SLAMIN İLK ASIRLARINDA ARAP EDEBİ VE MEDENİ MUHİTİNDE … · İslam tarihi. Summary This...

14
KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕМИРНАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE 51 İSLAMIN İLK ASIRLARINDA ARAP EDEBİ VE MEDENİ MUHİTİNDE TÜRKLER THE TURKS IN ARABIAN CULTURAL AND LITERARY ENVIRONMENT ON THE FIRST AGES OF ISLAM ТЮРКИ В АРАБСКОЙ КУЛЬТУРНОЙ И ЛИТЕРАТУРНОЙ СРЕДЕ В ПЕРВЫХ ВЕКАХ ЗАРОЖДЕНИЯ ИСЛАМА Coşkun Ağaoğlu ZEKİYEV Özet Bu makalede Türklerin İslam Bilim, Edebiyat ve Medeniyetinin inkişafındaki hizmetlerinden bahsedilmektedir. Önde gelen Türk asıllı bilim adamları ve eserleri takdim edilerek konu açıklığa kavuşturulmaktadır. Anahtar kelimeler: Türk, İslam bilim ve medeniyeti, Arap dili ve edebiyatı, İslam tarihi. Summary This article covers the contributions of Turks to the development of İslamic Science and Culture. We try to analyze the subject by introducing famous scholars of Turkish origin and their works. Key words: Turks, Islamic Science and Culture, Arabic Language and Literature, Islamic History. Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü.

Transcript of SLAMIN İLK ASIRLARINDA ARAP EDEBİ VE MEDENİ MUHİTİNDE … · İslam tarihi. Summary This...

Page 1: SLAMIN İLK ASIRLARINDA ARAP EDEBİ VE MEDENİ MUHİTİNDE … · İslam tarihi. Summary This article covers the contributions of Turks to the development of İslamic Science and

KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕМИРНАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE

51

İSLAMIN İLK ASIRLARINDA ARAP EDEBİ VE

MEDENİ MUHİTİNDE TÜRKLER

THE TURKS IN ARABIAN CULTURAL AND LITERARY ENVIRONMENT ON THE FIRST AGES OF ISLAM

ТЮРКИ В АРАБСКОЙ КУЛЬТУРНОЙ И ЛИТЕРАТУРНОЙ

СРЕДЕ В ПЕРВЫХ ВЕКАХ ЗАРОЖДЕНИЯ ИСЛАМА

Coşkun Ağaoğlu ZEKİYEV∗

Özet

Bu makalede Türklerin İslam Bilim, Edebiyat ve Medeniyetinin inkişafındaki hizmetlerinden bahsedilmektedir. Önde gelen Türk asıllı bilim adamları ve eserleri takdim edilerek konu açıklığa kavuşturulmaktadır.

Anahtar kelimeler: Türk, İslam bilim ve medeniyeti, Arap dili ve edebiyatı, İslam tarihi.

Summary

This article covers the contributions of Turks to the development of İslamic Science and Culture. We try to analyze the subject by introducing famous scholars of Turkish origin and their works.

Key words: Turks, Islamic Science and Culture, Arabic Language and Literature, Islamic History.

∗ Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü.

Page 2: SLAMIN İLK ASIRLARINDA ARAP EDEBİ VE MEDENİ MUHİTİNDE … · İslam tarihi. Summary This article covers the contributions of Turks to the development of İslamic Science and

KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕМИРНАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE

52

Türkler arasında İslamiyetin yayılması ve onların uzun süren mücadelelerden sonra Müslüman olmaları, bir Müslüman Türkü olarak İslam kültürüne katkıda bulunmaları, sadece Türk tarihinin değil, aynı zamanda İslam tarihi ile birlikte dünya ve insanlık tarihinin en önemli olaylarından olduğu bir gerçektir.

İlmi ve kültürel bakımdan yaklaştığımızda hatta Avrupada bile ilim ve medeniyetin inkişafına hız kazandıran, Arap-Müslüman medeniyeti olarak isimlendirilen ulu medeniyetin ve birçok köklü ilim dallarının yaratıcısı sadece Araplar değil, diğer halklarla birlikte aynı zamanda Türklerdir, o cümleden Azerbaycan Türkleridir. (Memmedov. Doktora tezi;2005; 3)

Büyük devlet adamı ve sosyolog Cevahirlel-Nehru, Türkün bu koca medeniyetin inkişafında yaptıkları hizmetlerin Avrupaya etkisini şu sözlerle ifade ediyor:

Eğer insanlık tarine bakacak olsak göreceyiz ki, asırlar boyu Batı dünyasını esir olarak tutan doğulular olduğu gibi, Avrupaya medeniyeti de götüren yine de onlar olmuştur. Hunlar, Moğollar, Türkler, İskitler, Asyanın çeşitli yerlerinden koparak Avrupaya gelmiş ve muhtelif dönemlerde Batı, Türk medeniyetinden behrelenmiştir. (Kitapçı.1995; 40)

Şüphesiz Türkler dünyanın en eski milletlerinden olup, şanlı bir tarihe sahipdirler. Türk tarih ve coğrafyası, değerlendirilirken onu hem zaman hem de mekan bakımından diğer milletlerden ayıran bir özelliği daima dikkate alınmalıdır.

Diğer milletler birarada ve sınırları belli bir toprak parçası üzerinde yaşadıkları halde, Türkler çeşitli boylar halinde dünyanın ekser bölgelerine dağılmış ve devletler kurmuşlardır. Bu bakımdan Türklerin tarih ve medeniyetini araştırmak diğer milletlere nispette daha zordur.

Çünkü Türkler asırlar boyunca yeni yeni yurtlar aradıklarından, çeşitli dönemlerde ayrı ayrı yerlede Türk idare ve devletçiliğinin, Türk medeniyetinin izlerini bırakmışlardır. Işte bu bakımdandır ki Türk edebiyatı, tarih ve medeniyeti dendiğinde tek bir milletin bir yerde kurmuş olduğu medeniyet değil, Türk adı ve Türklük şuuruna sahip Türk boylarının Asya, Afrika ve Avrupa kıtalarında ortaya koydukları cihanşümul medeniyetin tamamı anlaşılmalıdır. (Göde.K. 1992;3)

Abdulkadı Bahadır hanın “Türklerin Şeceresi” adlı eserinde şöyle bir eski deyim vardır:

Türkün konup, göçmediği yer var mı? Türkün gezip görmediği il var mı?

Gerçekten de Türkün sesi dünyanın her tarafından gelmektedir. Herhangi bir halkın, milletin ilmi, edebiyatı ve medeniyeti araştırılsa, orada mutlaka bir Türk izine rastlanacaktır. Bu durum Arap-İslam medeniyetinde ve edebiyatında kendini daha açık bir şekilde göstermektedir. Bu bakımdan dünyada Türklerin bu koca medeniyetin inkişafındaki rolünü araştırma konusu yapan bir çok ilim adamı bulunmaktadır.

Page 3: SLAMIN İLK ASIRLARINDA ARAP EDEBİ VE MEDENİ MUHİTİNDE … · İslam tarihi. Summary This article covers the contributions of Turks to the development of İslamic Science and

KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕМИРНАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE

53

Türklerle Araplar arasındakı ilişkilerin ortaya çıkış tarihi çok eski dönemlere kadar gitmektedir. İlk temas hattı olarak Kafkas bölgesini örnek olarak sunmamız mümkündür. Bu bölgede milattan önce VII. asırda Sakalardan ibaret çeşitli Türk kavimleri, Derbent (Bâbu’l-Ebvâb) yolu ile Kafkas dağlarını geçerek, Azerbaycanın kuzey arazilerine yerleşmişlerdir. Yakut el-Hâmevi’nin bildirdiğine göre daha İslamdan önce Hazar Türkleri zaman zaman Derbent’i geçerek Hemedan ve Musul’a kadar gelirlermiş. (Özaydın. 2002. V.240)

Türklerle Araplar arasındaki ilişkinin yaranmasına revaç veren bir başka etken ise Arap yarmadasının kuzeyinde yerleşen, biri Sâsanilere, diğeri ise Bizans imparatorluğuna bağlı küçük devletler olan Hire ve Qassaniler arasında ortaya çıkan savaşlar olmuştur. Nitekim 608-628 yılları arasında Sasanilerle Bizans arasında vuku bulan savaşlarda Türkler Sasani ordusu saflarında savaşmış, aynı zamanda bu orduda görev alan Araplarla tanışma imkanını elde etmişlerdir. (Aycan. 2002; V.317)

Meşhur tarihçi Fadıl Mehdi Bayat, Türkmenlerin Irak bölgesine gelmesinin 8 tam dönemini şu şekilde göstermektedir:

1. Emeviler dönemi. 2. Abbasiler dönemi. 3. Mu’tesim dönemi. 4. Büveyhoğullar dönemi. 5. Selçuklular. 6. Moğollar. 7. Karakoyunlu ve Akkoyunlular. 8. Osmanlı ve Safeviler dönemi. (Qemberli.. 1998; 54)

Iraktaki Türklerin tarihi ile daima ilgilenen Irak tarihçisi Mustafa Cevat ve diğerleri Türklerin Irak’a gelişini hicretin 32. yılına bağlamaktadırlar. Zira bu yılda Araplar bir çok Türk diyarının feth etmişlerdir. (Qemberli. 1998.54)

İslam alimlerinin “Cahiliye” olarak isimlendirdikleri İslam öncesi dönemlerde ise Türk-Arap münasebetlerinin varlığı göze çarpmaktadır. Bu dönemden itibaren Türkler, Arapların hem yazılı hem de sozlü kaynaklarında “Türk” kelmesi ile anılmışlardır. Türk araştırmacı Ramazan Şeşen, Türklerin Türk ismini almalarının sebebini Arap edibi Cahıza dayanarak şöyle açıklamaktadır:

“İskender Türkistana kadar geldiği zaman, askerlerine Türklere dokunmamaları için, “onları terk edin” demiştir. Bunun üzerine onlara “Türk” denmiştir.” (Şeşen. 1969; XV.31)

Büyük Türk alimi Kaşkarlı Mahmut ise “Divan-ı Lügatu’t-Türk” adlı eserinde Türklere bu ismin yüce Allahın verdiyini kaydetmektedir. Kaşkarlının bildirdiğine göre bir kutsi hadiste Allah (c. C.), “Benim bir ordum vardır, adını da Türk koydum” buyurmuştur. (Şeşen. 1969; XV.31)

Cahiliyye döneminin meşhur şairlerinden Nabiğa ez-Zübyani (ö. 604), şiirlerinde Türk ismini hatırlamakla birlikte, Hz. Peygamberin risalet yıllarını görmüş diğer bir Arap şairi Aşa Hamdan (ö. M. 629) da şiirlerinde Türklerden bahsetmektedir. Nitekim Aşa Hamdan Güney Azerbaycan’da bulunmuş ve aşıkane şiirlerinden birinde Misem adlı bir güzelin bezeğini tasvir ederken Türkçede kullanılan “yaraq” kelimesini kullanmıştır. (Mahmudov.1983 . 95.)

Page 4: SLAMIN İLK ASIRLARINDA ARAP EDEBİ VE MEDENİ MUHİTİNDE … · İslam tarihi. Summary This article covers the contributions of Turks to the development of İslamic Science and

KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕМИРНАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE

54

Cahiliyye şairlerinden Hassan b. Hanzala, şiirlerinin birinde Türklerden ve onların kahramanlıklarından bahsetmektedır. Şair hükümdar Hüsrev Pervize, kendisini izleyen Türk atlılardan kurtulması için Dabib isimli atını vermekte ve bu olayı şöyle anlatmaktadır:

“Kisranın benden istediğini esirgemedim. Onu Türk atlarının ayakları altında kalıp ezilmesine izin vermedim. Türkler ve eftalitler ortaya çıkınca, ben de cömert davranarak Debib isimli atımı kendisine verdim.”(Ahmet Emin;1962. I, 273)

Hassan b. Hanzala ile aynı dönemde yaşayan Evs b. Hacer (ö. M. 620) Türkün kahramanlığından bahseden bir şiirinde şöyle diyordu:

“Ben ellerinde ok bulunan sarışın, bıyıklı Türk yiğitlerini görünce deveme binip, çabucak aradan çıktım ve suyu onlara bıraktım”(Qemberli; 1998.92)

Türk araştırmacı Zekeriyya Kitapçı bu şiirlerin en önemlisinin Peygamberin amcası Ebu Talibin söylemiş olduğu şiir olduğunu vurgulamaktadır. Şöyle ki Ebu Talip Ben-i Haşimin Türk yurtlarına gitmesini soyleyen Kureyş kafirlerine, ailesinin hiçbir zaman Mekkeni terketmeyeceğini israrla bildirmiştir. Onun söylemiş olduğu şiirinde yer alan “Türk yurdu” ifadesi ise, cahiliye döneminde bile Arapların Türkler ve Türk yurdları ile ilgili bilgilerinin olduğuna dair önemli bir bulgudur. (Kitapçı; 1994 II,40)

Hz. Peygamberin ticaretle uğraştığı yıllarda Türklerle karşılaşması, onlarla tanışması, Türklerin fiziki yönü ve ırksal meziyetleri ile ilgili bilgi sahibi olmasının açık delili kendisinin Türkler hakkında buyurduğu ve bir çok hadis mecmuasında, o cümleden “Kütübu’s-Sitte”de yer alan hadislerdir. Bütün bunlarla birlikte peygambere isnat edilen Türklerle ilgili çok sayıda uydurma rivayet de mevcuttur. Bu bilgilierinin hangisinin doğru, hangisinin ise yanlış olduğunu hadis uzmanlarının ilmi metotlarla ortaya koyacakları bilimsel araştırmalar ortaya çıkaracaklardır. Fakat Türklerle ilgili elimizde olan hadisleri üç kısma ayırmamız mümkündür.

1. Hz. Muhammed (s) in Türklerin askeri becerileri ve savaş kabiliyetlerine dikkat çekdiği hadisler. Örneğin “Türkler size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayın”.

2. Türklerin fizikî yönlerine dikkat çeken hadisler: “Siz küçük gözlü, kırmızı yüzlü, yastı burunlu, simaları sağlam kalkanlara benzeyenlerle savaşmadıkça kıyamet kopmaz...”

3. Türkleri Kanturaoğulları olarak gösteren ve bir gün Arapların ellerinden iktidarı alacaklarını haber veren hadisler: “Allahın ümmetime verdiği mülk ve saltanatı ellerinden ilk olarak alacak olan kavim Kanturaoğullarıdır.” (Özaydın; 2002.240)

Hz. Peygamberin hayatında önemli yer tutan “Türk çadırı” ve “Türk zırhı” onun Türklerle ilgili bilgi sahibi olduğunu bir başka örneğidir.

Page 5: SLAMIN İLK ASIRLARINDA ARAP EDEBİ VE MEDENİ MUHİTİNDE … · İslam tarihi. Summary This article covers the contributions of Turks to the development of İslamic Science and

KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕМИРНАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE

55

Hz. Peygamberin Hendek savaşında Türk çadırı (el-kubbetu’t-turkiyye) kullandığını Taberî de Târih’inde kaydetmektedir. (Taberi; 1979 II, 60.) Zırha geldikde ise bu, “es-Suğdiyye” olarak isimlendirilen güzel görünüşlü bir zırhdı. (Kitapçı; 1988; 70) Soğd ve Soğdiana ise tarihçilerin ortak düşüncesine göre Türklüğün ana yurdu olan Semerkand bölgesine diğer halklar tarafından verilmiş isimdir. (Kitapçı; 1987; 78) Peygamberin (s.) yaşadığı dönemde Türklerle Araplar arasındaki ilişkiler, genelde “Peygamber ve Türkler” konusu hem Türk, hem de İslam tarihinin önemli sayfalarındandır. Hz. Peygamberin yaşadığı dönemde Arap ve Türk münasebetlerinin geniş bir şekilde öğrenilmesi, Türk tarihi karşısında duran en önemli görevlerdendir.

Halife Ömer dönemi (m. 634-644) İslami fetihler açısından çok önemli bir dönemdir. 636 yılında vukubulan Kadisiyye zaferinden sonra İslam orduları Sasanilerin başkentine dahil oldu. 642 yılında baş veren ve fetihler fethi olarak isimlendirilen Nihavend qalibiyetiyle İran kapıları Arapların yüzüne açıldı. Son Sasani hükümdarı III. Yezdegird Ceyhun nehrinin kuzeyine geçerek Müslümanların takibinden kurtuldu. Sasani hükümdarı Türk hakanından yardım istedi. Halife Ömer ordusunun kazandığı başarıdan memnun olsa da, Müslümanların Türklerle karşı-karşıya gelip kayıplar vereceğinden ötürü telaşlanmış, “Keşke Horasana ordu göndermeseydim, keşke Horasanla aramızda ateşten bir deniz olsaydı” cümlesini kullanmıştır. (Taberi; 1979; IV, 168.)

Ömer b. el-Hattab’ın İslam ordularına Ceyhun nehrini geçmemeleri ve Türklere karşı dikkatli davranmaları hususunda yapmış olduğu nasihat, daha sonraki valiler tarafından dikkate alınmamış ve bunun sonucunda siyasi birlikten yoksun, ahalinin bir kısmı Türklerden oluşan Buhara, Semerkant, Baykent, Fergana, Taşkent, Uşrusana gibi Türk şehirlerini içine alan, Arapların “Maveraünnehir” dedikleri aşağı Türkistan muntazam olarak Müslüman Arapların saldırısına uğramıştır. Halife Ömer bizzat Türklerle ilgili şahsi fikir sahibi olmuş ve, “Türkü yaraladınsa, çabucak onun başını kes. Aksi takdirde Türk, ölümün astanasından döner ve o halde daha da tehlikeli olur” ifadesini kullanmıştır. (Asadov; 1993; 36)

Osman b. Affan zamanında (644-656) da Türk topraklarına yapılan saldırılar devam etmiş, özellikle Basra valisi Abdullah b. Amirin komutası altında yapılan savaşlar, bazen sert mukavemetle karşılansa da sonunda başarıyla neticelenmiştir. (Aycan; 2002; 318)

Halife Ali b. Ebi Tâlib dönemine (656-661) gelindiğinde Arapların Türk topraklarına yaptıkları saldırılar tamamen zayıflamıştır. Çünkü, bu dönemde hilafet dahilinde başveren isyanlar, iç savaşlar ve iktidar mücadeleleri fetih hareketine şiddetli darbeler vurmuştur.

Emeviler dönemine (661-750) baktığımızda Türk-Arap münasebetlerinin güçlendiğini gormekteyiz. Bu temaslar sonucunda Müslümanlar Türklerin gerçekten de cesur savaşçı ve üstün harp yeteneğine sahip bir millet olduklarını görmüşlerdir. Araplarda bu düşüncenin oluşmasına ise bu dönemde İslam orduları

Page 6: SLAMIN İLK ASIRLARINDA ARAP EDEBİ VE MEDENİ MUHİTİNDE … · İslam tarihi. Summary This article covers the contributions of Turks to the development of İslamic Science and

KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕМИРНАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE

56

ile Türkler arasındaki savaşların devamlı hale gelmesi neden olmuştur. Özellikle Horasan valiliğine Kuteybe b. Müslim’in gelmesiyle Türkistana karşı yapılan saldırılar en yüksek seviyeye ulaşmışdır.

Emevilerin yıkılmasıyla hakimiyyete gelen Abbasiler döneminde (750-1258) Türklerin durumu kısa bir zamanda değişti. Bu dönemde ordu tamamen Müslüman Türklerden oluşmuş ve yüksek idari görevler Türk asıllıların eline geçmişti. Yine bu dönemde Türk-Arap münasebetleri en yüksek seviyesine ulaştı. Türkler Arap-İslam dünyasının edebi-kültürel ve siyasi hayatında önemli faktör haline geldiler. Çağdaş Irak alimi Mustafa Cevad, Şakir Sabir Zabit’in “Türkmenler Irakta” adlı kitabına yazmış olduğu mukaddimede bu etkene işaret ederek şöyle demektedir:

“Türkler Müslümanların İslamı yükselten tüm alanlarında, bilimde, edebiyatta, fıkıhta, mantıkda, askeri sahada, siyasette, devletin idare edilmesinde, savaşlarda, kanlı çatışmalarda, işgal ve savunmalarda Araplarla birlikte iştirak etmişlerdir. (Mahmudov; 1972; 123)

Şüphesiz Türklerin Arap hilafetine olan en güçlü akını Abbasiler döneminin erken yıllarına tekabul etmektedir.

Birçok araştırmacı, Türklerin İslam dünyasına tam anlamıyla Ebû Ca’fer el-Mansûr (750-754) döneminde nüfuz ettiklerini söylüyor. Bu konuda Câhız şöyle diyor:

“Türkleri devlet hizmetine alan ilk halife Mansûrdur. O, Hammâd et-Türki’ni öne çıkardı.”(Şeşen; 1969; 30) Buraya şunu ilave edelim ki, halife Mansûr döneminden itibaren hilafet ordusunda görev alan Türkler, isimlerinin sonuna “et-Türki” nisbesini eklemişlerdir. IX-X. asrın meşhur Arap tarihçileri Taberî, Ya’kûbî, Cahşiyârî, İbnu’l-Fakîh, İbn Hassulûn, halife Mansûr’un komutan ve yakın adamlarından Hammad, Mübarek, Beşîr, Şâkir, Ferec ve İnak için “et-Türki” nisbesini kullanmaları hilafet ordusunda çok sayıda Türk asıllı emirlerin olması ihtimalini kuvvetlendirmektedir. (Cehşiyari; 1964; 31)

Abbâsi halifelerinden el-Me’mun’un 833 yılında vefat etmesinden sonra kardeşi Mu’tesim Billah halife oldu. Onun hakimiyyeti döneminde (833-842) Araplardan sonra Farslar da devlet idaresindeki güçlerini önemli ölçüde kaybetmiş, hilafet ordusuna tamamen Türkler hakim olmuştur. 836 yılında halife Türklerden oluşan özel birliği için Samarra adında yeni bir şehir inşa ettirmiş ve devlet idaresini bu şehre naklettirmiştir. (Zeydan; 1996; 58)

Bazı kaynaklara göre, annesi Soğd Türklerinden olan Mu’tesim, Arap ve Farslara güvenmediğinden, Türklerin sayısını elli bine kadar yükseltti. (Bennabi; 1954;130) Dönemin meşhur şairlerinden Ali b. Cehm (ö. M. 863) bu konuya şöyle değinmektedir:

“Çok mutluyum. Çünkü benim hızlı ok atan Türklerden oluşmuş büyük ordusu sahibi bir halifem var.”(Kitapçı; 1987; 11)

Page 7: SLAMIN İLK ASIRLARINDA ARAP EDEBİ VE MEDENİ MUHİTİNDE … · İslam tarihi. Summary This article covers the contributions of Turks to the development of İslamic Science and

KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕМИРНАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE

57

Bu dönemde hilafet çevrelerinde Türklerin gücü kendini iyiden iyiye hissettirmekteydi. Tanınmış Arap edibi Cahiz, Türk asıllı devlet adamı Feth b. Hakan el-Utruc et-Türkiye ithaf ettiği, “Türklerin faziletleri ve hilafet ordusu haqqında” adlı risalesinde şöyle demektedir:

“Eğer Türklerin faziletlerinden bahsetmek diğerlerin eksikliklerinden bahsetmeden mümkün değilse, hepsini terketmek daha iyidir.”(Cahiz; 2001; 33)

İşte bu sözler o dönemde Türkün Arap ve Arap olmayanlar arasındaki üstünlüğünün açık göstergesidir. Orta asırların diğer bir önemli yazarı İbnü’l-Fakih Türklerle ilgili, “Türkler insanlar arasında düşmanların en kötüsü, kafirlere karşı mücadelede en serti, hayatın meşakkatlerine karşı en sabırlı, nimetlerden en az istifade eden kanaatkar bir millettir,” ifadesini kullanmaktadır. (İbnul Fakih; 1967; 316)

Büyük Arap alimi es-Seâlebî ise yunanların felsefede, Türklerin okçulukta mahir olduklarını vurgulamaktadır. (Kitapçı; 1987; 20) Aynı zamanda Cahız Çinlilerin sanatta, yunanların felsefe ve hikmette, farsların siyasette, Türklerin ise askeri alanda mahir bir millet olduğunu söylemektedir. (Cahiz; 2001; 48)

Türklerin hilafette günden-güne artan nüfuzu Arap ve Farslar arasında doğal olarak kıskançlığa neden olmuştur. Onlar halifenin Türklere karşı saygı ve cömertliğini hazmedemiyor, halife ve değerli Türk komutanlara karşı mucadele ediyorlardı. Dönemin büyük alevi şairlerinden Dibal el-Huzâi, (ö. 860) halife Mu’tesim’e karşı olan kin ve nefretini şöyle ortaya koymaktadır:

“Başımıza bir halife geldi (Mu’tesim). Kendisi doğru yolda olmadığı gibi, dini de aklı da yoktur. Abbâsilerde asıl halifelerin sayısı kitaplarda yedidir. Bize daha onların kitabında yazıldığı gibi sekizinci halife gelmemiştir. Ashâb-ı Kehf’de böyledir. En hayırlıları yedi adamdır. Sekizincisi ise bir köpektir. Bana göre onların köpeği bile senden yücedir. Şöyle ki, senin birçok kuyruğun var. Onun hiç olmasa böyle bir kuyruğu yokdu. Halkın işleri Vasıf ve Eşnas tarafından yürütüldüğü için, her şey mahvoldu. Sen o Türklerden başka hiç kimseyi düşünmedin. Onlara hem baba, hem de ana oldun.”(Kitapçı; 1998; 252)

Türklere karşı yürütülen bu fealiyetler, nefretle dolu olan bu beytler, Türklerin günden güne artan nüfuzunu engelleyemiyordu. Nitekim Türk komutan Eşnas, “sultan” derecesine kadar yükselebilmiştir. (es-Suyuti; 1952; 340) Orta dönem kaynaklarında adı “İtah” olarak kaydedilen İnak et-Türkî, Musul isyanını,(Mesudi; 1967; 355) Uşrusane Türk hükümdar ailesine mensup Afşin b. Kavus ise 838 yılında Azerbaycanda vukubulan Babek isyanını bastırmakta önemli görev üstlendiler. (Mesudi; 1967; 356)

Türklerin nüfuz ve etkileri sonraki halifeler döneminde daha da arttı. Sonunda merkezi iktidarın zayıflaması neticesinde birçok mustakil Türk devleti ortaya çıktı. Kuruluşundan yıkılışına kadar 36 yıl 3 ay ayakta kalan Tolonoğulları, Saciler, İhşidler ve Saffarîler bu devletlerden olup, bazı dönemlerde halifeye vergi vermemişlerdir. Tolonoğulları biraz daha ileri giderek kendi adlarına sikke

Page 8: SLAMIN İLK ASIRLARINDA ARAP EDEBİ VE MEDENİ MUHİTİNDE … · İslam tarihi. Summary This article covers the contributions of Turks to the development of İslamic Science and

KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕМИРНАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE

58

bastırmış ve Halifenin ismini oraya kaydetmemişlerdir. Bütün bunlar tam anlamıyla müstakilliğin açık-aydın nümunesi idi. (Elçibey; 1997; 72) Abbâsiler hilafetinin ilk dönemlerinde askeri ve siyasi alanda etkisini bariz bir şekilde hissettiren Türkler, medeniyyet alanında da büyük izler bırakmıştır.

Bu dönemlerde İslamı tamamen kabul eden Türkler, Kur’ân’ı kendi milli ve mukaddes kitapları gibi kabul ederek, onun prinsiplerini rehber edinmişlerdir. Bu mukaddes kitap, onlara tek bir dini düşünce sistemi kazandırmıştır. Bu yüzden Türklerin başlıca mirasları Müslüman oldukları dönemlere aittir. (Toğan; 1971; 24)

Orta asır İslam dünyasında bilim ve düşünce alanında önemli yer tutan hiç şüphesiz Türkistan-Orta Asya idi. Orta Asya Türklerin ana yurdudur. Baykent, Buhara, Semerkand, Daşkent, Fergana, Kaşkar ve Türk dünyasının diğer kadim merkezleri İslamlaştıktan sonra bu dinin ilim merkezleri haline geldi. Bir şair bu hususta duygularını şu şekilde ifade etmekteydi:

“Faziletli İslam alimleri ufukta bir ay gibi doğdular. Bu ayın gök kubbesi şüphesiz Türkistandır. Eğer dünyayı görmek istersen oraya bak. Bütün şan ve şeref oradadır.”(Kitapçı; 1987; 54)

Orta asır İslam dünyasında kurulan hastane, kütüphane, rasathane ve medreselerin bir çoğu Türklerin adı ile bağlıdır.

“Gökyüzü bir bütün, tam, tek ve mükemmel olduğu için inandıkları tanrıya “Gök Tanrı” diyen eski Türkler onu bilinenler içinde tecessüm ettirmez, put gibi küçültmez, bütün gök yüzüne sığdıracakları tapınağı düşünemezlerdir. Bu yüzden eski Türkler büyük mabetler kurmamış, günümüze bir yapı bırakmamışlardır. İslamla karşılaştıktan sonra ise bu dini gönüllü bir şekilde benimseyen Türkler en muhteşem abidelerini yaratmışlardır. (Özdek; 1992; 13) Feth b. Hakan, Ahmet b. Tolun tarafından kurulan kütüphane ve hastaneler Selçuklular tarafından kurulmuş “Nizamiye Medreseleri,” Merağa ve Uluğ Bey rasathaneleri, Mimar Sinan tarafından yapılmış köprü, mescid ve camiler bunun en güzel örnekleridir.

Bir çok kaynakta “Feylesof et-Türki” (Türklerin filosofu) gibi kaydolunan, Batıda ise “Alfarabius” olarak tanınan, Aristodan sonra “ikinci müellim” ünvanını kazanan Ebu Nasr el-Fârâbi et-Türki, (ö. M. 950) başta İslam felsefesi olmakla birçok bilim dalında tanınmış bir Türk alimi idi. (Heyet; 1993; 20) Hiçbir zaman Türk giysilerini üzerinden çıkarmayan, Türkçe konuşan bu büyük alim, İslam medeniyeti tarihine, “Kitâbu Tahsili’s-Seâde,” “Medînetu’l-Fâdıla,” “Kitâbun fîl-Xitâbe,” “Kitâbun fi’l-Mantık,” Kitâbu’s-Safsata” ve diğer meşhur eserleri bahşetmiştir.

Aristonun “Metafizik” eserini okumak için Fârâbî’nin bu esere yazmış olduğu şerhini birçok kez okuyan İbn Sîna (ö. M. 1037) da Buhara’nın Efşâne köyünde dünyaya açan Türk asıllı ilim adamı idi. (Uluqtekin, 1997, 60)

Kendisinin ve torunu Ebû Berze’nin taşıdıkları “İbn Türk” (Türk oğlu) ünvanını taşıyan, Türk asıllı olduğu kabul edilen Abdülhamit Vâsi b. Türk (ö. M 847) dönemin en tanınmış matematikçilerinden sayılırdı. (İbnul Kifti; h. 1326; 155)

Page 9: SLAMIN İLK ASIRLARINDA ARAP EDEBİ VE MEDENİ MUHİTİNDE … · İslam tarihi. Summary This article covers the contributions of Turks to the development of İslamic Science and

KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕМИРНАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE

59

Türk asıllı Amacur ailesinden bir grup gökbilimcinin 855-933 yılları arasında ortaya koydukları astronomik araştırmalar son derece önemlidir. Abbasiler döneminde Türk asıllı olan yada Türklerin yaşadıkları bölgelerde yetişen diğer astronomların sayısı oldukça kabarıktır. (Sarton; 1927; 630)

Semerkandin Mâturid mahallesinde dünyaya gelen Ebû Mansûr Muhammed el-Mâturidî, (ö. 944) Abbâsiler dönemi İslam düşüncesinin Türk asıllı siması olarak, tüm İslam dünyasına kısa bir süre zarfında ses saldı. Onun “et-Te’vilâtu’l-Kur’ân,” “Kitâbu’l-Cedel,” “Kitâbu’l-Usûl fî Usûli’d-Dîn,” ve “Kitâbu’t-Tevhîd” adlı eserleri İslami ilimler alanında çok önemli yere sahiptir. (Öztuna; 1983; I; 6; 18.)

IX. asır Arap alimi İbn Hassûl Türklerle ilgili, “büyük hedeflere ulaşmak için onlardan daha çalışkan hiç kimse olamaz”(Laszio; 1993; 64) derken hiç de yanılmamışdı. Bilimin çeşitli alanlarında tanınan Ebû Bekr Muhammed el-Kelebâzî, Ebu’l-Kâsım İshak b. Nasr el-Kissî, Muhammed b. Yûsuf Ebû Ca’fer el-Ma’ruf İbn Türki el-Fergânî, Ebu’l-Abbâs el-Fergânî, Ebû Muhammed et-Temîmî es-Semerkandî, Muhammed b. Sellâm el-Bikendî, Muhammed el-Harezmî, Kaşkarlı Mahmud, Carullah Zemahşerî, Ahmed Yesevî, Hatip Tebrîzî, Nizâmi, Fuzûlî, Yunus Emre, Celâluddin Rûmi ve ismini kaydetme imkanı olmayan yüzlerle Türk asıllı kimseler, İbn Hassûl’un ifadesinin hiç de tesadüfi olmadığının ispatı idi.

Arap dili ve edebiyatının inkişafında da Türklerin özel yeri olmuşdur. Birçok bilim sahası ile birlikte edebiyat, nahiv, dil ve şiirle yakından ilgilenen, adı zamanın tanınmış şairleri ile birlikte anılan Abdullah b. Mübârek, Merv’de doğan Türk asıllı büyük ilim adamıdır. (Pamukçu; 1994; 229) İsminin sonunda yer alan “et-Türkî” nisbesi onun Türk olduğunun açık delilidir.

İbn Mübârek hayatı boyunca dinini ve ilmini maddi menfaati için satanlara karşı mücadele etmiştir. Bu mücadele doğal olarak onun şiirlerinde de tezahür etmektedir. İbn Mübârek dinini dünyasına değişen kimseyi, en cahil insan sayarak şöyle yazmıştır:

“İnsan ticaret maksadıyla dükkan açar, sen ise kendi dinini satmak için dükkan açmışsın. Hiçbir zaman kapanmayan dükkan vardır ki, orada dinsizlik pahasına da olsa hükümdarın malları satılır. Dinini dünya nimetlerini avlamak maksadıyla şahine çeviren senin gibiler, hiçbir zaman başarılı olamazlar.”(İbn Hallikan; 1978; II; 239) Aynı zamanda VIII. asrın en büyük hadisçilerinden sayılan İbn Mübârek’in ilmi çalışmalarının başında Hz. Peygamber’in (s) sahih hadislerini kendi döneminde ortaya çıkan bazı zayıf ve uydurma hadislerden ayırarak, onları gelecek nesillere ulaştırma işi gelmektedir. Doğu edebiyatında ilk olarak Hz. Peygamberden nakledilen 40 hadisi biraraya getirerek, “Hadisu’l-Erbain”i tertip etmiştir. (Pamukçu 1994; 217).

Page 10: SLAMIN İLK ASIRLARINDA ARAP EDEBİ VE MEDENİ MUHİTİNDE … · İslam tarihi. Summary This article covers the contributions of Turks to the development of İslamic Science and

KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕМИРНАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE

60

Halef el-Ahmer el-Fergânî’nin de Arap-İslam edebiyatının inkişafında yaptığı hizmetleri unutmak mümkün değildir. Batılı şarkiyatçı İgnaz Qoldziher, Halefi bir Türk kabul ederek şöyle demektedir:

“O Arap çöl şairlerinin diline, tabiatı tasvir biçimlerine ve sahip oldukları tahayyülü o kadar yakından tanıyordu ki, yazdığı şiirlerin, toplamış olduğu cahiliyye şiirlerinden hiç bir farkı yokdu. (Goldzher, 1993; 43)

Arap edebiyatı tarihine el-Esmâî (ö. M. 831) ve Ebû Nuvas (ö. M. 806) gibi büyük simaları bahşeden Halef, meşhur dilci Mamer el-Müsennâ’nın kaydettiğine göre sadece Esmâî’nin değil, aynı zamanda bütün Basra alimlerinin şiirde üstadı idi. (İslam Ansiklopedisi, 1997, Xİ, 235). Bu büyük Türk, şiirde “Sema” metodunu (duyarak ezberlemek ve rivayet etmek) Basra’da ilk defa ortaya koyan şahıs olmuştur. (Kitapçı, 1998, 12).

İslam medeniyet tarihinde Türk asıllı Suliler ailesinin de çalışmaları unutulmamalıdır. Sulilerin Türk asıllı olması birçok orta asır kaynaklarında kaydedilmektedir. Ebû Reyhân el-Birunî, Fars ve Türk meliklerine ait ünvanların listesini takdim ederken, Türk meliklerine “Sul” denildiğini kaydetmektedir (el-Biruni, 1923, I, 100). Künyesi “Fazilet babası” olan Amr b. Mes’ade es-Sulî bu ailenin IX. yüzyılın başlarında yaşamış meşhur üyelerindendir. Babası Mes’ade es-Suli gibi Amr b. Mes’ade es-Sulî de döneminin tanınmış katiplerinden olmuş, “Dîvanu’r-Resâil” (Mektuplar idaresi) gibi ciddi bir kurumun başkanı olmuştur. Cahşiyârî, “Kitâbu’l-Vuzerâ ve’l-Kuttâb” adlı eserinde Amr es-Sulî’ni Abbâsîler döneminin en meşhur katiplerinden saymıştır (Cehşiyari, 1964, 217).

Amrın amcasının oğlu ve Sulîler ailesinin diğer bir meşhur üyesi İbrahim b. Abbâs es-Sulî de erken dönem Abbâsi edebiyatının tanınmış şairi idi. Oldukça kuvvetli bir şairane tahayyüle malik olan İbrahim ile ilgili olarak meşhur Arap şairi Ebû Temmâm şöyle demektedir:

“İbrâhim b. Abbâs devlet işleri ile bu kadar çok ilgilenmeseydi, o kadar güçlü şiirler yazardı ki, ekmeğini şiirle kazanan bizler, ekmek parası kazanamaz olurduk” (Savran, 1981, 76).

Bu ailenin en meşhur üyesi hiç şüphesiz, Ebû Bekr Sulî olmuştur. O, X. yüzyıl İslam medeniyetinin en parlak yıldızlarından biri idi. Güzel satranç oynadığından “Şetrencî” lakabı ile meşhurlaşan bu Türk oğlunu Arap edebiyatında tanıtan onun divan tertibi konusunda göstermiş olduğu büyük fedakarlığıdır. Yaşadığı dönemde daha çok edebiyat tarihçisi gibi tanınan Ebû Bekr Sulî, onlarca meşhur Arap şairinin şiirlerini bir divan halinde toplamış, hatta Ebû Temmâm ve Buhtûrî gibi büyük şairlerin şiir divanlarına şerh de yazmıştır. Aynı zamanda büyük Türk oğlu Ebu Temmâmla ilgili olarak, “Kim Ebû Temmâm’ın şiirlerini derinden öğrenirse, Beşşâr b. Burddan sonra gelen her bir şairin Beşşâr’a sığındığı gibi, ondan sonra gelen her bir şairin ona sığındığını görür,” (Savran, 1981, 203) sözüyle Ebû Temmâm’ın el-Buhtûrî üzerindeki etkisinden haber vermektedir.

Page 11: SLAMIN İLK ASIRLARINDA ARAP EDEBİ VE MEDENİ MUHİTİNDE … · İslam tarihi. Summary This article covers the contributions of Turks to the development of İslamic Science and

KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕМИРНАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE

61

Abbâsiler hilafetinin ilk dönemlerinde yaşamış meşhur Türk asıllı şair Ebu Yâkub el-Hureymî es-Soğdî’nin de Arap edebiyatına olan hizmetleri inkar edilemez. Soğd Türklerinden olan bu şair sadece Doğuda değil, aynı zamanda Mağrip ve Endülüs gibi Batıdaki İslam dünyasında da tanınırdı. Kaleme aldığı şiirlerle kısa zamanda meşhurlaşan Hüreymî ile ilgili Câhız şöyle demektedir:

“Onun yıldızı kendi döneminde o kadar parlamıştı ki, bu parlaklık halifeye kadar ulaştı.” (İslam Ansiklopedisi, 1998, XVIII, 386). İbn Mu’taz da onun Türk asıllı olduğunu kabul edip, onu dönemin tanınmış şairlerinden saymıştır (İbn Mutez, 1981, 293).

İslam tarih ve medeniyetinin inkişafında önemli hizmetleri olan Feth b. Hâkan Ebû Muhammed b. Ahmed b. Utruc et-Türkî, Türk asıllı hükümdar ailesinden olan “Hâkanîler”dendir. Büyük Arap edibi Câhız yazmış olduğu, “Türklerin faziletleri ve hilafet ordusu hakkında” adlı risalesini vezir Feth b. Hâkan’a ithaf etmiştir. Kendisi de güzel şiirler yazan Feth, ilim düşkünü olmuş, başta Buhtûrî olmakla bir çok aydını Halifeye takdim ederek onlarla ilgilenmiş, İslam medeniyeti tarihine “Kitâbu Ahlâki’l-Mulûk,” “Kitâbu’l-Bustân,” “Kitâbu’s-Seyd ve’l-Cevâhir,” “Dîvânu’ş-Şi’r” gibi eserler bahşetmiştir. Maalesef bu eserler günümüze kadar ulaşmamıştır. Tarihçi Mes’ûdî, Feth’den, “ilimden ve edebden nasibini almış kimse” gibi bahsetmektedir (Mesudi, 1965, IV, 87).

Arap musiki nazariyesinin kurucularından olan Ubeydullah b. Sureyc de Türk asıllıydı. Ebu’l-Ferec el-İsfahânî, onun babasının Türk olduğunu kabul etmekte, “onun babası bir Türkdü” sözü ile onaylamaktadır (İsfahani, 1969, I, 245). İbn Süreyc, “Kitâbu’l-Eğânî”de bildirildiğine göre 68 şiire beste yazmış, kendi şiirleri ile birlikte Cerîr b. Atiyye, Ömer b. Rabîa, Yezid b. Muaviye, Hassan b. Sâbit, Urve b. Uzeyne ve Ahtal gibi şairlerin şiirlerinden istifade etmiştir (İsfahani, 1969, I, 250-295). Bu büyük bestekar Emevî halifeleri ile birlikte Hz. Peygamber’in Ehl-i Beyti’nin bazı üyelerinin de büyük saygısını kazanmıştır (Bahşeliyeva, 1998, 51).

Arap filoliji tarihinde önemli bir yere sahip İsmail Cevherî ve onun dayısı İshak el-Fârâbî de isimlerini İslam medeniyet tarihine altın harflerle yazmayı başarmışlardır. Ismail Cevherî meşhur “Tâcu’l-Luğa” eseri ile birlikte “Kitâbu’l-Arûz” ve “Kitâbu’l-Kavâfî” eserlerinin de müellifi olup, Arap kafiye mektebinin kurucularından sayılmaktadır (Memmedaliyev, 1985, 211). Ishak el-Fârâbî’ye gelince onu, Arap filoloji tarihide meşhurlaştıran, “Dîvânu’l-Edeb” adlı meşhur lügatıdır.

Türk-Hakan ailesinin değerli üyesi Musa b. Ubeydullah’ın İslam medeniyet tarihindeki önemli rolünü de unutmamamız gerekir. Kur’ân-ı Kerim’i Kisâi kıraati ile Hasan b. Abdu’l-Vehhâb el-Varrak ile Muhammed .b Ferec el-Kassanî’den öğrenen, Muhammed b. İsmail et-Tirmîzî ve Ahmed b. Hanbel gibi alimlerden hadis dinleyen Musa b. Ubeydullah b. Hâkan et-Türkî, Doğu edebiyatında ilk defa tecvide dair eser yazan müellif olarak kabul edilmektedir (İslam Ansiklopedisi, 1997, XV, 166). Bir adı “el-Kasîdetu’r-Râiyye,” diğer adı ise “el-Kasîdetu’l-Hâkaniyye” olan bu eserde müellif kendi fikirlerini bedii bir üslupla kaleme

Page 12: SLAMIN İLK ASIRLARINDA ARAP EDEBİ VE MEDENİ MUHİTİNDE … · İslam tarihi. Summary This article covers the contributions of Turks to the development of İslamic Science and

KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕМИРНАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE

62

almıştır. Edibin bundan başka İslam Hukukçularından bahseden 18 beyitlik “el-Kasîde fi’l-Fukehâ” adlı kasidesi, “el-Kaside fi’s-Sünne” adlı diğer bir kasidesi ise sadece Arap dil ve edebiyyatının değil, aynı zamanda doğu edebiyatının incilerinden sayılmaktadır.

Türklerin orta asırlarda hadis sahasında yürüttükleri bilimsel çalışmaları dikkatten kaçırmamamız gerekir. Türk araştırmacı Bursalı Mehmet Tahir’in kaydettiğine göre, “Ulûm-i Diniyye”de yani, tefsir, hadis, fıkıh, tasavvuf, kelam ve diğer alanlarda eser yazanların yarısından çoğu Türkdü (Bursalı, 1995, 30). Dini ilimlerin tüm dallarında olduğu gibi hadis dalında da Türklerin büyük hizmetleri olmuştur.

Abdullah b. Mübarek et-Türkî, Muhammed b. Yûsuf Ebû Cafer Ma’ru et-Türki el-Fergânî, Ebu’l-Mu’temir Süleyman b. Terhan, Hacib .b Mâlik b. Erkin el-Fergânî ve diğerleri yaşadıkları dönemin en tanınmış hadis ravileri ve muhaddislerinden sayılırdı.

İslamın ilk dönemlerinde bir sıra Azerbaycanlı hadis alimleri hadislerin toplanmasında ve yayılmasında önemli roller üstlenmişlerdir. İshak b. İbrahim el-Berzeî (ö. M. 854), Ebû Osman Said b. Rauh el-Berdicî el-Berzeî (ö. M. 915), Ebu’l-Kâsım Hafs b. Ömer el-Erdebîlî el-Muflid el-Hâfız er-Rahhâl (m. X. asır), Ebû Bekr Muhammed b. Ahmed el-Berdeî (ö. M. 965) azeri Türk alimlerinden sadece bir kısmıdır (Selimli, 2005, 97-116).

Eserinden, “kimin evinde onun eseri varsa, evinde konuşan bir peygamber vardır” (es-Salih, 1981, 342) diye bahsedilen Türk asıllı Muhammed b. İsa et-Tirmîzî, miladi IX. asır hadis ilminin en muteber kaynaklarından sayılan “Sünen-i Tirmîzî” nin müellifidir.

Onun çağdaşı, Türk toprağı Buhara’da miladi 810 yılında dünyaya gelen Ebû Abdullah Muhammed b. İsmâil el-Buhârî hadis ilminin babası olarak kabul edilmektedir. Bu büyük Türk, bütün ömrü boyu Hz. Peygamber’in sahih hadislerini toplamakla meşgul oluştur. Buhariyi dünyaya tanıtan ve Kur’ân’dan sonra Müslümanların elindeki kitapların en üstünü sayılan “el-Câmiu’s-Sahîh” adlı eseri Hz. Peygamber’in hadislerini içeren IX. yüzyılın en meşhur hadis külliyatıdır (Филштинский, 1978, 7).

“Gerçekten İslam ilim ve medeniyetinin güneşi Arabistan ufkunda doğmuş ve buradan yükselerek Türk yurdunun ortasında kemal noktasına ulaşmıştır” diyen XIV. asır alimi Seyyid Şerif Cürcânî (ö. 1413) bu konuda ne kadar da haklıdır.

Ulaştığımız bu sonuçlar Orta Asya Türklüğünün gerçekten de Arap fililojisi ve edebiyatı ile birlikte İslam ilim ve medeniyetinin en büyük mimarlarından olduğunun bariz göstergesidir.

Page 13: SLAMIN İLK ASIRLARINDA ARAP EDEBİ VE MEDENİ MUHİTİNDE … · İslam tarihi. Summary This article covers the contributions of Turks to the development of İslamic Science and

KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕМИРНАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE

63

KAYNAKÇA AYCAN, İrfan, “Müslüman Arapların Türklerle İlk Temasları,” Türkler

Ansiklopedisi, V, Ankara 2002. BAXŞALIYEVA, Gövher, Kniqa Pesen Abul-Faradj al-İsfaxani i

Klassiçeskaya Azerbaydjanskaya Literatura, Baku 1998, 238 s. BENNABİ, Melek, Vacition de İslam, Paris 1954, 403 s. BİRUNİ, Ebû Reyhân, Kitâbu’l-Âsâri’l-Bakiyye, II ciltte, Leypziq 1923. BURSALI, Mehmet Tahir, Türklerin Ülûm və Fünûna Hizmetleri, Ankara

1995, 164 s. CAHIZ, Ebû Osman Bahr, Türklerin Faziletleri, (thk ve çev., M. Qemberli),

Bakı 2001, 80 s. CEHŞİYARİ, Ebû Abdillah Muhammed b. Abdus b. Abdillah el-Kûfî,

Kitâbu’l-Vuzerâ ve’l-Kuttâb, Beyrût 1964. ELÇİBEY, Ebulfez, Tolunoğulları Devleti, İstanbul 1997, 297 s. EMİN, Ahmet, Zuhru’l-İslam, Kahire 1962, 295 s. FARDA,, Asadov, Arabskie İstoçniki o Tyurkax b Ranee Srednevekovı, Baku

1993, 204 s. FİLŞTİNSKİY, M. M., Arabskaya Literatura v Srednie Veka VIII-IX vv.,

Moskva 1978, 256 s. GOLDZİHER, Ignaz, Klassik Arap Literatürü, (Çev. Azmi Y ve Rahmi E.),

Ankara 1993, 104 s. GÖDE, Kemal, Türk-İslam Kültür ve Medeniyyeti Tarihi, Kayseri 1992. HEYET, Cavad, Türklerin Tarih ve Medeniyetine Bir Bakış, Bakı 1993. İBN HALLİKAN, Şemsuddîn Ahmed b. Muhammed b. Ebî Bekr, Vefeyâtü’l-

A`yân ve Enbâü Ebnâi’z-Zamân, II ciltte, Beyrût 1978. İBN MU’TAZ, Tabakatu’ş-Şuarâ, II ciltte, Kahire 1981. İBNU’L-FAKİH, Kitâbu’l-Buldân, Leiden 1967. İBNU’L-KIFTÎ, Târîhu’l-Hukemâ, Kahire 1326. İSFEHANÎ, Ebu’l-Ferec, Kitâbu’l-Eğanî, XXIV ciltte, Kâhire 1969. İslam Ansiklopedisi, T.D.V. İstanbul 1997. İslam Ansiklopedisi, T.D.V. İstanbul 1998. İslam Ansklopedisi, T.D.V. İstanbul 1997. KİTAPÇI, Zekeriya, Hz. Peygamber Hadislerinde Türk Varlığı, Konya 1988,

274 s. KİTAPÇI, Zekeriya, Orta Asya Türklüğünün Büyük İslam Kültür ve

Medeniyyetindeki Yeri, Konya 1995, 160 s. KİTAPÇI, Zekeriya, Orta Doğuda Türk Askeri Varlığının İlk Zuhuru, İstanbul

1987, 78 s.

Page 14: SLAMIN İLK ASIRLARINDA ARAP EDEBİ VE MEDENİ MUHİTİNDE … · İslam tarihi. Summary This article covers the contributions of Turks to the development of İslamic Science and

KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕМИРНАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE

64

KİTAPÇI, Zekeriya, Seadet Asrında Türkler; İlk Türk Sahabe, Tabii ve Tebea Tabiileri, Konya 1998, 304 s.

KİTAPÇI, Zekeriya, Türküstanın Araplar Tarafından Fehti, Konya 1994, 235 s.

LASZİO, Rasonyi, Tarihde Türklük, Ankara 1993, 420 s. MAHMUDOV, Malik, “VI Esr Ereb Şeirinde İşlenmiş Bir Azerbaycan Sözü

Haqqında,” Azerbaycan Filologiyası Meseleleri, Bakı 1983, s.94-100. MAHMUDOV, Malik, Xetib Tebrizinin Heyat və Yaradıcılığı, Bakı 1972 205

s. MEMMEDELİYEV, Vasim, Ereb Dilçiliyi, Bakı 1985, 287 s. MEMMEDOV, Seyran, Cahızın Edebi Görüşleri, AMEA akad. Z.M.Bünyadov

adına Şərqşünaslıq İnstitutu, (Basılmamış Doktora Tezi), 167 s . MESUDÎ, Ebu’l-Hasan Ali b. Hüseyin b. Ali, et-Tenbih ve’l-İşraf, Leyden

1967. MESUDÎ, Ebu’l-Hasan Ali b. Hüseyin b. Ali, Murûcu’z-Zeheb ve Meâdinu’l-

Cevher, IV ciltte, Kahire 1965. ÖZAYDIN, Abdürkerim, “Türklerin İslamı Kabulü,” Türkler Ansiklopedisi,

Ankara 2002, s.248-263. ÖZDEK, Refik, Türkün Altın Kitabı, Bakı 1992, 180 s. ÖZTUNA, Yılmaz, Büyük Türkiye Tarihi, İstanbul 1983, 500 s. PAMUKÇU, Ekrem, Bağdat’ta İlk Türkler, Ankara 1994, 286 s. QEMBERLİ, Memmedhesen, Erəb Edebi-Bedii Qaynaqlarında Türk, Bakı

1998, 264 s. SALİH, Sübhi, Hadis İlimleri ve Hadis Istilahları, (Çev. Yaşar Kandemir),

Ankara 1981, 364 s. SARTON George, İntroduction to the History of Science, London 1927, 630 p. SAVRAN, Ahmet, Abbasiler Devri Edebiyyatında Suliler ve Ebu Bekr es-Suli,

(Basılmamış Doçentlik Tezi), Erzurum 1981, 189 s. SELİMLİ, Qoşqar, “İslamın İlk Dönemlerinde Bezi Azerbaycanlı

Müheddisler,” B.D.U. İlahiyyat fak. Elmi Mecmue, Bakı 2005, s. 97-116. SUYUTÎ, Celaluddin Abdurrahman, Târihu’l-Hulefâ, Kâhire 1952. ŞEŞEN, Ramazan, “Eski Araplara Göre Türkler,” Türkiyat Mecmuası, Cilt XV,

İstanbul 1969, s.11-36. TABERİ, Ebu Cafer Muhammed b. Cerîr, Tarih, IV ciltte, Leyden 1979. TOGAN, Zeki Velidi, Kur’ân ve Türkler, İstanbul 1971, 63 s. ULUQTEKİN, Mövlud, Türklerin Ortaq Ata ve Babaları, Bakı 1997, 212 s. ZEYDAN, Corci, Ferqane Gelini, (Çev. Vilayet Cafer), Bakı 1996, 292 s.