Osmanlılarda Orhan Bey Dönemi Kurumsallaşma Çabaları: … · 2020. 6. 15. · Kurumsallaşma...

7
349 Yunus İNCE * Osmanlılarda Orhan Bey Dönemi Kurumsallaşma Çabaları: Beylikten Devlete Dönüşüm Giriş D evlet kavramının birçok tanımı yapılabilir. Tüm bu tanımlar neticede ne kadar geniş ve kapsayıcı olur- sa olsun eksik kalmaya mahkumdur. Zira beşeri bir siyasi örgütlenmeyi ifade etmesi bakımından dev- let, tanımlanması oldukça zor bir kavramdır. Biz burada birkaç tanımla iktifa edeceğiz.“Devlet, siyasî idarî örgütlenmenin ve gücün en üst düzeyde kurumsallaşması olarak tanımlanabilir” 1 Ayrıca “devlet belirli bir toprak parçası üzerinde egemen olan belirli bir insan topluluğunun oluşturduğu bir varlıktır.2 Yine bir baş- ka tanıma göre; “devlet bir milletin belli bir toprak parçası üzerinde politik bir örgütlenme sonucu ortaya çıkan kişiliğidir. Bu durumda devlet dört ögeden oluşur. Topluluk (Millet). Ülke. Devlet kudreti (Egemen- lik) ve Politik örgütlenme.3 Görüleceği üzere tüm tanımlarda devletin politik bir örgütlenme olduğuna değinilmiştir. Devletin dört öğesini Osmanlı tarihinde arayarak siyasî örgütlenmenin ne zaman devlet haline geldiği anlaşılabilir. Osmanlıların ilk beyi Ertuğrul Bey’in bir boy beyi olduğu bilinmektedir. Bu boy, öncelikle beyliğe, daha sonra da devlete dönüşecek siyasi yapının istikbaldeki reayasının çekirdeği olacak bir nüfusu oluşturacaktır. Devletin diğer unsurları, ülke, egemenlik ve politik örgütlenme zaman içerisinde tedricen gelişen bir süreç sonunda te- min edilebilmiştir. Bu sürecin gelişiminde yaşam tarzındaki değişim ve nüfus miktarının artması etkili olmuş- tur. Ertuğrul Bey’in yönetimindeki nüfus konar-göçer tarzda bir yaşam sürdüren insanlardan müteşekkildi. Öyle anlaşılmakta ki; bu yaşam tarzı Osman Bey’in ilk dönemlerinde de sürdürüldü. Âşıkpaşazâde tarihinde bu hususa dair anlatılan bir hadise Osmanlıların şehirleşme ve devletleşme aşamalarını göstermesi bakımından ilginçtir. Osman Bey zamanında beylik mensupları yazın yaylağa çıkarken beraberlerinde götüremeyecekleri ağırlıklarını Bilecik tekfuruna emanet olarak vermekteydi. Yaylaktan dönüşte de emaneti muhafaza etmesi karşılığında tekfura peynir, halı, kilim, kuzu gibi yaşam tarzlarına uygun hediyeler verirlerdi. Osman Bey’in beyliğinin başlarında yaylağa çıkmaya dair verilen bu bilgi ilgili kaynakta yalnızca bir kez geçer. 4 Bu anlamda daha Osman Bey zamanında konar-göçer yaşam şeklinin terk edilmeye başlandığı görülür. Nitekim Âşıkpa- şazâde eserinde bu hususta önemli bilgiler verir: Karacahisar alındığında Germiyanoğulları topraklarından gelenler başta olmak üzere diğer Anadolu topraklarından gelen birçok insanın Karacahisar’daki boş kalmış evlere yerleştirildiğini ve Karacahisar’ın fethinden sonra Cuma Namazı kılınıp pazar kurulduğuna değinmek- tedir. 5 Osmanlı Devleti’nde şehrin “Cum’a kılınur bâzârı durur6 yerdir şeklinde ifade edildiği düşünülürse, şehirleşme çabalarının Osman Bey zamanında başladığı ifade edilebilir. Osman Bey zamanına dair aktarılan bilgilerden siyasi yapının bir boy teşkilatından beyliğe doğru evirildiği müşahede edilir. Şehirleşme Çabaları ve Nüfus Artışı Orhan Bey zamanına gelindiğinde ise beylik mensuplarına dair verilen bilgilerde yaylağa çıkıldığından bahse- dilmediği gibi doğudan gelen birçok konar-göçer gurubun Rumeli topraklarında iskân edildiğine dair bilgiler bulunmaktadır. 7 Osman Bey zamanında küçük bir bölgeyle sınırlı olan beylik sınırları, Orhan Bey zamanın- * Dr. Öğrt. Üyesi, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, [email protected] 1 Durmuş Hocaoğlu, “Türk Siyaset Geleneğinde “Devlet”in Aşırı Taziminin ve “Devlet Baba” Kavramının Tarihsel arka - Planına Dair”, Yeni Türkiye, Liberalizm Özel Sayısı, 25, Ankara 1999, s. 236. 2 Kemal Gözler, Devletin Genel Teorisi, Ekin Kitabevi Yayınları, Bursa, 2007, s. 4-5. 3 Aydın Taneri, Türk Devlet Geleneği, Dün-Bugün, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1997, s. 81. 4 Âşıkpaşazâde, Âşıkpaşazâde Tarihi [Osmanlı Tarihi (1285-1502)], haz. Necdet Öztürk, Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul, 2013, s. 10, 19, 23. 5 Âşıkpaşazâde, Âşıkpaşazâde Tarihi, s. 28-31. 6 Özer Ergenç, “Osmanlı Şehirlerindeki Yönetim Kurumlarının Niteliği Üzerine Bazı Düşünceler”, Şehir, Toplum, Devlet, Osmanlı Tarihi Yazıları, Tarih Vakfı-Yurt Yayınları, İstanbul, 2012, s. 94. 7 Âşıkpaşazâde, Âşıkpaşazâde Tarihi, s. 28, 68.

Transcript of Osmanlılarda Orhan Bey Dönemi Kurumsallaşma Çabaları: … · 2020. 6. 15. · Kurumsallaşma...

Page 1: Osmanlılarda Orhan Bey Dönemi Kurumsallaşma Çabaları: … · 2020. 6. 15. · Kurumsallaşma Çabaları: Beylikten Devlete Dönüşüm Giriş Devlet kavramının birçok tanımı

349

Yunus İNCE *

Osmanlılarda Orhan Bey Dönemi Kurumsallaşma Çabaları: Beylikten

Devlete Dönüşüm

Giriş

Devlet kavramının birçok tanımı yapılabilir. Tüm bu tanımlar neticede ne kadar geniş ve kapsayıcı olur-sa olsun eksik kalmaya mahkumdur. Zira beşeri bir siyasi örgütlenmeyi ifade etmesi bakımından dev-

let, tanımlanması oldukça zor bir kavramdır. Biz burada birkaç tanımla iktifa edeceğiz.“Devlet, siyasî idarî örgütlenmenin ve gücün en üst düzeyde kurumsallaşması olarak tanımlanabilir”1 Ayrıca “devlet belirli bir toprak parçası üzerinde egemen olan belirli bir insan topluluğunun oluşturduğu bir varlıktır.”2 Yine bir baş-ka tanıma göre; “devlet bir milletin belli bir toprak parçası üzerinde politik bir örgütlenme sonucu ortaya çıkan kişiliğidir. Bu durumda devlet dört ögeden oluşur. Topluluk (Millet). Ülke. Devlet kudreti (Egemen-lik) ve Politik örgütlenme.”3 Görüleceği üzere tüm tanımlarda devletin politik bir örgütlenme olduğuna değinilmiştir. Devletin dört öğesini Osmanlı tarihinde arayarak siyasî örgütlenmenin ne zaman devlet haline geldiği anlaşılabilir.

Osmanlıların ilk beyi Ertuğrul Bey’in bir boy beyi olduğu bilinmektedir. Bu boy, öncelikle beyliğe, daha sonra da devlete dönüşecek siyasi yapının istikbaldeki reayasının çekirdeği olacak bir nüfusu oluşturacaktır. Devletin diğer unsurları, ülke, egemenlik ve politik örgütlenme zaman içerisinde tedricen gelişen bir süreç sonunda te-min edilebilmiştir. Bu sürecin gelişiminde yaşam tarzındaki değişim ve nüfus miktarının artması etkili olmuş-tur. Ertuğrul Bey’in yönetimindeki nüfus konar-göçer tarzda bir yaşam sürdüren insanlardan müteşekkildi. Öyle anlaşılmakta ki; bu yaşam tarzı Osman Bey’in ilk dönemlerinde de sürdürüldü. Âşıkpaşazâde tarihinde bu hususa dair anlatılan bir hadise Osmanlıların şehirleşme ve devletleşme aşamalarını göstermesi bakımından ilginçtir. Osman Bey zamanında beylik mensupları yazın yaylağa çıkarken beraberlerinde götüremeyecekleri ağırlıklarını Bilecik tekfuruna emanet olarak vermekteydi. Yaylaktan dönüşte de emaneti muhafaza etmesi karşılığında tekfura peynir, halı, kilim, kuzu gibi yaşam tarzlarına uygun hediyeler verirlerdi. Osman Bey’in beyliğinin başlarında yaylağa çıkmaya dair verilen bu bilgi ilgili kaynakta yalnızca bir kez geçer.4 Bu anlamda daha Osman Bey zamanında konar-göçer yaşam şeklinin terk edilmeye başlandığı görülür. Nitekim Âşıkpa-şazâde eserinde bu hususta önemli bilgiler verir: Karacahisar alındığında Germiyanoğulları topraklarından gelenler başta olmak üzere diğer Anadolu topraklarından gelen birçok insanın Karacahisar’daki boş kalmış evlere yerleştirildiğini ve Karacahisar’ın fethinden sonra Cuma Namazı kılınıp pazar kurulduğuna değinmek-tedir.5 Osmanlı Devleti’nde şehrin “Cum’a kılınur bâzârı durur”6 yerdir şeklinde ifade edildiği düşünülürse, şehirleşme çabalarının Osman Bey zamanında başladığı ifade edilebilir. Osman Bey zamanına dair aktarılan bilgilerden siyasi yapının bir boy teşkilatından beyliğe doğru evirildiği müşahede edilir.

Şehirleşme Çabaları ve Nüfus ArtışıOrhan Bey zamanına gelindiğinde ise beylik mensuplarına dair verilen bilgilerde yaylağa çıkıldığından bahse-dilmediği gibi doğudan gelen birçok konar-göçer gurubun Rumeli topraklarında iskân edildiğine dair bilgiler bulunmaktadır.7 Osman Bey zamanında küçük bir bölgeyle sınırlı olan beylik sınırları, Orhan Bey zamanın-

* Dr. Öğrt. Üyesi, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, [email protected] Durmuş Hocaoğlu, “Türk Siyaset Geleneğinde “Devlet”in Aşırı Taziminin ve “Devlet Baba” Kavramının Tarihsel arka - Planına Dair”, Yeni Türkiye,

Liberalizm Özel Sayısı, 25, Ankara 1999, s. 236. 2 Kemal Gözler, Devletin Genel Teorisi, Ekin Kitabevi Yayınları, Bursa, 2007, s. 4-5. 3 Aydın Taneri, Türk Devlet Geleneği, Dün-Bugün, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1997, s. 81.4 Âşıkpaşazâde, Âşıkpaşazâde Tarihi [Osmanlı Tarihi (1285-1502)], haz. Necdet Öztürk, Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul, 2013, s. 10, 19, 23. 5 Âşıkpaşazâde, Âşıkpaşazâde Tarihi, s. 28-31. 6 Özer Ergenç, “Osmanlı Şehirlerindeki Yönetim Kurumlarının Niteliği Üzerine Bazı Düşünceler”, Şehir, Toplum, Devlet, Osmanlı Tarihi Yazıları, Tarih

Vakfı-Yurt Yayınları, İstanbul, 2012, s. 94. 7 Âşıkpaşazâde, Âşıkpaşazâde Tarihi, s. 28, 68.

Page 2: Osmanlılarda Orhan Bey Dönemi Kurumsallaşma Çabaları: … · 2020. 6. 15. · Kurumsallaşma Çabaları: Beylikten Devlete Dönüşüm Giriş Devlet kavramının birçok tanımı

350

Yunus İNCE

da gittikçe genişlemiştir. Nitekim İbn Battuta Osmanlı topraklarına geldiğinde karşılaştığı tabloyu şu şekilde özetler:

“Bursa sultanı İhtiyâruddîn Urhân Bek’tir. Urhân, Sultan Osmancûk’un oğludur. …Bu sultan, Türkmen hüküm-darlarının mal, ülke ve askerce en büyüğüdür. Onun kaleleri yüze yakındır. Vaktinin büyük kısmını buraları dolaşmakla geçirir. Her kalede bir müddet kalarak etrafı kolaçan etmek, eksikleri tamamlamakla uğraşır. Anlatılanlara göre hiçbir şehirde bir aydan fazla oturmaz, devamlı kâfirlerle savaşır, onları kuşatırmış!”8

İbn Battuta tarafından verilen bu bilgiler; kuvvetli bir orduya sahip, yerleşik bir yaşam anlayışını benimsemiş, topraklarını genişletmek için Bizans topraklarına akınlar düzenleyen bir bey portresi sunar. Benzer ifadeler el-Ömerî tarafından tekrarlanır:9

“Orhan b. Osman’ın beyliği: Yirmibeşbin atlı savaşçısı vardır. Burası Konstantiniyye Körfezi’ne sınırdaştır ve o bu şehrin hükümdarıyla sürekli savaş halindedir. Bu çarpışmaların çoğu Türk prensin lehine sonuçlanır ve bu yüzden Grekler için en tehlikeli kişidir. Grek hükümdarı her ay haraç göndermek suretiyle onun dostluğunu satın almaya çalışır. (Orhan) bir defasında denizi geçerek Hıristiyanların topraklarına saldırdı; yakıp yıktı ve köylülere hiç dokunmadan patriklerini esir aldı, oluk gibi kan akıttı ve zafer kılıçlarını düşmanlarına çaldı. Allah onu daim muzaffer, kâfirleri de münhezim eylesin… Beyliğin sahibinin elli kasabası vardır, fakat kale-lerinin sayısı bundan fazladır. Ordusu yaklaşık 40 bin atlıdır. Piyadeleri ise toplandığı zaman sayılamayacak kadar kalabalıktır. Fakat söylendiğine göre askerleri ve göründüğü kadar haşmetli ve heybetli değildir. Bu ülkenin beyi komşuları ile barış içinde geçinmekten ve kendisine yardım edene yardımcı olmaktan hoşlanır. Ancak, girdiği savaşlarda kâh gâlip kâh mağlup olmakla birlikte savaşların çoğunda hasımlarının burunlarını yere sürtmede kararlı ve azimlidir. Atlarının üzerindeki bileğine sağlam ruhları avlarlar.”

Görüleceği üzere el-Ömerî’nin ifadeleri de İbn Battuta’nın verdiği bilgileri destekler niteliktedir. el-Ömerî, Orhan Bey’i zamanında yirmi beş bin/kırk bin atlı savaşçıya sahip, elliden fazla şehre ve bundan çok daha fazla kaleye sahip bir hükümdar olarak anar. Bahsi geçen veriler Orhan Bey zamanında şehirli ve örgütlü yapıya sahip bir siyasî yapıya işaret eder. Döneme dair diğer kaynaklarda geçen verilerle birlikte değer-lendirildiğinde bu bilgilerin işaret ettiği yapının devlet olması gerekir. Orhan Bey döneminde devletleşme adına bir dizi adım atılmıştır. Bu adımların başında devletin üzerine inşa edileceği toprakların genişletil-mesi gelmektedir. Osman Bey zamanında Yenişehir, Karacahisar ve İnönü üçgeninde bir toprağa sahip olan Osmanlıların ilk merkezleri Yenişehir olmuştur. Sonraki dönemde Eskişehir, Karacahisar, Seyyidgazi, İnönü ve Günyüzü’nü içine alan Sultanönü (Sultanöyüğü) en önemli idari birim haline gelmiştir. Sultanönü adı dahi ilk dönemde sahip olunan toprağın miktarı ve bu toprağa bağlı olarak oluşturulan idari birimin genişliği hakkında bilgi verir niteliktedir. Sonraki dönemde Bursa’nın fethiyle Osmanlılar idare merkezleri-ni buraya taşıdılar. Orhan Bey zamanında İznik’in alınmasıyla idare merkezi İznik’e taşınmıştır. Orhan Bey, İznik’te kendisi otururmuş eski idare merkezi Bursa’yı oğlu Murad’a vermiştir.10 Yine onun zamanında eski dönemin önemli şehirleri olan Sultanönü, İzmit, Bursa, Gelibolu, Eskişehir, Bolu, Balıkesir, Bursa gibi bazı şehirlerin Osmanlı şehzadeleri tarafından yönetilmeye başlandığı görülür.11 Bu durum bir zorunluluktan kaynaklanmaktadır. Zira artık topraklar bir beyin, tek başına yönetemeyeceği kadar genişlemeye başla-mıştır. Dolayısıyla önceleri sancakların yönetimi için şehzadeler yeterliyken, daha sonraki fetihlerle yeni topraklar kazanılınca, I. Murad ve Yıldırım Bayezid devirlerinde önce Rumeli beylerbeyliği, daha sonra da Anadolu beylerbeyliği kurulması gerekmiştir. İlk Rumeli Beylerbeyi Lala Şahin Paşa olurken, Timurtaş Paşa da ilk Anadolu Beylerbeyi tayin edilmiştir.12

Kurumsallaşma Çabaları ve Örgütlü Devlet Yapısının Tesisi Yönünde Atılan AdımlarGörüleceği üzere devlet sınırlarının genişlemesi daha gelişmiş bir bürokratik yapıyı mecburi kılmıştır. Sahip olunan toprağın genişlemesi, nüfus artışını, bu da daha fazla insani ilişkiyi düzenleyebilecek bir hukuk siste-mini ve tüm bu işleyişi yürütecek kurumların/görevlerin ihdasını gerektirmiştir. Osmanlı Devletinde ilk kadı ataması Osman Bey zamanında yapılmıştır. Çandarlı Karaca Halil önce Bilecik’e ardından İznik’e daha sonra da Bursa’ya kadı tayin edilmiştir.13 Yerel yönetici tayinlerinden sonra ilk defa Orhan Bey zamanında devlet merkezindeki işleri yönetmek adına vezirlik görevi ihdas edilmiştir. İlk olarak vezir tayin edilen kişi Alaaddin 8 Ebû Abdullah Muhammed İbn Battuta Tancî, Tuhfetü’n-Nuzzâr fî Garâibi’l-Emsâr ve Acâibi’l-Esfâr/İbn Battuta Seyahatnamesi, çev. A. Sait Aykut,

Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2013, s. 297.9 ŞihabeddinFazlullah El-Ömerî, Mesâliku’l-Ebsâr-Türkler Hakkında Gördüklerim Duyduklarım, çev. Ahsen Batur, Selenge Yayınları, İstanbul, 2014,

s. 147, 164-165. 10 Feridun M. Emecen, “Beylikten Sancağa Batı Anadolu’da İlk Osmanlı Sancaklarının Kuruluşuna Dâir Bazı Mülahzalar” İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu

Beylikler Dünyası, İstanbul, 2005, s. 92-93. 11 Âşıkpaşazâde, Âşıkpaşazâde Tarihi, s. 60-61, 63; Heath W. Lowry, Erken Dönem Osmanlı Devleti’nin Yapısı, çev. Kıvanç Tanrıyar, İstanbul Bilgi Üni-

versitesi Yayınları, İstanbul, 2010, s. 166. 12 Mehmet İpşirli, “Beylerbeyi”, İslâm Ansiklopedisi, VI, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1992, s. 69-74. 13 Âşıkpaşazâde, Âşıkpaşazâde Tarihi, s. 56.

Page 3: Osmanlılarda Orhan Bey Dönemi Kurumsallaşma Çabaları: … · 2020. 6. 15. · Kurumsallaşma Çabaları: Beylikten Devlete Dönüşüm Giriş Devlet kavramının birçok tanımı

351

Osmanlılarda Orhan Bey Dönemi Kurumsallaşma Çabaları: Beylikten Devlete Dönüşüm

Paşa’dır. Bu şahıs Orhan Bey’in kardeşi olan Alaaddin Paşa ile karıştırılmıştır.14 Yine Orhan Bey zamanında vezirliğin yanında divan-ı hümayun kurumunun tesis edilmiş olması devlet işlerinin daha düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamıştır.

Osman Bey zamanında devletle ilgili karar alınacağında bu kararın istişare usulünce yakınındaki gazi yoldaş-larla/yakınlarla müzakere edilerek alındığı görülmektedir.15 Ancak bu müzakerelerin yeri geldikçe yapıldığı sis-temli-düzenli olmadığı da anlaşılmaktadır. Bu anlamda Orhan Bey zamanında divan-ı hümayun kurulması ve vezirlik görevinin ihdası kurumsallaşma çabalarının bir başka adımı olarak okunmalıdır. Kaynaklarda aktarılan bilgilerden söz konusu dönemde divan toplantılarının düzenli şekilde yapıldığı, toplantı katılımcılarının riayet etmesi gereken ilk teşrifat kurallarının belirlendiği sonucunu çıkarmak mümkündür. Orhan Bey, zamanında yaya askeri oluşturulduğunda diğer beyliklerin askerlerinden ayrılması için askerlerine Bilecik’de yaptırılan ak börkü giydirme kararı almıştır. Bu nedenle ak börkü ilk giyen de Orhan Gazi olmuş, çevresindeki devlet adam-larına da ak börk giydirmiştir. Bu başlık devletin de simgesi haline gelmiştir. Ancak ak börk daha ziyade askerî alanda kullanılan bir başlık durumundadır. Zira divân-ı hümayun toplantılarında burma dülbent giymek adet haline gelmiştir. Hatta divan toplantısına burma dülbenti olmadan gelen bir kişi “[d]ivânageldün kanı burma dülbendin” şeklinde bir tepkiyle karşılaşmaktadır. Divan toplantılarında burma dülbent giymek, sefere katılır-ken ise ak börk giymek adettendir. Börkün altına şevkele adı verilen ön kısmı kısa gerisi uzun, içi deri kaplı bir takke giyilmektedir.16 Resmi bir toplantıya ya da sefere katılırken giyilecek başlıkların birbirinden ayrılmasını devlet teşkilatındaki ilk teşrifat kurallarının tespiti olarak değerlendirmek mümkündür.17 Devleti oluşturan ku-rumların, bu kurumların tüzel kişiliğini temsil eden görevlilerin uyum içerisinde çalışabilmesi için, kurumların ve devlet görevlilerinin arasında ast üst ilişkinin tespit edilmesi/bir hiyerarşi oluşturulması gereklidir. Ast üst-ler tespit edildikten sonraki adım da görevlilerin görevlerini ifa ederlerken çatışmaya düşmelerini engellemek için bazı teşrifat kurallarının belirlenmesi olmalıdır. Nitekim Osmanlı Devleti’nde siyasî yapının devletten im-paratorluğa dönüştüğü Fatih Sultan Mehmed zamanında tertip edilen kanunnamenin ilk babı bu hususa tahsis edilmiştir. Fatih, söz konusu kanunnamenin atasından dedesinden miras kalan bir örf/gelenek olduğu ifade ettikten sonra ilk bâbı devlet içerisindeki hiyerarşinin nasıl olması gerektiğine ve bu hiyerarşi çerçevesinde uygulanması gereken teşrifat kurallarına ayırmıştır. Dolayısıyla devletlerin var olabilmeleri için örgütlü bir teşkilatlarının var olması, teşkilatlarının düzenli çalışabilmesi için de teşrifatın varlığı bir zorunluluktur.

Divan-ı hümayundan başka Orhan Bey zamanında ilk kez devlet başkanını korumakla mükellef bir hassa ordusunun kurulduğu görülür. Orhan Bey zamanında Yaya ve Müsellem adlı bir teşkilat oluşturulmuştur. Alâaddin Ali Paşa “Hânum !Elhadüli’llâh kim seni pâdişah gördüm. İmdi senün dahi leşkerünyevmen fe yev-menziyâde olsa gerekdür. Sen de askerinde bir nişan ko kim gayri askerde olmasun….İmdi etrafdagı beg-lerün börkleri kızıldur. Senün kullarun börkleri ag olsun” şeklindeki ifadeleri üzerine ak börk giyen bir ordu kurulmuştur. Sonradan asker sayısının artırılması arzu edilince Çandarlı Karaca Halil’in tavsiyesi doğrultunda yerleşim birimlerinden yaya askerleri yazılmıştır. Tüm yaya askerine yine ak börk giydirilmiştir.18 Kurulan ordunun klasik dönem sonlarına kadar devlete hizmet etmiştir.19

Yaya-Müsellem teşkilatı vasıtasıyla Osmanlılar gazilerin savaşçılıkları dışında güvenebilecekleri bir askeri güce kavuşmuşlardır. Yine bu dönemde Karesi Beyliğinin ilhak edilmesinden ve Çimpe Kalesi’nin fethinden sonra küçük çaplı da olsa bir donanmaya sahip olan Osmanlılar, daha büyük hedeflerin peşinden gidebilmiş-lerdir. Osmanlılar, gemileri vasıtasıyla bazen Bizans’la ittifak yaparak/onlara yardım ederek ya da evlilik bağı ile karşılıklı çıkar çerçevesinde ilişkiler geliştirmişler,20 bazen de Bizans ile mücadeleye girişerek Rumeli’deki topraklarını genişletmişlerdir.21 Anadolu’dan getirilen nüfus, Rumeli topraklarında elde edilen kazanımların kalıcı olmasını sağlamıştır. Özellikle Süleyman Bey/Paşa vasıtasıyla girişilen fetih harekatı neticesinde Ru-

14 [Amasyalı Hüseyin] Hüsameddin [Yasar], “Orhan Bey’in Vakfiyesi”, Türk Tarih Encümeni Mecmuası [TTEM], XVI/17, İstanbul, 1926, ss. 284-301; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “Osmanlı Tarihine Dair Yeni Bir Vesikanın Ehemmiyeti ve İzahı ve Bu Münasebetle Osmanlılarda İlk Vezirlere Dair Müta-laa”, Osmanlı Hanedanı Üstüne İncelemeler-Seçme Makaleler II, Yap Kredi Yayınları, İstanbul, 2012, s. 25-32; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “Çandarlı (Cenderli) Kara Halil Hayreddin Paşa, Menşe’i-Tahsili-Kadılığı-Kazaskerliği-Veziriği ve Kumandanlığı”, Belleten, XXIII/91, Ankara, 1959, ss.457-477.

15 Âşıkpaşazâde, Âşıkpaşazâde Tarihi, s. 18-19, 29-31, 35.16 Mevlânâ Mehmed Neşrî, Cihânnümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], haz. Necdet Öztürk, Çamlıca Basım Yayın, İstanbul, 2008, s. 74.17 Divân toplantılarına katılım hususunda burada zikredilen ilk teşrifat kuralının sonraki dönemde daha ayrıntılı hale geldiği görülmektedir. Bkz. Sah-

hâflar Şeyhizâde Seyyid Mehmed Es‘ad Efendi, Mehmed Es‘ad Efendi’nin Teşrifât-ı Kadîme’si-Osmanlı İmparatorluğu’nda Teşrifat, haz. H. Ahmet Arslantürk, Miraç Tosun, Serdal Soyluer, Okur Kitaplığı, İstanbul, 2012, s. 117-133.

18 Âşıkpaşazâde, Âşıkpaşazâde Tarihi, s. 55-56; Oruç Beğ, Oruç Beğ Tarihi [Osmanlı Tarihi -1288-1502], haz. Necdet Öztürk, Çamlıca Basın Yayım, İstanbul 2008, s. 17-18; Anonim Osmanlı Kroniği (1299-1512), haz. Necdet Öztürk, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul, 2000, s. 18; Mevlânâ Mehmed Neşrî, Cihânnümâ, s. 73-74.

19 Halime Doğru, Osmanlı İmparatorluğunda Yaya-Müsellem-Taycı Teşkilatı (XV. ve XVI. Yüzyılda Sultanönü Sancağı), Eren Yayıncılık, İstanbul, 1990, s. 1-11.

20 [Mikhaèl] Doukas, Tarih Anadolu ve Rumeli (1326-1462), çev. Bilge Umar, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 2008, s. 23-29; Anthony A. M. Bryer, “Greek historians on the Turks: the case of the first Byzantine-Ottoman marriage”, The Writing of History in the Middle Ages. Essays presented to Richard William Southern, ed. R. H. C. Davisand J. Wallace-Hadrill, Oxford: Oxford University Press, 1981, ss. 471-493.

21 Âşıkpaşazâde, Âşıkpaşazâde Tarihi, s. 62-70; Oruç Beğ, Oruç Beğ Tarihi, s. 18-21; Anonim Osmanlı Tarihi, s. 20-22; Hadîdî, Hadîdî Tarihi [Manzum Osmanlı Tarihi (1285-1523)], haz. Necdet Öztürk, Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul, 2015, s. 61-75; Kemâl, Selâtîn-nâme (1299-1490), haz. Necdet Öztürk, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2001, s. 52-60; Enverî, Düstûrname-i Enverî (19-22. Kitaplar) [Osmanlı Tarihi] (1299-1465], haz. Necdet Öztürk, Çamlıca Basım Yayın, İstanbul, 2012, s. 21-24; Elizabeth A. Zachariadou, “Karesi ve Osmanlı Beylikleri: İki Rakip Devlet”, Osmanlı Beyliği (1300-1389), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1997, ss. 248-255

Page 4: Osmanlılarda Orhan Bey Dönemi Kurumsallaşma Çabaları: … · 2020. 6. 15. · Kurumsallaşma Çabaları: Beylikten Devlete Dönüşüm Giriş Devlet kavramının birçok tanımı

352

Yunus İNCE

meli topraklarında bir çok yerleşim birimi fethedilmiştir. Bir ilk dönem kroniğinde Süleyman Bey’in/Paşa’nın vasiyeti niteliğinde bir bilgiye yer verilir: “Ben bu yakında dünyadan gidiserim. Beni bu vilâyetde Bolayır’da defn eylen ve ger kâfirler size üşerse kaçmayasız, Allah’a tevekkül idesiz, durasız. Hak ta‘âlânın hikmetin göresiz…ve hem gayret idesiz, benümölümi kâfirlere aldırmayasız.”22Bu ifade oldukça dikkat çekicidir. Rumeli toprakları Osmanlılar için yağmalanıp ganimet almakla iktifa edecekleri bir toprak parçasından ziyade vatanı temsil etmektedir. Süleyman Bey’in/Paşa’nın bu sözleri ve vasiyeti ile fethedilen topraklara Anadolu’dan ge-tirilen nüfusun yerleştirilmesi birlikte düşünüldüğünde sistemli bir fetih politikasından bahsetmek mümkün görünmektedir. Osmanlıların hızlı fetihlerine 1354 yılında meydana gelen bir depremin olumlu bir katkısı ol-muş, savunmasız kalan bazı Rumeli kaleleri Osmanlıların eline geçmiştir. Osmanlılar, Rumeli topraklarında ilk olarak 1352 yılında Çimpe kalesini ele geçirdikten sonra kısa sürede tüm Gelibolu yarımadasına yayıldıkları görülmektedir. Selanik Başpiskoposu Gregory Palamas mektuplarında 1354 yılında bindiği geminin fırtınadan kaçmak için Gelibolu limanına sığınmak zorunda kaldığında Gelibolu kalesini ve limanını kontrol eden Osman-lılar tarafından tüm yolcularla birlikte esir edildiğinden bahseder.23 Bu bilgi iki yıl gibi kısa bir zaman diliminde Rumeli topraklarında elde edilen kazanımları göstermesi bakımından anlamlıdır. Orhan Bey zamanında hızla-nan fetihler neticesinde 1361 yılına gelindiğinde Edirne fethedilmiş, bol miktarda esir elde edilmiş,24 bu esirler I. Murad zamanında da Yeniçeri Ocağının kurulmasını sağlayacak insan kaynağını teşkil etmiştir. Osmanlılar, Orhan Bey zamanında Bizans tahtında hak iddia eden şahısların öncelikle yardım talebinde bulundukları, siya-si evlikler vasıtasıyla ittifak arayışı içerisinde oldukları25 bir güç haline gelmişlerdir.

Siyasî ve askerî alandaki gücün devamlılığını sağlayabilmek için iyi yetişmiş insan kaynaklarına ihtiyaç vardır. Osmanlıların ilk dönemlerinde devlete hizmet eden şahıslara bakıldığında Şeyh Ede Bali (Karaman),26 Tursun Fakih (Karaman),27 Davud-ı Kayserî (Karaman/Konya),28 Tacuddin Kürdî (Karaman),29 Alâaddin Esved (Afyon-karahisar),30 Çandarlı Kara Halil (Karaman)31 gibi şahısların genel olarak komşu beyliklerden geldikleri görü-lür. Bu anlamda ilk devirde var olan siyasî yapının devamlılığı için iyi eğitimli insan ihtiyacı komşu beylikler-den temin edilmiştir. Ancak ilanihaye komşu beyliklerden insan kaynağı devşirilemeyeceğinden eğitimli insan kaynaklarının üretilmesi gerekmiş, bir eğitim teşkilatının kurulması bir zorunluluk haline gelmiştir. Bir eğitim sisteminin tesis edilmesini gerektiren bir diğer neden de, her devletin bir ideolojiye sahip olması zaruriyetidir. Devletler resmi ideolojilerini ancak eğitim kurumları vasıtasıyla üretebildiklerinden eğitim kurumların ihtiyaç duyarlar. Yine devletin ideolojisi doğrultunda makbul reayanın yetiştirilebilmesi için bir eğitim kurumunun ku-rulması gerekmekteydi.32 İlk dönem kaynaklarında Osman Gazi, okuma yazma bilmeyen bir bey olarak takdim edilir.33 Devletin kuruluş aşamasında bu durum herhangi bir sorun teşkil etmez iken sonraki dönemde eğitimli hükümdarlara ve devlet adamlarına ihtiyaç duyulmaya başlanmıştır. Orhan Gazi İznik’i aldıktan sonra büyük bir kiliseyi Cuma camiine, yanında bulunan büyük manastırı da medreseye çevirtmiştir. Bu dönemde İznik’te açılan ilke medreseye ilk müderris olarak Davûd-ı Kayserî ondan sonrada Tâceddin-i Kürdî müderris olarak tayin edilmiştir. İlk medresenin kurulduğu İznik kısa süre içerisinde önemli bir ilim merkezi haline gelmiştir. Selanik Başpikosu Gregory Palamas, mektuplarında İznik’de Orhan Bey’in isteği doğrultusunda bazı âlimlerle Tanrının mahiyeti, Hz. İsa’nın peygamberliği vb gibi konularda teolojik tartışmalar yaptığından bahseder.34 Tartışılan konulara bakıldığında Orhan Bey zamanında İznik’te hatırı sayılır bir ulema mensubu bulunduğu söylenilebilir. Sonraki döneme dair bazı şahitlikler de İznik’in bir ilim merkezi olma vasfını koruduğunu hatta geliştirdiğini gösterir niteliktedir. Nitekim sonraki dönemde de İznik önemli bir ulema merkezi olma özelliğini muhafaza etmiştir. Antakyalı Abdurrahman Bostanî (ö.858/1554) İznik için “ulema yuvası” tabirini kullanır.35 Medrese sisteminin kurulması devletin teşkilatlanması yolunda atılmış bir diğer adımdır.

İslâm Tarihinde, devlet teşkilatlarının daha ziyade askeri ve siyasi alan dâhilinde faaliyet gösterdiği toplumsal hayata dair kamu görevlerinin vakıflar vasıtasıyla gerçekleştirildiği görülür. İslâm tarihinin erken devirlerin-den itibaren vakfın sosyal nitelikli bazı kamu görevlerini yerine getirmek amacıyla kurulduğu, bu anlayışın Osmanlı asırlarında da devam ettiğini görmek mümkündür.

22 Anonim Osmanlı Tarihi, s. 23.23 Hüsnü Demircan, Orhan Gazi ve Gregory Palamas, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı Yayınlanmamış Yüksek Lisans

Tezi, Ankara, 1993, s. 44-46; Mevlânâ Mehmed Neşrî, Cihânnümâ, s. 77-78, 80-86.24 M. Tayyib Gökbilgin, “Edirne”, İslâm Ansiklopedisi, X, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1994, s. 426. 25 Breyer, First Byzantine-Ottoman marriage, s. 471-493.26 Mecdî Mehmed Efendi, Hadaikku’ş-Şakâik, (Kısaltma: Hadaik), haz. Abdülkadir Özcan, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1989, s. 20-21.27 Mecdî Mehmed Efendi, Hadaik, s. 21.28 Mecdî Mehmed Efendi, Hadaik, s. 27.29 Mecdî Mehmed Efendi, Hadaik, s. 27-29.30 Mecdî Mehmed Efendi, Hadaik, s. 29-30.31 Mecdî Mehmed Efendi, Hadaik, s. 30-31.32 Bu konuda ayrıntılı bir değerlendirme için bkz. Ahmet Yaşar Ocak, Osmanlı Toplumunda Zındıklar ve Mülhidler (15.-17. Yüzyıllar), Tarih Vakfı Yurt

Yayınları, İstanbul, 2003, s. 71-105. Gürsoy Akça, Osmanlı Devletinde Bilgi ve İktidar, Palet Yayınları, Konya, 2010, s. 71-84. 33 Âşıkpaşazâde, Âşıkpaşazâde Tarihi, s. 12-13. 34 Demircan, Gregory Palamas, s. 51-58, 62-69. Georgiades Arnakis, “Gregory Palamas Among the Turks and Documents of His Captivity as a Histo-

rical Sources”, Speculum A Journal of Mediavel Studies, XXVI, Cambridge 1951, s. 105-118.35 “821 senesinde el-Edviyetü’ş-Şilfiyeve’I-Ed’iyetü’I-Kafiye adlı eserimi ulema yuvası İznik’de bitirdim.” Murteza Bedir, “Osmanlı Tarihinin Kuruluş

Asrında (1389’a kadar) İlmiye’ye Dair Bir Araştırma: İlk Fakihler”, Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları Dergisi, 1, 2006, s. 32.

Page 5: Osmanlılarda Orhan Bey Dönemi Kurumsallaşma Çabaları: … · 2020. 6. 15. · Kurumsallaşma Çabaları: Beylikten Devlete Dönüşüm Giriş Devlet kavramının birçok tanımı

353

Osmanlılarda Orhan Bey Dönemi Kurumsallaşma Çabaları: Beylikten Devlete Dönüşüm

“İslâm tarih ve medeniyetinde önemli bir hayır müessesesi olarak vakıf VIII. yüzylın ortalarından XIX. yüzyılın sonlarına kadar bütün İslâm ülkelerinin sosyal, ekonomik ve kültürel hayatında son derece etkili olmuştur. Vakfın temelinde insanlığa karşı şahsî ve vicdanî sorumluluk hissi, iyilik, şefkat, yardımlaşma/dayanışma duygusu vb. değerler ve bu değerleri kendisine ilke edinmiş kişinin hür iradesi yatar….Osmanlı Devleti’nin ilk döneminde şehirlerin fethinden sonra devlet adamları ve zenginler buralarda yeni vakıf müesseseler kur-dukları gibi nüfusunu arttırmak için bu şehirlere Türkmenler’in yerleştirildiği de bilinmektedir. Bir taraftan bu yerlerin fizikî çehresini değiştiren, diğer taraftan oralara yeni bir kültür taşıyan bu faaliyetler daha sonraki asırlarda da sürmüştür”36

Osmanlı tarihinde elimizde bulunan ilk vakfiye Asporça Hatun (1323) Vakfiyesi’dir.37 Söz konusu vakfiye Osman Bey’in ölümünden birkaç sene önce tertip edilmiştir. Bu anlamda Osmanlı Beyliğinin böylesi bir vakıf kuracak bir hukuk sistemi oluşturabilmesi zaman almış gözükmektedir. Aşıkpaşazâde tarihinde aktarılan bir hikâye Osman Bey’in beyliğinin ilk dönemlerinde henüz oturmuş bir hukuk sisteminin olmadığını göstermesi bakımından ilginçtir. Osman Bey zamanında Karacahisar (1288/1289) fethedildiğinde Germiyan toprakların-dan gelen bir kişi burada kurulan pazardan bâc vergisi alınması gerektiğini, bâc vergisinin bir miktar para karşılığında kendisine verilmesini istemiştir. Bu hususta Osman Bey’in verdiği cevap oldukça ilginçtir. “Bir kişi kim kazana, kendünün mülkü olur. Ben anun malında ne kodum ki bana akça ver diyem. Bire kişi! Git. Bu sözü bana söyleme kim sana ziyanum değer.” Her ne kadar sonradan kendisine durum izah edildikten sonra Osman Bey pazardan vergi almayı kabul edip pazara yük getirip satandan iki akçe vermesini, getirdiğini sa-tamazsa da vergi vermemesini emretmişse de38 bu bilgi henüz ticareti, idareyi, insani ilişkileri tanzim edecek bir hukuk kurallarının tam anlamıyla oturtulamadığını göstermektedir. Orhan Bey zamanına gelindiğinde ise toplumsal yarar için vakıf tesis edip bu vakfın işleyişini tanzim edebilecek seviyede hukukî düzenlemelerin yapılabildiğini göstermektedir. Bu anlamda Mekece (1324),39 ve oğlu Süleyman Paşa için (1360) tertip ettirdiği vakfiyeleri40 bu durum bir kanıtı hükmündedir. Osman Bey’in sağlığının bozulması nedeniyle 1320’li yılların başlangıcından itibaren idareyi fiiliyatta oğlu Orhan Bey’e bıraktığı hatırlanacak olursa, Osmanlılar zama-nında vakıf kurma faaliyetinin onun fiilen idareyi ele aldığı devrinde başladığı ve vakfiye tertip edebilecek bir hukuk sisteminin de yine onun zamanında gerçekleştirildiği görülür. Kurulan bu vakıfların bize öğrettiği bir başka şey de ve insanlar arasındaki ilişkileri düzenleyecek fıkıh hukuk kurallarının oturtulduğu gerçeğidir.

SonuçOsmanlılar, Ertuğrul Bey zamanında bir boy halinde yaşarken, bu siyasi yapı Osman Bey zamanında beyliğe, Orhan Bey zamanında devlete doğru gelişim göstermiştir. Söz konusu siyasi yapının devlete dönüşümünde fetihler neticesinde toprakların genişlemesi daha geniş bir coğrafyanın idare edilebilmesi için bazı hukuki düzenlemelerin yapımını zorunlu hale getirmiştir. Toprak miktarının artmasına bağlı olarak bu topraklar-da yaşayan yerli Hristiyanların, Anadolu’nun muhtelif yerlerinden gelen konar-göçer zümrelerin Osmanlı idaresine girmesi de yeni bazı kurumların ihdasını, bir idari sistemi, hukuk sistemini vb gerekli kılmıştır. Bu anlamda Osmanlılar, Orhan Bey zamanında bir devletin var olabilmesi için gerekli dört öğesine sahip ol-muşlardır. Osmanlılar Orhan Bey zamanında reayası, ülkesi, egemenliği ve siyasi örgütlenmesi ile bir devlet haline gelmişlerdir. Siyasî örgütlenmede bu örgütlenmenin insan kaynağını oluşturacak vezirlik makamı gibi mevkiler ihdas edilmiş, bu makamlarda bulunan devlet adamlarının toplanıp devlet idaresine dair kararlar alacağı divan-ı hümayun vücuda getirilmiştir. Bir yönetim mekanizması olarak divan-ı hümayuna toplantıla-rına nasıl, hangi başlıkla katılmak gerektiği gibi ilk teşrifat kurallarının tayin edildiği dönem de Orhan Bey dö-nemidir. Osmanlılar eğitimli insan ihtiyaçlarını önceleri diğer Anadolu beyliklerinden gelen şahıslardan temin ederken, devletin ihtiyaç duyduğu ideolojinin üretimi ve makbul reayanın oluşturulabilmesi için İznik’te ilk medrese açılmıştır. Böylece istikbalin kadılarının, müderrislerinin hatta vezirlerinin yetiştirilebilmesi hedef-lenmiştir. Osmanlılar, Osman Bey zamanında devletin dört unsurundan bir ülkeye, reayaya sahiplerdi. Ancak devletin yapısını oluşturacak kurumların teşkili, bu kurumlarda işlemesini sağlayacak makamların ihdası ve makamlarda bulunacak şahıslar arasındaki hiyerarşi tayin edecek teşrifat kurallarının tanziminin Orhan Bey zamanında başladığı söylenebilir.

36 Bahaettin Yediyıldız, “Vakıf”, İslâm Ansiklopedisi, XLII, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 2012, s. 479, 483. 37 [Amasyalı Hüseyin] Hüsameddin [Yasar], “Orhan Bey’in Vakfiyesi”, ss. 284-301.38 Âşıkpaşazâde, Âşıkpaşazâde Tarihi, s.28-31; Mevlânâ Mehmed Neşrî, Cihânnümâ, s. 53. 39 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “Gazi Orhan Bey Vakfiyesi”, Osmanlı Hanedanı Üstüne İncelemeler-Seçme Makaleler II, Yap Kredi Yayınları, İstanbul,

2012, s. 37-47. Bu vakfiye Orhan Bey zamanında oldukça gelişmiş bir devlet teşkilatının oluştuğunun bir kanıtı olarak okunabilir. Halil İnalcık, “Türk Devletlerinde Devlet ve Kanun Geleneği”, Osmanlı’da Devlet, Hukuk, Adâlet, Eren Yayıncılık, İstanbul, 2000, s. 30-31.

40 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “Orhan Gazi’nin Vefat Eden Oğlu Süleyman Paşa İçin Tertip Ettirdiği Vakfiyenin Aslı”, Osmanlı Hanedanı Üstüne İnceleme-ler-Seçme Makaleler II, Yap Kredi Yayınları, İstanbul, 2012, ss.49-62.

Page 6: Osmanlılarda Orhan Bey Dönemi Kurumsallaşma Çabaları: … · 2020. 6. 15. · Kurumsallaşma Çabaları: Beylikten Devlete Dönüşüm Giriş Devlet kavramının birçok tanımı

354

Yunus İNCE

KAYNAKLAR

[Amasyalı Hüseyin] Hüsameddin [Yasar], “Orhan Bey’in Vakfiyesi”, Türk Tarih Encümeni Mecmuası [TTEM], XVI/17, İstanbul, 1926, ss. 284-301.

Akça, Gürsoy,Osmanlı Devletinde Bilgi ve İktidar, Palet Yayınları, Konya, 2010.

Anonim Osmanlı Kroniği (1299-1512), haz. Necdet Öztürk, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, İs-tanbul, 2000.

Arnakis, Georgiades, “Gregory Palamas Among the Turks and Documents of His Captivity as a Historical Sour-ces”, Speculum A Journal of Mediavel Studies, XXVI, Cambridge 1951, ss. 105-118.

Âşıkpaşazâde, Âşıkpaşazâde Tarihi [Osmanlı Tarihi (1285-1502)], haz. Necdet Öztürk, Bilge Kültür Sanat Ya-yınları, İstanbul, 2013.

Bedir, Murteza “Osmanlı Tarihinin Kuruluş Asrın da ( 1389’a kadar) İlmiye’ye Dair Bir Araştırma: İlk Fakihler”, Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları, 1, 2006, ss. 23-39.

Bryer, Anthony A. M., “Greek historians on the Turks: the case of the first Byzantine-Ottoman marriage”, The Writing of History in the Middle Ages. Essays presented to Richard William Southern, ed. R. H. C. Davisand J. Wallace-Hadrill, Oxford: Oxford University Press, 1981, ss. 471-493.

Demircan, Hüsnü, Orhan Gazi ve Gregory Palamas, (Kısaltma: Gregory Palamas) Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1993.

Doukas, [Mikhaèl],Tarih Anadolu ve Rumeli (1326-1462), çev. Bilge Umar, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstan-bul, 2008.

Ebû Abdullah Muhammed İbn Battuta Tancî, Tuhfetü’n-Nuzzâr fî Garâibi’l-Emsâr ve Acâibi’l-Esfâr/İbn Battu-ta Seyahatnamesi, çev. A. Sait Aykut, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2013.

Emecen, Feridun M.,“Beylikten Sancağa Batı Anadolu’da İlk Osmanlı Sancaklarının Kuruluşuna Dâir Bazı Mü-lahzalar”, İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası, İstanbul, 2005.

Enverî, Düstûrname-i Enverî (19-22. Kitaplar) [Osmanlı Tarihi] (1299-1465], haz. Necdet Öztürk, Çamlıca Ba-sım Yayın, İstanbul, 2012.

Ergenç, Özer, “Osmanlı Şehirlerindeki Yönetim Kurumlarının Niteliği Üzerine Bazı Düşünceler”, Şehir, Toplum, Devlet, Osmanlı Tarihi Yazıları, Tarih Vakfı-Yurt Yayınları, İstanbul, 2012, ss.94-104.

Fatih Sultan Mehmed, Kânunnâme-i Âl-i Osman (Tahlil ve Karşılaştırmalı Metin), haz. Abdülkadir Özcan, Kita-bevi Yayınları, İstanbul, 2007.

Gökbilgin, M. Tayyib, “Edirne”, İslâm Ansiklopedisi, X, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1994, ss. 425-431.

Gözler, Kemal, Devletin Genel Teorisi, Ekin Kitabevi Yayınları, Bursa, 2007.

Hadîdî, Hadîdî Tarihi [Manzum Osmanlı Tarihi (1285-1523)], haz. Necdet Öztürk, Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul, 2015.

Hocaoğlu, Durmuş, “Türk Siyaset Geleneğinde “Devlet”in Aşırı Taziminin ve “Devlet Baba” Kavramının Tarihsel arka - Planına Dair”, Yeni Türkiye, Liberalizm Özel Sayısı, 25, Ankara 1999, s. 235-247.

İnalcık, Halil, “Türk Devletlerinde Devlet ve Kanun Geleneği”, Osmanlı’da Devlet, Hukuk, Adâlet, Eren Yayıncı-lık, İstanbul, 2000, ss. 27-36.

İpşirli, Mehmet, “Beylerbeyi”, ”, İslâm Ansiklopedisi, VI, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1992, ss. 69-74.

Kemâl, Selâtîn-nâme (1299-1490), haz. Necdet Öztürk, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2001.

MecdîMehmed Efendi, Hadaikku’ş-Şakâik, haz. Abdülkadir Özcan, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1989.

Mevlânâ Mehmed Neşrî, Cihânnümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], haz. Necdet Öztürk, Çamlıca Basım Yayın, İstanbul, 2008.

Ocak, Ahmet Yaşar,Osmanlı Toplumunda Zındıklar ve Mülhidler (15.-17. Yüzyıllar), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2003.

Page 7: Osmanlılarda Orhan Bey Dönemi Kurumsallaşma Çabaları: … · 2020. 6. 15. · Kurumsallaşma Çabaları: Beylikten Devlete Dönüşüm Giriş Devlet kavramının birçok tanımı

355

Osmanlılarda Orhan Bey Dönemi Kurumsallaşma Çabaları: Beylikten Devlete Dönüşüm

Sahhâflar Şeyhizâde Seyyid Mehmed Es‘ad Efendi, Mehmed Es‘ad Efendi’nin Teşrifât-ı Kadîme’si-Osmanlı İmparatorluğu’nda Teşrifat, haz. H. Ahmet Arslantürk, Miraç Tosun, Serdal Soyluer, Okur Kitaplığı, İstanbul, 2012.

Şihabeddin Fazlullah El-Ömerî, Mesâliku’l-Ebsâr-Türkler Hakkında Gördüklerim Duyduklarım, çev. Ahsen Batur, Selenge Yayınları, İstanbul, 2014.

Taneri, Aydın, Türk Devlet Geleneği, Dün-Bugün, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1997.

Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, “Çandarlı (Cenderli) Kara Halil Hayreddin Paşa, Menşe’i-Tahsili-Kadılığı-Kazaskerli-ği-Veziriği ve Kumandanlığı”, Belleten, XXIII/91, Ankara, 1959, ss.457-477.

Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, “Gazi Orhan Bey Vakfiyesi”, Osmanlı Hanedanı Üstüne İncelemeler-Seçme Makale-ler II, Yap Kredi Yayınları, İstanbul, 2012, s. 37-47.

Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, “Orhan Gazi’nin Vefat Eden Oğlu Süleyman Paşa İçin Tertip Ettirdiği Vakfiyenin Aslı”, Osmanlı Hanedanı Üstüne İncelemeler-Seçme Makaleler II, Yap Kredi Yayınları, İstanbul, 2012, ss.49-62.

Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, “Osmanlı Tarihine Dair Yeni Bir Vesikanın Ehemmiyeti ve İzahı ve Bu Münasebet-le Osmanlılarda İlk Vezirlere Dair Mütalaa”, Osmanlı Hanedanı Üstüne İncelemeler-Seçme Makaleler II, Yap Kredi Yayınları, İstanbul, 2012, ss. 25-32

Yediyıldız, Bahaettin, “Vakıf”, İslâm Ansiklopedisi, XLII, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 2012, ss. 479-486.

Zachariadou, Elizabeth A., “Karesi ve Osmanlı Beylikleri: İki Rakip Devlet”, Osmanlı Beyliği (1300-1389), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1997, ss. 243-255.