iSLAM TETKiKLERlENSTlTÜSÜ DERGiSI -...
Transcript of iSLAM TETKiKLERlENSTlTÜSÜ DERGiSI -...
İST AN BUL ·.ÜNiVERSITESI EDEBtY AT F AKÜL TESt YA YINLARI PUBLICATIONS OF THE fACULTY OF LETTERS, ISTANBUL UNIVERSITY
iSLAM TETKiKLERlENSTlTÜSÜ . '
DERGiSI
REVIEW OF THE INSTITUTE OF· ISLAMI C STUDIES
Müdür- Editor
Ord. Prof. Dr. ZEKI VEL1Dt TOGAN
CILD-VOLUME IV. CUZ - P ARTS 1 - 2
1964
Edebiyat Fakültesi Basımevi İSTANBUL
1964
D00055c4s1-4y.pdf 01.02.2010 15:20:49 Page 33 (1, 2)
.. ,
SADREDDiN KONEVi DÜŞÜNCESiNDE i N S A N , K A D ER VE AH Lı\ K
a. Genel tas·vir. NİHA T KEKLİK
Büyük ·dinlerde mesela yahudilik, hristiyanlık ve islamlık ta ·< theologique h bir unsur olcirak görülen c<ilk-insam herşeyden önce Tanrı · Jnsan münasebetlerinde bir cana fikin dir. Bu ana-fikir mahiyeti itibariyle de, Tanrı ve kainat karşısındaki insan'ın ideal, rasyonel ve ahUki bakımından bir çerçeve içine sokulması demektir. Başka bir deyişle Insan, kendi manevi varlığı ile, şuur taşıyıcıs ı olmayan diğer canlı varlıklardan { insanlık mahiyeti ~ sayesinde ayrılabilmektedir. -onun, sıradan bir yaratık olmadığı gerçeğini dikkata alan ve kendi sahaları
içinde i~san üzerine eğilen ilimler arasında, bir qe felsefe'nin davranışı vardır ki buna d~ (felsefi antropolojü adı verilmiş bulunmaktadır . .Şu halde biyolojik ve sosyal bakımlardan ele alınan insan yanı sıra jenetik psikolojinin ilhamlarıyla felsefi bir {konu::> haline getirilen insan, burada, herşeyden önce <akıl ve şuur>> sahibi bir varlık olarak telakki ·edilmektedir. Işte dnsan nedir ?s sorusunun karşılığı sayılan <insanlık mahiyeti? deyimi de, bir sorudan başlayarak lnsan'ı bir bütün olarak incel~me konusu haline, bu şekilde getirmektedir. *
Bu makalede meselenin şimdiye kadar aldığı neticeleri ve gelişme-)eri bir yana J:?ırakarak, !Diladi XIII.- asırda Konyada yaşamış bir türk düşünürü olan Sadreddin Konevi'nin bu konudaki fikirlerini göz önüne serrnek istiyoruz. Şu kadar var ki, Konevi, mistik bir düşünür olduğu için, onun kaynağını herşeyden önce islami inançların teşkil etmesi tabii bir vakıadır. Bu sebeble; Konevinin adı geçen bu meselede . vermiş olduğu açıklama tarzını değerlendirebilmek maksadıyla, bütün islam düşüncesine asıl görüş tarzmı sağlamış olan Kur'an'ın ortaya attığı malzemeyi d.e gözden geçirmek icab eder.
Kur'anda _{beşen (III 47,79 vd.), ;;insan» (IV 28 vd,). 4:abd~ (= kul: 11178,221 vd.) gibi isimlerle zikredilen ve Tanrının tek muhatabı olarak görülen Insan, burada ferdiyet ve mahiyet bakımından ele al~nmış
*. Bu konuda toplu ve açık bi_Ig iler, T. Meogüşoğlu'ouıı ileride ismi zikredilecek olaıı değerli eserinde mevcuttur.
D00055c4s1-4y.pdf 01.02.2010 15:20:49 Page 34 (1, 1)
66 . NİHAT KEKLİK
değildir. Abd (= kul) olcirak-bu kökten türeyen etimotojik şekillei-le birlikte-insan'in Tanrıya yönelmesi ve ondan başka bir varlığa ibadet etmemesi (XI2, ve 26) ifade olunur. İşte bu anlamda da bir kul'unı itô.ai (ınkıyad)'_ sinonimi olarak, ancak Tanrıya boyun eğmesi !casdedil~ mektedir. B e ş er lafzı ile de, insanın iç-yüzü ve mahiyeti değil, fakat dış-yüzü (çünki beşere: çğl. beşer: cild, deri demektir) dikkata aiınmış. olur. Böyle bir anlamda ise tb-ş-n kökü, ayni zam~nda maddi güzellik, müjde, sevinme ve hediye anlamlarını - taşıyan bir takım kelime kalıplarına dökülmektedir. Şu halde <beşen deyimi ile Kur'anda kasdedilen mana, İnsan'ın Tanrı ile münasebetinin genel ve dış-görünüşlü olarak. ortaya koyulmasından iba!ettir. Bunlara mukabil olarak iİns) ve <İnsan:> deyimleri ise, Tann-Insan m~nasebetlerini inanç bakımından daha özlü ola-
. rak göstermeye yaramaktadır. Çünki ünsiyet, dostluk ve b asiret gibi etimo-:· lojik şe:.illere kök teşkil t.den bu lafız, Tanrı ile İnsan arasındaki tiçbağlantı) yı kasderler mahiyettedir. Kısaca bu genel bağlantıların müşahha~. ve tipik örnekleri de Kur'anda çeşitli peygamber isimleriyle de ortaya koymuştur. Söz gelimi ~Adem», ilk insan olarak, Tanrının ilk muhatabıdırAllah ona bütün isimlerini öğretmiş (ll/31), şeytan müstesna bütün iyilik kuvvetlerini (melekleri) kendisine tabi kılmış (II/X34, VII/61, XVlll/50· XX/116) onu cennete yerleştirmiş (II/35. ve VII.'19)' tir. Adem-oğlu olarak. bütün insanları sembolize eden bu isim, Tanrı ile İnsan münasebetlerinin. genel bir tablosunu çizmiş telakkİ olunabilir. Buna benzer olarak, diğer. peygamberleri'i-ı de- müşahhas örnekler mahiyetinde-ou neviden münasebetleri temsil ettikleri bir gerçek sayılmalıdır. Daha çok ahlaki-dint bir çerçeve içinde kalan bu misaller de açıkça gösteriyor ki, İnsanlık -problemi, Kur'anda <;insanlık .mahiyeti ve ferdiyeb antinomisi şeklinde serdediimiş sayılamaz Şu halde, kabul etmek gerekiyor ki, Kur'anın. gayesi, ~akıh ile techiz edilmiş olan ·tnsan'ı, .ahİaki ve <sociable) biı-
. · mertebeye eriştirrnek ve onu manevi yükselişlere namzed görüp zorla-· mak telakkısinden ibarettir. ·su durumda ise, İnsan cüz'i konularda adeta €autonome~ .bir mahiye.t kazanmış oluyor. Işte bu sebeplerledir ki, insan (ahlakiyet> gayesi için, kendisine tcenneb (mükafat) ve ' ce-· hennem» (mücazat) va 'dedilen eskatolojik bir çerçeve içine de sokulmuş bulunuyor. Fakat İnsan'ın kosmotojik ve metafizik durumu .
. Kur\anda işlenınemiş olduğu isin bu konu, islam düşünürlerinin çalış-
maları sayesinde aşağıdaki satırlarda göstereceğ.imiz gibi, dikkate: değer ilerlemeler haline getirilmiştir. ·
Imdi, biraz ·yukarıda belirttiğimiz gibi, meseleyi tarihi bakımdan· bütün. teferruatiyle ele almak, bu kısa araştırmanın hudutlarını aşar ..
D00055c4s1-4y.pdf 01.02.2010 15:20:49 Page 34 (1, 2)
İNSAN 67
Üstelik _:_ilerdeki sayfalarda temas edildiği zaman görülecektir- böyle çalışmalar zaten L. Massigrion, R. A. Nicholson, A. Christensen ve E. Lehmann gibi tanınmış orian~alistler tarafından yapılmıştır. Fakat eserleri ·hem kemmiyet hem de keyfiyet bakımından dikkata değer bir durumda olan, buna raimen şimdiye kadar ciddi bir tedkike tabi tutulmayan Sadreddin Konevi'nin modern araştırmalarda bu hususta ba
·his konusu edilemeııiesi, felsefi antropoloji'de büyük bir eksikl~k mey-dana getirmektedir. Şu kadarını da şimdiden hatırlatmak yerinde ·
. olur ki, Kone'vi'nin, adı geçen-bu meseleye dair özel mahiyette bir eseri . mevcut değildir. Hatta bu konu her hangi bir eserinde hususi bir bölüm . veya fasıl altında ele alınmış olmadığından, sadece oriun şuraya buraya serpiştimiş olçluğu ve sistemleştirilmesi gerçekten zor saydan dağınık
fikir ve cümlelerini bir araya getirmek suretiyle konumuzu işlernek
mecburiyetiyle karşılaşırız.
-: Konevi bu husustaki düşüncelerini biiyük eserlerinin hemen hepsinde ··-fakat çok dağınık olarak- ortaya koymuştur ı. Üstelik bu neviden fikir ve düşünceler belli ~aş h esaslara bağlana bilmek için de, o~ların
Ko~evinin sistemindeki Qlevkiine kısa~a bakmak gerekiyor.
Sadreddin Konevi'nin bütün felsefi- tasavvufi sistemi, Allah-Kainat Bütünlüğü (=pan-theisme) nazariyesine da-yanır . Bütün _var-oluş'u kap-
ı Sadreddin Konevi'nin felseiesi ve sistemi hakkında l>ir araştırma, bu makale.nin yazarı tarafından, bütün cepheleriyle ve geniş olarak, meydana getirilmi ştir . Kitap yakın bir gelecekte," neşir sahasına çıkarıhı.caktır. · · · Konevi ise «insan hakkındaki» fikirlerini başlıca şu eserlerinde ortaya koyar· :
. a) Şarl]. al-asma al-IJ.usnii (=Şarh al-asma), arapça elyazması, İst. Köprülü kütüp-haaesi, no. 1954. ·
· b) al - Nafa~at at'- }lôhiyye ( =Nafa~at ), arapça elyazması, Konya, Yusufağa ktp. no. 5468.
c) Ş ari]. l].adi § al-arba'in (=Şarb. hadis), arapça elyaz_ması, lst. Üniversite ktp. no, 300.
d) Tabşırat al- mubtadi va la!kirat al· muntahi ( =Tabsıra), farsça, e lyazması , Nuruosmaniye ktp. no. 2286 (fol. 139-171).
e) l'ciiz al-bayan al-muştamil 'alii şarl]. külligtil asriir Umm al-Qar'an (=İ'eaz:), arapça, elyazması, Ragıp paşa ktp. nö. 65/78. (Bu eserin eksik bir neşri mevcuttur: Konevi, İ'caz al-bayan ii tafsir uinm ai-Kur'an, Haydarahat tarihsiz).
f). Kitab miftö.l]. cam'al-gagb (=Miftab) arapça elyazması, İst, Ayasofya ktp. no 1930. g) Kitab mariitib al-vucad (= Maratib), arapÇa elyazması, Şam ktp. Genel kısım,
· no. 5895 =krş. A. Badawi, al·İnsllo al-kamil fi'l-islam, Kabire, 1950, s. 115. h) Makiiibat (=Maktubat) arapça ve farsça karışık olarak Kol!evi tarafından
yazılmış bazı mektuplar. Bunun püsbalarına daim·a •al-N:ıfa~at» nüsbalarının sonunda rastlanılmaktadır. bk. l(on.ya, Yusnfaka ktp. no. 5468 ve Konya, Müze kısmı no. 1633
D00055c4s1-4y.pdf 01.02.2010 15:20:49 Page 35 (1, 1)
68 NİHA T KEKLİK
layan bu nazariye içinde Tanrı, herşeyin tkaynak» ını teşkil eder. Fakat böyle bir «l<aynab (= lik prensip) ise, onun düşünce sisteminde daima metafizik-agnostisism çerçevesinde tutulur.: Yani, Tan~ı şu veya bu bakımdan b i 1 i n m ez; O, ·ezeli ve ebedi olarak, her zaman ve her yer' de, her nesn~' de d eva m 1 ı bir surette te c e ll i eden, kendisini. gösteren bir Güzellik, İyilik ı Şiddet ve Azarnet'tir. Işte Tanrının «sı fat ve isim, leri de hu «tecelli>lere . birer isim olmaktan baş k~ bir şey değildir. · varatış (Icad) hususunda Tanrı, kendi (isimlen iyle kainatı bu
· şekilde yani tecelli ederek iı].eydana getirmiştir. Şu hale göre ~tİsimler ve Sıfatlar, Tanrı ·ile Kainat arasinda mutavassıt terimlerdir. Hatta bunlar, tıpkı Platondaki i d e aI ar gibi mümkin nesnelerin ideal modellerini teşkil etmektedir. Şu halde t"ilahi isimlen in tecelii etmesi ile meydana gelen bu. Kainat'tan ayrı bir Tanrı. tasavvur etmek de kabil değildir.
Tanrının alem (ri;) mahiyetindeki adı da Allah ismidir. Bu isim
bütün ilahi isim ve sıfatları (kendi içinde, g izlemektedir. icad, yani yaratma ve vücuda getirme hadisesi de O'nun (Rahmeb adıyla olmuştur. Büyük bir daire teşkil eden. Varlık (da' irat al-vucüd)'in bir yarı
sında «ilahi rahmeh, diğer yarısında ise bu «rahmeh i kabul eden (Varlıklar> bulunur. Kısaca Konevi'nin felsefesinde t=insan», bu Vucud Dairesi'nin en son mertebesi sayılır ki, bu suretle İlk olan Tanrı ile. Son olan İnsan 'yanyana getirilmiş ve adeta birbirlerine bağlanmış olurlar. Bizzat onun ifadesiyle: e ... Vucudun vasf (emr) · •ı devri olduğu için, son olan Insan ile ilk olan Tanrı ay n i'dir. Bu ikisi arasında da, Kainat mertebelerinin varlıklar' ı , felekler iÇinde devamlı bir şekilde yüzerler ... » 2
Imdi, qir cdaire:. teşkil ettiğini ifade ettiğimiz bu kainat zinciri'nin en son h'alkasında İnsan'ın · bulunmasını, üstelik bu son halkanın da Tanrıya bitişınesini söyleyen Konevi, her nekadar <<ayni•• lafzını kullanıyorsa, yine de Tanrı ve İnsan ay n iye t'ini kesin bir şekilde kabullenmiş· değildir 8• Çünki' İnsan, cvuctıd dairesi•• nin en son mertebesinde bulunmakla, sadece <ı:varlık'ın sıireth tamamlanmış olur 4 , fakat hiçbir zaman Tanrı ile İnsan ayni şey olamaz s. İkisi arasında bulunan
2 Kon!)vi; Şarl}. al-asmii, vr. 108. b (17·18)-109 a(3-4:). a Konevinin. otoritesi İbn al-Arabi ise, «Tanrı» ile «İnsan» ayniyetini kabul
etmektedir. b k. M. Ali Ayni, La quintessence de la philosophie d 'ibn ara bi. Paris, 1926s. 63. 4 Konevi. Şarl}. al-asmii, vr. 101 b Q9-20), 6 Konevi için· «Tanrı» ve «İnsan» ·ay n iye t'i mümkin dekildir. (bk. not 3). Bu
nazariyenin şumulüne giren ittil}.iid ve l;luliil (Tanrı ile İnsanın birleşme.si) dahi Konevi... ye göre fa s i d bir inançtır. Msl. ~k. Konevi, Tabsıra. vr. 18a (5·8)
D00055c4s1-4y.pdf 01.02.2010 15:20:49 Page 35 (1, 2)
iNSAN 69
farkı Konevi, Tanrıya hitaben: i .. Sen .zahirsin, ben de ebe.di olarak batın .. >> sözleriyle ortaya kpyar 6 Bundan başka, «insafi'ın hakikati» melekıit alemi'nin sırrı ve özetidir. trisan hem ruhani hem de cismani alemlerden bir araya gelmiştir ve kendisi de var-olanlar'ın en mükemmelidir 7• Şu halde Konevi'nin felsefesinde insan'ın kosmotojik bir değeri de vardır: Bu değer onun Kclinat içinde bir merkez teşkil ettiğine değil, fakat yaratılıştaki olgunluğun (kemal'in) en son derecesini temsil ettiğine delalet . ediyor. Üstelik bu telakki içinde Insan, d u al bir varlık olarak dikkate. alınıyor ki, ·onda ruhaniyet cismani oluştan önce gelmektedir. Bununla beraber insan hakkında tasdik olunan kosmolojik ve metafizik değerler bundan ibaret değildir. Insan madem ki, •mele-
1 lekut alemimin s ır rı ve öz e ti'dir, o halde Insan -Koneviye göre- ka-. inatın yaratılmasındaki s e b e b 'i de teşkil etmektedir 8• Şu halde genel anlamıyla tlnsanlık>> manasma gelen İnsan ile Tanrı arasında bir fark olduğu açıkça bellidir. Fakat adı geçen fark'lar bundan ibaret sayılmaz. Çünki Konevi İnsan'ı ' dünya varlıklar;mdan bir tanesi olarak ta
gösterir 9• Şu kadar var ki Insan . •.toplu bir varlıb (= .\,.,..~ ~;..._j )
başka bir deyişle bütün varlığı kendi bünyesinde özetleyen bir maddi-ruhfmi yaratık olmakla beraber, yine de ~kevnh varlıklardan · başk a'dır. Çünki Insan, gerek ilahi isimler' e gerekse kainat'·a ait bütün hakikatların bir n ü s ha'sıdır H'. Bu suretle Tanrının kendi isimlerini Adem'e öğr~tmesi (bk , br. s. 2) adem-oğylları'nın gerçek . m~rası olmuş ve lnsan;-hütüıi varlığın idealarını ve yaratılış sebeplerini teşkil edenbütün ilahi isimleri bilmek, onların hakikatlarını idrak etmek suretiyle bu hakikatların bir .:nüsha•sı olmu~tur . . Şüphesiz ki, .-microcosmos~ t.elakkisinin başka bir version'u olan· bu nazariyede Konevi insan'ı kosmolojik bakımdan ele almış ve bu arada onun metafizik değerini de belirtmiş bulunmaktadır. Bunun dışında, bütün varlıklarda olduğu gibi Insan'ın da kendisine mahsus bir hakikatinin bulunduğuna gelecek olursak, Konevi böyle bir · «insanlıık hakikatı»na trabbani latife;, ve mefs-i natıka>> adlarının verildiğini ve böyle bir ~hakikatnın ölüm'den sonra asla kaybolmayaı:ağını da ı! açıkça ifade eder ki, bununla İnsan madde dünyasında ~:ölümlÜ~ , fakat mana dünyasında ise €ÖlÜmSÜZ? telakki -· edilmiş olur.
6 Konevi' Nafa~ıiit, vr, 22 a (1 ]). 7· Konevi, Tabşıra, vr, !36 b (8-9)- 37a· (1-2). 8 Konevi, Tabşıra, vr, 40 b (4-8). ıo Konevi, /'ciiz, vr, 13b (15·17). ll Konevi, Nafabiit 54a (12-16).
D00055c4s1-4y.pdf 01.02.2010 15:20:49 Page 36 (1, 1)
70 NİHAT KEKLİK
Tanrı ile İn&an'ı bir birinden. ayırt eden başka bir nokta da, bu ikisinin «üihin (açık) ve (batım · (gizli) oluşta birbirlerinin z ı d d ı sa~ yılmalarıdır. Çünki insanın za~ir'inde (dışında) sabit oluş (sehat) var_. dır; ayni şey ise Tanrının «içinde, (batın'ında) 'mevcuttur. Bundan başka insanın içinde (iç görünüşünde) d e ği ş m e (tenevvü' ) bulunduğu halde, ayni şey Tanrının dışında (dış görünüşünde: kainattaki nesneierdeki ilahi görünüş· ve tecellilerde) mevcuttur. Şu halde Koneviye gö-re Tanrının batın'ı İnsanın zahir'i.ıin ayni'si ve Tanrının zahir'i de İnsanın batın'ının «ayni~sidirJi. Bu su~etle Konevi, Allah ,;e İnsan var.:
· lık sahalarını birbirinden kesin olarak ayırt etmiş durumdadır. Hatta _ · otoritesi İbn al-'Arabi'den bu noktada çok bariz bir sekilde ayrılmış olduğu anlaşılan Konevi, muhakkak ki, ·ayni ekolü takib etmiş olan al-CiH (ö. m. 1417)ye bu nazariyede örnek teşkil etmiş sayılır. Çünki al-CIII dahi < •• kul, kuldur, Rabb ta rabbtır: kul Rabb olamaz~. Rabb ta kul olamaz .. ) demektir 1 ~.
Eskatolojik bir çerçeve içinde şimdilik dikkate alınmayacaJ< olan Insan, Konevinin eserlerinden bazen biolojik ve ayr·ıca lojik bakımlardan da ele alınır. Mesela ·lojik sahasında, bilg i ve idrak konularında s~nsualisme'in etkisi altında kalan Konevinin duyu'lardan hareket ederek lojik ve metafizik realitelere yükseldiği de anlaş~lmaktadır. İnsanda tabii (maddi-fizik) ve bir de ruhani bazı kuvvetler vardır ki, bun-· lardan her biri, özel" idrak varlıkları'nı kavramak için yaratılmıştır. Mesela göz, sadece görülecek şeyler'in, kulak münhasıran işitilece.k şeyler'in kavranması içindir. Göz, kulağın vazifesini göremediği gibi bunun da aksi mümkin değildir. IŞte bunlar gibi, insanda · bir takti» vardır ki bu da . ;:evveliyabı .14, idrak etmek içindir 15•
Şu kadqrını ilave edelim ki, Konevinin .4'akıl sahibi, olarak tavslf ettiği Insan, kendisini değil ancak kendisinden başka şeyleri idrak edebilec.ek durumdadır 16• Gerçi bu son duruma göre felsefi antropolojiye ve bundan ayrı olarak Oescartes'teki «cogito, ya zıd bir davranış göze· çarpmaktadır. Maamafih lnsan'ı «akıl sahibi:t bir tüstün . varlıb sayan Konevi'nin az çok Grek filozoflarını ve ayrica K~nt ile Scheler'i hatıriattığını da görmekteyiz. Nitekim antik felsefede dahi insan şuuru
ıs R. A. Nicholson, «İnsan-i kamil» madd. İslam ansikl~pedisi, cüz. 51 s. 1009 b. 14 · "E(•veligö.t'', mukaddemat (le$ premısses)'a baş vurulma~sızın idrak olunan /
gerc;eklerdir. Konevi buna mukabil "Nazariyat"ı zikreder ve bunun da ancak "mukad· demat"a has vurarak idrak olundukunu kabul eder. bk, Konevi, Tabsıra, vr. 54a (1·4).
15 Konevi, Tabşıra, vr. 53a (4· 9)-53 b(t-3). 16 Konevi, l'cö.ıe, vr. 19 a(l-2).
7.
D00055c4s1-4y.pdf 01.02.2010 15:20:49 Page 36 (1, 2)
. '
·. İNSAN .n
_ iüzerinde durulmuş ve insan'ı diğer can/z'lardarı üstün kılan şeyin ak ı I · <Olduğuna dikkat edilmiştir. Diğe.r taraftan Kant, insanda eakli varlık) . . tarafına dikk~ti çekmiş, Scheler ise insanda tGeisb in mevcudiyetine
· işaret etmiştir 17• Şu farkla ki Konevi düşüncesinde .t:akıb, insanın {autonomeı bir varlı k sayılma.sı için kafi değildir. Onda müşahed~ edi:ıen insan tipi daha çok ethik (ahlaki) bir değer taşıyan ve· sonunda -(Olgun insani (al-insan . al-kamil) nazariyes ine ulaşan bir tarif teşkil ·eder. Hatta <<insan aklı-.mın 4:bağımlı» (mukayyed) olarak ta\·sif edilme:si 18 ve · metafizik realiteleri kavramak için mükô.şefe'ye dayanılması 19 .
' K~nevideki insan telakkisi ile Kantın_ bu konudaki "dü.şünce ve . görüşlerini birbirine yaklaştırmamızı imkans1zlaştırmaktadır. ~undan ayrı -olarak Konevinin dnsamı Tanrının irade'sine tabidir ki, bu ilerde ele . .alınacaktır .
. b.) Olgun insan (al-İnsan al-Kamil). nazariyesi
İşte bundan önceki · genel tariflerden sonra Konevi, insanlar arasınıda az olarak · yetişen €Olgun İnsanı> nazariyesine yükselmektedir ki, bunun kökleri- İbn ·al-Arabiye kadar gitmektedir. Nitekim iık defa büyük mutasavvıf lbn al-'Arabl'nin bir klişe halinde ifade ettiği bu <feyim 2o daha sonraları al-Cili'nin de bir eserine isim olmuştur 21•
Daha önceki mutasavvıflarda ise bu m~kam, dena fillah~ mertebesine vasıl olan insanın mertebe ve makamını göstermek için kullanılmıştır . .Şüphesiz ki arilardan çok daha eski köklere dayanan cinsanıı ve rilk-in:Sam> nazariyeİeri A. Christensen 22 E: Lehmann 23 taraJlarından İran an' ane-
u Kant v~ Scheler'de bu konular için bk. T. Mengiişo~lu, Kani ve Scheler'de Jnsan Problemi; İst.: 1949. s. (2-3).
18 Konevi, Nafol}at, vr. 47 a(6).
19 Konevi filozoiların ra.syonalizm'ine daima zıd bir tavır takınmaktadır. Onların
=ukaddemat terkib ederek, huccetler ve deliller ikamesiyle gayelerine erişmek istediklerini, bu usul'ün görü~üşte iyi olduğunu faka t «ilihi feyz nuru» adını v·erdiği «iHihi mii
.Oahale»yi ihmal ettiklerinden, hatta bundan «mahrum., olduklarından dolayı 9\)Duoda "kötü" (zemm) bir durumda kaldıklarını ifade eder. blc. Konevi, J<caz, vr. 142 b(5-9) .Şu halde "ilahi Ieyz nuru" usulü ile Konevi düşünccsindelc( "mükaşefe" imkan dahiline g irmektedir. Bu da "tefekkür'' yoluyla deA-il ancak "zevk" metodu adını verdiği bir msulle mümkündür. bk. Konevi. Tabsıra, vr. 89 a(3-5).
20 İbn ai-Arabi, Fuşiiş al·l}ikam (terc), 9· 8 (N. Gençosman, 1922).
:!1 A. ai- Cili, al-Insan al·kiimil fi ma' rifat al-at~ii:rır va'l·at~ii'il, ikrş. R. ·A, Nicholson, insan i kamil madd. İsi. Ansi. s. 1008 b.
22 R. A. Nicholsoll, göst. yer. s. 1008 b.
2'l A. Christnsen, Le Premier Homme et le Pr.emier Roi dans l'Histoire legen daire des lraniens, 1918, =krş. A. Badavi. agm eser. s ." 13.
D00055c4s1-4y.pdf 01.02.2010 15:20:49 Page 37 (1, 1)
72 NiHAT KEKLİK
lerincieki yeri · gösterilmiş 24 ayrıca L. Massignon 25 bu nazariy.eniib köklerini çeşitli" yazılarında araştırmış bulunmaktadır 26•
, Tarih bakımından meselenin menşeini bir yana bırakacak olursak Konevinin cOlguri lnsam nazariyesindeki durum şudur: Olgl!Il İnsan~ .görülmeyen varlık sahası (Gayb alemi) ile görülen valık sahası ·(Şehadet alemi) arasında bir «geçit» (berzah)tır 27• Gerçi ayni görüşler İbn al-'Arabi'de de mevcutttur ·fakat Konevi adı geçen hocasını bu nazariyede tıpa-tıp takip etmiş sayılmaz. · Çünki İbn al-Arabi bir eserinde lnsan'a (Ad em 'e) ttlahi hikmebi izafe etmektedir 28• Varlık kad~melerinde en son yaratık olan Insan onda da «ulvi ve .sUfli» (Gayb ve Şehadet) alemleri arasında bir berzah (isthme: geçit) olarak zikredi-liyor 29•
Kısaca Tanrı ile yaratıklar ·arasında 4ilahi emnlerin nakledilmesinde bir Va s ı ta olarak gösterilen Olgun Insan, birçok makamlara sahiptir. Fakat onun en büyük makamı ·•Tanrıya naib oluş) tur. Çünki o, (Tanrı) ile «Tanrıdan başka şeyler.ıı (yaratıklar) arasında Tanrıdan
gelecek emir' leri. diğer varlıklara ulaştırmak için bir vasıla sayılır 90 •
. Bundan başka «Olgun insam Tanrı hakkında en büyük o~tolojik delili teşkil eder 31 • Hatta, sayılan bu ve buna benzer sebebler le Olgun Insan. aktif olarak '.:herşeyl'dir. Nitekim Konevi bu hususta daha da lıeri gi-. derek, -külll hükümleri bakımın.dan dahi olsa- herşey'in Olgun İnsan'da zuhur ettiğlni, . çünki onun bir «toplayıcı özeh ( ~~ .b:_j ) olduğunu ileri sürer 32•· Diğer bir bakımdan Olgun-Insan, uluhiyet sıfatlar·ı· hususunda tahakkuk sahibi olduğu için, Tanrının zat ismierini k e ş f edebilen biricik yaratıktır as. Bu suretle bir defa daha anlaşılıyor ki·
24 E. Lehmonn. Z arotushira, En bog om Persenres ğamle tro, İ, 97 krş. A. Badavi, ayni esıır. s. 13.
llS A. Badavl, al·insiin al-kiimil Ii'l·islam, s. 13. 26 L. Massignon, L, Homme Parfait en Islam et son ariginalite e.schatologique~
Zurich, 1947; Bunun arapça ya terc. A, Bad avi, ayni eser, ayr. R. , A. Nicbolson, Studies in islamic mysticism. "The Perfect Man" bölömü·
27 Kooevi' l'caz, · vr ;· 7& b(6-i). !lS İbn al-Arabi, Fuşüş ul-l}ikam (terc). s. 29 M. Ali Ayni, La quintessence., s, 62! bu hu.susta ayr, bk. Carra De Vauıı:.
"Berzalı" madd. İsl. Ansi. s. 566
SO Konevi NafaiJ.ö.t, vr, 49 ·b(l0·12). 31. Konevi, ŞariJ. al-asma, vr. 102 a(l5-li).
32 Konevi Nafal}ö.t, vr. 86 a(3·6) ayr, bk. br. not 10. ··
as Konevi, Şarl} al-hadi~. vr. 52 b(18-19). Zaten Kur'aıida Allah "bütün isimleri Adem'e Öğretti" denilmektedir, (Kur'an· 11/31) •
•
.• .- ·- -- ·- ~i
···--- ,_.:..-.-----·-~- -
D00055c4s1-4y.pdf 01.02.2010 15:20:49 Page 37 (1, 2)
İNSAN
k e ş f (mukaşefe) Konevi felsefesinin hareket noktasını teşkil ederBöylece Olgun İn.san mertebesine gelinceye kadar cmükaşefe~ sahasında başlıca üç tane mertebe'ye temas eden Konevi, çok genel bir anladamki dnsam tipinden başlayarak, daha mükemmel insan katagoriler ine yükselir: Şuhii.d . (Metafizik müş~hede) adını verdiği bir iç-kuvvet ile i I k tabakayı . teşkil eden <ehl-i keşbin, idrak ~dilen mevcutların yokluk halinden varlık haline geçişlerine şô.hid · olduklarını; .
i k i n c i tabakayı teşkil eden cehl-i keşbin de <sabit aynlam (al-a'yan. al-§abite= mahiyetler) Tanrının varlık aynası'nda kısım kısım idrak ettiklerini; fakat ü çüncü ve en son tabakayı ·teşkil eden Olgun Insan'ların ise, Tanrının t'sabit aynlar» da z ah ir oluşuna şa hit olduklarını , zira bunların Tanrının tecelli ettiği yer oldiınu, zaten << Tanrının z.uhura gelmesi» ile mô.hiyetler'in a y n i,. ş ey sayıldığını; gerek birincL gerekse ikinci tabakayı teşkil eden ehl-i keşf'in ayrı ayrı idrak ettikleri şeylerin ayni zamanda ve beraberce Olg un İnsan tarafından müşa-· he de ve idrak edildiğini söyler 3•1•
Böylece (keşh ve cşuhüd:ıo (mükaşefe ve müşahede) mertebelerine: kadar yükselen lnsan'ı Ko_nevi, <<Gayb ve Şehadet» alemlerini birbirine· bağlayan -tberzah) (geçit-boğaz) olarak" düşünmüş oluyor. Fakat şimd iden belirtelim ki, Kopevinin eserlerinde aşağı yukarı a yni anlamıtaşıyan ve manevi yükselişlerde önemli . bir faktör sahibi olan iki tane: ruhi kuvvet vardır: Keşf ve hayal kuvvetleri.. Fakat kendisine göre·
c hayal gücü) ( J;:-:31 ~::;; ) duyu derecelerinin _·en üst tabakası-· nı ve en son halkasını teşkil eder 35• Bu kuvvet Varlık'ın bir cnüsha~s~·
olan insan' da misal alemine yakın olan bir ayrı alem halinde fi'len (aktif olarak) mevcuttur. Zaten «hayal alemb adı verilen varlık sahasının <:misal alemiı-ne olan nisbeti, ufak derelerio bir nehire veya par-· ça'ların bir bütün'e olan nisbeti gibidir. İşte bu suretledir ki chayal kuvveti-. vasıtasıyla insan, bu «misal alemh ne direkt olarak bağlanabilmektedir Fakat Konevi bu bağlanışta insanları iki kısma ayırmaktadır:·
a.) . Bir kısım insanlar bu bağlanış'ı (irtibat'ı) anlayamaz: bunlarinsanların · çoğunluğunu teşkil eder.
b.) Diğer kısım insanlar ise -bunların sayısı azdır- bu bağlanışı anlar. Bu g.ibi kimseler misal almi 'nden geçerek <'ruhlar alemh ne ve hatta daha da yukandaki varlık sahalarına kadaır
yükselebilider 36•
S4 Konevi, ŞariJ. al-asma, vr. 80 b(2-10). 35 Konevi, ayni eser. vr. Lo2 a(21-22). 36 Konevi, ŞariJ. al h~dis. vr. 95 a(l-8).
D00055c4s1-4y.pdf 01.02.2010 15:20:49 Page 38 (1, 1)
74 NİHA T KEKLİK
.imdi, insanların çoğuuluğunu t~şldl eden ve ~hayal kuvveti:~ vasıtasıyla ~misal alemhne bağlanışlarından habersiz olan kimseler hakkında Ko-· .nevi <iAllah bunların kalplerini mühürlemiştiu (Bk. Kur'an, Ilj7), bu . .sebeble onların ruh (nefs)'larından kalplerine hiÇ bir şey ulaşamaz. Fa~ kat bu halden k urt u Ian insanların kalbine bir temizlik ulaşır ve bun-
-:lar '(hayal kuvveth vasıtasıyla (misal alemi)!le kadar yükselebilrler . .Bu suretle onların ruh'larının idrak · ettiği h~rşey, bir panltı · halinde ·kalplerinde yansır ve nihayet bu yansıma (in'ikas) onların dimağ'ların-.Yeniden inikas edebilir 37• •
Ne~ice olarak Koırevl, bir nüshası şimdiye kadar kendi memleketi~ .mizde bulunamayan ve •Varlık mertebeleri~ (Maratib al-vucüd) · adlı bir ·eserinde Vuciıd'un (Varlık'ın) kırk mertebesi bulunduğunu ve en son varlık mertebesini de Olgun insan (al-insan al-kamil)'ın teşkil ettiğini ifade eder. ·Ona göre Varlık mertebeleinden kırkıncı mertebe Olgun insah'dır . . Mertebeler onunla tamam olmuş, kainat olgunluğa erişmistir. Tann· bu ikainat için en mükemmel bir görünüş (zuhur) ile -kendi sıfat ve isim·leri hesabince- zahir olmuştur . . Şu halde Olgun insan, zuhur mertebe·sinde mevcudların en sonuncu (aşağı) · alanıdır, fakat mükemmellikler 'konusunda ise, mertebe itibariyle en yüce'sigir, Bu şey ondan başka
·varlıklar için varid değildir. Biz şüphesiz ki onun, ulvi ve süfli gerçek.ler için bir <toplayıcı: (cami' ) olduğunu... beyan ettik. Dış dünyada gördüğümüz · yahut işittiğimiz her şey insani incelik (raqiqa)'lerden bir 'incelik ve insanlık hakikatlarından bir hakikat için bir i s i m'den iba.ırett.ir. Bu bakımdan insan hak ve zattır. O, (ilahi) sıfatlar'dır, Arş'tır, Kürsi'dir, Levh (- i mahffiz)dir, Kalem(-i ala= Yüce Ruh= Ruh-i · a.zam)dır . .(), melek'tir, cinn'dir, gökler'dir, göklerin yıldızlarıdır. O, yeryüzü ve :bundaki şeylerdir. O, dünyevi ve uhrevl alemdir, Varlık'tır. O; .hakk'tır , yaratıklardır, kadim (ezeli)'dir. O, yeni (hadis)'tir ... 38•
c~ Ahltik ve kader bakımından Insan
İslam dünyasında öğrenim ğayeleriyle tedvin edilmiş olan ahlak 'ilmi, hemen bütün yazı nevilerini içine alan eserlerde, bazen bağımsız .araştırmalarda bazen özel fasıliara yahut ta ufak pasajlara- konu teşkil etmiştir. Bu konuya ait özel araştırmalar bir yana, sistematik olmayan
.diğer neviler herşeyden önce "ameli" bir kıymeti haizdir. Böylece ·"fazilet" ve "rezilet" kavramları arasında alternatif bir istikamet takib
37· Kooevi, Fakuk, vr. 59 b(12-19); 60 a(l-2). 98 Kooevi, Marô.iib, 14 b-15 a, Bu fragmeot A. Badavi tarafından yükarıda adı
.::ıeçen eserde neşredilmiştir . .!l• 155
D00055c4s1-4y.pdf 01.02.2010 15:20:49 Page 38 (1, 2)
İNSAN 75
ettiği düşünülen İnsan'ın doğru yaşama yolu ile yanlış yaşama tarzı arasında gerçek ve idea~ yolunu bulmasına önderlik edilir. İşte bu konudaki çeşitli nazariye ve telakkiler, islam dünyasında hem tasavvufi hem de felsefi sahalarda çoğunlukla ayni mahiyete sahip gibidir: Şiı farkla ki, felsefi mahiyyette olanları köklerinde Platon-Aristoteles etkileri, tasavvufi mahiyyette olanların menşeinde de 'daha çok islami inançlar müşahede edilmektedir. Şunu da ilave edelim ki, bu iki' zümrenin kendi sahalarında, yabancı ve diğer tesirlerden tamamen masun k~lamamıştır. 39 Ahlaki değerler bakımından ele alınan insan, şüphe yok ki, evvela "irade" ve "ferdiyet" (şahsiyet) olarak akla gelmektedir. Kur 'anda "insan zayıf.olarak yaratılmıştır" (IV/27) ayeti ile işaret edilen manaya bakacak olur~ak islami inançlarda insan, genel bir anlamda i'zayıf" bir yaratıktır: bu zayıflık (za' af) insanın temelini teşkil ettiğine göre, yaradılışını takib eden gelişme safhalarında, insandan bir "olgunlaşma"
(~emal) beklenmektedir. Zaten ilahi emirler ve . yasaklamaların (emir ve . · nehy'lerin) asıl gayesi de ''zayıf" olarak yaratılmayı takib eden gelişme devrelerinde İnsana ' 'Olgunluk" u vad etmekten ibaret görünüyor. Işte burada insan irade'si ve ; bu " irade" nin bag ı m s ı z 1 ı k derec~si de ayni zamanda ahlaki davranışların yardımcı faktörü olarak karşımıza çıkıyor. Bu sebeble bir düşünürün ahlaki nazariyelerinin izahını
' daima onun, insanda tasavvur ett iği "irade hürriyeti" açısından yapmak mecburiyeti hasıl olmaktatır.
tmdi, Konevi düşüncesinde Insan'ın "en son yaratık" telakki ~dil,. diğini, fakat Vucud Dairesi'ni meydana getiren zincirin "son halka" sını teşkil etmekle beraber, yine de ' 'ilk halka" yı teşkil eden Tanrı'ya bağlandığını önceki sayfalarda görmüş tük. Şu . kadar var ki butün bun- · lara rağmen, İnsan ile Tanrı "ayni şey" değildir. O, sadece bir -"kai-. nat özeti" bütün var-oluş veliresini kendisinde "toplayan" (cami') bir · yaratık, hatta bütün varlik'ın "yaratılış sebebi" sayılır. Bu süretle Tanrı karşısında İnsan, Tanrı ya "en yakın" varlık oluyo~: · Allah onu sever, onu i yiliğini ister, ona maddi ve manevi nimetler verir; verdiği nimetleri u'ygun bir şekilde kullanması içinde insan'a ak ı 1 vermiştir. Şu halde bir taraftan Tanrının ver diğ i çeşitli nimetler, diğer taraftan bunları iyi veya kötü olarak kullanılacak olan akıl ve irade insana bir ethik istikamet veren-yahut onu bu iki ayrı saha arasında bocalatanunsurlardır. Fakat akıl ve irade sahibi bir insanının kendisine verilen dünya nimetlerini kullanma derecesi ve nisbeti de, ondaki irade ve akl'
~9 Bu konlarda tafsilat v.e ~ibliografya için bk. Carra de Vaux. ''Ahlak" nıadd.
İsi. Ansi. c. 1. s. 157-160.
D00055c4s1-4y.pdf 01.02.2010 15:20:49 Page 39 (1, 1)
76 NİHA T KEKLIK
ın 11bağımsızlık'~ derecesi ile düz . orantılıdır. fslamda Kader Problemi olarak fikir çatışmalarına z~min teşkil eden bu konunun tafsilatına girişme}ri bir yana bırakarak, Koneviye intikal edecek olursak: . bu problemin onun eserlerinde "ilahi determini:ım" hükmüne bağlı olarak bir çözüm tarzı kazandığını söyleyebiliriz. Külli irade ve külli kudret olarak ·dikate · aldığı Tanrı'nın karşısında Konevi düşüncesindeki "İnsan Iradesi" tabiatiyle bir yer tutamazdı. Çünki- daha önce görmüştükOlgun İnsan nazariyesinde Konevi, İnsanı Tanrıya "en yakın" ve •ien sevgili varlık", olarak göstermek, hatta insanı ha k k veya Hakkın "halife" si kabul etmek suretiyle bir taraftan bu meseleyi tipik bir açıdan ele almış, diğer taraftan da islam düşüncesinde içinden çıkılmaz bir hale ·gelmiş olan ''Kader Problemi" ni ilahi determinizm, yani bütün tabii ve metafizik hadiselerin ilahi kudret içinde tedviri görüşü ile bir neti- · ceye ulaştırmıştır. Şöyle ki: "Varlıkta hiçbir şey yoktur ki, onda Tann nın iradesinin cereyan ettiği bir hikmet ve s ır bul~ınmasın ., sözleriyle ~u. diğer taraftan <insanın bütü11 cismani hareketleri .ve ruhani habarat'ı · (~l.)::ı>-) sadece Tanrının bir fiili'inden ibarettir 41 ifadesi ile ilahi irade'yi
son derece determinist bir hüviyete büründür.müştür. Şu halde göriilüyorki Tanrı, "herşey" olduğu ve İnsan da bu· Vucud-Dairesi'nde Tanrının en yakın ve en sevgili yaratığı sayıldığı için, üstelik madem ki kaina-
. tın her. cüz'i- nesnesinde tecelli ·eden daima Tanrıdır, öyleyse İyilik ve . G.iizellil< ilkesi ve.neticesi ·qlan ll~hi Irade'nin karşısında .Insan lrade~i'ne ihtiyaç dahi yoktur. Koneviye göre bir kul için -"irade" ve "ihtiyar"ı bırakıp, Tanrının kendisi hakkkında istediklerinin olmasını b e k I e m e k kulluk için gereklidir JZ. [şte bu . sebeble insandaki "kudret" - sadece kudret olmasını bakımından- ilahi irade'ye mugayirdir ~ 8•
Insan ezel'de, var olmazdan önceki halini bilmediği iÇin İrade ve Emr arasında bir s eçme'ye kadir değildir. Bu konuda olan her şey ancak Tanrının bilgisi ile vuküa gelir. "Bilgi", "bilinen" den s o n ra geldiği için Emr ile İrade arasında bir tenakuz yoktur. Eğer bir ten~kuz varsa o da, "Emr" ile "Bilgi ·• nin ik tiza ettirdiği bir şeyde mevcuttur. Bu suretle Konevi varlık nesnelerinden her biri için ez elde · takdir edilen bir r u. ş d ve i st i ka m et bulunduğunu ifade eder. Fakat yine kendisine göre, bazı şahıslar vardır ki, bunlarda üç tane mü m k ün sıfat oıa·n
~o Konevi, ŞariJ. al-asm_a, 118 b(6-7).
41 Konevi, Tabsıra, 40 b (3·4).
42 Konevi, ŞariJ. nl·asmii, 119 a (2-3).
43 Konevi, NafaiJ.iit, 87 b(6·9).
D00055c4s1-4y.pdf 01.02.2010 15:20:49 Page 39 (1, 2)
'· İNSAN 77 ·
Akıl, İrad~ ve Emr bir ar~ ya gelebilir. Böyle bir şahıs ise, rüşd ve istikamet'in en yüksek derecesine sahib olur 44•
. . Bu suretle görülüyor ki, Konevi "ilahi· ~eterminizm" klişesi altıda
herşeyi "Tanrının bilgisi" ne bırakmıştır. Külli irade'nin Cüz'i iradeye {insan iradesine) verdiği serbestlik (= ihtiyar) ise Konevide dahi Çözülmemiş hir güçlük halinde kalıyor. Kur'andan ve Hadisler'den aktardığı unsurlar da bunu zaten açıkça gösterir. Mesela:
"Sana iyilikten isabet eden şey A 11 ah ta n' dır; ve sana kötülükten isabet eden. şey de s e n d e n'dir" (Kur' an, IV 28} 46 •. Şu ha~de onun sisteminde Allah "İYI" olduğu için, onun bütün yaratıklara verdiği şeyleı-in de ayni sebeble sadece İYI olabileceğini görmemiz, Konevideki düşüncesinin belli başlı hususiyetlerinden birini teşkil eder. Kötülü~ (şerr) ise, yaratıkların kendilerine ettiği şeylei''dir. Bunu teyid etmek üzere de bir .hadis nakleder: (J8)
"Kim bir iyilik bulursa Allaha hamdetsin; kim iyilik (hayr)'ten başka bir şey . bulursa kendisini kötülesin" ·
Konevi yine bu husustaki düşüncesini tam bir fatalizm ifadesi olan bir hadis ile formüle eder : (48)
'· Acizlik ve keys'e kadar her~ey kader ile kaimdir" Konevinin "ahlak" görüşlerine temel teşkil eden bu davranı.ştan .sonra
onun oldukça orijinal ve zevk le takib edilebilecek ah I ak nazariyesine geçelim. Çeşitli şahıslara yazdığı ve bazı al-Nafal}.at al-İlalıiyge nüshalarının son tarafına eklenmiş olan "Mektuplar" ından bir tanesinde Konevi, "hiç bir insan yoktur ki, onun ruhani ve cismani fiilieri hatalardan tamamen hali kalsın" .demektedir 40• Kendisine göre Dünya Nimetleri (bunun için Dünya varlıkları' deyimini kullanır) aslında fena (kötü) değildir. Fakat .bunlara düşkünlük kötüdür 50• Böylece tamamen mistik ahlak çerçevesi içinde kalan rlüşünür, Elem'in zıddı olan şeyler diye tarif ettiği Lezzet sayesinde vaki nimetleri Satın (İç) ve Zahir (Dış) diye iki sınıfa irca eder. Bunlardan zalıir nimetler: yemek, içmek, şeh-
44 Konevi, Şari}. al-asmii, 118 a(z-8).
45 Konevi, Ş ari} IJ.adi §, 4 a(9·i0). 46 Konvi, agnı eser. 4 a(6·9.
48 Konevi, Şari}. hadi§, 20 a(2· 9).
49 Konevi, Mektübiit, vr. 110 b.
60 Konevi, Tabşıra, 70 a(l-3).
D00055c4s1-4y.pdf 01.02.2010 15:20:49 Page 40 (1, 1)
78 NİHA T KEKLİK
' vani (nikaQ) nimetieridir . Batm nimetler ise: ilim, · felsefe (hikmet) ve .bilgi (marifet) gibi -nimetlerdir 51
•
Şu ·halde görülüyqr ki Konevi bir nevi pythagorcular ahlakına sahiptir. Onlardaki maddi bazlar Konevi'de "zahir" nimetiere tekabül eder. Bundan başka "ilimden önce ahlak temizliği'ni şart koşması bakımında~ da Konevi Faralıiyi hatırlatır. Arneli ahlak. bakımından ise, ilim ve pratik beraber olmalıdır. Bu ikisinin bağlantısını ·ş ii k r kelimesi ile ifade eden Konevi, ilm'in bir nimet sayıldığını ve onun şükr' ünün de yayılmasını sağlamak, ona göre hareket etmek ve bildiklerini yaşamakla olduğunu ifade eder az. ·
Insanın bu hususta kendi kendisi ile tenakuza düşmesi, kendisine veri1en nimetleri "kötülük" yolunda kullanması ile olur: Şayet insan "zahir" veya "batın'' ciünya nimetlerini d i n yolunda kullanacak olursa bundan haz duyar; fakat şeytanlık (= kötülük) yoluna .alet ederse, bu gibiler bütün zamanlarını "nefs-i emmare" nin lezzet ve arzularının elde edilmesine harcamış olurlar. İşte böyle insanların gideceği yer de ancak c e h e n n e m olacaktir53• ·
Maafih, burada adı geçen cehennem'in - Konevi'ye göre- insanın
bu dünyada dini ahlaki suçları için bir "ceza yeri" telakki edilmediğini de ·işaret etmemiz lazımdır. Çünki bir taraftan kainatın "yaratılma sebebi"ni Konevi "Ilahi rahmet" prensibine dayandırırken, madde ve madde-ötesi bütün varlığı bu "rahmet" ismi içinde düşünmekte
(bk; br. s. 4 ) diğer taraftan da cehennem'in bir "ilahi rahmet eseri'~
olarak yaratılmış olduğunu bizzat söylemektedir 5.4• Şukadar var ki, insanda ahlak'ın ve a'mal'in müşahhas (konkre) bir hale kelmesi (= taşahhus) de bahis konusudur. Nitekim kendisi "eschatolog!e" sadedir:ıde "iyilikler" in karşıladığı olarak bir Saray, Bahçe (ravza) vs; "köt.ülükler" in karşılığı olarak ta Ateş, Akrep, Yılan v.s. - aynen vucud bula-caktır 5~ demektedir. ·
imdi daha çok psikolojiyi ilgilendiren ve Konevi tarafından ahlak çerçevesi. içinde. mütalaa edilen '?ir noktaya daha temas edelim: Konevi insanda evvela "tasavvurlar" ( niyetler = al-tasavvurat) dan, sonra "ahval"
61 Konevi, Şarl} al-asma, 93 b(~-4) Ona göre insanlarıo çoğunun kalbindel<i "karanlık" (zutm~t) şebvani nimetiere olan bağlılıktan "ileri gelmektedir bk. Konevi, Şarl}-al l}':ldis, 27 a(14-15).
52 Konevi, Nafal}iit 84 a(ll-13), 63 Konevi, Tabşıra, 70 b(l-2)-il a('i-9)-71 b(3): 54 Konevi, Tabşıra, 40 a(2). 65 Konevi, agnı eser, 61 b(7-9) 62; a{l).
:
D00055c4s1-4y.pdf 01.02.2010 15:20:49 Page 40 (1, 2)
.\
İNSAN 79<
(haller=davranışlar) ve nihayet "ahlak" (ethik) tan· bahsederken bunların, · madde-ötesi yarlık sahasında maddi .bir suret kazandıklarıni "taşahhus•··
kelimesiyle ifade ediyor. Bu ise, ; tenasuh (metempsychose) meselesiyle · ilgili göriinür. Oysa ''tenasuh'' ayrı ayrı tskatolojik ve psikolojik manalar· taşımakla beraber, Konevide bunlar ah I ak 'ı izah edici bir faktör olur. Şu farkla ki, bu büyük düşünür "tenasuh" u yani ruh'un ve ruhi şeyler'in (yeni) bir vucud kazanmasını "taşahhus" deyimi ile ifade edip kabullenmek le· beraber, bunu "dünyada" değil fakat "clünya ötesi"n!1e olduğunu belirtir~
. Kendi .sÖzleri .ile: " tenasuh'a inan;ınlar bunun dünyada olduğunu zanneder, fakat bu şeyler dünyada değil ölümden sonra ·(berzah'ta). olur 56• ·
Netice olarak, bütün bu çeşitli mülahazalard~m sonra Ko!levi ahlak. balmnından iQsanları ye d i gurup halinde .dikkate almakt~d;r.
1) Sözü, kalbi ve fiili · doğru olanlar
,2) Kalbi ve fiili doğru, fakı:ıt sözü doğru ·olmayanlar
(Bunlar kurtuluş yolundadır, fakat no 1, daha yüksektir)
3) Sözü ve fiili dpğru, fakat kalbi doğru olmayanlar
(Bunlar kendilerine zararlı, başkalarına · faydalı olanlardır}
4) Sözü ve kalbi doğru, fakat fiilieri doğru olmayanlar
5) ·Sözü doğru, fakat kalbi ve fiilleri doğru- olmayanlar
6) Kalbi doğru; fakat sözü ve fiili doğru doğru olmayanlar
56 Kooevi, Nafo~iit, 52 a(l-4): Ayrıca şunu da işaret edelim ki, Konevi insanıo
''abval ve ahlak" ve ayrıca "tasavvurat" ından bazılarının çeşitli suretierde ta şah h u ı;. etmesinde (başka bir deyişle: adeta bir kişilik kazanmasında} bir nevi "tenasub" skidesini ilham eder gibidir Oysa derhal ifade edelim ki Konevi böyle bir nazariyeyi reddeder ve " •. . tenasuha insanlar bunların dünyada oldu~unu zaneder, fakat bu şiıyler·
(dünyada de~il ahzret'te ölüm?eıı_ sonra b er z a h'ta olur" sözleriyle ''tenasuh" nazriye •· sinin bu şekline karşı durumunu açıklar. bk. Konevi Nafahö.t. 52 a(l-4).
Tanasuh ·akidesioio "dünyada" vuku buldu~u iddiası ise, bir taraftan Pytbagorismdeve Hind i nançlarıoda (msi. Brahmanlarda) di~er taraftan da bir çok ilkel kavimlerde· görülmektedir. Bu hususta bk. E. Brehier, Hist. de la phil. c. 1. s. 51: avr. bk. L. Bruhl'. Fonctions menta/es dans le~ societes inferieaers , s. 398. Şunu da ilave edelim ki Konevinin "tenasuh". deyiminden ancak "metempsychose" aniaşılmak icab eder. Çünki "dün-· yada" vuku bulacak bir nevi tenasuh inancı için "met«;.msomatose" deyimi kullanılır .. Bu fark için blc. L. Robin, Hist. de la phH. c. I., s . . 82.
İlave olarak: Bu akide eski bazı islam fırkalarıoda da mevcuttvr. Mesela "AbuiHattab" künyesi ile maruf olan Muhammed b. Abi Zaynab al-Asadi'ye izafetle: al- Hatt ab iye adıyla bilinen fırkada "ruhların teoasuhu"na inanılmaktadır. Bu hususta bk. Abulkahir ·al·Ba~dadi' Al-Fark bagn'al-firak, s. 150· 151, Zaten bu inanç fırkası, adı geçen müellifin anlattığıoa göre "materialist bir mabiyet taşır. Mesela bunlar "dünyanın.
D00055c4s1-4y.pdf 01.02.2010 15:20:49 Page 41 (1, 1)
\
. '
.:so NİHA T KEKLİK
7) Fiili doğru fakat sözü ve kalbi doğru olmayanlar
, .. (İşte bu son guruplar müsbet değil, menfi kimselerdir) 57
Nihayet, Konevi, sekizinci grubu teşkil eden bir sınıf v·ardır ki, ·Ondan ismen dahi bahsetmez: Ne sözü, ne kalbi ne de fi'li doğru olurlar. Maamafih bu son kategoriyi eahlab çerçevesinde. düşünmek bile
·caiz olmadığı aşikar bir keyfiyetten ibarettir. ·
··fena bulmayaeağına inandıkları gibi, "cennet"i yeryü~ünde iken io.sanlara isabet eden · . "nimet · iyilik ve afiyet'' olarak, "cehnnem''i de (yine yeryüzünde) :nsan~ara gelen "kö.tülük, meşalekat ve belalar" olarak telakki etmişlerdir. bk. A. al Bağdadi; agnı eser, ·s . löl. Böyle bir görüş açısının {ilerideki asırlardaki) mümessili de meŞhur materiaHat .düşünür Bedreddin Simavi (1420) olacaktır. Bk. M. Şerefeddia (Yaltkaya), Bedreddin .Simaf.li madd. İsi. Ansi. c. Il, s. 445: ayr. blc. H. Ziyn Ülken. İslam Düşüneesi, s. 189 vd.
67 Konevi, l'ciir. vr, 14~ b(4-13).