’taki  etkinliğini  arttırdığını  gözlemledik.  Bu  durumu  ABD’nin  Irak’taki  varlığını   sürdürmesi   gerektiği   yönünde   bir   algının   oluşması   için   manipülatif   bulanlar   da   var.  Ancak   yeni   bir   durum   değil   bu   çünkü   sürekli   olarak   kendisini   hatırlatıyor   IŞİD.   Acaba   bunun  gerçekten  de  güçlü  bir  toplumsal  zemini  mi  var?    

Terör   örgütleri,   silahla   elde   etmek   istedikleri   şeyler   için   toplumsal   bir   zemin   oluşturmaya  çalışmazsa  başarısız  olur.  Bu  yüzden  de  etnik,  dini  veyahut  da  başka  türlü  bir  rahatsızlığı  kullanarak  kendilerine   meşruiyet   sağlamaya   çalışırlar.   Aslında   IŞİD’in   yaptığı   da   buydu.   Neyi   kullanıyordu?  Sünni   kesimin   bastırılmış   olmasını.   Sünnilerin   ellerindeki   imkânları   tam   manasıyla   kaybettiği,  sonrasında  da  her  türlü  baskıya  maruz  kaldığı  ve  bürokratik  açıdan  dışlandıkları  bir  gerçek.  Sünni  kesimlerin   yoğunlukta  olduğu  yerler   altyapı  hizmetlerinden  bile   görece  daha   çok  mahrumlar.  Bu  gibi   sebepler   IŞİD’in   Sünnilerin   haklarını   savunmak   gibi   bir   iddiayla   ortaya   çıkmasını   sağladı.   O  bakımdan  toplumsal  zemin  henüz  ortadan  kaldırılmış  değil.  Bunu  görmezden  gelirsek  karşı  karşıya  olduğumuz  sorunu  da  anlayamayız.  Ancak  sorunun  kökenlerini  anlamaya  çalışmak,  bu  tür  grupların  terörist  olmadığı  anlamına  gelmez.    

IŞİD’in   son   zamanlarda   belirli   yerlerde   kendini   göstermesi   bir   yandan   toplumsal   taleplerin,  Sünnilerin   yaşadığı   yerlerin   yeniden   yapılandırılması   gibi   taleplerin  hala   karşılanmamış  olması   ile  alakalı.   Öte   yandan   bazı   çevreler   IŞİD’in   kontrol   edilebilir   düzeyde   kalmasına   göz   yumulduğunu  düşünüyor.  Tabii  çok  kolay  değil  bunu  söylemek.  Gerek  Haşdi  Şabi’nin  varlığını   sürdürmesi  gerek  Amerikan   askerlerinin   buradaki   varlığını   sürdürmesi   bir   tehdidin   olmasına   bağlı.   Tehdit   tam  manasıyla   ortadan   kalktıysa   o   zaman   “ne   gerek   var   Amerikan   askerlerine?”   denileceği   için   az  miktarda  da  olsa   IŞİD   terörünün   tolere   edildiği   fakat   büyük  ölçüde  de  önüne   geçildiğine   yönelik  iddialar  var.      

IŞİD’in  toprak  hakimiyetine  her  ne  kadar  son  verilmiş  olsa  da   IŞİD  mensuplarının  bir  kısmının  yer  altına   indiği   kabul   ediliyordu.   Günümüzde   bazı   IŞİD   unsurlarının   kendilerini   göstermeye  çalıştıklarını,   bunlarla   mücadele   eden   diğer   grupların   da   bunu   araçsallaştırarak   meşruiyetlerini  sürdürmek  istediklerini  düşünebiliriz.  

Page 10: Prof. Dr. Mesut Özcan ile Irak'taki Güncel ve Yapısal ... · ! 1! R &!!!!! Prof.&Dr.&Mesut&Özcan&ileIrak’taki&Güncel&veYapısal&Sorunlar&Üzerine*& YasinKÜÇÜKKAYA& Irak’ta

 

  10  

   

 

 

Global  Political  Trends  Center    

Global   Political   Trends   Center   (GPoT   Center)   is   a   nonprofit,   nonpartisan   research   institution  established  under  the  auspices  of  Istanbul  Kültür  University  in  2009.      GPoT   Center   was   founded   with   the   aim   to   support   reconciliation   and   non-­‐violent   solutions   to  international  as  well  as  domestic  issues  through  dialogue.  Our  mission  is  to  contribute  to  stability,  democratization   and   peace   through   organizing   multitrack   diplomacy   meetings,   conducting  innovative   and   independent   research,   and   encouraging   informed   debates   in   the  media   on   key  issues  affecting  Turkey  and  the  world.      GPoT   Center   serves   as   a   platform   for   the   free   exchange   of   views   and   information   on   political,  social  and  economic  matters  concerning  a  variety  of  parties  and  segments  of  society.  We  aim  to  achieve   our  mission   by   routinely   bringing   together   opinion   leaders,   government   officials,   policy  makers,  analysts,  scholars,  experts  and  members  of  the  media  from  Turkey  and  abroad.      Our  publications  can  be  downloaded  from  our  website  for  free.  They  are  also  accessible  through  online   libraries   worldwide,   such   as   the   International   Relations   and   Security   Network   in   Zurich,  Europe’s  World  in  Brussels,  and  Columbia  University  Press  in  New  York.  Additionally,  you  can  find  our  books  on  Google  Books  and  Amazon  Kindle.            CONTACT  DETAILS    Global  Political  Trends  (GPoT)  Center    Istanbul  Kültür  University    Atakoy  Campus,  Bakirkoy    34158  Istanbul,  Turkey    www.gpotcenter.org    [email protected]      Tel:  +90  212  498  44  76/65    Fax:  +90  212  498  44  05  

     

Bu  yayındaki  yazıların  bilim,  içerik  ve  dil  bakımından  sorumluluğu  yazarlarına  aittir.  İKÜ-­‐GPoT’un  duruşunu  yansıtmamaktadır.  The  academic  and  content  responsibility  of  the  publications  exclusively  belongs  to  its  authors.  It  does  not  reflect  IKU-­‐GPoT’s  standing.