ŞEYLERİN MASUMİYETİ · 1 Hayatımın En Mutlu Ânı 2 Şanzelize Butik 3 Uzak Akrabalar 4...
Transcript of ŞEYLERİN MASUMİYETİ · 1 Hayatımın En Mutlu Ânı 2 Şanzelize Butik 3 Uzak Akrabalar 4...
Ş E Y L E R İ N M A S U M İ Y E T İ
M A S U M İ Y E T M Ü Z E S İ , İ S T A N B U L
Ş E Y L E R İ N M A S U M İ Y E T İ
Orhan PamukM A S U M İ Y E T M Ü Z E S İ , İ S T A N B U L
Bak, bu sessizliklerde şeyler,
Sanki en gizli sırlarını
Teslim edecek gibiler.
—"Limonlar", Eugenio Montale
İ Ç İ N D E K İ L E R
VitrinNo
Giriş
Son Osmanlı Şehzadesinin Hikâyesi
Roman, Müze, Katalog
Füsun’un Evi: Müzenin Yeri
Mahalle: Çukurcuma
Şeylerin Katliamı
Eşyaları Beklemek
Katalog
1 Hayatımın En Mutlu Ânı
2 Şanzelize Butik
3 Uzak Akrabalar
4 Yazıhanede Sevişmek
5 Fuaye Lokantası
6 Füsun’un Gözyaşları
7 Merhamet Apartmanı
8 İlk Türk Meyveli Gazozu
9 F
10 Şehir Işıkları ve Mutluluk
11 Kurban Bayramı
12 Dudaktan Öpüşmek
13 Aşk, Cesaret, Modernlik
14 İstanbul’un Sokakları, Köprüleri, Yokuşları, Meydanları
15 Bazı Nahoş Antropolojik Gerçekler
9
15
21
33
43
49
59
60
62
66
72
73
74
80
82
84
88
92
96
100
104
16 Kıskançlık
17 Artık Bütün Hayatım Seninkine Bağlı
18 Belkıs’ın Hikâyesi
19 Cenazede
20 Füsun’un İki Şartı
21 Babamın Hikâyesi: İnci Küpeler
22 Rahmi Efendi’nin Eli
23 Sessizlik
24 Nişan
25 Bekleme Acısı
26 Aşk Acısının Anatomik Yerleşimi
27 Sarkma, Düşersin
28 Eşyaların Tesellisi
29 Onu Düşünmediğim Dakika Artık Hiç Yoktu
30 Füsun Artık Yok
31 Onu Bana Hatırlatan Sokaklar
32 Füsun Sandığım Gölgeler, Hayaletler
33 Kaba Oyalanmalar
34 Uzaydaki Köpek Gibi
35 Koleksiyonumun İlk Çekirdeği
36 Aşk Acımı Yatıştıracak Küçük Bir Umut İçin
105
108
110
114
116
117
120
124
126
128
131
132
138
142
145
146
147
151
152
154
156
37 Boş Ev
38 Yaz Sonu Partisi
39 İtiraf
40 Yalı Hayatının Tesellileri
41 Sırtüstü Yüzmek
42 Sonbahar Hüznü
43 Soğuk ve Yalnız Kasım Günleri
44 Fatih Oteli
45 Uludağ Tatili
46 İnsanın Nişanlısını Ortada Bırakması Normal midir?
47 Babamın Ölümü
48 Hayatta En Önemli Şey Mutlu Olmaktır
49 Ona Evlenme Teklif Edecektim
51 Mutluluk İnsanın Sevdiği Kişiye Yakın Olmasıdır Yalnızca
52 Hayat ve Acılar Hakkında Bir Film Samimi Olmalı
53 Kırılan Kalbin Acısının ve Küskünlüğün Kimseye Yararı Yok
54 Zaman
55 Yarın Gene Gelin, Gene Otururuz
56 Limon Filmcilik T.A.Ş.
57 Kalkıp Gidememek
58 Tombala
59 Sansürden Senaryo Geçirmek
60 Huzur Lokantası’nda Boğaz Geceleri
63 Dedikodu Sütunu
64 Boğaz’da Yangın
65 Köpekler
66 Nedir Bu?
67 Kolonya
68 4213 İzmarit
69 Bazan
70 Kırık Hayatlar
71 Hiç Gelmiyorsunuz Artık Kemal Bey
72 Hayat da Tıpkı Aşk Gibi...
73 Füsun’un Ehliyeti
74 Tarık Bey
82–83 Çatı Katı
Evden Müzeye Mimari
Dizin
Görsel Kaynakçası
Teşekkür
202
204
209
211
212
213
215
220
221
226
233
234
235
236
237
244
249
254
260
262
263
158
160
164
166
170
176
177
178
180
181
182
188
189
190
192
194
197
198
201
Masumiyet Müzesi’nin birinci katının genel görünümü. Kutu dizisi ortadaki boşluğun öte yanında gözüken 2 no’lu “Şanzelize Butik” adlı vitrinle başlayarak sağdaki duvar
boyunca bölüm bölüm ilerliyor. Aşağıda, giriş katındaki 68 no’lu “4213 İzmarit” adlı vitrin; yukarıda, ikinci katta ise “Füsun’un Ehliyeti” başlıklı 73 no’lu vitrin gözüküyor.
9
son osmanlı şehzadesinin hikâyesi
Romanın ve müzenin fikri ilk 1982 yılında bir aile toplantısında, Şehzade Ali Vâsıb Efendi ile tanıştığımda aklıma geldi. Osmanlı Padişahı V. Mu-rat’ın küçük torunu olan şehzadenin, saltanat sürseydi ve Osmanlı hane-danı Türkiye’de ve iktidarda olsaydı, o yıllarda tahtta olması gerekiyor-du. Ama Osmanlı Devleti’nin yıkılışı ve 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’nin de kuruluşundan sonra Türkiye’ye dönmeye yeni izin alabilmiş olan bu seksenlik adamın derdi, ne taht ne de siyasi iktidardı. Ecdadının altı yüz yıl yönettiği ve ancak yabancı bir pasaportla girebildiği Türkiye’de sü-rekli kalabilmek istiyordu yalnızca. İskenderiye’de yaşıyor, yazlarını Portekiz’de, Avrupa’nın ve Ortadoğu’nun tahtını ve iktidarını kaybetmiş emekli kral ve prensleriyle ahbaplık edip vakit öldürerek geçiriyordu. (Bana İran Şahı Rıza Pehlevi’nin ilk karısı Fevziye’den neden ayrıldığını anlatmıştı.) Ölümünden sonra oğlu Osman Osmanoğlu tarafından dü-zenlenip Bir Şehzadenin Hatıratı, Vatan ve Menfâda Gördüklerim ve İşit-tiklerim adıyla 2004’te yayımlanan hatıralarından da anlaşılabileceği gi-bi, şehzadenin hayatta sürekli derdi parasızlık olmuştu. Geçinebilmek için uzun yıllar İskenderiye’deki Antoniadis Saray ve Müzesi’nin önce bilet kontrolörlüğünü, sonra da müdürlüğünü yapmıştı. “Sarayın idaresi, temizliği ve eşyalarının muhafazasına memur idim” diye gururla yazar hatıralarında. “Gümüşler, kristaller, mobilyalar vesaire uhdemde idi.” Aile sofrasında meraklı sorularım üzerine, seksenlik Şehzade, Kral Fa-ruk’un kleptoman olduğunu da anlatmıştı: Kral Faruk Antoniadis Saray ve Müzesi’ni ziyaretinde, çok beğendiği antik bir tabağı kimseye sorma-dan camekânı açıp yanına alarak Kahire’ye, kendi sarayına götürmüştü. Başka sorularım üzerine Şehzade, Osmanlı Devleti yıkılıp hanedan İs-
G İ R İ Ş
Müzenin giriş katı. Yere romanın geliştirip açıkladığı Aristocu zaman anlayışını, yani bölünemez anları birleştiren çizgiyi simgeleyen zaman spirali işlenmiş. Tıpkı atomlar gibi, şeyler de, merkezdeki bu boşluğun çevresinde; yukarıdaki “Zaman” adlı 54 no’lu bölümdeki saatlere doğru uzanıyor. İster sigara izmariti ister tuzluk olsun, müzedeki her eşya bize tek tek anları hatırlatarak zamanı mekâna çeviriyor.
10 orhan pamuk
tanbul’u terk etmeden önce Ihlamur Kasrı’nda yaşadığını, Galatasaray Lisesi’nden sonra –Atatürk’ün de gittiği– Harbiye’deki Harp Okulu’na devam ettiğini anlatmıştı. Bütün bu yerlerde, ondan kırk elli yıl sonra, ben çocukluğumu geçirmeye başlayacaktım. Gözümün önünde yanık yı-kık saraylar, konaklar, çocukluğumu geçirdiğim Nişantaşı’nın eski so-kakları ve matematik dersi alan bir şehzade canlanıyordu.
Şehzade, elli yıllık bir sürgünden sonra, Türkiye’ye temelli geri dön-me ve para kazanma dertlerine çözüm olacak bir iş aradığını, ama ne ya-zık ki kimseden yardım görmediğini şikâyetle anlatıyordu. Kimsenin ona yardım etmemesinin temel nedeninin, laik Türkiye Cumhuriye-ti’nin gizli servislerinin son Osmanlı Padişahı olabilecek kişinin siyasi bir sembol olmasını engellemek olduğunu anlıyorduk. İhtiyar şehzade-nin böyle bir niyeti olmadığını bildiğimiz için, aile sofrasındakilerden biri, Ali Vâsıb Efendi’nin çocukluğunda çok vakit geçirdiği Ihlamur Kas-rı’nda müze rehberi olarak belki iş bulabileceğini söyledi. Hem bir mü-zeye çevrilmiş Ihlamur Kasrı’ndaki hayatı hem de müze-saray yönetici-liğini çok iyi bildiği için, bu iş onun dertlerine mükemmel bir çözüm ol-maz mıydı?
Bu öneriyle birlikte, Şehzade dahil sofrada oturan hepimiz bir an Ali Vâsıb Efendi’nin çocukluğunda dinlendiği, ders çalıştığı odaları ziyaret-çilere nasıl gezdirebileceğini, hiçbir mizah duygusuna kapılmadan, cid-diyetle hayal ettik. Daha sonra bu hayalleri yeni biçimler bulmak isteyen genç bir romancının iştahıyla kendi başıma geliştirdiğimi de hatırlıyo-rum: “İşte, efendim,” diyecekti Şehzade, her zamanki aşırı nazik üslu-buyla, “burası yetmiş yıl önce benim yaverimle birlikte oturup matema-tik çalıştığımız odadır!” ve rehberlik ettiği eli biletli müze kalabalığın-dan ayrılacak, müze ziyaretçisinin basabileceği yer ile sergilenen eşyalar arasındaki eski tarz kırmızı kadife kordonlu (tıpkı müzemizin çatı ara-sındaki gibi) pirinç ayaklıklı sınır çizgisini geçerek çocukluk ve gençli-ğinde oturduğu masaya oturacak, o zaman aynı kalemler, cetvel, silgi ve kitaplarla nasıl çalışıyorsa taklit edecek ve oturduğu yerden müzesever-
giriş 11
lere “Değerli ziyaretçiler, işte burada böyle matematik çalışırdım efen-dim” diye seslenecekti. Tıpkı başkahramanım Kemal gibi insanın rehbe-ri olduğu bir müzenin aynı zamanda bir eşyası olmasının zevklerini ya da insanın yaşamış olduğu bir hayatı, yıllar sonra, bütün eşyalarıyla, bir mü-zede başkalarına anlatmasının heyecanını ilk böyle hissettim. Bir roman ve müze olarak Masumiyet Müzesi’nin ilk çekirdeği budur! Baştan beri müzeyi ve romanı birlikte düşündüm.