KON E İ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D145042/2005/2005_KOZLOVICAK.pdf · Bu gençler kitap...
Transcript of KON E İ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D145042/2005/2005_KOZLOVICAK.pdf · Bu gençler kitap...
~~ ~~} DİYANET İŞLERi BAŞKANLIGI YAYlNLARI /644 ~
II. UL LA • I iYAYI LAR
KON E İ TEBLİGLER-MÜZAKERELER
05-07 KASIM 2004 1 ANKARA
Ankara - 2005 . .
I
ll. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi
Popüler Hollywood Filmlerinde islam ve Müslüman imajı
özet
Dr. Anton Karl Kozlovic The Flinders University of South Australia
Beşeri Bilimler Fahiiltesi, Avustralya
Tercüme Dr. Vıldan Serdaroğlu Ş.
Dr. Cengiz Şişman
Artık Hollywood çağında yaşıyoruz. Fakat dinf araştırma sahalannda popüler filmlerin din dışı kaynak olarak pedagojik kullanımlan genellikle ihmal ediliyor ve bunlardan yeterince istifade edilerniyor. Oysa post-millennial dönemde eğer hilla geçerliliklerini sürdürmek istiyorlarsa, din görevlileri eğitim programianna filmleri de eklemek durumundadırlar. Uygulamalı sinema çalışmalan dinler arası anlayışa, işbirliğine, banşın tesisine ve özellikle de Batı filimlerindeki üstü kapalı pek çok anti-İslamf mesajı ortaya çıkarmaya önemli ölçüde katkıda bulunabilir. Bu makalede islam, Müslümanlar ve genel olarak Arap kültürünün (yanlış) temsillerini göstermek için, metin temelli humanist film eleştirisi analitik bir araç olarak kullanılarak, eleştirelliteratür gözden geçirildi ve popüler Hollywood sineması incelendi. Hem yapı-çözüm (filmlerin analizi) hem de yapıcı (filmciliğin gidişatı) konulan ele alındı. iddia edildi ki, burada yaptığımız Hollywood hermenetiği: (a) sınıflar, evler ve vaaz kürsüleri için geçerli pedagojik bir kaynaktır; (b) popüler ilimler dinler arası diyalog için meşru bir araç olarak kullanılabilir; (c) islamfkutsal metinler, Allah'ın mesajını daha da ileri taşırnak için yorurnlarırnalıdır. Son olarak da ortaya çıkan yeni disiplinler arası bir alan olan din ve film konusunda daha fazla çalışma yapılması teklif edildi.
Popüler filmld "yirminci yüzyılın lingua frankası" hilline geldi. Ve filrnlerin ilham pe-
ı Aslında "film", "sinema (movie)", "video", "TV videosu" "CD", DVD" ve "internet filmi" kelimeleri arasında ontolojik farklılıklar olmasına rağmen bunlann hepsi görsel-işitsel imaparladır ve burada birbirlerinin yerine kullanılabilir olarak ele alındılar.
69
II. Uluslar Arası Dini Yayınlar Kongresi
risi diğerlerinin ilham perilerini Olympus dağının zirvesinden yuvarladı." (Vidal, ı 993, s. 2-3) Filmler Batı'da o kadar etkili oldu ki, Todd A. Kappelman (2000) bu konuda şunu iddia ediyordu:
Edebiyat, artık ifade etme şeklinin baskın formu olmadığından, senaristler, yönetmenler ve aktörler içinde yaşadığımız kültürü şekillendirmede edebiyatın ya da felsefenin büyüklerinden daha çok etki yapmaktadır. Batı kültürünün gelişmesinde öyle bir noktadayız ki, büyük kitaplar dizisine büyük filmler eklenmesi gerekmektedir (s. ı 19-ı20).
Onunla hemfikir olmamak mümkün degildir. Bu fenomen sadece "Hollywood çağı" hareketli imaj kültürünün hakimiyeti, video kuşağının yükselişine işaret etmez, bazı durumlarda Hristiyan Batı'nın içindeki maneviyatın öğretiminin kurumsal dinden popüler filmlere geçmiş olduğuna da işaret eder. David John Graham (ı 997, s. 94) şöyle iddia ediyor: "Diyebiliriz ki, yönetmenler, kitlelere gerçeğin farklı bir anlam ve yorumunu sunduklan için rahipvari bir role sahipler." Bu kültürel olgu, sadece disiplinler arası bir saha olan din ve tilmin (diğer bir deyişle sinematik teoloji, selluloid din, theo-fılm, film
inanç diyaloğu) doğuşuna meydan vermekle kalmıyor, aynı zamanda Hollywood hermenetiği din çalışmalannın meşru ve postmodem aracı haline getiriyor. Benzeri konularda çalışmalar sürekli artmaktadır. örneğin, Hollywood isa'sı (Baugh, ı 997; Kirınard and Davis, ı 992; Stern, Jefford and DeBona, ı 999, Tatum, ı 997; Walsh, 2003), kutsal temalar (Babington and Evans, 1993; Kreitzer 1993, ı 993, 1994; Malone, 1988; Scott, ı994), John of Arch (Blaetz, 2001), Roma Katalik Kilisesi (Keyser and Keyser, 1984) ve selluloid rahip (Sanders, 2002)'e kadar uzanan değişik dinikonularm analizleri bunlardan bazılandır. Ancak şimdiye kadar maalesef popüler Hollywood sinemasındaki islam ve Müslüman imajı benzeri bir bilimsel ilgiye mazhar olmadı. Peki neden bu popüler filmleri ciddfye almamız gerekiyor?
Manevi rehber olarak popüler filmler
Eğlence fonksiyonlannın yanı sıra, onlan doğal metinler ve kendi kültürel sahalannın önemli bir parçası olarak kabul ettiklerinden dolayı gençliğlınizin pek çoğu kendi manevf ifadelerini filmler yoluyla anyorlar. Michael Scully (1997, s. 7) 'ın kaydettiği gibi: "Genç insanlar kendilerini filmlere fena "kaptınyor." Kendilerini iyi bir dersin ·hocasından daha kolay bir biçimde film salınelerindeki imajlara kolayca adapte ediyorlar. Bu gençler kitap kültüründe yetişmiş (yani metin-merkezci) ve görsel-işitsel yetenek geliştirmemiş yetişkinlerin aksine, filmleri bir çırpıda yüzeysel ya da beyin-öldürücü diye gözden çıkaı;rnıyorlar. Aksine video kuşağı popüler sinemayı fikirlerin ve ilhamlarm heyecan verici bir kaynağı olarak görüyor. Bu dumm, toplumun man e vf haHerini, ahlakf beklentileri ve felsefi ilhamını güvenli, düşünsel ve eğlendirici bir biçimde verdiği için göz önünde tutulması gereken bir olgudur. Dahası, "Filmler bireylerin hareketlerini şekillendirmeye, duygularını ifade etmeye yardım ederler." (Steinberg, 2002, s. 206) Peter MacNicol'ün itiraf ettiği gibi: "Film-
70
II. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi
ler beni sadece eğlendiriyor, bir yerden bir yere götürüyor, büyülüyor, korkutuyar veya bilgilendiriyor değil, aynı zamanda beni şekillendiriyor. Hiçbir papaz ya da vaaz, filmler kadar benim ahlakf pusulamı yönlendiremiyor. Oh"Uldaki hiçbir konuşma Hollywood kadar benim irısanf tarafıma hitap etmiyor." ( Malone and Pacatte, 2003, s. xi)
Filmierirı bu potansiyel gücünü göz ardı etmek pedagojik bir utançtır. Eğer dirı görevlileri, post-millenyum, postmodem ve giderek yazı-sonrası bir dönemde hala geçerliliklerirıi korumak istiyorlarsa, mürnh-ün olduğu kadar en kısa sürede popüler sirıemayı aktif olarak h'Ucaklamak zorundadırlar. Frost ve Hirsch (2003, s. 151) 'irı açıkça söyledikleri gibi: "Şunu kabul edelim! Eğlence endüstrisi ve özellikle de filmler geleneksel eğitim ve iletişimi çok köklü bir biçimde değiştirdi. Ve kilise bunun farkırıda olmak durumundadır." Bu oldukça önemlidir, çünkü:
inananlar görüntülü yayınlardaki teolojiyi kabul etmeyebilir ve dirıf kurumlar da her zaman alternatif iletişim kaynaklarım takdir etmeyebilirler. Ancak, Hollywood tarihi ve kültürü irıançlarm ve popüler k-ültürün çarpışmasınırı kaçınılmaz olduğuna işaret etmektedir. (Smith, 2001, s. 224)
Dolayısıyla hayatı, medya gerçeği ile yüzleştirrnek ve onu reddetmek yerine kucaklamak en uygun olanıdır. Bunu da reaksiyoner bir tavırla değil, pozitif ve proaktif bir şekilde yapmak gerekmektedir. iddia edilmektedir ki, sirıematik yasaklama ve sirlemadan uzak durma hususundaki eski kurumsal tepkiler, modası geçmiş, etkisiz ve eğitim karşıtıdır. Ar
tık bu tavır net olarak reddedilmiş, onun yerini fark etmeniri ve hikmetin eleştirel pratiği ile birleşmiş sinematik itidal almıştır. Filmier sınıfta, evde ve vaaz kürsüsünde rahatlıkla kullanılabilecek meşru, kilise dışı kaynaklardır. Hollyv.rood filmleri, irisanların kökleşmiş
irıanç, değer ve ümitlerini güçlendirecek, değiştirecek ya da eleştirecek güce sahip olduğundan bu görsel-işitsel metodolojirıin hakiki bilgi ve banşırı irişasırıda Hristiyan olmayan dünya üzerirıe yeniden odaklanrnalıdır. Ancak bu konuda çalışmalar oldukça azdır. (Plate and Jasper, 1999; Plate, 2003). Bu proaktif şekilde kullanılan uygulamalı sirıema, dinler arası anlama ve işbirliğine önemli ölçüde katkı sağlayabilir. özellikle de Batılı ticari filmlerdeki üstü kapalı islam karşıtı mesajlarm ortaya çıkanlması, fanatikliği, nefreti ve güvensizliği körükleyecek şeylerdir. Maalesef ll Eylül vahşetinden sonra Batı'da sadece islam isminirı telaffuzu bile, haksız bir şekilde pek çok insanın aklına deli bombacılan, dirıf fanatikleri, irıtihar bombacılanyla cihad, şiddet ve kutsal savaş yorumunu getiriyor. Batı'da, Doğu hakkındaki bozuk imajlarm çoğu Hollywood kökenli olduğundan, gerekli düzeltmelerirı yapılmasına yine bu kültürün üretildiği yerde başlanması hem uygun hem de mantıklıdır.
Bu makalede eleştirel dirı ve film literatürü aniatı tutarlılığını zenginleştirrnek için incelerup metne eklendi. Burada metin merkezli hümanist film eleştirisi analitik bir lens olarak kullanılarak (yani çerçevenirı dışındaki-Bywater & Sobchac, ı 999, değil, çerçeve içinde-
71
ll. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi
ki metinsel dünya incelenerek), popüler Hollywood sineması2 gözden geçirildi, genel olarak islam, Müslümanlar ve Arap kültürünün (yanlış) temsilleri tespit edilerek incelendi ve açıklandı. Hem yapı sökücü (yani film analizleri) hem de yapıcı (yani film yapımının gidişatı) konulanna değinildL
islam'a, Müslümanlara ve sinemaya karşı olan negatif tavırlar
Ehlikitabın putperestlik ve ikonografik sapkınlık hakkında duyduğu dinf korku eskilere dayanmaktadır. Bütün monoteist dinlerde bu vardır (Kozlovic, 2003). Nitekim "islam geleneğinde de Peygamber ya da ailesinin figürleri ekranda gösterilemez; ancak "sembolik" figürlere izin verilir." (Wagner, 1970, s. 129). Bu kadim estetik yasağın modem sinemaya yansımasının bazen yıkıcı sonuçlannın olması şaşırtıcı değildir. örneğin Eylül 1978'de imam Humeyni'nin fundamentalist taraftarlan, iran'ın güneyindeki Abadan şehrindeki Rex sinemasını ateşe verdiler. içerisinde 400'den fazla kişinin bulunduğu sinemanın bütün çıkışlannı kilitleyip bir İran filmini seyretmeye gelen kadın, erkek ve çocuklardan oluşan 377'lik bir grubu canlı canlı yaktılar." (Allamenhzadeh, 1997, s. 129).
1979'da iktidan ele geçirdikten sonra, yakın danışmanlannın teklifi üzerine imam Humeyni, Amerika'da yerleşik Arap film yönetmeni Mustafa Akad'ın iki filmini seyretmeye razı oldu. Bu iki film de esaslı biçimde islamf konulan işleyen büyük bütçeli Hollywood prodüksiyonlan idi. The Message (diğer adıyla Muhammad, Messenger of God) islam Peygamber'i Hz. Muhammed (s.a.s.) hakkında idi. ikinci film, Omar Mokhtar (diğer adıyla, Lion of Desert) ise 1911 ile 1931 yıllan arasında Libya'yı işgal eden İtalyanlara karşı mücadele eden Müslüman gerilla lideri ve sömürge karşıtı bir kahraman hakkındaydı (Allamenhzadeh, 1997, s. 129). Batı'da, bu özgürlük savaşçısı ve ulusal kahramanın lıikayesi, islam'ın kutsal kahramanı Muhammed'in lıikayesinden daha fazla tutulmuştu. Gerçekten de önceki film hakkındaki menkıbelerle ilgili, iki filmin de yıldızı Anthony Quinn şunlan söylüyordu:
"Ben tekrardan yükselişimi çılgın Arap yönetmeni Mustafa Akkad'a borçluyum. Beni Lübnan'a Muhammad adlı filmde başrol oynamak için davet etti ve bu benim için karlı bir alış verişin başlangıcı oldu. Film, Müslüman liderin, Cecil B. DeMille'den ödünç alınmış epik enstantanelerle bezenmiş, kanşık bir hikayesinden ibaretti." (Quinn and Paisner, 1995, s. 360)
Bilet satışlan itibanyla bakıldığında, The Message "yoğun Müslüman nüfusu olan bir iki şehir haricinde Amerika'da neredeyse hiç iş yapmadı" (Quinn ve Paisner, 1995, 360),
2 "Hollywood sineması" tabiri burada, Amerika'da yapılsın ya da yapılrnasın (bkz. Bordwell& Thompson, 2001, s. 76-78) öncelikle ingilizce olan klasik Hollywood anlatısı geleneğine uyan westem filmeri için bir stenografi kodu olarak kullanıldı.
72
II. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi
o zamanın Batı'lı eleştirmenleri filmden etkilenmediler. örneğin, Newsweek'ten Janet Maslin, film için "sinematik olarak oldukça kaba, konusuna karşı aşırı hürmetkar ve mekanik" derken; New York Magazine'den John Simon filmin, "tasdik edilmiş hiç bir yeteneği olmayan" biri tarafından yapıldığını iddia ediyordu. Los Angeles Times'ten Charles Champlin, filmdeki şiddet ögeleri üzerine durarak "çok fazla ve grafik" olduğunu söylerken, The Sunday Times'dan Dilys Powell, felsefi olarak filmi ele almış ve "şaşırtıcı değil mi, tarih boyunca, insana karşı banş sever olarak bilinen Hristiyanlar, Müslümanlar ve Yahudiler aslında birbirlerini yok etmek için ne kadar da çok vakit ve enerji harcamışlardır" (Brownstone and Franc, 1978, ss. 229-230) demişti.
Hatta film Harry ve Michael Medved 'in Hollywood Hall of Shame: The Most Expensive Flops in Movie History (1984) adlı yapıtında kötü film ödülüne layık görülmüştü. Burada filme çekilemez olanın filmleştirilmesinin zorluklan illeelenmiş ve konu inceden inceye alaya alınrnıştır.3 Kutsal konusundan dolayı, The Message, bazılan arasında teknik bir merak ortaya çıkarsa da akademi tarafından cidiliye alınmadı (Samuelson, 1976). Bugün bile filrnin sadece bir kaç bilimsel analizi vardır (Rezeika, 1989). islam için peygamberin merkezf rolü ele alındığında ve bütün Batı dünyasında İslam'ın kutsal hikayelerinin olumlu bir şekilde anlatılınasına daha çok ihtiyaç olduğu bir dönemde, bu utanç verici bir durumdur. özellikle de Hollywood'un islam, Müslümanlar ve Arap kültürünü sıklıkla katiettiği bir dönemde.
islam ve onun batılı sinematik suikasti
İran sineması (Fischer, 2001; Nafcy, 1992-2002; Ridgeon, 2003), Senegal sineması (Cham, 1991), Peygamber (s.a.s.)'in sinematik temsili (el Charkawi, 1966), Müslüman kabileler (Hart, 2001), hatta İsrail sinemasındaki Filistirıli Araplar (Loshitszh.--y, 2001; Shohat, 1989) ve genelde Doğu'daki islamı sirlemanın çeşitliliği üzerine oldukça geniş bir literatür vardır. Ancak, Batı sinemasında Müslüman bir kahraman görmek oldukça nadir bir olgudur. Bu olguyu inceleyen son bir belgesel olan Hollywood and the Muslim World, buna bir istisna teşkil eder. Omar Mokhtar filrnindeki özgürlük savaşçısı, Khartoum'daki Mehdi (Lewis, 1995), Malcolm X'teki Amerikan siyah lider, Robin Hood filmirıdeki Orta Çağ Arap savaşçısı ve 13th Warrior'daki maceracı Arap sarayiısı birnebze bu kahramansı temsillerden oluşmaktadır. Jack G. Shaheen (2003, s. 78) 'in uyardığı gibi "ihtiyaç duyulan denge için, Wall Street'te iyi para kazanan ya da mahkeme salonunda masum bir insanı kurtaran kahraman bir Arap-Amerikalı'nın rol aldığı bir filme ne dersirıiz?" Mesela bir
3 Medved and Medved ( 1984, s.144) lslfun dünyasında bunun başansız olmasının nedenini, "yönetrneninin, lslam dünyasının bundan önceki Arapça dokuz filmle tatmin olduğunu mutlu bir şekilde göz ardı ediyor olmasına ve birçok Banlı ülkenin kutsal Ramazan ayını h.Litlamayı ihmal etmelerine" bağladı.
73
Il. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi
bilim-kurgu filmi olan Pitch Black'te Müslümanlan uzayda görmek rahatlatıcı bir fikirdir. Burada "Yeni Mekke" diye bir film (yapun) vardır. Abu imam al-Walid adlı bir baba (Keith David), üç oğlunu alıp hac vazifesini yapmak üzere yolculuğa çıkmaktadır. Ancak yol boyunca görülen pek çok kork"Unç ölüm manzaralan vardır. Filmirı devanu olan The Chfonicle of Riddick'te imam, Yeni Mekke'de yaşamaktadır. Nihayetirıde imam, Haçlılar-benzeri işgalcilere, Necromongerlere karşı ailesini korurken ölmektedir. Ayın eski Hristiyan Haçlılar gibi onun da şeytani savaşçı prensi Lord Marshal (Colm Feore), irısanlara iki seçenek sunmakta; ya kendi dilllerine ihtida ya da ölüm.
Filmlerde Arap Müslümanlar genelde milyarderler, göbek dansçılan ya da bomhacılar olarak gösterilirler ki, Yahudi-Hristiyan Batı tarafından sömürgeci söylerrılerde görüldüğü
_ üzere prototipik. ötekiler, illançsız, kötü, gayri medenf, kaba, düşman, barbar, kana-susamış, eğri burunlu, fesatçı, uzlaşmaz, fevri, para ve şehvet düşkünü, çok eşli olarak karakterize edilir. Hollywood'un Araplan sadece kirli, sillsi, kötülüğe, suça ve yolsuzluğa bulaşmış değil, ayın zamanda islam'ın marjillal ve deli kesimlerinden gelen illsanlardır. Bu onlan ve islam illancını haksız olarak daha da gayriınsani hille getirir. Onlar sterotipik olarak vahada, haremde gizli gizli gözetleyen casuslar olarak resmedilirler. Arka planda ise mirıareler, develer, salınan palmiyeler vardır. islam'ın Hollywoodlaştınlması sürecillde pek çok karakter suikast teşebbüsü gerçekleştirildi. Bunlar Jack G. Shaheen (2001) 'ill ansiklopedik Reel Bad Arabs: How Hollywood Vıllifies a People, adlı kitabında mükemmel bir şekilde ortaya konmuştıır. "Bu kitaptan sonra hiç kimse Araplar hakkındaki sterotiplerin varlığını illkar edemez." (Majaj, 2003, s. 39). Batı'daki en temel anti-islarnf tema, Müslümanlan terörist olarak gösterme temasıdır. Şimdilerde Müslümanlar, Hollywood'un kötülük timsalieri Kızılderililer, komünistler ve N azilerin yerini aldılar. Hollywood'un bu alışkanlığı son zamanlarda tekrar çekilen John Frankenheirn'ill 1965 tarihli The Manchurian Candidate adlı klasiğirıde de görülebilir. Jonathan Demme'nirı 2004 tarihli yeniden yapımı da The Manchurian Candidate olarak adlandırılmıştır. Eski fılrndeki Kore'li kötü komünist adarrılann yerini yeni filmde, Kuveyt'teki Iraklı teröristlerle işbirliği yapan küresel düzenbaz iş adarrılan almıştır. Filmirı kahramanının halüsinasyonlll rüyalannda yüzü dahil her tarafı siyahlara bürünmüş Müslüman bir kadın, şeytanilik-İslam bağlantısını perçirıleştirircesille elinde kanlı ve dağılmış beyni tııtııyordu.
Terörist olarak Müslüman ya da tür olarak yeşil tehlike
Bir terörist olarak Müslüman filmleri kendi başına meşru bir tür (ya da alt tür) oldular. insanlıktan ve Allah'ın rahmetillden nasibini almanuş ölümcül misyonlanın gerçekleştiren vahşi görünüşlü, çalı sakallı, gözünü nefret bürümüş Müslümanlar filrrılerde boy göstermektedirler. (Abboud, 2003; Davies, 2003, Deep, 2002; Eisele, 2002; Hooleran 2004; Mandel, 2001; Mıchale, 1989; Mir, 2004; Peleg, 2003; Ramji, 2003; Shahen, 2003; Wagge, 2004). ömeğirı, Air Force One başkanın uçağını kaçıran Kazakistan'lı bir teröristi an-
74
··--- ·.-#.:,:..:_~_,..,.,.-._-.
II. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi
latır. Black Sunday, bir Goodyear zeplirıi yaparak stadyuma girip başkam öldürmeyi planlayan Black September adlı Filistirı'li grubu resmetmektedir. John C. Eisele'nirı (2002, s. 86) dediği gibi: "Bu, köşetaşı bir filmdir." öyle ki ondan sonraki terörist alt türleri de içirıde banrıdırmıştır. Delta Force'ta şeyta.nf ve sadist bir Filistirıli terörist fi1mirı sonunda suçunun cezası olarak dövülmüş, aşağılanmış ve vücudu hırpalanrnıştır. Executive Decision, bir uçağı kaçınp onu füze olarak h"Ullanan islamı teröristleri anlatır. Grubun ileri gelen cihadf teröristiyanında Kur'an taşımakta ve onu oh"Umaktadır; kendisirıirı Allah'ın kılıcı olduğu içirı de hamdetmektedir.
Başarısız bir film girişimi olan Ishtar, Fas'ı tamamen egzotik ve fanatik Şiilerle dolu bir yer olarak gösteriyordu. Malıamed Ezaura (1995, s. 57) filmi "Hitchcock'un meşhur The Man Who Knew Too Much, adlı filmirı yeniden yazılması" olarak görüyordu. Protocol adlı filmdeki hayali Arap ülkesi "El-Ohtar" (tersten yazıldığında "rathole/fare deliği") olarak adlandınlmıştı. (Michalek, 1989, s. 9). Killing Streets adlı filmde Lübnan'lı teröristler genç bir deniz askerini kaçırırlar. Hükümet yardımcı olmadığında da ikiz kardeşi, askeri kurtanr. Navy Seals ve Network adlı filmlerde Araplann barbar, fanatik dirıdadar olarak karakterize edilmesi, pek çok anti-Allah yorumlar banndırır. Rosebud adlı film bir yatta bulunan kadını kaçınp öldüren Arap terörlsderin etrafında geçer. Rules of Engagement, Amerikan konsolosluğuna acımasızca saldıran Araplan konu eder. Çocuklar ve kadırılar bile burada iflah olmaz katiller olarak resmedilir. The Little Drummer Girl FKÖ ile ilgilidir. örgütteki terörist eğitim sırasında verilen islamf fanatizm ve cihadf dogma üzerinedir. Trencheaat Arap teröristler tarafından kaçırılan bir steno kullanıcısı hakkındadır. Tme Lies, "tipik doğulu terörist" (Eisele, 2002, s.87) olarak cihadf kimseler hakkındadır ve burada şeytarif bir Müslüman terörist grup nükleer silahlar çalıp dünyayı havaya uçurmakla tehdid eder. Wanted: Dead or Alive, CIA'nın kılık değiştiren Aiap terörlsderin takibirıi anlatırken, Wrong is Right Kaddafi benzeri bir şeyhirı teröristlere Tel Aviv ve New York üzerine bırakmak içirı nükleer bomba sağlamasını konu eder.
Benzeri negatif temalan tv filmlerinde de görmek mümkündür (Shaheen, ·1984, 1989). örneğin, Hostage Flight, New York'tan Londra'ya giden bir uçağı kaçınp, bazı yolculan öldüren, ancak nihayetirıde kendilerini kaçırdıklan irısanlann ellerinde bulan Orta Doğu 'lu teröristler hakkındadır. The Last Precirıct, ayın şekilde bir Arap teröristi resmederken, Ra
id on Entebbe Filistirıli terörlsderin kaçırdığı uçağı h"Urtaran İsrailli kumandan hakkındadır. Yıne, Sword of Gideon 1972 Münih Olimpiyatlan'nda İsrailli atıetierin öldürülmesirte katılan teröristleri yakalamak içirı seçilen Mossad ekibi ile ilgilidir. The Taking of Flight 84 7 (narnı diğer The Uli Derickson Story), iran-destekli Hizbullahın Müslüman fundamentalistleri tarafından kaçırılan bir uçakla ilgilidir. Terrorists on Trial: The United States vs. Salim Ajami, Filistirılilerin bakış açısıyla kültürler arası çelişkiyi vermesi yönünden ilginçtir. Under Siege adlı filmde ise Beyaz Saray'ı bombalayan, Amerika'Wan öldüren Müslüman fa-
75
Il. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi
natikler vardır. Voyage ofTerror: The Achille Lauro Affair adlı film, bir İtalyan yolcu gemisinin Filistinli teröristler tarafından kaçınlıp, bazı yolculannın acımasızca öldürülüşünü anlatır. Without Warning: Terror irı the Towers ve Path to Paradise: The Untold Story of the World Trade Center Bombirıg adlı filmler 1993'teki Dünya Ticaret Merkezi'ne yapılan saldınyı konu alır. Genel olarak, Jack G. Shaheen'in belirttiği gibi (1989, s. 10): "Araplar Hitler'irı SS'leri ve Atilla 'nın ordulan şeklinde gösterilmektedir. Araplar, karanlıklar içirıde. ellerinde AK-4 7, bomba ya da hançer ile masumlan kandırmak, dövmek, tecavüz etmek ve öldürrnek içirı fırsat kollamaktadır." Aynı şeyler Müslümanlan terörist olarak gösteren Mikael Salomon'un 2004 yapımı mirıi tv dizisi, Grid içirı de geçerlidir. Grid uluslar arası bir kontra terörist grubunun adıdır ve kendisirıi, Suudi doğumlu baş terörist Muhammed (Alki David) Amerikan yanlısı aşın müttefiklerini durdurmaya adamıştır. Bununla beraber filmdeki bazı bölümlerde teröristleri durdurmak içirı otoritelere (örneğin FBI, CIA, NSC, M 15 and M 16) yardım eden "iyi" Müslümanlar da vardır. Söz gelimi Suudi bir şeyh, fundamentalist bir Arap milliyetçisirıi terörizmi finanse ettiği içirı idama mahkum ettirir. Başka bir bölümde de terörlsderin motivasyonlan daha gerçekçi tarzda irıcelenir.
Amerika'daki islam toplumu özellikle The Siege adlı filmden çok rahatsız oldu. Arthur Jones'ın belirttiği gibi (1998, s. 17): "The Siege'de Arap Müslümanlar aşınlık taraftarlan, Godzilla adlı filmindeki yaratıklar gibi gösterilmek"tedir." Peki, bu neden rahatsızlık yaratmaktadır? Çünkü Arap=Müslüman=terörist aynı anlarnlara gelmekte ve özellikle islam dinirıirı pratikleriyle bassaten teröristlerin ölümcül eylemleri içirı bombalan k"Uşanmadan önce, aldıklan abctestleri bağlantılandınlmaktadır.4 "Nitekim The Siege islam dirıinin terör ile
4 Yeryüzünde milyonlarca Hristiyan Arap bulunduğu halde Arap kültürünün İslam'la eş anlamlı olduğu görüşü yaygın bir kabuldür. Aym şekilde İslam Afrika, Endonezya, Amerika, Avustralya vb. yerlerde yandaşlan ile bütünleşmiş bir iman dünyası olduğu halde, Müslümanlar da Araplada aym imiş gibi kabul edilirler. Bu sosyo- kültürel realiteler semiotik eşitliklerin, örneğin Araplar=Müslümanlar=Arketipik Diğer'irı otomatik olarak yapıldığı Hollywood sirtemasında tam olarak betimlenmiş değildir. Joseph p. Abboud'a göre (2003, s. 2-3) 250 milyonluk Arap nufüsun 10 milyonu Hristiyan Arap iken, 1.3 milyan aşkın Müslüman gezegenimizde yaşamaktadır." Dolayısıyla bu iletişim araçlanmn çarpıtmasıyla mücadele etmek ve sonra da bu demografik gerçeği görmek yerinde olacaktır. Bu etnik-dirıf kanşıklığı çözmek önemlidir, fakat bu bizim araştırmamızın sınırlan dışındadır. Bu probleme yaklaşan ileri bir araştırma, Arap-İshlm dünyası hakkındaki Hollyı.vood Oryantalizmi ve Arnerikan Arapfobisi teşvik edilmektedir. Brian T. Edwards'ın (2001, s. 15) de belirttiği gibi "Amerikan toplumunun Arap dünyası hakkında bildikleri şeylerin çoğu Hollywood filmlerinden öğrenilmiştir." "Halkın imajinasyop.unda Arap dünyası ve İslam, birbiriyle içiçe geçmiş ve neredeyse tek başlanna var olamayan kadınIann bastırılması, politik şiddet ve dinf fundamentalizm kavrarrılanyla beraber çiığnşım yapmaktadır" (s. 22). Gerçekte "Arap dünyasına yönelik geçerli yaklaşırrılan elde etmek güçtür" (Shaheen, 2003, s. 78)
76
ll. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi
bağı fikrini iyice pekiştirmektedir." (Deep, 2002, s.2). Bu filmin yapımcısına gönderilen açık bir mektupta, Amerikan-Arap Aynıncılık Karşıtı Komite başkanı, Hala Maksoud şöyle şikayette bulunmaktadır:
" ... Film sirısi, tehlikeli ve provokatiftir. Ülkedeki milyonlarca Arap-Amerikan ve Müslüman üzerirıde oldukça olumsuz bir etkisi olmuştur. Arap kökenlileri rahatsız etmeye, kork'Utmaya, aynmcılığa, hatta nefret ve suça teşvik etmektedir. Ümit ederiz ki Hollywood, stüdyolannı Araplar ve Müslümanlan şeytaniaşmış gibi göstermekte kullanmaz ve böylelikle çocuklanmız güvenli bir şekilde, zengin kültürel miraslanyla övünerek büyürler." (Maksoud, ı 998, s. 1-2).
Bu endişenirı diğer bir kaynağı ise filmde "terörist sözü tam sekiz defa Müslümanlan tanunlamak içirı kullanılmıştır" (Ramji, 2003, s. 71) ve bu islfun'a karşı olan negatif endoktrirıasyon ve linguistik savaşa varmaktadır. Filmde Amerikan hükiimeti "neredeyse New York'taki bütün Orta Doğu kökenlileri paradoksal olarak büyük bir spor stadyumunda rehirı tutmaktadır" (Davies, 2003, s. 210). öte yandan, Hermann Krampfl'ın (2003, s. 21 9) gözlemlediği gibi "ll Eylül olaylanndan sonra öyle görünmektedir ki, bütün yapımcılar sanki zihirı okuyucu gibidirler. Sanki teröristler filmi görmüşler ve daha iyisini planlamış gibidirler" (s. 21 9). Bu gözlernde belki endişe edecek bir hakikat payı vardır. Genel olarak, Mary F. Pols'un iddia ettiği gibi:
"Bu filmler [True Lies, Executive Decision ve Delta Force] hakkındaki en moral bozucu olan şey yaşadığımız realitenirı ve aynı zamanda Orta Doğu hakkındaki ortak cahilliğimizirı tuhaf bir kanşırnı olmasıdır. Pek çoğu teröristleri metive eden şeyler konusunda oldukça kötüdürler ve onlan kolay bir şekilde şeytanfl.eştirirler. Bu da anlaşılır biçimde Arap-Amerikalılan çileden çıkarmaktadır. Filmde, bizim teröristler kağıt bebekler gibi değiştirilebilir.
Bu filmlerde Müslüman karakterlerirı irısanlığı ve karınaşıklığını bir kenara bırakın, Orta Doğu terörizminirı kültürel, siyasf, dirıf ya da psikolojik kökenierini araştırmaya yönelik bile çok az çaba sarf edilmiştir. Onun yerirıe bu teröristler ölümcül derecede tek boyutlu irısanlar olarak resmedilmişlerdir. Hollywood kasıtlı olarak korku, paranoya ve düşmanlığı üretmek içirı diğeri üzerirıe yatınm yapıyor.
Terörist olmayan terör ve diğer sinematik suikastlar
Şüphesiz ki islam'ın ve Müslümarılann sirlemadaki süikasta uğramalan terörist filmlerle bitmemektedir. Anti-Arap temalannı -Alaaddirı ve daha sonra yasaklanan şarkısında da olduğu gibi- Disney komedilerirıde de görmek mümkiindür. (Nadel, 1 997; White and Wınn, 1 995). Three Kings gibi savaş filmleriyle, The Mummy gibi yaratık ve benzeri filmlerde aynı temalan görmek mümkündür. Yıne, The Sheik, Beau Geste, The Thief of Bagdad'da ve bunlann daha sonraki tekrarlan veya devarrılannda bu tür imajlar vardır. (Hajji, 1994). John C. Eisele'nirı (2002) "şeyh alt türü", "1001 gece masallan alt türü", "ya-
77
ll. Uluslar Arası Dini Yayınlar Kongresi
bancı bölükler alt türü" ve "yabancı desiseler alt türü" üzerine olan çalışmalar da yine üzerinde düşünmeye değerdir. Müslümaniann hayatlan ile ilgili filmler de yirıe çok sayıdadır. Mesela East is East ingiltere'de Müslüman bir baba, ailesirıirı bireylerini iyi birer Müslüman olmalannı, Arapça öğrenmelerini ve Kur'an okumalannı istemeki:e, ancak işi, onlan dövmeye kadar vardırmaktadır. Hideous Kirık.y iki genç kız kardeşirı 1960'lann sonlannda hippi ingiliz anneleri ile Londra'dan Fas'a egzotik seyahatlerini konu edirımektedir. My Son the Fanatic adlı filmde, Pakistanlı bir taksi şoförü ve bir fahişenirı, islami fundamentalistlerin kasabalarını temizlemek istediklerinde kendi kendilerini bulmalannı anlatır.
Çocuk kaçırınakla ilgili olan Not Without my Daugther, çirkirı Müslüman davranışı imajını yaymak içirı özellikle etkili olmuştur. Margaret Miles'ın (1996) dediği gibi "bir kadının tecrübesi bir kültür içirı sterotip oluşturdu." "Çünkii film islam dini, ailesi, yaşamı ve toplumu içirıoldukça negatif ön yargılarla dolu idi" (s. 76). Sahtekar Arap tipirıin ve The Wirıd and the Lion adlı filmirı bir devamı olan, 1970 yapımı film, Amerika'lı bir kadınla oğiunun bir şeyh tarafından kaçınlmalannı konu alıyordu. Az bilinen bir Avustralya filmi The Battle of Broken Hill Türk Müslümanların katıldığı küçük bir siyası kargaşayı anlatıyordu. Aynı şekilde, Serenades, Avusturalya'nın orta kısmında geçen bir aşk hikayesiyle kültürler arası çatışmayı (Afgan, Avusturalyan, yerli ve Avrupalı) anlatır. Müslüman bir kızla Hris
tiyan erkek arkadaşı arasındaki aşk, kızın dirıdar babasının aralanndaki ilişkiyi kesmeye kalkışmasıyla daha da karmaşıklaşır.
Batı'daki diğer bir favori tema da Kur'an kaynaklı cezalann, yani bedenin organlannın bir suç işleme durumunda kesilmesi konusudur. Bu kanlı eylem mesela, Robirı Hood: Prince of Thieves adlı filmde gösterilmiştir. Filmde Müslüman hapishanesirlde organ kesimleri keyfi olarak yapılıyor görünmektedir. The English Patient adlı filmde kahramanın parmağı, Müslümarılıktaki cezalandırma metoduna gönderme yapılarak N azilerin emri ile hemşire tarafından kesilmektedir. Göstergebilimsel olarak konuşursak Araplar, Müslümanlar ve Naziler şeytani saçayak gibidirler. Ancak, John C. Eisele'nirı (2002) dediği gibi:
"İslamiyet' e göre hırsızıann elini kesme uygulaması yüzyıllar boyunca ve günümüzde oldukça nadir uygulanmıştır. Ancak bu Hollywood'un Oriyental arşivirıdeki en güçlü imajlardan biridir ve oldukça ilgisiz durumlarda kullarıılabilmektedir" (s. 76).
True Lies adlı filmde, seyircilere "meşru" kesmenirı Arnerikarı mukabili olarak bir Arap teröristin kendi roketini kendi helikopterine fırlarmaya zorlanması ve ölmesi gösterilir.
Erken islam dönemine olumlu yaklaşan bir Hristiyan örnek:
Cecil B. DeMille'nin The Crusades (1935)
Endişe daha yenilerde Sir Ridley Scott'un Haçlılar konusundaki yeni epik prodüksiyonu olan ve mütereddit de olsa, Orlando Bloom, Jeremy Irons ve Liam Neeson'un oynadığı Kirıgdom of Heaven olarak isimlendirilen film, yeniden üretilmiştir. Neden endişe? Çünkü
78
ll. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi
"Bu günkü Japonlar için Hiroşima ne kadar gerçekse, bu günkü Arap Müslümanlan için de Haçlılar o kadar gerçektir." Qones, 1998 s.17) Hristiyan şavaşçı rahipler, The Knights Templar, tarafından zalim ve barbar olarak sunulurken; Scott'un, Müslüman lider Selahaddin'i hoşa gidecek bir şekilde asil olarak yansıtmasından korkuldu. Scott, zaten yanlış yönlendirilmekle ve İsliirnf fundamentalizme geçit vermekle suçlanıyordu. (Spencer, 2004) Yaygın bir sterotip olmasına rağmen Hollywood filmlerinde Müslümanlara "kötü adam", Hristiyanlara da "iyi adam" muamelesi yapılmasını gerektiren bir durum yoktur. (Aberth, 2003; Fraser, 1988) John C. Eisle'ın (2002, s. 90) "Orta Doğu olaylanın betimleyen en önemli tarih filmlerinden biri" olarak gördüğü DeMille'nin, 1930'lann klasik filmi The Crusades'de Müslümanların pozitif bir imajı vardır.
The Ten Commandments (sessiz), The King of Kings, Samson and Delilah, The Ten Commandments (sesli) gibi unutulmaz klasiklerle Amerikan "Epik Kitab-ı Mukaddes'in muhteşem kralı" (Finler, 1985, s. 32) olanCecil DeMille (1881-1 959) yan Yahudi bir soydan gelen5 sözde Episcopal Hristiyan bir kişiydi. Bu eski Hristiyan elliadının sinematik yorumunda o, alçak Monferrat'ın Conrad'ını Qoseph Schildkraut), tarihsel olarak kötü, katil bir karakter (Armstrong, 1988, s. 183), bir şeytan olarak meşru Hristiyan bir adam yarattı. Hatta o, daha önce, DeMille'nin İsa filminde oynayan The King of The Kings, aktörü ve Judas'ı gizlice temsil ediyordu. DeMille'in filminde, Conrad gizlice düşman Araplarm kalesini ziyaret ediyor ve Müslüman lider Selahaddin'i (Ian Keith) senaryo gereği Aslan Yürekli Richard'a (Henry Wılcoxon) suikast yapmak konusunda iknaya çalışıyordu. Yani, hain Conrad, Müslüman lider (Hristiyanlık antitezini temsil eden Selahaddin) ile Hristiyanlığın o zamandaki lideri olan, İsa'nın temsilcisi Richard'ı ödürmek için pazarlığa girişiyordu.
Bununla beraber Conrad'in şeytanf planlan ters tepti. Çünkü DeMille'nin Selahaddin'i onun ikiyüzlülüğünden hoşnut olmadı ve şöyle dedi: "Benim suikastçılarla işim yok." Ve "Bu köpeği al git!" Bu diyalog Selahaddin'in (İslam) onurlu ve Conrad'ın ise (Hristiyanlık) katil, basit ve hain doğasını teyid etmek için yeterliydi. Hristiyanlığın bu negatif imajı ikinci olarak da Selahaddin'in (İslam) Richard (Hristiyanlık) 'a şöyle söyled@ zaman güçlenmiş oldu: "İslam düşmanlan, ben size banş teklif ediyorum." Ancak Richard, Selahaddin'in banş teklifine büyük kılıcını sallayarak, "Hepinizi kılıçtan geçireceğiz!" diye cevap verdi. Buna rağmen Selahaddin'in askerleri Richard'ı sözünden dönen Avrupa'lı hairılerden kurtardılar. Bir Arap film eleştirmeni olarak Jack G. Shaheen (2001, s.143.) şunu beyan etti: "Selahaddin burada şefkatli bir Müslüman lider olarak görünüyor." Şu da
5 DeMille, "yan Yahudi" (Herman, 2000, s. 18), Hristiyan (Episkopalian) baba Peder, Henry
Churchill DeMille (DeMille&Hayne,1960, s. 12-13) ile Yahueli (Sepharclic) anne Matilda Beatrice "Bebe" DeMille nee Samuel (Edwards, 1988, s. 14) 'in biyolojik oğullandır.
79
Il. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi
tarihsel bir gerçek ki, 'Haçlılar islam'ı şeytan ve Avrupa'nın karanlık yüzü olarak tanıtırlar. Müslümanlan barbar, fanatik, cahil, şehvet düşk-ünü ve ahlakı bozuk gösteren bu türden sterotipik resimler Avrupalı düşüncenirı, edebiyatın ve bakış açısının aynlmaz bir parçası oldu." (Sardar and Malik, 1999, s.140) Fakat DeMille, kasten bu olumsuz resmi reddetti ve 1930'larda bunu tersirıe çevirdi.
Hristiyan tepkisi ve Müslüman hayranlığı
The Crusades DeMille'nirı ümit ettiği şekilde Batı'da çok da gönüllü olarak kabul görmedi. Bunun nedeni filmde Müslümaniann iyi ve saygın taraflan ile Hristiyanlığın karanlık işlerirıirı karşılaştınlması idi. Dahası, özellikle de o büyük soykırımırı kaçınılmaz suçluluk duygusu düşünüldüğünde, Hristiyanlar meşhur burunlannın o eski utanca sok'Ulmasından başka ne isteyebilirler? Jack G. Shaheen'irı işaret ettiği gibi (2001, s.145) "1095 yılında Papa Urban ll Müslümanlan "kötü ruhlu ırk .... Allah'tan tamamen uzaklaşrnış" şeklirıde isirnlendirmelerle onlann şeytaniaşma sürecini luzlandırdı. Aynı yıl Papa, Avrupa'lı Hristiyanlar'a Kudüs'teki Holy Sepulcher killsesirıi almalannı errıretti. Bu kimseler, "Banş Prensi"nirı (İşaya. 9:6) 6 takipçilerirıirı sevgi dolu ve merhametli davranışlan değildi. Riddley Scott'un yeni Haçlılar filmirıin de benzeri filrrıler gibi seyredilme tecrübesirıe sahip olacağını görmek ilginç olacaktır.
Öte yandan DeMille'nirı The Crusedes'i, Müslüman ülkelerdeki en beğenilen filrrılerden biriydi. Daha da dikkat çeken bir biçimde Mısır Başbakanı Albay Cemal Abdunnasır'ı ve onun yakın arkadaşı General Adulhakkın Amir'i, bu film çok etkilemişti. Yönetmen Cecil B. DeMille ve onun sağ kolu olan aktör Henry Wilcoxon onlara tanıştırıldığı zaman Mısır'da ikirıci film olarak Ten Commandments yapılıyordu. General Amir içtenlikle şu itirafta bulunmuştu:
"Bay DeMille, Bay Wilcoxon, yaptığınız The Crusades adındaki filmi hatırlarsınız sanının." Bay DeMille "Evet, tabif" dedi, ayaklannın sağlam bir zemirıe bastığım hissederek. "Ben onu 1935'te yaptım". Amir: "Çok doğru dedi." ve "Bay Wilcoxon Richard Coeur-deLion'u oynadı bu filmde." Biz başımızia onayladık "Evet, The Crusades'irı bizim ülkemizdeki en popüler film olduğunu bilmiyordunuz belki de? Filrnin her iki tarafı da eşit olarak göstermesi ve Selahaddin'irı kendi halkı içirı büyük ve k'Utsal bir lider olma imajıdır onu popüler yapan. O kadar popüler ki, bir sirıemada tam üç yıl boyunca gösterimde kaldı. Ve bu üç yıl boyunca (ki o yıllarda ben ve Albay Nasır askeri akademide yeni idik The Crusades'i en az 20 kere seyrettik. Bu bizim en beğendiğimiz film idi." Konuşmanın bittiğini düşünerek Bay DeMille "bu çok merrınun edici" dedi. "O benim de daimi favorimdir" diye
6 Diğer çevirilerden ve kaynaklardan alıntı yapılmadığı zamanlarda The Authorized King James Version of the Bible kullanılacak.
80
Il. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi
ilave etti. "Bir dakika lütfen" dedi Amir kibarca. Albay Nasır, sizin filminizdeki Aslan Yürekli karakterine öylesine özemnişti ki o, askerf akademideki arkadaşıanna büyüdüğünde aynı onun gibi olacağını söyledi. işte bu hikayeden sonra herkes ona Henry Wılcoxon olarak seslenmeye başladı!" (Wılcoxon & Orrison, 1991, s. 274-275).
DeMille şaşırdı ve şüphesiz Wılcoxon çok memnun oldu. Maalesef Müslümaniann bu türden olumlu imajlan sinemada çok yaygın değil. Ancak yine de riizgar yavaş yavaş yön değiştiriyor. Mesela kahramanını Kur'an'dan aldığı, irfan ve felsefeyi genç Yahudi arkadaşı Moses/Momo ile severek paylaşan, tutku dolu Türk bir bakkalı yaşlı ömer Şerif in oynadığı ve hoş bir film olan Monsieur İbrahim'de buna işaret vardır.
Sinematik yasaklama veya malımıniyeti savunarak ve sinemada Müslümaniann ve isliim'ın bir çok olumsuz yönünün yansıtılmış olduğunu görerek bu filmleri ya da büsbütün popüler sinemayı inkar mı etmek gerek? Birisi kalkıp 'doğal' bir cevap olarak bu soruya 'hayır' diyebilir. Problem sinemayı inkar etmekle ortadan kalkmayacaktır. öne çıkan problerrilerle yüzleşip onlarla mücadele vererek çözecek, mesela The Manchurian Candidate türü provokatif filmleri çözümlerneye ihtiyaç vardır. Ve hatta via negative stratejisini uygulamak suretiyle sorunlarla başa çıkmak mümkün olabilir.
Via negativa din ve film çalışmalanna yaklaşım
Bill Saller (2003, s. 6) inanan gruplara "Filmlerdeki güzel şeyler için Tann'ya şükretmeleri gerektiğini söyledi. Çünkü filmler; niyetler sanatsal yön, eğlence değeri, düşünmeye teş\1ik, rahatlamak için bize tanıdığı imkan, başkalanyla güzel vakit geçirme ve Tann gibi konularda konuşma irnkiinı sunmaktadır." Kişinin imanını bu yolla aramasından daha doğal ne olabilir? Bununla beraber filmdeki olumsuz temalan görmek isteyen kişinin bir adım daha öteye gitmesi gerekir. Filmdeki negatif imajlan eleştirel olarak incelemesi, ancak onlan inkar etme veya dışlama yoluna gitmemesi gerekir. Böylelikle popüler filmlerdeki yanlışlan, yalanlan, çarpıtmalan seyreden herkese göstermek için bir irnkiin aoğmuş olur. Filmleri yasaklamak, (kanunf ya aa başka yollarla) en iyi anlamaa yalnızca geçicibir tedbirair ve bir çok örnekte olduğu gibi günümüzün imaj merkezli dünyasmaa filmleri çeşitli yollaruan elde etme imkanı olduğunaan pratik olarak imkansızdır. Hatta yasaklamak daha fazla ilgiyi celbeder ve bir çok insan yasaklanan filıni görmek için daha çok istek duyar. Bu da verilmek istenen etkirıin tersini yapabilir. Aynı şekilae sinemaya gitmeyi savunmak ilerleme karşıtı bir yaklaşırndır ve verimli de değildir. Bu kültürel bir kaçış tavn olup, kaçınılmaz olarak manevf yenilgi, dışlanma ve sosyal yabancilaşmaya neden olur.
Eğer Müslümanlar kültürel mütehassıslığı geliştirip seslerini duyuramazlarsa kendi sinematik katliamlan hakkında Müslüman olmayanlar, tartışmada üstünlük sağlayacaklar ve diğer insaniann islam hakkındaki algılamalannı olumsuz yönde etkileyeceklerdiL Müslümanlar eğer filmlerae çizilen olumsuz Müslüman imajı hakkında yapıcı bir müdahale ae bulunmazlarsa, bu böyle devam edecektir. Sonuç olarak kültürel söylemi dengelemek için
81
Il. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi
Müslümanlar bu tartışmaya girmeli ve en güçlü iletişim araçlanndan biri olan sinemanın sempatik olmayanlar, inanmayanlar ya da ateistler tarafindan yönlendirilmesinin önüne geçmelidirler. Gerçekte bir kişinin moral ve sosyal sorumluluğunu denememesi, kültürel görevin terk edilmesi demektir. Pedagojik açıdan konuşacak olursak, sinemalardaki, özellikle de en ilkel olanlarındaki bu türden negatif sterotiplerin ve tarihsel çarpıtmaların açığa çıkanlrnası, aslında mesleğirıirı erbabı için tam da dezavantajlan avantaj ha.J.ine getirme fırsatıdır. Bu tavır adeta judo sporundaki savunma vuruşu ile eşit ölçüdedir.
Dinler arası diyalog modelinde sinema çalışmalan Din ile ilgilenen insanlar sinema yı bazı önemli dinf konulan ya da günümüzdeki din ile
ilgili tartışmalan çözmek için kullanabilirler. Yani film çalışmalan dinler arası diyalog bağlanıında banşı sağlamak için bir araç olarak kullanılabilir. Bu aşama, popüler filmlerin pedagojik yararını kabulden ve onlardaki negatif imajlan via negativa metoduyla incelemenin ardından gelen ikinci aşamadır. Bu ilave aşama, Müslümanlada Hristiyanların oturup mesela, birlikte film seyretmelerini, seyrettikleri filmlerdeki imajlan tek tek çözüp, özellikle de film çekimierindeki hatalan bulmalarını (bu hatalar estetik, anlatısal, tarihsel, teolojik veya dinf olabilir) sağlar. Bu süreç sonunda herkes bir eleştirmen olur ve her şeyi farklı açıdan görmeye başlar. Karşılaştırmalı analiz yapılır ve bu esnada bazen da dokunaklı durumlar ortaya çıkabilir. Ama bu doğrudan Müslüman ve Hristiyan taraflar arasında değil de, üçüncü şahıslar hakkındaymış gibi olur. Yani bazı tartışmalı durumlarda izleyiciler ekrandaki üçüncü kişiyi eleştirirler. Partizanlık daha objektif bir duruma dönüşür. Gerçeği arayan taraflar birbirlerinden oldukça çok şey öğrenebilirler. Bu yaklaşım Cecil B. DeMille'nin The Ten Comrnandments (sesli) adlı filmine uygulandığında hayli başanlı olmuştur. Çünkü burada inançlar arası karşıtlık (Wright 1996) ve Yahudi-Hristiyan ilişkilerini öğretmede (Wright 2001) başarılı olmuştur. Bu, aynı zamanda islam-Hristiyan mücadeleleri ve genel anlamda Doğu-Batı diyaloğu için de geçerli olabilir. Sonuçta Kur'an da şöyle demiyor mu:
"(Resülüm!) Sen, Rabb'inin yoluna (islam'a insanlan) hikmet ve güzel öğütle (vahiy ve Kur'an) çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et!" (16/125) 7
"İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehlikitapla (Hristiyanlar ve Yahudiler) ancak en güzel yoldan mücadele edin ... " (29/46)
Teolojik açıdan konuşacak olursak " ... başkalarını anlamayı ve onlara saygı duymayı geliştirmek (Müslümanların) dirıf
7 Diğer çevirilerden ve kaynaklardan alıntı yapılmadığı zamanlarda Muhammed Takıyüddin El-Hilali ve Muhammed Muhsin Han'ın (npd) Translation of the Meanings of the Noble Qur'an in the English Language adlı eseri kullanıldı.
82
II. Uluslar Arası Dini Yayınlar Kongresi
----görevidir. Bu şekilde dinler arası ilişki kurulabilir. Kur'an'ın bu ayetinin yaru sıra, "Ve bir-birinizle tanişınanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık." ( 49/13); "Öyleyse iyi işlerde birbirinizle yanşın" (5/48) ayetleri de var. Şöyle bir ayet daha vardır: "İyilik ve (Allah'ın yasaklanndan) sakınma üzere yardırrılaşın, günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın." (5/2) Bu bakış açısıyla yaklaşacak olursak farklı diniere mensup insanlar arasındaki diyalog ve işbirliği, farklı düzeylerde zaman ve bölge farklan göz önünde bulundurularak geliştirilmelidir." (Effendi, 1989, s. 174).
Burada Kur' ani hedefler ve dinf vazifeler, XX. ve XXI. yüzyıl sinema eserlerine uygulanmaktadır. Başlangıçta Müslüman birisiyle birlik'te bu şekilde oturmaya karşı Evangelist Hristiyan Vırginia Mollenkott (1987), Hristiyanlara şöyle söylemektedir:
"Biz Müslüman kız ve erkek kardeşlerimiz için-Genesis'de kaydettiği şekilde- (21:8-21), kimsesiz Hacer ve ismail'e Allah'ın derin merhametini kendimize hatırlatmamız yeter. Bazı Evangelistler ise islam dinine mensup insanlarla saygılı bir diyaloğa girmeleri için Allah'ın İsmail'le birlikte olduğunu ve ona kuvvetli millet vererek ilahi vadi yerine getirdiğini hatırlatarak teşvik edilebilirler (s. 65-66).
Birinin imanını bir başkasının gözüyle görmek aydırılatıcıdır. Ve bir kez hatalar, sterotipler ve yönlendirme mekanizmalan ortaya çıkanldı mı, onun zararlı etkisi nötrleştirilmeye başlanabilir. Sadece, onlan sürekli işaret etmek suretiyle bile özellikle de metin yazarlan, yönetmenler ve prodüktörler -ki bunlar ayru "hatalan" yapma eğiliminde değildirler- gelecekteki yapılacak bir takım hatalann önüne geçebilirler. Bu, Jack G. Shaheen'in Reel Bad Arabs: How Hollywood Vilifies a People'ın başında yaptığı alıntının anlamına kulak vermemiz demektir. Bir başka deyişle, "Yüz seksen kere de olsa tekrar etmek iyidir" demektir. Kofi Asare Opoku tarafından kaydeditmiş (1992) olan aşağıdaki beş Afrika atasözü, sinemanın dinler arası düzeydeki temsilini önemli ölçüde aksettirmesi açısından mühimdir:
Bir kişi öğrenmeye başlaması için evinden dışan çıkmalıdır. ·
Gerçek, irfan ve bilgi bir insanın kollannın kapsamaktan aciz kaldığı bir ağcı:ç gibidir.
Eğer evinizden dışan çıkmadıysanız, annenizin çarbasının en güzel (çorba) olduğunu söyleyemezsiniz.
İki küçük göz, bir büyükten daha evladır.
Her ormanda avlan, hepsinde de güzel avlar çıkabilir (s. 18).
Sonuç olarak, Jack G. Shaheen ( 2003, s. 81) 'in söylediği gibi: "Orta Doğu'da Irak savaşı sonrası kalıcı bir banş kurmak, onu devam ettirmek ve diplomatik girişimleri güçlendirmek için Hollywood, Arap Müslümanlara karşı insanca yaklaşmak zorundadır." işte bu da nokta, Allah'ın mesajını iletmek için popüler filrrılerin kullanabileceği ve filın endüstrisinin gideceği bir sonraki aşama olur. Hristiyanlann kitabından bir parça çıkanp Doğu (ya da Batı'daki Müslümanlar), islamfkutsal metinlerin içlerine yedirildiği, özellikle de Hz. Muhammed figürleri olan film metirıleri üzerinde çalışmalıdırlar.
83
II. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi
Kutsal alt metinler: Hz. Muhammed figürünü savunma Popüler sinemada Yahudi ve Hristiyan kültürü iki nedenden ötürü çok yaygınlaştı. Bi
rinci olarak Samson and Delilah, The Ten commandments, The Passion of the Christ adlı filmler gibi De Mille tarzı Kitab-ı mukaddese ait epikler (Campbell&Pitts, ı 981), ikinci olarak da kutsal alt metinlerin sinema gösterirnlerinde artması. Kutsal alt metinler ne demektir? Bu olgu, "anonim dindarlık" olarak tanımlanmaktadır (Gallagher, ı997, s. ısı) ya da "açıkça dindar olan ternalann seküler örtüyle kaplanma çabasıdır (Ellis 200ı, s. 304). Hikaye anlatımı ikili bir doğaya sahiptir. Yani açık bir konusu vardır. Bir de üstü kapalı, edebiyattaki sembolik ve metaforik olgulara benzeyen konusu vardır. Bemard Dick'in (ı 998,
s. ı29) tanımladığı gibi ("anlatı ve anlatı-içi) ya da (metin ve alt-metin) iki farklı şey değildir (sonuçta bir tek film vardır). Onlan, merkezi ortak olan iki daire olarak düşünün, anlatı içinde alt anlatı". Kutsal alt metinler bazen k'Utsal hikayeleri, sembolleri ve karakterleri seküler medyada yaymada, seyircinin ateistlerden, inançsızıardan veya dinf inanç bakımından sapkın seyirci kütlesinden büyük tepki almadan üretken bir araç olarak kullanılabilir.
Hollyvvood'un en popüler kutsal metni "Mesih figürüdür" ki, bu isa'nın sinematik olarak yeniden canlanması demektir (Baugh, ı997; Decay, 200ı; Kreitzer, ı993, 2002).
Adele Reinhartz (2003) bu olguyla ilgili olarak açıkladığı gibi:
"isa doğrudan çizilmez, fakat sembolik bazan da alegorik olarak temsil edilir. Mesih fi-' gürleri, onlan isa'yla birleştiren, özel davranışlarla, örneğin sembolik olarak çarmıha gerilmiş olmakla (Pleasantville, ı 998), suda yürümekle (The Truman Show, 1998) ya da haçı taşımakla (Nell, 1994; Babette's Feast, ı 987) tanımlanır. Gerçekte ana tema olarak kurtarınayı konu alan her hangi bir film (en çok değilse bile bir çok Hollywood filmini kapsar) kurtaner kahraman figürüyle birleşme noktasında birkaç isa sembolizmini kullarırnakta güvenilirdir" (s. 189).
Aslında, sinematik "Mesih-figürü"nün bir çok yapısal özelliği mevcuttur (Kozlovic, 2004), fakat temelde '"Mesih-figürü' fikri fiziksel olarak da İsa sterotipine benzetilmeye çalışılır" (Coates, 2003, s. 80). Peter Molone (1997) 'in söylediği gibi:
"isa-figürü" isa'nın her hangi bir temsiline işaret etmektedir. "Mesih-figürü" ise sanatta isa'ya benzeyen herhangi bir kişiye tekabül eder. isa'nın kendi özel ismi" (çağdaş maneviyat, düşünce ve pratikle aynı sırada) isa figürü için kullanılır. "Mesih" veya "Kutsal Bir" gibi isimler onun bu misyonunu gösteren kişiler içindir. Sinemada yazarlar ve yönetınenler hem isa hem de Mesih figürünü sunarlar" (s. 59-60).
Mesih figürlü filmler (diğer söyleyişle Mesih rnitli yapırnlar~) herhangibir form, şekil ya da stilde olabilir. Bunun için tek gerekli şey Hristiyan rnitosunun anahtar unsurlannı müşahhaslaştırmak, sonra da.inançlı bir şekilde isevf hermenetiğine yapışmaktır. Sinematik göz kırpışta onlar dünyevf karakterleri dinf figüre çevirebilirler ki, bu kutsal olmayanı kutsala çevirmek demektir. ilave olarak da işitmek için kulağı ve görmek için gözü olan seyir-
84
II. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi ' 1
cilere zengin, manevf-k"Utsal kitaba ait -teolojik kaynaklar sağlamak demektir (Ezek 44:5). Basitçe söylemek gerekirse, eğer islam film yapımcılan, izleyicilerin üzerinde ayın şekilde eğitici ve kültürel bir etki bırakmak istiyorlarsa, yaratıcı ve yenilikçi Hristiyan rakiplerinirı yaptıklan gibi yapabildikleri kadar çok Hz. Muhammed figürü irışa etmeli ve bunlan metinlerin içirıe yerleştirmelidirler. Bu Peygamber (s.a.s.) 'irı dramatik ve aniatısal zenginliğine sadece bir ilavedir ve zor da değildir. (Bkz. Ek 1) Lütfen şunu unutmayın: Ben isa Mesih ile Peygamber Muhammed (s.a.s.)'irı ontolojik olarak eşit kişiler olduklanm ve birbirlerinirı yerine kullanılabileceklerini söylemiyorum. Her ikisi de peygamber olduklan halde Hristiyanlar isa Mesih'irı hem insan hem de Tann olduğuna irıanırlar. O, "İnsan'ın oğludur" (Matt. 8:20; Mark 14:62; Luke 9:58) ve "Allah'ın oğlu" dur. (Mark 1:1; Luke 1:35; John 11:4). Oysa ki, Müslümanlar, Muhammed (s.a.s.)'irı, Allah'ın elçisi olarak insanlığa gönderilmek üzere özellikle seçilmiş bir kişi de olsa onun, yalmzca bir irısan olduğuna irıanırlar (3/44; 7/158; 48/9, 29).8
Elbette Batılılann seyirciyi hedef alan Hz. Muhammed ile ilgili ortalama filmleri hoş olabileceği gibi ayın şekilde islamf kaynaklara dayalı üretilmiş bir Müslüman isa filmi de dirılerin birliğine irıanan ehlikitap mensuplan içirıoldukça çekici olacaktır (Khalidi, 2001). Sonuçta eğer Batı erkeksi bir isa 'yı (The Kirıg of the Kirıgs) ya da pederşahf bir isa'yı (From the Manger to the Cross) ya da neşeli bir isa'yı (Matthew), yalmzlığı seven bir isa'yı (The Kirıg of the Kirıgs), sük"Unetli, uzlaştırıcı isa'yı Qesus ofNazareth) ya da acı çeken bir isa'yı (The Passion of the Christ), kibirli ve onur kıncı bir isa'yı (The Gospel Accordirıg to St. Matthew), karşı kültür savunucusu bir isa'yı Qesus Christ Superstar), dünyevfisa'yı (The Book of Life), kafası bulamk İsa'yı, (The Gospel Road), tolere edebiliyorsa, o halde İsa'yı Hristiyanlık irıancına uygun peygamber kabul eden diğer geçerli bir dünya dirıirıirı bakış açısıyla yapılnuş bir filme de müsamaha edip ondan faydalanacaktır.
8 Her ne kadar ikisi arasında önemli bir paralellik varsa da bunu dinf eğitim amaçlan iÇin kullanmak isteıim. Hristiyanlar için God!Yahweh/ Jehovah tsa peygamberden ve onun dünyevf temsilcilerinden önceki en önemli kutsal figürdür. Müslümanlar içinse Allah (aka God) O'nun yeryüzündeki temsilcisi olan Muhammed (s.a.s.) 'den önceki en önemli kutsal figürdür. Hristiyanlık alemi tsa 'nın tarilif hayatı hakkında bir çok film yapnuştır. tslfun dünyası da Muhammed (s.a.s.)' in tarilif hayatı için bir çok film yapnuştır. Hristiyanlık bir çok tsa figürünü seküler sinemaya uyarlanuştır. (Ör. Kutsal metin olarak tsa gibi). Bununla beraber tslam, bir yazann sınırlı da olsa, bilgisine göre, Muhammed ligürünü seküler sinemaya uyarlamanuştır. (Ör. Kutsal metin olarak Muhammed gibi). Bu aslında pişmanlık verici bir durumdur. Çünkü Peygamber (s.a.s.)'in bütün olumlu meziyetlerini eş zamanlı olarak gösterebilen ve Allah'ın mesajını yayacak olan güçlü bir medyayı inkar etınektir. Bu durumda, hakiki Müslüman seyircilerden ekrandaki baş oyuncuyu taklit etınelerini istememek demek olur ki, bu da (örneğin, kutsal metinlerdeki Muhammed) merhametli, derin, çalışkan, diplomatik, karizmatik bir lider olan peygamberdir.
85
Il. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi
Sonuç
Popüler Hollywood sinemasındaki islam ve Müslümaniann yukanda bahsedilen saygınlığı ve film yapma yöntemleri hakkındaki pratik öneriler, buz dağının yalnızca görünen kısmı olarak kalmaktadır. Bunun daha fazlası araştınlıp yeni bulgular üretilebilir. Burada gerekli olan en önemli şey olguyu anlamaya yönelik istek, ilerlemek için k'Unımsal bir ira- . de ve yirmibirinci yüzyılın popüler filmlerinin gerçek değerini anlayan akademik bir alçak gönüllülüktür. John C. Lyden (2003) 'in Batı sineması hakkında iddia ettiği şekilde, acaba hangisi eşit olarak Doğu sinemasına uygulanacaktır:
"Kültürümüzde çok güçlü konuşan filmleri seyretmek ya da onlann dinlenıneye layık söyleyecek şeyleri olduğunu bilmek geleneksel, dine veya akademik dünyaya zarar vermez. Bizim kendimize güvenerek alay ettiğimiz metinlere olan üstünlüğümüzü öne sürmeye devam edemediğimiz sürece, bu konuda zarar görecek tek şey belki de bizim övüncümüzdür." (s. 250)
Aslında bu, gelecek olan değerli lezzetlere ve görüşlere ödenen çok az ücret demektir.
Din ve filmi birleştiren disiplinler arası sahada yapılacak olan daha ileri bir araştırınayı uzun vadede gerçekleştirmek gerekir. Doğu-Batı sinemasında İslfun'a odaklanmak kadar, Hz. Muhammed (s.a.s.) 'in farklı hikayelerini ve islarnf alt metinleri Batılı seyirciler için senaryolaştırmak yararlı olacaktır. Bu sadece filmsel diyeti zenginleştirmekle kalmayacak, aynı zamanda da şiddet içermeyen, eğlendinci ve maliyeti görece olarak az olan kitle iletişim araçlanyla Allah inancıru yaymanın hem metinsel hem de alt-metinsel araçlarıru temin edecektir. Peygamber (s.a.s.)'in hayatının ve Allah'ın mesajının dış sınırlan bir kere bilinir, görsel olarak canlandırılırsa ve (gerçek bir şekilde, görsel-işitsel olarak, duygusal, entelektüel ve estetik olarak) takdir edilirse, ondan sorıra dirıler arası ve kültürler arası diyalog güçlenir, önceden kestirilemeyen ön yargılar azalır ve gerçekler fantazilerle yer değiştirdiğinde gerçek dışı olumsuz islam sterotipleri "doğal olarak" kaybolup gider. Gerçeği anlama ve banşı tesis için bu potansiyel çaba sarf etmeye değmez mi?
Kaynaklar
Abboud, J. P. (2003). Vilification of Arabs in biased Hollywood films.
<http://dawn.com/2003/0S!ll!int!S.htm>, s. ı -3.
Aberth, J. (2003). A knight at the movies: Medieval history on film. New York. NY: Routledge.
Al-Hilali, M. T., & Khan, M. M. (npd). Translation of the meanings of the noble Qur'an in the
English language. Madinah, K.S.A.: King Fahd Complex for the .Printing of the Holy Qur'an.
Allamenhzadeh, R. (1997). Iran: Islamic visions and grand illusions. in R. Petrie & S. Whitaker (Eds.), Film and censorship: The IndexReader (s. 129-132). London: Cassell. -·
86
Anonymous (2003). Muhammad: Legacy of a prophet.
<http:!/www.pbs.org/muhammad!tinıeline_html.shtı:nl>, s. 1-4.
II. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi
Arrnstrong, K. ( ı988). Holy w ar: The Crusades and their irnpact on today's world. London: Mac
millan.
Babington, B., & Evans, P. W. (1993). Biblical epics: Sacred narrative in the Hollywood cinema.
Manchester: Manchester University Press.
Baugh, L. (1997). Imaging the divine: Jesus and Christ-figures in film. Kansas City: Sheed and
W ard.
Blaetz, R. (2001). Vısions of the maid: Joan of Ar c in American film and culture. Charlottesville:
University Press of Vuginia.
Bordwell, D .. & Thompson, K. (200ı). Film art: An introduction. New York: McGraw-Hill.
Brownstone, D. M., & Franck, ı. M. (Ed.). (ı978). Film review digest annualı977. New York:
KTO Press.
Bywater, T., & Sobchack, T. (ı989). An introduction to film criticism: Majör critica! approaches
to narrative film. New York: Longman.
Campbell, R. H., & Pitts, M. R. (ı98ı ). The Bible on film: A checklist, ı897-ı980. Metuchen, NJ: The Scarecrow Press.
Cham, M. B. ( ı99ı). Islam in Sengalese literature and film. in K. W. Harrow (Ed.), Faces of Is
lam in African literature (s. ı63-ı86). Portsmouth, NH: Heinemann.
Garson, C. (ı995). Malcolm X. inT. Miço, J. Miller-Monzon & D. Rubel (Eds.), Post lmperfect:
History according to the movies (s. 278-283). New York: Henry Holt
Coates, P. (2003). Cinema, religion and the romantic legacy. Aldershot: Ashgate.
Davies, P. (2003). Terrorism in film. Perspectives on Evil and Human Wickedness, ı (2), 209-
2ıı. [http://www.wickedness.netj.
Deacy, C. (200 ı). Screen christologies: Redemption and the medium of film. Cardiff: University of
Wales Press.
Deep, K. (2002). Deconstructing Hollywood: Negative stereotyping in film. <http://www.pe
ak.sfu.ca/the-peak/2002/issue6/fe-mots.htrrıl>, s. ı-3.
DeMille, C. B., & Hayne, D. (Ed.). (ı960). The autobiography of Cedi B. DeMille. London: W. H.
Ailen.
Dick, B. F. (ı998). Anatomy of film (3rd ed.). New York: St. Martin's Press. Edwards, A. (ı988).
The DeMilles: An American family. London: Collins.
Edwards, B. T. (200ı). Yankee pashas and buried women: Containing abundance in ı950's
Hollywood orientalism. Film & History, 3ı (2), ı3-24.
Effendi, D. (ı989). Towards a theology of harrnony. in M. D. Bryant & F. Flinn (Eds.), Interreli
gious dialogue: Voices from a new frontler (s. ı69-ı74). New York: New Era/Paragon House.
Eisele, J. C. (2002). The wild east: Deconstructing the language of genre in the Hollywood eas
tem. Cinema Journal, 4ı(4), 68-94.
87
II. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi
el Charkawi, G. (1966). Representing the Prophet oftslfun on the screen inG. Sadoul (Ed.), The cinema in the Arab countries (s. 26-31). Beirut: Intcrarab Centre of Cinema & Television.
Ellis, R. (2001). Movies and meaning. The Expository Times, 112(9), 304-308.
Ezroura, M. (1995). The images of "other" in American cinema: The meaning of poking fun at
othersin Ishtar. Inciian Journal of American Studies, 25(2), 55-62.
Finler, J. W. (1985). The movie directors story. London: Octopus Books.
Fischer, M. M. J. (2001). Filrnic judgment and cultural critique: The work of art, ethics, and reli
gion in Iranian cinema. in H. de Vries & s. Weber (Eds.), Re!igion and media (pp. 456-486, 632-634).
Standord, CA: Stanford University Press.
Fraser, G. M. (1988). The Hollywood history of the world. London: Michael Joseph.
Frost, M., & Hirsch, A. (2003). The shaping of things to come: Innovation and mission for the
21st century church. Peabody, MA: Hendrickson.
Gallagher, M. P. (1997). Theology, discemrnent and cinema. in J. R. May (Ed.), New image ofre
ligious film (pp. 151-160). Kansas City: Sheed & Ward.
Graham, D. J. (1997). Redceming violence in the films of Martin Scorsese. in C. Marsh & G. Or
tiz (Eds.), Exploraiions in theology and film: Movies and meaning (87-95). Oxford: Blackwell.
Hajji, A. (1994). TheArabin the American silent cinema: A study of a film geme. PhD disserta
tion, University of Kansas.
Hart, D. M. (2001). Müslim ttibesmen and the colonial encounter in tiction and on film. Arnster
dam: Het Spinhuis Publishers.
Herman, F. (2000). "The most dangerous anti-Sernitic photoplay in filmdom": American Jews and
The King of Kings ( DeMili e, 192 7). The Velvet Light Trap, 46, 12-25.
Holleran, s. (2004). Islarnic terrorism on screen.
<http://www.boxofficemojo.cornlfeaturesl?id=1448&pagenum=all, s. I -5.
Jones, A. (1998) Stereotyping and double standards in 'Hollywood Islam.' National catholic Reporter, 35(5), 17.
Kappelman, T. A. (2000). Film and the Christian. in J. Solomon (Ed.), Arts, entertainment, &
Christian values: Probing the headlines that impact your family (s. 119-130). Grahd Rapids, Ml: Kre
gel Publications.
Keyser, L., & Keyser, B. (1984). Hollywood and the catholic Church: The image of Roman cat
holicism in American movies. Chicago: Loyola University Press.
Khalidi, T. (Ed.). (2001). The Müslim Jesus: Sayings and stories in Islarnic literatüre. London:
Harvard University Press.
Kinnard, R., & Davis, T. (1992). Divine images: A history ofJesus on the screen. New York, NY:
Citadel Press.
Kozlovic, A. K. (2003). Religious filmfears 1: Satanic infusion, graven images and iconographic
88
Il. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi
perversion. Quodlibet: Online Journal of Christian Theology and Philosophy, S (2-3), 1-19.
[http://ww\v.quodlibet.net/kozlovic-fears.shtrnl].
Kozlovic, A. K. (2004a). The deep focus t:ypecasting of Joseph Schildkraut as Judas figure in four DeMille films. Journal of Religion and Popular Culture, 6, 1-34. [http://www.usask.ca/relst!jrpc/arts6-schildkraut.htrnlj.
Kozlovic, A. K. (2004b). The cinematic Christ-figure. The Furrow: A Journal for the Contemporary Church, 55(1), 26-30.
Krampfl, H. (2003). The Siege. Perspectives on Evil and Human Wickedness, 1(2), 219-220.
[http:/1\\rww. wickedness.net].
Kreitzer, L. J. (1993). The New Testament infiction and film: On revers4Jg the hermeneutical flow. Sheffield: JSOT Press.
Kreitzer, L. J. (1994). The Old Testament infiction and film: On reversing the hermeneutical flow. Sheffield: Sheffield Academic Press.
Kreitzer, L. J. (2002). Gospel images infiction and film: On' reversing the hermeneutical flow. London: Sheffield Academic Press/Continuum.
Leaman, O. (Ed.). (2001). Compartion encyclopedia of Middle Eastern and North Africanfilm.
London: Routledge.
Lewis, D. L. (1995). Khartoum. inT. Miço, J. Miller-Monzon & D. Rubel (Eds.), Past imperfecf: History according to the movies (s. 162-165). New York: Henry Holt.
Loshitzky, Y. (2000). Orientalist representations: Palestirıians and Arabs in some postcolorıial film and literatüre, in E. Hallam & B. V. Street (Eds.), Cultural encounters: Representing 'othemess' (s. 51-71). London: Routledge.
Lyden, J. C. (2003). Fil!fl as religion: Mytl_ıs, morals, and rituals. New York: New York University Press.
Majaj, L. s. (2003). Reel bad Arabs. Cineaste, 28(4), 38-39.
Maksoud, H. (1998). Open letter toproducers of "The Siege."
http://arabia.com/content!culture/1 0_98/letter_25.1 O. 98.shtml>, s. 1-3.
Malone, P. (1988). Movie Christs and antichrists. Eastvvood, NSW: Parish Mirıistry Publications.
Malone, P. (1997). Jesus on our screens. in J. R. May (Ed.), New image of religious film (s. 57-71). Kansas City: Sheed & Ward.
Malone, P., & Pacatte, R. (2003). Ughts, camera .. .faith! A movie lover's guide to Scripture. A mo
vie lectionary - cycle C. Boston: Pauline Books and Media.
Mandel, D. (2001). Muslimson the silver screen. http://www.meforum.org/pf.php?id=26>, s. 1-18.
Medved, H., & Medved, M, (1984). Hollywood hall ofshame: The most expensive flops in movie history. London: Angus & Robertson.
Michalek, L. (1989). TheArabin American cinema: A century of otherness. Cineaste Supplement, 17(1), 3-9.
89
Il. Uluslar Arası Dini Yayınlar Kongresi
Miles, M. R (1996). Seeing and believing: Religion andvaluesin the movies. Boston: Beacon Press.
Mir, S. (npd, downloaded 2004, September 3). Muslims: Wıthin Hollyvvood and without.
<http://php.indiana.edu/-snıir/hoily.htm>, s. 1-13.
Mollenkott, V. R. ( 198 7). An evangelical perspective on interreligious dialogue. in V. R Mollenkott (Ed.), Women offaith in dialogue (s. 61-73). New York: Crossroad.
Nadel, A. (1997). A whole new (Disney) vvorld order: Aladdin, atornic power, and the Müslim rniddle east. in M. Bernsteib & G. Studlar (Eds.), Vısions of the east: Orientalism in film (s. 184-203). New Brunswick, NJ: Rutgers University Press.
Naficy, H. (1992). Islaınizing film culture in Iran. in s. Farsoun & M. Mashayekhi (Eds.), Iran: Political culture in the Islarnic cepublic (s. 173-208). London: Routledge.
Naficy, H. (2002). Islaınizing film culture in Iran: A post-Khatarni update. in R. Tapper (Ed.), The new Iranian cinema: Politics, representation and identity (s. 26-65). London: ı. B. Tauris.
Opoku, K. A. (1992). Quotes from Colombo. CUrrent Dialogue, 23, 18. Paglia, C. (1994). Vamps & tramps: New essays. New York: Vıntage Books.
Peleg, S. (2003). One's terrorist is another's blockbuster: Political terrorism in American versus European films. The New England Journal of Political Science, 1 ( 1), 81-108.
Plate, S. B. (Ed.). (2003). Representing religion in world cinema: Fi!mmaking, mythmaking, cul
ture making. New York.: Palgrave Macrnillan.
Plate, S. B., & }asper, D. (Ed). (1999). Irnag(in)ing otherness: Filmle visions of living together. Atlanta, GA: Scholars Press.
Quinn, A., & Paisner, D. (1995). One man tango. New York, NY: HarperCollins- Publishers.
Ramji, R (2003). Representations oftslam in American news and film: Becoming the 'Other.' in J. Mitchell & S. Marriage (Eds.), Mediating religion: Conversations in media, religion and culture (s. 65-72). London: T & T Clark.
Reinhartz, A. (2003). Jesus on the silver screen. in N. N. Perez (Ed.), Revelation: Representations of Christ in photography (s. 186-189). London: MerrelliThe Israel Museum, Jerusalem.
Rezeika, M. (1989). Islaın and cinematic representation: A case study of the film Mohanuned, M essenger of God (The Message). M.A. dissertation, University of North Carolina at Chapel Hill.
Ridgeon, L. (2003). The Islarnic apocalypse: Mohsen Makhmalbaf's Moment oflnnocence. in s. B. Plate (Ed.), Representing world religion in world cinema: Fi!mmaking, mythrnaking, culture making (s. 145-158). New York, NY: Palgrave Macrnillan.
Salier, B. (2003). Should Christians watch R-rated movies?" Nurture: Journal for Home & School, 37(3), 5.
Saınuelson, D. ( 1 9 7 6). Behind the scenes of "Mohanunad-The M essenger of God." American Cinematographer, 57(8), 906-911, 926-929.
Sanders, T. (2002). Celluloid saints: Irnages of sanctity in film. Macon, GA: Mercer University Press.
90
II. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi
Sardar, Z., & Malik, Z. A. (1999). Introducing Muhammad. Cambridge: Icon Books. Scott, B. B. (1994). Hollywood dreams and biblical stories. Minneapolis: Fortress Press.
Scully, M. (1997). The message of film 5: Jesus in modern media. Milvvaukee, Wl: Hi-Time Pub
lishing.
Shaheen, J. G. (1984). The TV Arabs. Bowling Green, OH: Bowling Green State University Popu
lar Press.
Shaheen, J. G. (1987). The Hollywood Arab. Journal of Popular Film and Television, 14(4), 148-157.
Shaheen, J. G. (1989). TV: Arab as terrorist Cineaste Supplement, 17(1), 10-12. Shaheen, J. G. (2000). Hollywood's Muslim Arabs. Muslim World, 90(1-2), 22-42.
Shaheen, J. G. (2001). Reel bad Arabs: How Hollywood vilifies a people. New York: Olive Branch
Press.
Shaheen, J. G. (2003). Unkindest cuts. Index on Censorship, 32(3), 76-81.
Shohat, E. (1989). Israeli cinema: East!West and the politics of representation. Austin, TX:Uni
versity of Texas Press.
Smith, J. A. (2001). Hollywood theology: The commodification of religion in twentieth-century films. Religion and American Culture: A Journal oflnterpretation, ll (2), 191-231.
Spencer, R. (2004). Dhimmitude at the movies: Ridley Scott's new Crusades film "panders to Osama bin Laden." <http://www.jihadwatch.org/dhimmiwatch!archives/000666.php>, s. 1-3.
Steinberg, S. R. (2002). French fries, fezzes, and minstrels: The Hollyv.roodization of lsıam. Cultural Stııdies/Critical Methodologies, 2(2), 205-210.
Stern, R. C., Jefford, C. N., & DeBona, G. (1999). Savior on the silver screen. New York: Paulist
Press.
Tatum, W. B. (1997). Jesus at the movies: A guide to thefirst hundredyears. SantaRosa, CA: Polebridge Press.
Vidal, G. (1993). Screening history. London: Abacus.
Wagge, J. (npd, downioaded 2004, October 25). A captive audience: The portrayal ofterrorism and terrorists in large-scale fictional Hollywood media. <http://www ı. appstate.edu!-stefanov/proce
edings/wagge.htrn>, s. 1-9.
Wagner, R. W. (1970). Film, reality, and religion. in J. c. Cooper & C. Skrade (Eds.), Celluloid and
symbols (pp. 127-139). Philadelphia: Fortress Press.
Walsh, R (2003). Reading the Gospels in the dark: Portrayals ofJesus in film. Harrisburg: Trinity
Press International.
White, T. R., & Wınn, J. E. (1995). lslam, animarton and money: The reception of Disney's Alad
din in Southeast Asia. <http://watarts. uwaterloo.ca/fine/juhde/white951.htrn>, s. 1 ~ 12.
Wılcoxon, H., & Orrison, K. ( 1991). Lionheart in Hollywood: The autobiography ofHenry Wılco
xon. Metuchen, NJ: The Scarecrow Press.
91
II. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi
Wright, M. J. (1996). Dialogue or dominance? lnterfaith encounter and Cecil B. DeMille's The Ten
Commandments. Discernment: An Ecumenkal Journal of lnter-Religious Encounter, 3, 10-19.
Wright, M. J. (2001). Using literature and film in Jewish-Christian relations teaching: A prelimi-
nary report. British Journal ofrheological Education, 12(1), 19-24.
92
Filmography
Air Force One (1997, yön. Wolfgang Petersen)
Aladdin (1992, yön. John Musker; Ron Clements)
Babette's Feast (aka Babette's Gastebud) (1987, yön. Gabriel Axel)
Beau Geste ( 1922, yön. Herbert Brenon)
The Battle of Broken Hill (1982, yön. Robin Levinson)
Black Sunday (1977, yön. John Frankenheimer)
The Bo ok of Life ( 1998, yön. Hal Hartley)
The Chronicles of Riddick (aka Pitch Black 2: Chronic!es of Riddick) (2004, yön. David Twohy)
The Crusades ( 1935, yön. Cecil B. DeMille)
Delta Force (1986, yön. Menahem Golan)
East is East (1999, yön. Damien O'Donnell)
The Engiish Patient (1996, yön. Anthony Minghella)
Executive Decision (1996, yön. Stuart Baird)
From the Mangerto the Cross (1912, yön. Sidney Olcott)
The Garden (1990, yön., DerekJarman)
Ghost (1990, yön. Jerry Zucker)
Godspell (1973, yön. David Greene)
God Told Me To (aka Demon) (1977, yön. Larry Cohen)
Godzilla (1998, yön. Roland Emmerich)
The Gospel According to St. Matthew (1964, yön. Pier Paolo Pasolini)
The Gospel Road (1973, yön. Robert Elfstrom)
The Grid (2004, yön. Mikael Salomon)
Hideous Kinky (1999, yön. Gillies MacKinnon)
Hollywood and the Muslim World (2003, yön. Charles C. Stuart)
Hostage Flight (1985, yön. Steven Hilliard Stern)
Ishtar (1987, yön. Elaine May)
Jesus Christ, Süper star (1973, yön. Norman Jevvison)
Jesus of Nazar eth (1977, yön. Franco Zeffirelli)
Johnny Got His Gün (1971, yön. Dalton Trumbo)
II. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi
Khartourn ( 1966, yön. Basil Dearden; Eliot Elisofon)
Killing Streets ( 199 ı. yön. Stephen Comwell)
The King of Kings (1927, yön. Cecil B. DeMille)
King of Kings (1961, yön. Nicholas Ray)
The Last Precinct ( 1986, yön. Hy Averback)
The Last Ternptation of Christ (1988, yön. Martin Scorsese)
Lion of the Desert (aka Ornar Mokhtar) (1981, yön. Moustapha Akkad; aka Mostafa A'ghad)
The Little Drurnrner Girl (1984, yön. George Roy Hill)
Makolm X (1992, yön. Spike Lee)
The Man Who Knew Too Much (1934, yön. Alfred Hitchcock)
Matthew ( 1993, yön. Reghardt van den Bergh)
The Message (aka Moharnrnad, Messenger of God) (aka (1977, yön. Moustapha Akkad; aka Mostafa A'ghad)
The Manchuıian candidate (1962, yön. John Frankenheirner) The Manchuıian candidate (2004, yön. Jonathan Dernrne)
Moharnrnad, Messenger of God (aka The Message) (1977, yön. Moustapha Akkad; aka Mostafa A'ghad)
Monsieur Ihrahim (2003, yön. Francois Dupeyron)
The Murnrny (1932, yön. Kart Freund)
My Son the Fanatic (1997, yön. Ddayan Prasad)
Navy Seals (1990, yön. Lewis Teague)
Neli (1994, yön. Michael Apted)
Network (1977, yön. Sidney Lurnet)
Not Without My Daughter (1991, yön. Bıian Gilbert)
Ornar Mokhtar (aka Lion ofthe Desert) (1981, yön. Moustapha Akkad; aka Mostafa A'ghad)
The Passion ofthe Christ (2004, yön. Mel Gibson)
Path to Paradise: The Untold Story ofthe World Trade Center Bornbing ( 1991, yön. Leslie Librnan & Larry Wılliarns)
Pitch Black (aka The Chronicles ofiliddick: Pitch Black) (2000, yön. David Twohy)
Pleasantville (1998, yön. Gary Ross)
Protocol ( 1984, yön. Herbert Ross)
Raid on Entebbe ( 19 77, yön. Irvin Kershner)
Robin Hood: Prince ofrhieves (1991. yön. Kavin Reynolds)
Rosebud (1975, yön. Otto Prerninger)
93
II. Uluslar Arası Dini Yayınlar Kongresi
94
Rules of Engagement (2000, yön. Wılliam Friedkin)
Samson and Delilah ( 1949, yön. Cecil B. DeMille)
Serenades (2001, yön. Mojgan Khadem)
Sword ofGideon ( 1986, yön. Michael Anderson)
The Sheik ( 1921, yön. George Melford)
The Siege (1998, yön. Edward Zwick)
The Taking otFlight 84 7 (aka The Uli Dertckson Story) ( 1988, yön. Paul Wendkos)
The Ten Commandments (1923, yön. Cecil B. DeMille)
The Ten Commandments (1956, yön. Cecil B. DeMille)
Terrorist on Trial: The United States vs. Salim Ajarni (1988, yön. JeffBleckner)
The Thief of Bagdad (1924, yön. Raoul Walsh)
The 13th Warrior (1999, yön. John McTieman)
Three Kings (1999, yön. David o. Russell)
Trench co at ( 1983, yön. Michael Tuchner)
True Lies (1994, dfr, James cameron)
The Truman Show (1998, yön. Peter Weir)
U nder Siege (1986, yön. Roger Young)
Voyage of Terror: The Achille Lauro Affair (1990, yön. Alberto Negrin)
Wanted: Deadar Alive (1987, yön. Gary Sherrnan)
The Wind and the Lion (1975, yön. John Milius)
Without Waming: Terror in the To w ers ( 1993, yön. Alan J. Levi)
Wrong is Righf (1982, yön. Richard Brooks)
Ekler Muhammed'in Hayatı
Doğum ve çocukluk Muhammed 571 yılında Mekke'de dünyaya geldi.
Abdülmuttalip oğlu Abdullah ile Vehb kızı Arnine'nin ilk ve tek oğluydu.
Doğmadan önce babası vefat etmişti.
Halinıe ona süt annelik yaptı.
çocukluk ve gençlik Tepelik bir bölgede büyüdü.
5-6 yaşlanndaYesrib'e akrabalarını görmeye giderken yolda annesi vefat etti.
Baba tarafından dedesi olan Abdülmuttalip'le yaşamaya başladı.
Ticaretin kıırallanru öğrenmeye başladı.
\ Il. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi
8 yaşında iken dedesi vefat etti.
Amacası Ebu Talip'le beraber kervanlarda çalışmaya başladı.
Çoban olarak hayatına devarn etti.
Ticaret kervanlannda amcasına arkadaşlık yaptı.
Yeti§kinlik dönemi
20 yaşlannda Huveylid kızı Hatice'ye ticaret kervanında yardımcılık ederek hayatım kazanmaya başladı.
Dürüstlüğü, güvenilirliği ve iyi huyuyla dikkat çekti.
40 yaşlanndaki Hatice, 25 yaşındaki Muhammed' e evlilik teklifinde bulundu.
Ticaret işinde çalıştı ve başanlı oldu.
6 çocuklan oldu: 2 erkek ve 4 kız.
ilk vahiy
Put perest Mekke halkı O'nu rahatsız etti.
Oruç ve uzlet için rnağaraya çekildi.
Bazı şeyler gönneye ve bazı varlıklarla karşılaşrnaya başladı.
Güzel ve güçlü kelimeleri okuma emri aldı.
Aile dışındakilere bu durumu açıklaması yıllan aldı.
Halka mesaj gidiyor
Muhammed yavaş yavaş Kur'an rnesajım halka açmaya başladı.
Kendisi ve takipçileri k-üçürnsendiler, alaya alındılar, hakaret ve saldınya uğradılar.
Peygamber ve O'na inananlar boykot edildi, kabilesi açlıkla karşı karşıya geldi.
Kansı ve amcası vefat etti.
Medine'ye göç Muhammed ve takipçileri Yesrib/Medine'ye hicret ettiler.
Sivil savaşlar oldu ve Muhammed arabuluculuk yaptı.
Orada ilk Müslüman toplumunu kurdu.
Askerf Seriyyeler ve Mekke'nin Fethi Mekkelilerle gitgide genişleyen Müslümanlar arasında bazı çatışmalar oldu.
üç savaş çıktı. 1lki kazanıldı, ikincisi kaybedilirken, üçüncüsü anlaşma ile sonuçlandı. Mekkeliler bir yıl sonra anlaşmayı bozdu.
Muhammed ve taraftarlan Mekke'ye yürüdü.
Kendisine kabileler halinde katılmalar oldu ve kan dökülmeden Mekke fethedildi.
Muhammed'in son yıllan
Muhammed Medine' ye döndü.
95
II. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi
Arap Yanmadası'nın büyük bir kısmı İslam'ın egemenliğine girdi.
Hac için Mekke'ye gittiğinde onbinlerce kişi O'na katıldı.
Medine'ye döndü ve kısa bir müddet hasta yattıktan sonra vefat etti.
Medine'de kendi mescidinde metfundur.
Muhammed'in mirası Millf düzen h11rumlaştı.
İslam yaşanabilir bir din haline geldi.
Yüzyıl içinde milyonlarca taraftar bularak islam dünya dini oldu.
Oturum Başkam-Sayın Dr. Kozlovic'e teşekkiir ediyoruz. Şimdi, vakit kaybetmeden, yine konuk müzakerecimizi çağınyoruz. Amerika Birleşik Devletleri'nden Dr. John Eisle.
Buyurun efendim.
96