KAzERÜNiYYEolmak üzere Hz. Aişe'nin ve Ebu Bekir ailesinin maruz kaldığı iftira kampanyası ve...

2
KAzERÜNiYYE 1272, s. 57-58; Haririzade, Tibyan, 1, vr. 72'-73• ; Th . S. Cantacasin, Petit traicte de l'origine des Ch. Schefer). Paris 1896, s. 222; Browne, LHP, lll, 226; Mehmed din, Yadigar-i Bursa 1332, s. 219-220; Abdülbaki Mevlana'dan Sonra Mev- levilik, 1953, s. ll; M. Fuad Köprülü, Devleti' nin (Ankara 1954). Ankara 1984, s. 96 -97; a.mlf .. "Abü Ka- zerüni u nd die Derwische in Anatalien", Isi., XIX ( 1931). s. 18-26; Kon Abideleri ve Kitabeleri ile Erzurum Tarihi, tanbul 1960, s. 393-395; Nazif Hoca. Ruzbihan ai-Bakli ve Ki tab ile Farsça 1971 , s. 34, 48; J. S. Triming- ham, The Su{i Orders in Islam, Oxford 1971, s. 21-24, 236; S. Vryonis. The Declineo{Medieval Hellenism in Asla Minor and the Process of Is- Iamizatian {rom the Eleventh through the Fif- teenth Century, Berkeley- Los Angeles 1971, s. 367; S. A. Abbas Rizvi. A History o{Sufism in lndia, New Dehli 1978,1, 111-112; Hasan Tur- yan, Bursa Evliyalan ve Tarihi Eserleri, Bursa 198?, s. 244-245; Nihat Aytürk- Bayram Altan, ·Türkiye'de DiniZiyaret Yerleri, Ankara 1992, s. 151; Mustafa Kara, Bursa 'da Tarikatlar ve Tek- keler; Bursa 1993, ll, 11-28; W. Caskel, "Zu der Islam, Band XIX, s. 18-26", lsi. , XIX ( 1931). s. 284-285; H. Adnan Erzi, "Bursa'da Ishaki Der- Mahsus Zaviyenin VD, ll ( 1942). s. 423-429; M. Zeki Oral, "Konya'da Ebu Is hak Kazeruni Zaviyesi", l/7, Konya 1949, s. 3-8; 1/8 949), s. 12-14; J. Aubin, "S ah et !es notables de 'Iraq persan", JESHO, ll ( 1959). s. 37-81; Paul Wittek, "Kazeruni", VI, 523. li! ALGAR KAZF (.,j.>.AJI) iffetli bir kimseye zina bulunma terimi. L Sözlükte "herhangi bir atmak" an- gelen kazf haddi gerek- tiren belirli suçlardan birinin olup "muhsan olan bir kimseye zina da bulunmak veya nesebini reddetmek" bulunan kazif, itharn edilene bu amaçla kelime ve cümle! ere bih denilir. Kur'an'da if- fet, ve haysiyet bir önem Müminlerin an- nesi Hz. aleyhinde ve tarihinde Hadisesi olarak bilinen de- dikodular sebebiyle Resul-i Ekrem olmak üzere Hz. ve Ebu Bekir ailesinin maruz iftira ve katlanmak zorunda ma- nevi üzerine nazif olan N ür sü- resinin 11-20. ayetleriyle bir taraftan Hz. bir iftiraya maruz iffetli 148 bir taraf- tan iffetli ve haysiyetlerinin koruma hukuk ilkesi Sünnetle de kazf su- çuyla ilgili rivayetler mevcuttur. Hz. Peygamber'in, helak edecek olan yedi suç ve günahtan birinin iffetli bir ka- zina riva- yet (Muvatta', 5; Bu- har!, "I:Iudud", 44-45; Ebu Davud, "I:Iu- dud", 34). Hz. bir iftiradan ibaret dair ayet nazif olunca Resül-i Ekrem'in iftira kam- çeken bir iki er- kazf haddi Hz. tara- rivayet edilen bir hadisle sabittir (Müsned, VI, 30,35; EbG DavGd, 34; Tirmizi. "Tefsir", 25). Kur'an ve Sün- net'te kazf suçu üzerinde önemle durol- sebebiyle hukuk sistemlerinde daha bi- çimde vurgulanan ve kazf verilen bir suç ortaya bu suçu ler aleyhine nisbi olarak cezai için de klasik literatüründe kazf suçunun ve bir doktrin Zina isnat edilen kimsenin muhsan ve kazf suçunu üç ana un- surdur. Zina bir bir aleyhine zina veya bir sahih olarak bilinen nesebini reddetmesi olur. Bu is- na sarih olarak ifade eden her ve sözle kazf suçu fakihlerin ithamla kazf su- çunun ileri sürmesi o dönemlerde is- pat (Serahsl, IX. I I I) . Livata (homoseksüellik) kazf suçunun ise fakihler böyle bir da kazf suçu sayarken suçun tesbitte daha ölçüleri bulunan Ebu Hanife ve Zahi- riler onu hakaret ve sövrne so- kar, ta'zir gerektiren bir suç sayarlar V, !4; Abdülkadir Üdeh, II, 463; Cemi! BesyGnl, XLIII/8 976 s. 205) . gerekçelerle cumhur. net bir itharn içermeyen ta'rizle yani ifadelerle kazf suçunu kabul etmezken Malik'e göre it- hamla da kazf suçu (SahnGn , VI, 224 ; ibn II , 368) . Kazf suçunu ikinci unsur it- hama maruz kimsenin muhsan Kazf suç ve ayetteki (en- NGr 24/4) nitelendirmeden muhsan terimi fakihlere göre ergen, hür . müslüman ve iffetli olan erkek. dul veya bekar herkesi kapsar. Ancak ki- muhsan için ergen ve hür olup (b k. Aksi süre- ce bir o güne kadar gayri ru dair bir bilgiye sahip onun iffetli kabul edil- mesi için yeterlidir; iffetli ka- için özel bir gerekmez. Recmi icap ettiren zina su- çunun aranan ihsan da, yani recm evlilik ve evlilik içi cinsel bulunma daha bir önem kazf suçunda ihsan, evli olmak- tan ziyade kelimenin sözlük da biçimde iffetli ifade eder. Bunun için de zina bir suç ve günah bildiren ayetlerde ge- çen (en-NGr 24/4, 23) "muhsanat" kelime- sinde iffetli Öte yandan bu ayetlerde sadece iffetli ka- zina bahsedilmesi bu- nun fiili hayatta daha vuku sebebiyle itharn iffetli erkeklere de yine kazf su- çu (Kurtubl, XII, I 72). Kazf suçunun için zina belli bir veya aleyhine da gerekir. Bir belde aleyhi- ne zina gerçekçi kazf suçu ta'zir suçu MakzQfün bulunabilecek kadar cinsel olgun- ve cinsel en- gel bedeni bir özrünün bulun- arayanlar gerçek- hareket ederken Ahmed b. Hanbel. böyle bir ithamla da ref ve zarar ha- reketle bu aramaz. Kazf suçunu üçüncü unsur bu yapan kimsenin suç Do- kazifin cezai ehliyete sahip bulun- yani ergen, hür iradeye sahip bir Kazifin erkek, müslim, gayri müslim veya makzQfün suçun önemli Bir annesi, aleyhine zina bul u nsa kazf suçu olur ve kazf maruz (Serahsl, IX, 23). Bu bir zina isnat edip getiremernesi ve mahkeme huzurunda yemin- ile sona ermesi

Transcript of KAzERÜNiYYEolmak üzere Hz. Aişe'nin ve Ebu Bekir ailesinin maruz kaldığı iftira kampanyası ve...

KAzERÜNiYYE

Bülendşehir 1272, s. 57-58; Haririzade, Tibyan, 1, vr. 72'-73•; Th. S. Cantacasin, Petit traicte de l'origine des turcqz(nşr. Ch. Schefer). Paris 1896, s. 222; Browne, LHP, lll, 226; Mehmed Şemsed­din, Yadigar-i Şemsi, Bursa 1332, s. 219-220; Abdülbaki Gölpınarlı. Mevlana'dan Sonra Mev­levilik, İstanbul 1953, s. ll; M. Fuad Köprülü, Osmanlı Devleti 'nin Kuruluşu (Ankara 1954). Ankara 1984, s. 96-97; a.mlf .. "Abü !sJ:ıaq Ka­zerüni und die IsJ:ıaqi-Derwische in Anatalien", Isi., XIX ( 1931). s. 18-26; İbrahim Hakkı Kon yalı, Abideleri ve Kitabeleri ile Erzurum Tarihi, İs­tanbul 1960, s. 393-395; Nazif Hoca. Ruzbihan ai-Bakli ve Ki tab Kaş{ ai-Asrar'ı ile Farsça Bazı Şiir/eri, İstanbul 1971 , s. 34, 48; J. S. Triming­ham, The Su{i Orders in Islam, Oxford 1971, s. 21-24, 236; S. Vryonis. The Declineo{Medieval Hellenism in Asla Minor and the Process of Is­Iamizatian {rom the Eleventh through the Fif­teenth Century, Berkeley- Los Angeles 1971, s. 367; S. A. Abbas Rizvi. A History o{Sufism in lndia, New Dehli 1978,1, 111-112; Hasan Tur­yan, Bursa Evliyalan ve Tarihi Eserleri, Bursa 198?, s . 244-245; Nihat Aytürk- Bayram Altan,

·Türkiye'de DiniZiyaret Yerleri, Ankara 1992, s. 151; Mustafa Kara, Bursa 'da Tarikatlar ve Tek­keler; Bursa 1993, ll, 11-28; W. Caskel, "Zu der Islam, Band XIX, s. 18-26", lsi. , XIX ( 1931). s. 284-285; H. Adnan Erzi, "Bursa'da Ishaki Der­vişlerine Mahsus Zaviyenin Vakfıyesi", VD, ll ( 1942). s. 423-429; M. Zeki Oral, "Konya'da Ebu Is hak Kazeruni Zaviyesi", Anıt, l/7, Konya 1949, s. 3-8; 1/8 (ı 949), s. 12-14; J. Aubin, "S ah Ismıi'il et !es notables de ı 'Iraq persan", JESHO, ll ( 1959). s. 37-81; Paul Wittek, "Kazeruni", İA, VI, 523.

li! HAMİD ALGAR

KAZF (.,j.>.AJI)

iffetli bir kimseye zina iftirasında bulunma anlamında

fıkıh terimi. L

Sözlükte "herhangi bir şeyi atmak" an­lamına gelen kazf fıkıhta haddi gerek­tiren belirli suçlardan birinin adı olup "muhsan olan bir kimseye zina ithamın­da bulunmak veya nesebini reddetmek" şeklinde tanımlanır. İthamda bulunan kişiye kazif, itharn edilene makzfıf, bu amaçla kullanılan kelime ve cümle! ere makzfıfün bih denilir.

Kur'an'da kişilik hakları kapsamında if­fet, şeref ve haysiyet dokunulmazlığına ayrı bir önem verilmiştir. Müminlerin an­nesi Hz. Aişe aleyhinde çıkarılan ve İslam tarihinde İfk Hadisesi olarak bilinen de­dikodular sebebiyle başta Resul-i Ekrem olmak üzere Hz. Aişe'nin ve Ebu Bekir ailesinin maruz kaldığı iftira kampanyası ve katlanmak zorunda bırakıldıkları ma­nevi işkenceler üzerine nazif olan N ür sü­resinin 11-20. ayetleriyle bir taraftan Hz. Aişe'nin bir iftiraya maruz kalmış iffetli

148

bir kadın olduğu açıklanmış. diğer taraf­tan iffetli kişilerin şeref ve haysiyetlerinin koruma altına alınması maksadıyla hukuk ilkesi getirilmiştir. Sünnetle de kazf su­çuyla ilgili bazı rivayetler mevcuttur. Hz. Peygamber'in, insanı helak edecek olan yedi suç ve günahtan birinin iffetli bir ka­dına zina itharnı olduğunu söylediği riva­yet edilmiştir (Muvatta', "I:Iudı1d", 5; Bu­har!, "I:Iudud", 44-45; Ebu Davud , "I:Iu­dud", 34). Hz. Aişe'yeyapılan ithamıri bir iftiradan ibaret bulunduğuna dair ayet nazif olunca Resül-i Ekrem'in iftira kam­panyasında başı çeken bir kadınla iki er­keğe kazf haddi uyguladığı Hz. Aişe tara­fından rivayet edilen bir hadisle sabittir (Müsned, VI, 30,35; EbG DavGd, "I:Iudı1d", 34; Tirmizi. "Tefsir", 25). Kur'an ve Sün­net'te kazf suçu üzerinde önemle durol­muş olması sebebiyle fıkıhtabaşka hukuk sistemlerinde olduğundan daha açık bi­çimde vurgulanan ve kazf adı verilen bir suç tanımı ortaya çıkmış. bu suçu işleyen­ler aleyhine nisbi olarak ağır cezai yaptı­rımlar öngörülmüştür. Cezalandırmada

kanuniliğin sağlanabilmesi için de klasik fıkıh literatüründe kazf suçunun oluşumu ve cezasının infazı hakkında ayrıntılı bir doktrin geliştirilmiştir.

Zina isnadı, isnat edilen kimsenin muhsan olması ve isoadın kasıtlı yapıl­ması kazf suçunu oluşturan üç ana un­surdur. Zina lsnadı bir kişinin başka bir kişi aleyhine zina itharnında bulunması veya başka bir kişinin sahih olarak bilinen nesebini reddetmesi şeklinde olur. Bu is­na dı sarih olarak ifade eden her yazı ve sözle kazf suçu gerçekleşmiş sayılır. Bazı fakihlerin yazıyla yapılan ithamla kazf su­çunun gerçekleşmeyeceği görüşünü ileri sürmesi yazının o dönemlerde taşıdığı is­pat güçlüğünden kaynaklanır (Serahsl, IX. I I I) . Livata (homoseksüellik) ithamıyla kazf suçunun oluşup oluşmayacağı ise fakihler arasında tartışmalıdır. Çoğunluk böyle bir itharnı da kazf suçu sayarken suçun oluşum şartlarını tesbitte daha sıkı ölçüleri bulunan Ebu Hanife ve Zahi­riler onu hakaret ve sövrne kapsamına so­kar, dolayısıyla ta'zir cezasını gerektiren bir suç sayarlar (İbnü'l-Hümam. V, ı !4; Abdülkadir Üdeh, II, 463; Cemi! BesyGnl, XLIII/8 [ı 976 ı. s. ı 205) . Aynı gerekçelerle cumhur. net bir itharn anlamı içermeyen ta'rizle yani dotaylı ifadelerle kazf suçunu kabul etmezken Malik'e göre dolaylı it­hamla da kazf suçu oluşur (SahnGn , VI, 224 ; ibn Rüşd, II , 368) .

Kazf suçunu oluşturan ikinci unsur it­hama maruz kimsenin muhsan olmasıdır.

Kazf suç ve cezasına ilişkin ayetteki (en­NGr 24/4) nitelendirmeden alınan muhsan terimi fakihlere göre akıllı, ergen, hür. müslüman ve iffetli olan erkek. kadın ,

dul veya bekar herkesi kapsar. Ancak ki­şinin muhsan sayılması için ergen ve hür olmasının şart olup olmadığı tartışmalı­dır (b k. İHSAN) . Aksi ispatlanmadığı süre­ce kişilerin suçsuzluğu asıl olduğundan bir kişi hakkında o güne kadar gayri meş­ru ilişkide bulunduğuna dair bir bilgiye sahip olunmaması onun iffetli kabul edil­mesi için yeterlidir; iffetli olduğunu ka­nıtlamak için özel bir araştırma yapılma­sı gerekmez. Recmi icap ettiren zina su­çunun oluşumunda aranan ihsan şartın­da, yani recm ihsanında evlilik ve evlilik içi cinsel ilişkide bulunma daha bir önem taşırken kazf suçunda ihsan, evli olmak­tan ziyade kelimenin sözlük anlamına da yakın biçimde iffetli olmayı ifade eder. Bunun için de zina iftirasının ağır bir suç ve günah olduğunu bildiren ayetlerde ge­çen (en-NGr 24/4, 23) "muhsanat" kelime­sinde iffetli kadınlar anlamı baskındır.

Öte yandan bu ayetlerde sadece iffetli ka­dınlara zina iftirasından bahsedilmesi bu­nun fiili hayatta daha sık vuku bulması sebebiyle olduğundan aynı itharn iffetli erkeklere yöneltildiğinde de yine kazf su­çu oluşur (Kurtubl, XII, I 72). Kazf suçunun oluşumu için zina itharnının belli bir kişi veya kişiler aleyhine yapılmış olması da gerekir. Bir belde halkının tamamı aleyhi­ne yapılan zina itharnı olayın yapısı gereği gerçekçi olmayacağından kazf suçu değil ta'zir suçu oluşturur. MakzQfün ayrıca ilişkide bulunabilecek kadar cinsel olgun­Iuğa ulaşmış olması ve cinsel ilişkiye en­gel oluşturan bedeni bir özrünün bulun­maması şartını arayanlar isnadın gerçek­liği noktasından hareket ederken Ahmed b. Hanbel. kişinin böyle bir ithamla da şe­ref ve itibarının zarar göreceğinden ha­reketle bu şartı aramaz.

Kazf suçunu oluşturan üçüncü unsur bu isnadı yapan kimsenin suç kastıdır. Do­layısıyla kazifin cezai ehliyete sahip bulun­ması yani akıllı , ergen, hür iradeye sahip bir kişi olması şartı aranır. Kazifin kadın, erkek, müslim, gayri müslim olması veya makzQfün yakını bulunması suçun oluş­ması açısından önemli değildir. Bir kişi babası, annesi, kardeşleri aleyhine zina itharnında bul u nsa kazf suçu işlemiş olur ve kazf cezasına maruz kalır (Serahsl, IX, ı 2 3). Bu kuralın bir istisnası kocanın karı­sına zina isnat edip şahit getiremernesi ve mahkeme huzurunda yapılan yemin­leşme ile evliliğin sona ermesi şeklindeki

özel durumdur (bk. en-NGr 24/6-7; LİAN). Karısı aleyhine zina itharnında bulunduk­tan sonra iddiasını geri alan ve karısına haksız bir ithamda bulunduğunu itiraf eden koca ise kazf suçu işlemiş olur.

Kazifin itharnını makzufün huzurunda ve onun yüzüne karşı yapmış olması ge­rekmez. Makzufün gıyabında yapılan ve usulüne uygun şekilde ispat edilen bir ithamla da kazf suçu oluşur. Böylece it­hamın bir cemaat huzurunda yapılmış olması gerekmeyip iki kişi yanında söy­lenmiş olması suçun oluşması için yeter­lidir.

Kazf suçlusunun işlediği suçtan dolayı takip edilmesi için makzufün dava açma­sının gerekip gerekmediği fakihler arasın­da tartışmalıdır. Malik!, Şafii ve Hanbell­ler'ce kazf suçu kişi aleyhine işlenmiş. ya­ni şahıs hakkı galip suçlar kapsamında görüldüğünden makzuf dava açıp açma­makta. dava açmış olmasına rağmen ka­zifi affedip etmemekte serbesttir. Başta Ebu Hanife olmak üzere kazf suçunu am­me aleyhine işlenmiş suçlar kategorisinde değerlendiren fakihlere göre ise resmi makamlar konuyla ilgili bilgi edindikten sonra makzufün davadan vazgeçmesi ve­ya kazifi affetmesiyle dava kapanmaz.

Kazfi kişisel bir suç kapsamında de­ğerlendiren çoğunluğun görüşüne göre makzufün dava açma ehliyetine sahip olmaması. dava açabilecek zamanı bu­lunduğu halde dava açmadan vefat et­miş olması durumunda velileri dava aça­maz veya makzufün açtığı davayı takip edemez; ancak makzuf dava açması için başkasını vekil tayin edebilir. Ölmüş bir kimseye kazfte bulunulduğu takdirde onun usul ve füruunun kazf davası açma hakkı vardır.

Kazif tarafından yapılan zina itharnı ya makzufün suçunu itirafıyla ya da kazifin kendisi de dahil sözüne güvenilir dört şa­hitle iddiasını ispat etmesiyle suç olmak­tan çıkar; o takdirde makzuf zina suçlusu haline gelir. Ancak zina suçunun şahitle ispatında dört görgü şahidinin bulunması şartı arandığından belli bir kişi veya kişi­ler aleyhine kazfte bulunanlar dört sayı­sına ulaşmadıkları. ulaşmış olsalar bile görgü şahitliği yapamadıkları ve itham­ları mücerret isnattan ibaret kaldığı sü­rece hepsi aleyhine kazf suçu sabit olur. Hatta ithamda bulunan kişiyi davacı sa­yıp onun dışında dört şahidin bulunması şartını arayanlar da vardır. Kur'an'da zi­nanın ispatında özel ve ağır bir prosedü­rün öngörülmüş olması (en-NGr 24/4) ve

buna bağlı olarak iddia sahibinin belki de gerçekte suçlu olmadığı halde iddiasını dört şahitle ispat edemediği için kazf su­çu işlemiş sayılması İslam'ın açığa çıkma­mış kötülüklerin gizlenmesini istediğin i,

kişilerin şeref ve iffetlerinin korunmasını esas aldığını ve suçları ancak aleniyet ka­zandığında cezalandırmaya yöneldiğini

gösterir. Kazf suçu sabit olduktan ve ka­zif aleyhine kazf cezasına hüküm verildik­ten sonra henüz ceza infaz edilmeden makzufün bir zina suçu sabit olsa muh­sanlık sıfatı kalkmış olacağından kazif aleyhine verilen ceza hükmü düşer ve ceza infaz edilmez (Serahsl. IX. 127)

Kazf suçu sabit olduğu takdirde suçlu­ya bedeni ceza olarak celde (sapa) cezası uygulanır; manevi ceza olarak da şahitliği kabul edilmeyen güvenilmez bir kişi sa­yılır. Kur'an'da zina iftirasında bulunup da şahit getiremeyenlere seksener sapa vurulması ve artık onların şahitliğinin ka­bul edilmemesi hükmü yer alır (en-N Gr 24/4). Bundan dolayı kazife uygulanacak seksen sapa cezası fıkıhta cezası şari' ta­rafından belirlenen, bunun için de arttır­ma ve eksiltıneye veya yerine başka ceza ikamesine gidilemeyen had niteliğindeki cezalar arasında görülmüştür. Celdenin uygulama şekli ve şartları konusunda li­teratürde yer alan ayrıntılar cezaların in­fazında aşırılığın önlenmesi, istikrar ve kanuniliğin sağlanmasına yönelik çaba­lar niteliğindedir. Kazf suçunu amme hu­kuku yani Allah hakları kapsamına giren bir suç olarak kabul eden Ebu Hanife'nin temsil ettiği görüşe göre kazf cezası af­fedilemez (a.g.e., IX, 109; Bilmen. lll, 238). Zina itharnını kişisel hakkın ihliHi yani kul hakkı kapsamında kabul eden Şafii ve Ahmed b. Hanbel' e göre cezanın infazından önce makzufün affetme yet­kisi vardır. Malik' e göre af dava resmi ma­kamlara intikal etmeden önce mümkün­dür. Ancak resmi makamlara intikal et­miş olmasına rağmen makzuf olayın gizli kalmasın ı istiyor ve bunun için kazifi af­fediyorsa af geçerli olur.

Kazf suçlusuna verilecek manevi ceza ise onun güvenilirlik niteliğini kaybetme­si, mahkemelerde şahitliğinin kabul edil­memesidir. Kazifin tövbe etmesi ve du­rumunu düzeltmesi halinde şahitliğinin kabul edilip edilmeyeceği konusu fakih­ler arasında tartışmalıdır. Hanefiler'e gö­re kazif tövbe etse de şahitliği kabul edil­mez. Şafii, Maliki ve Hanbeli mezhepleri­ne göre kazif tövbe eder ve iyi hali görü­lürse şahitliği kabul edilir.

KAZF

Kazf cezasında tedahül cereyan eder. yani birden fazla kişi aleyhine kazfte bu­lunan kimse üzerine sadece bir kazf ceza­sı uygulanır. Kazfte bulunduğu her kişi için ayrı ayrı kazf cezası uygulanmaz. Bir kişi hakkında kazfte bulunan kimse üze­rinde kazf cezası infaz edildikten sonra tekrar kazf suçu işlediği takdirde tedahül söz konusu olmaz. Bu durumda kazif tek­rar kazf cezasına maruz kalır. Bir grup ve bir cemaat aleyhine yapılan kazf sebebiy­le de kazife tek ceza uygulanır. Ahmed b. Hanbel ve Şafii'den gelen bir görüşe göre birden fazla kişiye ayrı ayrı kazfte bulu­nan şahıs üzerinde her bir makzCıf için ayrı ceza uygulanır. Had cezasını gerekti­recek bir kazf suçunun oluşum şartlarını taşımayan isnat ve iftiralara. mesela muhsan olma şartlarını taşımayan kim­seye yapılan zina isnadı, kişilik haklarına tecavüz teşkil etmesi ölçüsünde ta'zir su­çu teşkil eder ve o kapsamda cezalandı­rılır (Maverdl, ı. 387, vd.; Kasanl, vıı. 40).

BİBLİYOGRAFYA :

el-Muvatta', "I:Iudiid", 5; Müsned, VI, 30, 35; Buhari, " J::Iudiid", 44-45; E bii Daviid. "J::Iudiid", 34; Tirmizi, "Tefsir", 25; Sahniin. el-Müdevve­ne, VI, 214-238; Maverdi. Kittibü'l-l;fudüd mi­ne'l-l;favi'l-kebfr (n şr. İbrahim b. Ali Sandıkcl). Beyrut 1415/1995, 1, 387 vd.; Şi razi, el-Mühe?­?eb, ll, 272-276; Serahsi, el-Mebsüt, IX, 102-132; Kasani. Beda'i', VII, 40; İbn Rüşd. Bidaye­tü '1-müctehid, İstanbul 1985, ll, 368-370; İbn Kudame, el-Mugnf, Kahire 1389/1969, IX, 83-1 00; Kurtubi, el-Cami', XII, 172-182; İbnü'I-Hü­mam, Fet/:ıu'l-kadfr, Beyrut, ts., V, 89, 114; İbn Ab idi n, Reddü '1-mu/:ıta.r, Beyrut 1994, VI, 79; Abdülhiıli~ en-NevavT. Cera'imü 'l·ka?f ve's-seb­bi'l·'alenf ve şürbi'l-l)amr, Kahire 1970; M. Ebii Zehre. el-Cerfme, Kahire 1974, tür.yer.; a.mlf., el-'Ukübe, Kahire 1974, tür. yer.; Nasr FerTd Mu­hammed V asıl, ei-Vasft {f cerfmeteyi'l-ka?f ve'z zina, Kahire 1976;Abdülkadir Üdeh, et-Teşrf"u'l­cina'iyyü'l-islamf, Kahire 1977, 1, 645-648; ll, 455-496; Bilmen, Kamus2 , lll, 229-249; Abdür­rezzak Halil, A/:ıkamü '1-ka?{, Medine 1400/ 1980; Mahya b. Mes'ad es-Sühaymi, A/:ıkamü '1· ka?{ fi'ş-şerf'ati'l-islamiyye, !baskı yeri yok! 1402/1982 (Camiatü ümmi'l -kura); Kadi Abdul­lah Muhammed. A/:ıkamü '1-ka?ffı'ş-şerf'ati'l-is­Lamiyye ve eşeru tatbfkıhf {f /:ıimayeti'L-a'raz, Kahire 1984; İbrahim Sabri. A/:ıkamü cera'i­mi'l-'ırz {i'ş-şerf'ati'l-islamiyye ve'l-kanüni'l­Mışri, Kahire, ts., s. 81-100; Ahmed Fethi Beh­nesi, Mevsü'atü '1-cina'iyye fi'l-fıkhi'l-islamf, Beyrut 1412/1991 ,1V, 162-187; Sa'd Mahmud E bii Abd u h. Cerimetü '1-ka?f ve 'ukilbetühii fi'l­fıkhi'l-islamf, Kahire 1993-94; Cem11 BesyiinT, "Bal) ş fı I:ıaddi'l-]5aıf', ME, XLVIII/8 ( 197.6 ). s. 1203-1210; Yaşar Yiğit, "İnsanlık Onur ve Şe­refınin Korunması Perspektifinden Kazf Suçu ve Cezasına Bakış", Kur'an Mesajı ilmi Araş­tırmalar Dergisi, sy. 22, 23, 24, İstanbul 1999-2000, s. 227 -240; Th. W. Juynboll , "Kazif', iA , VI, 527; Y. -Linant de Bellefonds, "Kadhf", EJ2 (İng.), IV, 373; "Kaıf' , Mv.F; XXXJIJ, 5-26.

li] HAMZA AKTAN

149