Editöravsarelleri.com/FileUpload/ks776364/File/9_-_okuntu...2 3 AHMET Z. ÖZDEMİR Ahmet Zemci...

28

Transcript of Editöravsarelleri.com/FileUpload/ks776364/File/9_-_okuntu...2 3 AHMET Z. ÖZDEMİR Ahmet Zemci...

Page 1: Editöravsarelleri.com/FileUpload/ks776364/File/9_-_okuntu...2 3 AHMET Z. ÖZDEMİR Ahmet Zemci Özdemir, 1934 yılında Kayseri’ye bağlı Sarız il-çesinin Karayurt köyünde
Page 2: Editöravsarelleri.com/FileUpload/ks776364/File/9_-_okuntu...2 3 AHMET Z. ÖZDEMİR Ahmet Zemci Özdemir, 1934 yılında Kayseri’ye bağlı Sarız il-çesinin Karayurt köyünde

O K U N T UAVŞARELLERİ E-KÜLTÜR DERGİSİ

SAYI: 9EYLÜL- 2016

WEB ADRESİ:http://www.avsarelleri.com

[email protected]

Yazılar yayınlansın ya da yayınlanmasın iade edilmez. Yazılarda kısaltma yapılabilir. Hukuki sorumluluk yazarlara aittir.

Editör (Okan AVŞARKOCAOĞLU)Sual Eyler Benden Dağlar Ne deyim. (Ahmet Z. ÖZDEMİR)Dahar Oluğu’na (Battal KORKMAZ)Kara Çekelim Beyaza (Yılmaz ILIK)Küsesinli Aşireti (Adnan Menderes KAYA)Tomarza Merkez ve Bağlı Belediyeleri (Alemdar ÜNLÜ)Benim Destanım (Gülhan ÇABUCAK)Sözlük

İ ç i n d e k i l e r

1

Saygı Değer okurlarımız;

Dergimizin dokuzuncu sayısı ile yine sizlerle birlikteyiz.

Avşar Türkmenlerinin Tarihi ve kültürünü ilgilendiren konularda bazen tesadüfen bazen de bilinçli olarak çevremizden bir ağıt, bir hikâyeleşmiş anı öğreni-yorum. İnşallah bunları yazıya dö-kebilirsem önümüzdeki sayılarda sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

Çok önemsediğim için Yine tekrarlıyorum; Kültür bilgileri in-sanda bir emanettir. Emanetin ise sahibine yani halka teslim edilme-si gerekir. Bundan dolayı çalışma-larınızda bana ait olan derlemeleri

Okan AVŞARKOCAOĞLU

Editör...

1268

14203032

özgürce kullanabilirsiniz.

Dergimiz de paylaşımda bu-lunmak isteyenlerin katkılarını bekliyorum.

Dergimize katkıda bulunarak içeriğini zenginleştiren Yazarlar ve Şairlerimiz Ahmet Z. Özdemir, Adnan Menderes Kaya, Alemdar Ünlü, Gülhan Çabucak’a teşekkür ediyor, Rahmetli Battal Korkmaz’ı da rahmetle anıyorum.

Geleceğin ülkemize, dünya-mıza huzur ve mutlu yarınlar getir-mesi dileklerimle…

Hoşça kalın.

Page 3: Editöravsarelleri.com/FileUpload/ks776364/File/9_-_okuntu...2 3 AHMET Z. ÖZDEMİR Ahmet Zemci Özdemir, 1934 yılında Kayseri’ye bağlı Sarız il-çesinin Karayurt köyünde

2 3

AHMET Z. ÖZDEMİR

Ahmet Zemci Özdemir, 1934 yılında Kayseri’ye bağlı Sarız il-çesinin Karayurt köyünde doğ-du. İlkokulu bu köyde bitirdikten sonra Pazarören Öğretmen Oku-lu (1956), Bursa Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü (1960), Anadolu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyat bölümünü bitirdi.

Uzun yıllar yurdun çeşitli yer-lerindeki okullarda, ağırlıklı olarak Öğretmen Okullarında ve Eğitim Enstitüsünde öğretmenlik yaptı.

Şakacı ve cana yakın kişiliği nede-niyle öğrencilerinin taktığı Şeker Ahmet lakabı, onu tanıyanlarca yaygın olarak kullanılmaktadır.

Emekli olduktan sonra başta yetiştiği Sarız yöresinin kültürü ol-mak üzere, Halkbilim ağırlıklı ki-taplar yayınladı. Dadaloğlu ile ilgi-li yöreden bakışlar içeren bir kitap yayınladı, yörenin ünlü ağıtlarını ilk kez öyküleriyle birlikte kapsam-lı bir Kültür Bakanlığı yayını olarak yazılı kültüre aktardı.

Halkbilimi ve Türk Dili konularında çok sayıda makalele-ri bulunan yazar, çeşitli sempoz-yumlara konuşmacı olarak katıldı. TRT’de Derin Kökler, Anadolu’da Zaman, Seyyahların İzinde belge-sellerinde danışmanlık yapan Ah-met Z. Özdemir; Folklor Araştır-

ma Kurumu, Dadaloğlu Derneği tarafından verilen ödüllerin de sa-hibidir. Son olarak, Troya Kültür Sa-nat Derneği tarafından, 23. Per-tev Naili Boratav Halkbilimi Özel Ödülü verilmiştir.

Yazarın Yayımlanmış Eserleri:

-Avşarlar ve Dadaloğlu, Dayanışma Yayınları 1985, İkinci baskı Ürün Yayınları 2007-Öyküleriyle Ağıtlar 1- Kültür Bakanlığı Yayınları 1995, ikinci baskı 2002-Öyküleriyle Halk Şiirleri, Ürün Yayınları. 1998-Öyküleriyle Ağıtlar 2. Cilt, Kültür Bakanlığı Yayınları.2001-Sarız’da Düğün, TRT’de “Avşar Düğünü” adıyla yayımlandı, Kayseri Büyükşehir Belediyesi Yayınları. 2005-Osmanlı’dan Günümüze İki İleri Bir Geri. Ürün Yayınları. 2006-Gün Gördüm Günler Gördüm, Ürün Yayınları. 2009-Adil Tol’un Osmanlı Tarihi Notları- Düzenleyip yayıma hazırladı. Ürün Yayınları. 2014

Page 4: Editöravsarelleri.com/FileUpload/ks776364/File/9_-_okuntu...2 3 AHMET Z. ÖZDEMİR Ahmet Zemci Özdemir, 1934 yılında Kayseri’ye bağlı Sarız il-çesinin Karayurt köyünde

4 5

SUAL EYLER BENDEN DAĞLAR NE DEYİM Şiire konu olan olay çeşitli biçimlerde anlatılmaktadır:

1865 yılında Derviş Paşa'nın Fırka-i İslâhiye denen ordusuyla Avşarlar arasındaki savaşı anlatmaktadır.(Emir Kalkan, Türk Dünyası Araştırmaları, sayı: 19, s. 69) Bu görüş gerçeklere aykırıdır. Çünkü Çu-kurova'da, özellikle Ceyhan (Yarsuvat) yöresinde Avşarlar ile Osmanlılar arasında bir savaş olmamıştır. Avşar, Osmanlı çarpışması Sis (Kozan) ve Feke yörelerinde olmuştur. Bunun böyle olduğunu Fırka-i İslâhiye’nin ikinci adamı Ahmet Cevdet Paşa'nın Ma’ruzat ve Tezakir adlı eserlerin-den de anlamak mümkündür.

Başka bir görüşe göre, Çukurova'daki öteki Türkmen oymakları Avşarlar'a karşı birleşirler ve büyük bir kavgaya tutuşurlar, sonuçta bun-lar Avşarları yenerler.

Bu kavganın asıl öyküsü de, edinilen son bilgilere göre şöyledir: Ceritler Ceyhan nehrinin sol kesiminde, Avşarlar da sağ kesiminde kış-larlardı. Otlak ya da başka bir nedenle Ceritler ile Avşarlar çetin bir sa-vaşa tutuşurlar. Bu kavgada Avşarlar yenilgiye uğrarlar ve Kozan üstle-rine doğru çekilirler. Anlatılır ki, Avşarların 900 atlısından ancak yüz kadarı kalmıştır.

Dadaloğlu bu duruma çok üzülür, "Biz Yaylalara, Binboğa dağla-rına bu olanları - olayları nasıl anlatırız, onlara ne diyeceğiz" diyerek hayıflanır ve bu şiiri söyler. Kimi anlatımlarda ise "Dadaloğlu'nun aşireti kavgayı kaybeder, savaşçıların boğazından ekmek aşmaz olur."

Gerçekten Çukurova'da bugün iki tane Avşar Mezarlığı vardır: Bunlardan birisi Ceyhan'ın Mercin köyü yakınlarında, öteki daha ku-zeyde Akdam köyü yakınlarında. Burasına şimdi de Avşar Mezarlığı de-nir. Güney Türkmenleri burada çetin aşiret kavgaları olduğunu belirt-mektedirler. Bir başka söylentiye göre, bu şiir, Fırka-i İslâhiye’den önceki bir Avşar - Osmanlı savaşını anlatmaktadır.

Elem geldi elde değil gazilerAkar gözüm yaşı çağlar ne deyimSağ selamet geçticeğim BinboğaSual eyler benden dağlar ne deyim

Deh bire deh bire nazlı kır atımYarsuvat ‘ta kaldı atım pusatımGelinler dul kaldı yavrular yetimGelir babam deyi ağlar ne deyim

Elde gezer koç yiğidin cıdasıKara geldi bin iki yüz senesiKoc'aslan Kenan'ın Elif anasıÇıkar yollarımı bağlar ne deyim

Gelin yarenlerim yanıma gelinBeni sağ komayın bir kılıç çalınSekiz yüz çadırda sekiz yüz gelinAl çıkarır kara bağlar ne deyim

Der Dadal'ım yoyamadım düşleriDikemedim şehidime taşlarıYarsuvat'ta olup biten işleriSual eyler benden sağlar ne deyim

Yarsuvat: Ceyhan.Pusat: Araç, savaş aracı.Cıda: Kargı, sopa gibi savaş aracı.Yoymak: YorumlamakBin iki yüz yılı: Bunu bin iki yüz üç diye söyleyenler de vardır. Eski takvime göre hesapla-mak gerekir. Burada net bir tarih yerine yüz yıl olarak düşünmek uygun olur. Söz gelimi "yirminci yüz yıl" der gibi.Koca Aslan Kenan : Elif ananın biricik oğludur. Kavgaya götürülürken Elif Ana: "Etmeyin, eyleme¬yin, Kenan benim biricik oğlum, onu kavgaya götürmeyin" demişti. Onlar da sağ selamet onu geri getireceklerine dair söz vermişlerdi. Fakat kavgada Kenan ölmüştür. Şimdi Elif Ana'ya durum na¬sıl anlatılacaktır.Sekiz yüz çadır: Bu tarihlerde sekiz yüz çadırlı Türkmen grupları olduğunu Avrupalı gez-ginler anılarında anlatırlar. Burada sekiz yüz çadırlı Avşar oymağı.

Şiir, 1979 yılında Kayseri- Sarız'dan Hasan Gürbüz Pınarbaşı Cinniyurt köyünden Durdu Demirel ve Kadirli-Avşarlar köyünden Mahmut Taşkaya'dan derlenmiştir.

Page 5: Editöravsarelleri.com/FileUpload/ks776364/File/9_-_okuntu...2 3 AHMET Z. ÖZDEMİR Ahmet Zemci Özdemir, 1934 yılında Kayseri’ye bağlı Sarız il-çesinin Karayurt köyünde

6 7

ÂŞIK BATTAL KORKMAZ

DAHAR OLUĞU’NADahar Oluğu adını verdiği yerde bir çeşme (pınar) idi. Suyu, soğuk ve yelli akardı. Devlet tarafından köylere su getirilmeye başlayınca, Dahar Oluğundaki çeşme Hasırcı Köyüne getirildi. Yeri çeşmesiz ve susuz kal-dı. Köyün koyunu, kuzusu ve malı sulanamaz oldu. O yıllarda (1974) Hasırcı Köyünde dört sürü koyun, bir sürü kuzu, bir o kadar da inek vardı. O yıllarda Battal Korkmaz’ında yüzü geçkin koyunu vardı. Rah-metli Battal Korkmaz, kendi koyununu yayardı. Bir gün koyun alışkan olduğundan Dahar Oluğuna sulanmaya iner ve suyu bulamaz. Bunun üzerine Battal Korkmaz şöyle söyler;

Yamacından Kocadere bakardı Yedi oluğundan yelli sular akardıÇimenlerin tatlı tatlı kokardıHani eski günün Daharoluğu

Akkulak da konduyudu yurduna Çolak Osman davar vurdu ardınaHasırcıda gurban olsun yurdunaGıymetini bilemedik Daharoluğu

Suyun Hasırcıya üç çeşme olduNeden söğütlerin sarardı solduSana ne olduysa devletten olduKöyün kabahati yok Daharoluğu

Kişneşerek suya inerdi atlarSuyundan da içti nice yiğitlerOrda kurt kovaladı toğutlu itlerHanı o günlerin Daharoluğu

Kurtlar kuşlar hep burada sulanırMezgitliye yol gedikten dolanırSenin daha çok günlerin aranırKıymetini bilemedik Daharoluğu

Koyunlar sulanır yatar gölgedeKızlar koyun sağar eli helkedeDeşeceğiz suyun çıkar belkideO zaman şenelir Daharoğlu

Böyle geniş Hasırcı’nın yurtlarıSusuzluktan hep kurumuş havtlarıBurada çok sulandı davar itleriHani o günlerin Daharoluğu

Battal çıktın Daharoluğu daşınaSeyreyledin kekliğine kuşunaKoyunlar toplandı hautın başınaSusuz geri döndü Daharoluğu

Page 6: Editöravsarelleri.com/FileUpload/ks776364/File/9_-_okuntu...2 3 AHMET Z. ÖZDEMİR Ahmet Zemci Özdemir, 1934 yılında Kayseri’ye bağlı Sarız il-çesinin Karayurt köyünde

8 9

Yılmaz ILIK

1940 Yılında Kayserinin Pı-narbaşı ilçesi Kadılı köyünde 14 kardeşli bir Avşar ailesinin beşinci çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Köyünde okul olmadığı için an-cak 11 yaşında Kadirli’nin Büyük-

çeyanlı Köyünde İlkokula başla-yabilmiştir. 1956 yılında Kayseri Gazipaşa İlkokulundan mezun ol-muştur. Erzurum ilinin Dumlu bu-cağında askerliğini yaptıktan sonra 1963 yılında Batı Almanya’ya işçi

olarak gitmiştir. Orada kendisine yedi çocuk veren eşi Fidan Ha-nım ile evlenmiştir. Çocuklarının Alman Kültürü ile yetişmesini is-temediğinden 1976 yılında Yurda kesin dönüş yapmıştır.

17 yıl kaldığı Almanya’da ilk müteşebbis Türk olmak için 572 ortaklı Özgür – Emek AŞ.’yi Al-manya’da kurup Alçıpen Fabrika-sı’nı Türkiye de inşa edip, faaliyete geçirmek için kredi talebinde bu-lunulmasına rağmen, o sıralarda Türkiye de yaşanan ekonomik kriz nedeniyle kredi talebi karşılana-mamıştır. İlk defa olarak kendisi tarafından hazırlatılan geniş çaplı fizibilite raporu şimdi ki alçıpen fabrikasının kuruluş aşamasında ilgililere yol göstermiş bu anlamda küçük de olsa yine de yurduna bir katkı sağlamıştır.

1979 yılında Kayseri’de Çağ-daş Lokantası’nı işletirken çok sayıda ki lokantacıları bir araya getirmek ve yasal bir topluluk oluş-turmak için Kayseri Lokantacılar ve Pastacılar Odası’nı kurmuş, ilk Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yap-mıştır.

Avşar olması sebebiyle ço-cukluktan beri duyup dinlediği ve hatta bizzat içinde yaşadığı birçok ağıt, masal ve hikâyeyi 1977 yılında

Günaydın Kayseri Olay Gazetesi’n-de “Binboğa’dan Öyküler” adlı kö-şesinde yayımlamıştır.

1986 yılında geldiği Antal-ya’da Almanya’da öğrendiği Alçı Dekorasyon üzerine firma açmış ve 2003 yılında BAĞ-KUR’dan emekli olmuştur.

Dört kız çocuğu Üniversite mezunu, iki oğlu iş adamı olup bir kızı da Güzellik uzmanıdır. Kalaba-lık bir aileden gelen Yılmaz Ilık’ın 8 kız, 5 erkek torunu vardır.

Yılmaz Ilık halen Dünya’nın en güzel yeri; çünkü çocuklarımın hepsi yanımda dediği Antalya’da yaşamaktadır.

Asla yaşadığı acıları ve ha-yatın anlamını unutmadı. Büyük umutları ve rüyaları vardı. Hayatı hep dolu dolu yaşadı. En büyük ha-yallerinden birisi de bu kitabı eline almaktı.

Küçücük yüreğinde yaşadığı annesizlik özlemi ile belki de hep gidenlerin arkasından ağladı ve ağlayanlarında yüreğindeki acıyı duydu. Avşar’ın Acıyan Yarası as-lında onun ta içinde hep yaşadı. Şimdi bu acıyı çok güzel hikâyeler-le bizimle paylaşıyor.

Page 7: Editöravsarelleri.com/FileUpload/ks776364/File/9_-_okuntu...2 3 AHMET Z. ÖZDEMİR Ahmet Zemci Özdemir, 1934 yılında Kayseri’ye bağlı Sarız il-çesinin Karayurt köyünde

10 11

KARA ÇEKELİM BEYAZA

Sarız’ın (1) Çörekdere Köyünden Okkalı’nın dört oğlundan üçü, Sarıkamış harbine gitti. Aradan yıllar geçti üç oğlundan ne haber ne de selam geldi. Bir zaman sonra en küçük oğlu yetişip askerlik çağına geldi. Bu defa da seferberlik ilan oldu. Okkalı’nın kızı Sultan’ın bir oğlu vardı o da asker olacak yaşta idi. Bir Mülazım, yanında birkaç askerle Çörek-dere Köyüne geldi. Eli silah tutan ne kadar insan varsa, köy meydanında toplanmalarını söyledi. Okkalı’nın son oğlu ve kızı Sultanın da biricik oğlunu ve Sultan’ın kocasını da köy meydanına getirdiler.

Okkalı’nın kızı Sultan’ın daha üç kardeşinin acısı unutulmamışken, Şimdi de babası kardeşi ve oğlu da askere gidip de gelinmeyen yere gi-diyorlardı. Sultan ah-u figan ediyor saçlarını yoluyor, ellerini dizine vu-ruyordu. Köy meydanın da toplanan kalabalığın arasına geldi. Bir taşın üstüne oturarak, kardeşlerinin birisinden kalan, bir giysisi elinde başla-dı ağlayarak ağıt yakmaya. Herkes sustu, Sultan’ın etrafında toplandılar. Onun söyleyişini dinleyip, ağlaşmaya başladı yediden yetmişe köy halkı. Mülazım ve askerler de bu garip hale şaşarak dinlediler ve hüzünlendi-ler.

Sarıkamış ne aralı.Padişah peygamber nesliKimi ölmüş kimi yaralı Deli gönlüm zati yaslı

Daha bunu duymuş var mıKana boyanmış kardeşlerYalan dünya kurulalıKara don gül gülü fesli

Soğanlı da bir harp oldu Padişah peygamber dengiÇoğunun üleşi geldiHazreti Ali kurdu cengi

Sarıkamış’a gelinciHarp ediyor din kardeşiSağ olanlar mektup saldı Martininin* ucunda süngü

Binbaşı önüne düştü Hepele gönlüm hepele (2)Redif bayrağını açtı (3) Urusun gözü kapana

Ayrıldı ana kuzularıEllehem* redif kalkıcıAhret hakkını helalleştiVerildi çarık cephane

Toplar yüklendi katıra.Kara çekelim beyazaUşaklar aldı mataraHakka duralım niyaza

Sabahaça yatamıyomAcep redif vardı mı olaAlayı gelir hatıraİstanbul’da darboğaza

Sultan ağıt yakarak dökülen gözyaşlarından mecali kalmadı. İki elini başına koydu. Kafasını sallayarak sızlamaya arada dizlerine vurmaya başladı. Mülazım Kadının bu haline duygusallaşarak Sultan’ın yanına geldi.

Nedir bu acı figanın bacım? Yalnız senin oğlun asker olmuyor ki?Sultan Mülazıma kan oturmuş gözlerle bakarak: Ah başıma gelenler ben ağlamayım da kimler ağlasın? Üç kardeşim Sarıkamış da şehit oldu. Bir Kardeşim bir oğlum birde kocam var, onlar da seferberlikte şehit ola-caklar. Sönecek ocağım. Ben nasıl eyleyeyim? Nasıl ağlamayım, karalar bağlamayım, söyle Mülazım bey, buna can katlanır mı? Bu acı yaşatır mı beni? “Mülazım düşündü taşındı. Sultan’a hak verdi.”

Page 8: Editöravsarelleri.com/FileUpload/ks776364/File/9_-_okuntu...2 3 AHMET Z. ÖZDEMİR Ahmet Zemci Özdemir, 1934 yılında Kayseri’ye bağlı Sarız il-çesinin Karayurt köyünde

12 13

Seni anlıyorum bacım, ocağın sönmesin. Dile birini serbest bıraka-yım. Kocanı mı? Oğlunu mu yoksa kardeşini mi? Hangisini istersen onu serbest bırakacağım.

Sultan’ın gözleri sevinçle parladı. Öpmek için Mülazımın ellerine sarıldı. Elini çeken Mülazım: Haydi söyle hangisini istiyorsun? Oğlu, kocası, kardeşi kurtuluş ışığı olan Sultan’a baktılar. Oğlu düşündü ben oğluyum elbette anam beni ister dedi kendi kendine.

Kocası: Ben ahretliğiyim, ben olmasam oğlumuz olur muydu? Ben-siz ne yapar elbette beni isteyecek diye düşündü. Kardeşi içinden düşü-nerek, sevgili kocası canından çok sevdiği biricik oğlu dururken beni seçecek değil ya.

Sultan afallıyarak beklemediği bir teklif karşısında önce kocasına sonra oğluna baktı ardından kardeşine bakarak uzun uzun düşündü. Mülazıma dönerek: Ben kardeşimi isterim dedi.

Mülazım hayretle: Sen ne diyorsun be kadın? Oğlun ve kocan du-rurken neden kardeşini seçtin?

Sultan toplananlara kocası oğlu ve kardeşine bir daha baktı.El oğlu, elde çok.El oğlun da bel çok.Ben kardeşimi isterim dedi.

Mülazım bu sözleri çok beğendi. Sana inanıyorum bacı ocağın sön-mesin. Senin gibi analar oldukça biz çok savaş kazanırız. Sana oğlunu, kocanı ve kardeşini de bağışladım. İnşallah başka savaş olmaz da bende bu köye bir daha gelmem diyerek topladığı askerlerle gitti.

1- Sarız: Kayseri’ye bağlı kaza. 3- Hepeler: Hepiler. 2- Redif: Toplama asker, ikinci asker-lik.

Page 9: Editöravsarelleri.com/FileUpload/ks776364/File/9_-_okuntu...2 3 AHMET Z. ÖZDEMİR Ahmet Zemci Özdemir, 1934 yılında Kayseri’ye bağlı Sarız il-çesinin Karayurt köyünde

14 15

Adnan Menderes KAYA

İran’da ve Türkiye’de yaşayan bir Türkmen aşiretidir. Küresinli aşireti, esasen İran’ın Batı Azerbay-can bölgesi Türk topluluklarından-dır. Aşiret, Batı Azerbaycan’da Hoy ve Salmas illerinde yaşamaktadır. Tamamına yakını yerleşik hayata geçmiş, hayvancılık ve çiftçilikle geçinmektedirler1. Nitekim 1727 yılı arşiv kayıtlarında Küresinli aşi-reti, Hoy merkez ve Sekmanabad nahiyelerine bağlı Baliki, Ali Şeyh, Murad Ali, Hamza, Ak Bulak, Ha-san Fakih, Karban Fakih, Murad Hacılı, Keluvanis, Begegünis, Veb-sis, Bavuşanlı, Karaağaç, Dünbeki, Kabun, Kilise, Bağlacı, Ablanlı, Ev-liya ve Kızılca köylerinde yaşıyor-du ve aşiretin 166 hane, 20 mücer-red nüfusu vardı2.

Batı Azerbaycan’ın büyük bir topluluğu olan Küresinlilerin

önemli bir bölümü, I. Dünya Sava-şı ve sonrası yaşanan şiddet olayla-rı sebebiyle 1922 yılında İran’dan Türkiye’ye göç etmiştir. Türkiye’de Van ve çevresi ile Çaldıran, Özalp, Saray ve Edremit ilçelerine yerleş-mişlerdir. Haliyle Batı Azerbay-can’daki nüfusları azalmış ve eski güçlerini ve etkinliklerini kaybet-mişlerdir. Türkçe konuşan aşiretin İran’da yaşayanları Farsça, Türki-ye’de yaşayanları Kürtçe anlarlar. Hatunoğlu aşireti de denilen Küre-sinliler, Sünnî Müslüman olup Şa-fiî mezhebindendirler3.…

Küresinli aşiretinin yaşadık-ları köyler şunlardır:

a. İran’da

Hoy ilinde Hisar, Yezdikan, Estırak,

KÜRESİNLİ AŞİRETİ

Almalu, Habeş-ulyâ, Habeş-süf-lâ, Bâbekân, Dize, Garatepe, Zey-ve, Körpiran, Raviyân, Zerî, Kotur, Kelet-ulyâ, Kukerd, Mahîn ve Hin-duvân köyleri; Salmas ilinde Uryân, Eyân, Piyecüg, Çahar-sütun, Çiçek, Dir-Ali, Rebekâbâd, Saray-Melik, Seylâb, Şeker-yazı, Şorik, Şeydân, Şîrekî, Kânyân, Gül-Âdem, Gûpe, İstisu, Ala-Sürme, Silav, Hakveran, Seremerih, Ağziyaret, Golân, Leş-kerân, Mâfîkendi, Verdân, Hûdur, Yengece ve Mugancug köyleri; Ur-miye ilinde Gulunci, Balov, Bent, Gecin, Velinde, Heneye, Mirava, Neybin, Balaniş, Dol Dize, Tüme-ter, Kükede ve Kehriz köyleri4.

b. Türkiye’de

Van il merkezi (Altıntepe, Ab-durrahmangazi, Yalı, Beyüzümü, Selimbey, Cevdetpaşa, Valimithat-bey ve İskele mahalleleri), Bosta-niçi, Çalımlı, Kaymaklı, Alaköy, Arıtoprak, Dağönü, Derebey (kıs-men), Ermişler, Gülsünler, Kara-gündüz, Karakoç, Kasımoğlu, Ka-vuncu, Kıratlı, Şahgeldi (kısmen) ve Yumrutepe köyleri; Başkale il-çesinin Eşmepınar (kısmen), Böğ-rüpek, Kaşkol ve Yanal (kısmen) köyleri; Çaldıran ilçesinin Aşağı Kuyucak, Aşağı Mutlu, Güngören, Kilimli (kısmen), Umuttepe, Yağı-basan, Yassıtepe, Yukarı Kuyucak, Yukarı Mutlu ve Yukarı Sağmallı

köyleri; Edremit ilçesinin Köprü-ler köyü; Özalp ilçe merkezi, Sağ-malı, Aksorguç, Aşağı Akçagül, Aşağı Tulgalı (kısmen), Bodura-ğaç, Boğazkesen, Çırak, Çubuklu, Eğribelen (kısmen), Gözdeğmez (kısmen), Hacıali, Hacıkışlak ve Seydibey köyleri; Saray ilçe merke-zi, Bakışık (kısmen), Kepir, Beyars-lan, Çakmak, Örenburç (kısmen) ve Sırımlı köyleri.…

Aşiretin adı ve kökeniyle ilgi-li farklı bilgiler bulunmaktadır. Bir iddiaya göre Küresinliler Giresun ilinden İran’a gitmiş Çepnilerdir. Küresinli adı Giresunlu’dan gel-mektedir5. Ancak aşiret mensup-larının böyle bir söylemi yoktur. Bir başka görüşe göre Urmiye’nin Hoy şehri ve civarında yaşayan Ka-sımoğlu aşireti, İran’ın zorla Şiileş-tirme politikalarına karşı çıkmış ve cezalandırılmamak için yurtlarını bırakarak Van iline göç etmiştir. Bunlar daha sonra Küresinli olarak anılmıştır6. Ben bu iddiaya kısmen katılıyorum. Katıldığım nokta, aşi-retin Kasımoğulları aşiretinden in-diği kısmıdır. Osmanlı belgelerin-de de Kasımoğlu adını taşıyan bir cemaatin Van bölgesinde yaşadığı belirtilir7. Katılmadığım nokta ise göç sebebidir. Aşiretin Şiileştirme politikaları sebebiyle değil I. Dün-ya Savaşı sebebiyle bölgeyi terk et-

Page 10: Editöravsarelleri.com/FileUpload/ks776364/File/9_-_okuntu...2 3 AHMET Z. ÖZDEMİR Ahmet Zemci Özdemir, 1934 yılında Kayseri’ye bağlı Sarız il-çesinin Karayurt köyünde

16 17

tiklerini biliyoruz. Diğer taraftan aşiretin adının Kara-Sünnî, Ko-re-Sünnî (Kör edilmiş Sünnî) söz-lerinden geldiği iddiaları varsa da bunların hiçbir ilmi yönü yoktur. Küresinli aşireti, benim tespitleri-me göre İran’ın Urmiye şehri ve ci-varı hâkimleri olan Kasımlı Avşar-larından inmiştir.

Faruk Sümer, İran’da 16. Yüz-yıldan sonra Kösahmedlü, Ka-sımlu, Kutulu ve Begeşlü adlı yeni Avşar obalarının ortaya çıktığı-nı, Kasımlı aşiretinin adını İman-lı Afşarının boybeyi olan Kasım Han’dan aldığını belirtir. Kasım Sultan, 1593-1594 yılında Heme-dan bölgesinde emir ve hâkim ola-rak yöneticilik yapmış, daha sonra ise, Musul’un fethinde bulunmuş ve bu şehrin valiliği görevini yürüt-müştür8. Daha sonraki yüzyıllarda Urmiye’de görülen Avşarların bü-yük bir kısmı İmanlu Avşar’ından, Urmiye hâkimleri de Kasım Han’ın soyundan gelmektedir9. Dolayısıy-la Orhan Türkdoğan’ın bahsettiği Kasımoğulları, gerçekte Kasımlı Avşarıdır.

Yapılan bir akademik araştır-mada Salmas yöresinde yaşayan aşiretin liderinden dolayı ”Kör Hasanlı” diye anıldığı, bu ismin sonradan Küresinli’ye dönüştüğü şeklindeki bilgi dikkatimizi çek-

mektedir10. Çünkü Kör Hasanlılar, İran Avşarlarının bir koludur11. Ni-tekim aynı araştırmada Küresinli-lerin Avşar boyuna mensup olduğu da kaydedilmiştir12.

Küresinliler hakkında yapılan bir başka akademik araştırmada aşiret mensupları “kendilerini ne olarak tanımladıkları” sorusuna “İran’dan göç eden Azeri Türkle-ri, İran’dan gelen Türk muhacirler, İran’dan göç eden Sünniler, Sel-çuklu Türkleri, Oğuz boyu/Avşar boyu, Osmanlı soyundan, Güney Azerbaycan Türkleri, Türk boyu/Türk asıllı bir topluluk, Hatunoğul-ları, Sünni Azeriler, aşiret, kabile, millet” gibi cevaplar vermişlerdir13. Görüldüğü gibi bir boy adı olarak sadece Avşar boyu zikredilmiştir. Hatta bu görüşmeler esnasında Kü-resinli aşiretinden Timurlenk Boz-kurt, kendilerini Oğuzlar’ın Afşar boyuna mensup olarak tanıtmış ve bu iddiasını ispat maksadıyla ba-bası merhum şair Gazizâde Molla Mehmet Ali’nin (Molla Bozo) yaz-dığı bir şiirden üç dizeyi dile getir-miştir. Bu dizeler şunlardır:

“Gazizadeyim Afşar’ım.Gece gündüz dert yazarım.Çoktandır gurbet gezerim”14.

Ayrıca Küresinli aşiretinden olan Karagündüz köyü muhtarı

Özer Polater, bir söyleşide aşireti-nin Avşar boyuna mensup olduğu-nu söylemiştir15.

Bütün bu bilgileri dikkate aldığımda Küresinlilerin, Urmi-ye’nin en güçlü topluluğu olan Ka-sımlı Avşarlarının bir kolu olduğu görüşündeyim.…

Kasımlı obasının bir kısmı ise Van ilinde durmayarak batıya doğ-ru ilerlemiş ve Beritan aşiretinin bünyesine katılarak Kosan kabile-sini meydana getirmiştir.…

Yakın zamanlarda Küresinli aşiretinin Kürt olduğu yönünde id-dialar ortaya atılmaya başlanmıştır. Hâlbuki aşiretin Kürtlükle bir ilgisi yoktur16. Ancak yöredeki Kürtçü-ler tarafından Kürt oldukları pro-pagandası başlamıştır. Hakkâri’de-ki araştırmalarım esnasında (2006) tanık olduğum bir olayı anlatayım: Minibüsle Hakkâri’den Van’a gider-ken yanımda oturan amcayla soh-bete başladık. Küresinli aşiretin-den olduğunu söyleyince İran’dan gelme bir Türk aşireti olduklarını duyduğumu söyledim. Önce bu bilgiyi doğruladı ancak şoförün keskin bir bakış fırlatması üzerine lafı değiştirip aslen Kürt oldukla-rını söyledi ve mecbur kalmadıkça

bir daha konuşmadı. Mola verdiği-miz bir yerde başka bir arabaya bi-nerek gitti. İstanbul’da, Ankara’da, Mersin’de vs. Kürt’üm diye özgürce gezen bu insanlar doğuda Türk’üm denilmesine asla müsamaha gös-termiyorlar. Aslında bu baskının kökeni eskiye dayanmaktadır. Os-manlı Devleti’nin çöktüğü yıllar-da Kürt Talebe Hevi Cemiyeti ve Kürt Teali Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer alan Kürtçü Abdurra-him Zapsu, “Kürdistan’da Kürt’ten başka hiçbir millet yoktur” diye-rek başka milletlere yaşama hakkı tanımıyordu. Yüzyıllardır bölge-de yöneticilerin hataları sebebiy-le birçok Türkmen topluluğunun Kürtleşmeye terk edildiğini biliyo-ruz. Burada benzer bir hadisenin oluşmaması için doğru bilgiyi yay-mak zorundayız. Küresinli aşireti, Türk’tür, Oğuzların Avşar boyuna mensuptur.

Kendisi de bir Küresinli olan İran’ın Salmas ilinin Şekeryazı kö-yünden Âşık Behlül bir şiirinde şöyle diyor:

“Ecemler Kürd diyer, Kürd Ecem sayarHansı harda tutdı orada soyarEdalet şah olsa bir qanun qoyarDemez ki arada öl Küresünnü”17 … Küresinli aşiretinin yaşadığı

Page 11: Editöravsarelleri.com/FileUpload/ks776364/File/9_-_okuntu...2 3 AHMET Z. ÖZDEMİR Ahmet Zemci Özdemir, 1934 yılında Kayseri’ye bağlı Sarız il-çesinin Karayurt köyünde

18 19

1- Recep Albayrak; Türklerin İranı, Berikan Yayınları, Ankara 2013, s. 1052

2- Ali Sinan Bilgili; “Azerbaycan Türkmenleri”, Türkler Ansiklopedisi, Cilt 7,

Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, s.28, 36 (Göresenli şeklinde okunmuş)

3- Recep Albayrak; Türklerin İranı, s. 1053, 1057

4- Recep Albayrak; Türklerin İranı, s. 1054, 1055, 1057, 1058

5- Yaşar Kalafat hocanın İran Türklüğü adlı eserinde iddiası bu yöndedir.

Fakat bilimsel bir yönü yoktur.

6- Orhan Türkdoğan; Güneydoğu Kimliği, Bolu Türk Ocağı Yayını, Bolu

1995, s.24

7- Cevdet Türkay; Osmanlı İmparatorluğunda Oymak Aşiret ve Cemaatler,

Van, Hoy, Salmas ve Urmiye ille-ri, birbirine komşu olup Türk-İran sınırını oluşturmakta ve stratejik bakımdan önemli bir konuma sa-hip bulunmaktadır. Sınırın her iki yakası Küresinli aşireti sayesinde Türk’tür.

Tercüman Yayınları, İstanbul 1979, s.102

8- Faruk Sümer; Oğuzlar, Ankara Ün., DTCF Yayını, Ankara 1972, s. 289

9- Basil Nikitin; “Les Afshars D’Urumiyeh”, Journal Asiatique, 1929, CCXIV,

p. 71 vd.

10- Ayşenur Çiçekel; Küresünnilerde Sosyo-Kültürel Yaşantı, Ahi Evran

Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Antropoloji Bölümü, Kırşehir, 2014, s.1

11- Fuat Köprülü; “Avşar”, İslam Ansiklopedisi., Cilt II, İstanbul 1979, s.35

12- Ayşenur Çiçekel; Küresünnilerde Sosyo-Kültürel Yaşantı, s.2

13- Mehmet Fuat Levendoğlu; Küresinliler Örneğinde Kültürel Kimlik

(Küresinliler’in Sosyo-Kültürel Yapısı), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü Antropoloji (Sosyal Antropoloji) Anabilim Dalı Yayınlanmamış

Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2006, s.94.

14- Mehmet Fuat Levendoğlu; Küresinliler Örneğinde Kültürel Kimlik, s.96.

Molla Bozo’nun kabri Hakkâri’nin Yüksekova ilçesine bağlı Suüstü (Şakitan)

Köyündedir.

15- http://kuresunniler.com/608/geleneklerimiz-hepsi-kayboldu/

16- http://kuresunniler.com/ adlı internet sitesinden detaylı bilgiler edinmek

mümkündür.

17- http://kuresunniler.com/444/sekeryazili-asik-behlul/

Küresinli Aşireti Yerleşim Alanı

Page 12: Editöravsarelleri.com/FileUpload/ks776364/File/9_-_okuntu...2 3 AHMET Z. ÖZDEMİR Ahmet Zemci Özdemir, 1934 yılında Kayseri’ye bağlı Sarız il-çesinin Karayurt köyünde

20 21

Alemdar ÜNLÜ(İnşaat Mühendisi)

1-Tomarza:

İlçe adını, Bizans İmparator-luğu zamanında Türk-İslam akın-larına karşı tampon oluşturulmak üzere Kafkaslardan getirilen Erme-nilerden Thomas adlı 1500 kişilik kabilenin yerleştirilmesiyle almış-tır. Buna göre Thomas adı zamanla Tomarza’ya dönüşmüştür.

Osmanlı zamanında Tomar-za, Kustere (Göstere) adını almış ve kayıtlarda Kustere Nahiyesi olarak geçmektedir. Bu ad ise Türk İslam akınlarıyla birlikte buraya gelerek yerleşen Kustere Yörüklerinden almıştır. Dulkadirli Türkmenlerin-den olup Tomarza ve çevresinde birçok köy kurmuşlardır.

2-Dadaloğu:

Kasabanın bilinen en eski adı

Taf olup Avşar boyuna bağlı Taf obasından adını alır. 1972’de Taf değiştirilerek Özlüce denmiştir.

Türkmenlerin Avşar boyun-dan olan Dadaloğlu adlı ozanın buralarda çok gezmesi ve akraba-larının da çoğunun bu yöre hal-kından olması kasabaya Dadaloğlu denmesini sağlamıştır. 1989 sene-sinden itibaren de her yıl burada Dadaloğlu şenlikleri yapılmakta-dır.

3-Emiruşağı:

Receblü Avşarlarına bağlı İmiroğlu (Emiroğlu) adlı obanın buraya gelip yerleşmesiyle kurulan kasabaya bu obanın adını izfeten Emiruşağı (Emiroğlu) adı veril-miştir. Kasabada bir yer altı şehri olup, Kayseri Zincidere Kasabası-na kadar gittiğinden bahsedilmek-

TOMARZA MERKEZ VE BAĞLI BELEDİYELER

tedir.

İLÇEYE BAĞLI KÖYLER

1- Akmezar:

Köy, 1870 yılından sonra Rus-ların tazyikiyle buraya gelen Kars ve Erzurum Göçmenleri tarafın-dan kurulmuştur. Köy yakınların-da beyaz çinki taştan yapılı kime ve ne zamana ait olduğu bilinmeyen bir Müslüman mezarı bulunmak-tadır. Bu mezara izafeten köye Ak-mezar adı verilmiştir.

2-Büyükcanlı:

Eski adı Kiriklerdir. Burada bulunan kabilenin adıdır. Köyün hemen kuzeydoğusunda Küçük Canlı köyü bulunmakta olup eski adı Ali Ağalardır. Bu köye yerle-şen Halil Paşa’nın oğlu Ali Ağa’nın köyü anlamında bu ad verilmiştir.

Bu köylerde bulunan yerle-şik Aleviler Şah İsmail’in komuta-nı Çayan Han’ın kabilesindendir. (Kümbetir, Çayini, Avşar Söğütlü)

Bu iki köyün adı değiştirile-rek kabile sayısı fazla olan Büyük Canlı, az olana ise Küçük Canlı adı verilmiştir. Can: “Dost” anlamında olup çoğunlukla Alevi halkın kul-landığı bir tabirdir.

3-Çanakpınar:

Dağ eteğinde kurulu olan köye, buradan kaynayan ana pına-rın çanak şeklinde olmasından do-layı Çanakpınar denmiştir.

4-Çayini:

Köyün asıl adı Çayanlardır. Halk hala köye Çayanlar demek-tedir. Çayan adında Ustacalu Oy-mağına bağlı hem bir oba hem de bir emir (Şah İsmail’in Kuman-danlarından olan Çayan Sultan) bulunmaktadır. Ustacalu Oymağı, Ulu Yörük adı verilen, başlıca Sivas – Amasya - Tokat bölgesinde ya-şayan ve bazı oymakları Kırşehir’e kadar yayılan büyük bir topluluğa mensup idi.

Yurdumuzda Çayan adıy-la anılan birçok yerleşim yerine rastlamaktayız; Çayan Yurdu (Er-zurum - Pasinler), Yukarı Çayan (Ergani - Diyarbakır, yeni adı Gü-lerce), Aşağı Çayan (Vaktiyle Di-yarbakır, Osmaniye’sine bağlı olan Çayanulya olsa gerektir.). Ayrıca Muğla’nın Fethiye’sine Çorum’un Mecitözü ve Sungurlu kazalarına bağlı üç Çayan köyü vardır.

5-Çulha:

Köyün asıl adı “Çul, kilim do-

Page 13: Editöravsarelleri.com/FileUpload/ks776364/File/9_-_okuntu...2 3 AHMET Z. ÖZDEMİR Ahmet Zemci Özdemir, 1934 yılında Kayseri’ye bağlı Sarız il-çesinin Karayurt köyünde

22 23

kuyan” anlamında Çulhacı olup burada yaşayan Çulhacı obasından adını alır.

6-Dağyurdu:

Eski adı Kümbetirdir. Köy halkına göre, bu köyde önceden bir kümbet varmış bu kümbetten do-layı köye Kümbetir adı verilmiştir. Oysaki burada yapılan araştırma-lar sonucu hiç kümbet bulunama-mıştır. Bu isim bir yöne olan Gün-batısından gelmektedir. Bilindiği üzere Türkler, yönlere doğu, batı, değil de gündoğusu, günbatısı di-yorlardı. İşte köyün adı da batı an-lamındaki Künbatırdan (Günbatı-sı) gelmektedir.Künbatır> Künbetir

Daha sonra köyün adı değişti-rilerek coğrafi bir ad olan Dağyur-du denmiştir. Köy bir dağ eteğinde kuruludur.

7-Karamuklu:

Bu bölgede fazlaca bulunan Karamuk çalısından dolayı bu köye Karamuklu adı verilmiştir.

8- Kesir:

Bu vadiden akan derelerin, çayların vadiyi ikiye kesmesinden (bölmesinden) dolayı köye bu ad

verilmiştir.

9-Köprübaşı:

Eski adı Keprin’dir. Köyün toprağı kirs türü çürük topraktan olup buna Kepir denilir. Bu kirsler-de açılan inlere ise Kepirin denil-meye başlanmış ve köye de Kepi-rin adı verilmiştir. Zamanla bu ad Keprin’e dönüşmüştür.

Köyün adı daha sonra değiş-tirilerek; Zamantı Irmağı üzerinde bulunan ve köyün hemen yanında bulunan köprüden dolayı Köprü-başı denilmiştir.

10-Söğütlü

Köy çeşmesinin başında bu-lunan söğütlerden dolayı bu ad ve-rilmiştir. Zaten köyde başka ağaç türü fazla olmayıp söğüt fazlalıktır.

11-Süvegenler:

1483’de karye Sümengen (Büyük bir ihtimalle Süvegen) 1500’de cemaat olarak zikredilmiş, 1518’den itibaren ise Şeyh Barak-lu (Şeyh Barak) adıyla anılmıştır. 1500’de 68 h, 1518’de 42 h, 1522’de 45 h, 5 m, 1543’de Yuvani mezra-sında 18 h, Sümengen mezrasında 34 h, Orta viran mezrasında 7 h, Zamantu kazasında 3 h, 1584 ‘de

Sümengen karyesinde 54 h, 16 m, Ortaviran (Bektaşlu) karyesinde 13 h, 4m, Yuvani karyesinde 30 h, 14 m, nüfusa sahipti.

İki Süvegen vardır. Birinde Kars Göçmenleri diğerinde ise Av-şarları meskûndur.

12-Tatar:

Buraya gelip yerleşen Pehli-vanlı aşiretinden olan Tatar adlı cemaatinden dolayı köye Tatar adı verilmiştir. Aynı zamanda 1543’te Kayseri’de aynı adla anılan bir ma-hallede vardır.

13-Toklar:

Toklar, Türkistan’da çok rast-lanılan isimlerdendir. Türkistan’da Kundur Türklerinin, Kırgızistan Türklerinin Türkmenlerin ve Ka-zakistan Türklerinin Tok ve Toklar adını taşıyan boyları vardır. Kayse-ri İli Özvatan İlçesi Küpeli köyü-nün eski adı da Tok Arslan idi.

Tok: Kunduz/Kundur Türklerinin boy adı.

Tok Abay: Kırgızların Tokay ve Bugu oymaklarına bağlı bir oba.

Tokaç: Kırgızların Tokay ve Bugu oymaklarına bağlı bir oba.

Tokay: Kırgızların Tokay ve Bugu oymaklarına bağlı bir oba.

Toktamış: Türkmenlerin Teke bo-yuna bağlı.

Tokalak: Türkmenlerin Teke boyu Toktamış’a bağlı.

Toklı: Türkmenlerin Teke boyu Toktamış’a bağlı

Tokmak: Türkmenlerin Çavundur boyuna bağlı.

Tok Bulat: Kavaklar’ın Ortayüz oy-mağının Semiz Baganalı koluna bağlı.

Tok Bulat: Kazakların Ortayüz Oy-mağının Konrat ve Kütenci koluna bağlı.

Tokman: Kazakların Ortayüz, Gi-rey ve Kara Girey’e bağlı.

Tosarı: Kazakların Kiçiyüz, Bayoğ-lu ve Aday’a bağlı. Çin kaynakları Türk adını Touk olarak yazmış-lardır. Hatta ünlü Türk topluluk-lardan Türkeşleri de Tok eş (Touk Ech) olarak adlandırmışlardır.

14-Üç Konak:

Eski adı Zelhin’dir. Halk ağ-zında buna Zelfin denilmektedir.

Page 14: Editöravsarelleri.com/FileUpload/ks776364/File/9_-_okuntu...2 3 AHMET Z. ÖZDEMİR Ahmet Zemci Özdemir, 1934 yılında Kayseri’ye bağlı Sarız il-çesinin Karayurt köyünde

24 25

Karapınar, Üçkonak ve Işıklar köyleri birbirlerine çok yakındır-lar. İleriden bu üç köye bakıldığın-da sanki büyük bir köyün üç büyük evi (konağı) gibi görülür. Bu özel-liklerinden dolayı Üçkonak adı ve-rilmiştir.

15-Güzelsu:

Eski adı Harsa’dır. Arapça Harras’dan geldiği sanılıyor. Har-ras; “ekinci, çiftçi” anlamındadır. Köy halkı tahıl ekimiyle uğraştığı için köye bu ad verilmiş olmalıdır.

Köy, Güzelsu adını ise bu kö-yün suya hasret olmasıyla birlikte sadece bahar aylarında akan küçük bir dereye nispetle alıyor.

16-Hacıpaşalı:

Burada yaşayan Hacıpaşalı cemaatinden dolayı köye bu ad ve-rilmiştir. Bu cemaat 1483’de Gizin karyesi Yörükler ismiyle anılan ce-maat 1500’den itibaren bu ismi al-mıştır. 1483’de 11h, 1500’de 11h, 2 m, 1518’de 10 h, 3 m,1522’de 12h, 3 m, 1543’de 47 h, 1584’de 45 h, 5 m, nüfusa sahipti.

17-Işıklar:

Eski adı Nurvana’dır. Aslı Nur Ana’dır. Burada yaşayan ibadetine

düşkün nurlu bir anadan dolayı köye bu ad verilmiştir. Ad deği-şikliği esnasında da Nurvana’daki Nur’a izafeten Işıklar adı verilmiş-tir.

18-İcadiye:

Eski adı Karakilise’dir. Bura-da bulunan kara taştan yapılı kili-seden dolayı bu ad verilmiştir. Köy yeniden yapılandığı için vücuda getirmek, yeniden bir şey meyda-na getirmek anlamında İcadiye adı verilmiştir. 19-İmamkullu:

Köy, adını meskûn bulunan İmamkulu (İmamkulu Uşağı- İmamkulu oğulları) adlı oymaktan alır.

Aynı adla anılan Usalu Avşar’ı obasından olan Şah Abbas’ın ölü-mü Gaverud (Kürdistan’daki) hâ-kimi İmam Kulu Sultan’da vardır.

20-Göktepe:

Eski adı Madrason’dur. Ma-darasun olarak da geçer. Köye bu adın veriliş sebebi tespit edilemedi. Ancak 1500 ve 1520 tarihli Tapu Tahrir Defterlerinde Kustere Yö-rükleri arasında, Aşağı Marason’da meskûn olan Aşağı Marason adlı

bir cemaate rastlıyoruz. Madrason adının buradan gelebileceğini dü-şünüyorum. Daha sonra köyün adı değiştirilerek Göktepe olmuştur.

Halk ağzında Göğtepe denilir. Buradaki göğ, “parlak yeşili” ifade eder. Köy yakınındaki tepenin yeşil olmasından dolayı köye bu ad ve-rilmiştir.

Aynı adla anılan, yurdumuz-da pek çok köye ve yaylamız vardır.

Göktepe (Malazgirt- Tunce-li), Göktepe (Ş. Urfa), Göktepe(-Hilvan), Göktepe (Birecik) Batı Türkistan’da bir yerin adı “Gökte-pe” dir. Toroslarda Akseki’nin üze-rindeki meşhur bir yaylanın adı da “Göktepe”dir. 21-Gülveren:

Köy adını Gülbaba adlı bir zattan alır. Köy sakinlerinden bazı-larının defalarca görmüş oldukları rüyalar üzerine metfun olduğu yer, yakın zamanda tespit edilmiştir. Zaman zaman akşamları ışık görü-len bu yer açıldığında Gülbaba’nın cesedi bulunmuştur. Hakkında çok çeşitli menkıbeler anlatılan Gülba-ba’nın Kıbrıs Harbi’nde de görül-düğü, bu harpte savaşanlara su da-ğıttığı, sorulduğunda Tomarza’nın Gülveren köyünden olduğunu

söylediği, savaştan yıllarca sonra O’nu bulmak için Konya’dan gelen bir Binbaşının ifadelerine dayanı-larak anlatılmaktadır. Yine O’nun da Melikgazi’nin arkadaşlarından olduğundan söz edilmektedir.

22-Güzelce:

Köy, coğrafi yapısı gereği ge-lişmeye pek müsait olmadığı için bakımsız kalınca adına Kötüköy denilmiştir. Ancak köy, daha son-ra gelişerek mamur hale gelince, ad değişikliği esnasında köyün hiç de kötü olmadığı güzelce bir köy ol-duğu kabul edilerek köye Güzelce adı verilmiştir.

23-Çukurağaç:

Eski adı Cüregen’dir. “Arının son ufak oğlu” anlamındadır. Köy-de arıcılık fazla olduğundan böyle bir adlandırma yapılmıştır. Köyün adı daha sonra değiştirilerek Çu-kurağaç olmuştur. Köy, coğrafi ya-pısı gereği çukurda olup etrafta hiç ağaç yoktur. Sadece köyün olduğu yerde ağaç vardır. Bundan dolayı köye Çukurağaç adı verilmiştir.

24-Cücün:

Cüci Ulusu adındaki “Türk Devleti’nden” gelme ihtimali olan bu isim, bazılarına göre ise Gürcü

Page 15: Editöravsarelleri.com/FileUpload/ks776364/File/9_-_okuntu...2 3 AHMET Z. ÖZDEMİR Ahmet Zemci Özdemir, 1934 yılında Kayseri’ye bağlı Sarız il-çesinin Karayurt köyünde

26 27

isminden bozmadır.

25-Ekinli:

Eski adı Mardin’dir. Tahıl ağır-lıklı bir köy olup ekinlerinin fazla-lığından dolayı köyün adı değişti-rilerek Ekinli denmiştir.

26- İncili:

Eski adı Trafşin’dir. Maraş’ın Afşin İlçesinden gelenler kurduğu için köye bu ad vermişlerdir. Daha sonra köyün adı değiştirilmiştir. Nasreddin Hoca gibi Türk miza-hının ünlü ustalarından olan İncili Çavuş’un bu köyden olmasından dolayı İncili Çavuş denilmiştir. Kö-yün resmi adı ise İncili olmuştur.

27-Kale:

Köyün yakınındaki tepe üze-rinde bulunan kale kalıntısına iza-feten köye Kale adı verilmiştir.

28-Kapukaya:

Eski adı Persek’tir. Burada meskûn bulunan Persek adlı Avşar boyundan adını alan köyün yeni adı Kapukaya’dır. Köyün girişinde iki kayanın arası açılmış ve orijinal bir kapı görünümü arz eder. Bu ka-yalardan dolayı köye Kapukaya de-nilmiştir.

29-Kevenağıl:

Köye bu adın verilişi hakkın-da iki rivayet vardır.

A-Keven adındaki bitkinin bol olduğu ve koyunlarının ağılla-rının üzerine kevenlerin kesilip ko-yulmasından dolayı köye bu adın verildiğidir.

B-Kevni adındaki bir aşiret burada yaşayıp hayvancılıkla ve ziraatla uğraşmaktaydılar. Bu aşi-retten dolayı köye bu ad verilmiş-tir. Ancak yapmış olduğumuz araş-tırmalar sonunda cemaatin adını bulduğu mezradan aldığını tespit ettik.

30-Kömür:

Köye bu ismin verilişi hak-kında iki görüş vardır.

A-Burada bulunan siyah renkli pomza taşlardan ve sıra ka-yalıkların da çok siyah olmasından dolayı “siyah” manasında kömür denilmiştir.

B-Ahmet Bin Kömür Cemaa-ti (Kömüroğlu Cemaati)’nden adı-nı almış olabileceğindendir. Zira cemaate ismini veren Ahmet b. Kömür 1483’de hayattadır. 1483’de 22n, 1500’de 17 h, 8m. Nüfusu

olan cemaat Karakilise (Bu gün Tomarza’ya bağlı İcadiye köyünün eski adı) ve Arapgir kışlaklarında meskûndur.

31-Kışçağız:

Halk ağzında köye Koçca-ğız denilmektedir. 1500’lü yıllarda Koçak cemaatinin burada yaşadığı biliniyor ve köyün adının da bura-dan geldiği düşünülebilir.

32-Şıhbarak:

Kustere (Tomarza) nahiyesin-den meskûn olduğunu bildiğimiz Şeyh Baraklı cemaatinden adını al-maktadır. Zamanla köyün adı Şıh-barak olmuştur.

33-Şiraz:

Aynı adla anılan yerler;Şiraz, Osmanlı fethi sırasında bir köy, Düzardahan.

Şiraz, Afrasyap Nahiyesi, Tif-lis (Osmanlı fethi esnasında)Şiraz, İran.

Köy adının, yukarıda adı ge-çen yerleşim yerlerinden göçüp, buraya gelenler tarafından eski yerleşim yerlerinin anısına veril-miş olabileceği gibi, Şiraz Oğuz Boyu’ndan dolayı verilmiş olabilir.

Halk arasında köyün adı Çiraz’dır.

34-Tahtakemer:

Köyün adının aslı Taht-ı Ke-mer olup, “Kemerin altı” anlamın-dadır. Burada kemerli bir yapıdan dolayı bu ad verilmiştir.

35-Turanlı:

Eski adı Köpekli’dir. Burada koyun köpeklerinin bol olması ve iyi koyun köpekleri yetiştirilme-sinden dolayı bu ad verilmiştir.

Köyün adı daha sonra değişti-rilerek, bu köyden olan Demokrat Parti Milletvekili Durdu Turan’a izafeten Turanlı denilmiştir.

36-Yeşilbağ:

Eski adı Çilmeze’dir. Kırsal alana bakıldığında taşlar, sanki çil-li insan yüzündeki çiller gibidirler, renk renklidirler. Ancak köyde bol-ca üzüm ve kayısı bağları olup çok yeşilliktir. Bu sebepten köyün adı değiştirilerek Yeşilbağ olmuştur.

37-Melikören:

Eski adı Melikviran’dır. Aslı Manikören (Halk ağzında Mani-ğören’dir) olup Manikyan adındaki bir Ermeni’nin adından gelmekte-

Page 16: Editöravsarelleri.com/FileUpload/ks776364/File/9_-_okuntu...2 3 AHMET Z. ÖZDEMİR Ahmet Zemci Özdemir, 1934 yılında Kayseri’ye bağlı Sarız il-çesinin Karayurt köyünde

28

dir. Anlatılan rivayete göre;Manikyan adındaki Ermeni’nin biri, burası mera iken hayvanlarını otlatırmış. Bu merada daha sonra köy kurulunca adına da “Manik-yan’ın yeri“ anlamında Manikören denmiştir. Ancak köyün adı za-manla değişmiş ve Melikören ola-rak kabul edilmiştir.

38-Pusatlı:

Oğuzların Kızık boyundan olup Kustere (Tomarza) nahiyesin-de meskûn olan Pusatlı Cemaati’n-den dolayı köye bu ad verilmiştir.

Tomarza’nın nüfusu 1990 yı-lındaki sayıma göre 42.669 kişidir. Bunun 11.337’si ilçe merkezinde, 31.332’si ise köylerde yaşamaktadır. İlçenin nüfus artışı hızı yılda binde 3.52’dir. Bu rakamla Bünyan’dan sonra en düşük seviye de ikinci ilçe durumundadır. Bu da, şehre yakın-lığından kaynaklanmaktadır.

Kayserinin güneydoğusunda yer alan ilçe Kayseri’ye 57 km me-safededir. Alanı 1.499 km karedir. Nüfus yoğunluğu ise 27.57’dir. Bu rakam il ortalamasının üstünde-dir. Engebeli bir arazide kurulan ilçe Mandal ovasına sahiptir. Ay-görmez, Süvegen, Soğanlı Kızıl-gün, Dumanlı dağlarıyla çevrilidir. Akarçay, Abdil Deresinden başka,

Zamantı Irmağı da ilçenin arazi-sinden geçer.

Tomarza iklimi yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlıdır. İlkbaharda bol yağmur alır. Kışları sert geçer.

Tomarza sanayi yönünden ge-lişme göstermektedir. Panter plas-tik fabrikası burada kurulmuştur. Fakat şu anda işlevini kaybetmiştir. Bundan başka küçük çaplı çeşitli sanayi kuruluşları da vardır. İl-çede son sayımlara göre, 52 atölye vardır. Bunların çoğunluğu küçük çaplıdır.

Tomarza’nın tarımı gelişmek-tedir. Çeşitli baklagiller yörenin tarım ürünü olarak hububat yine ilk sırayı alır.

Tomarza tarihi eser bakımın-dan fazla zengin değildir.

Tomarza’da halk oyunlarının önemli bir yeri vardır. Özellikle davul zurna eşliğinde kendine has bazı oyunlara bu bölgede rastlamak mümkündür. Osmanlı sarayının önemli meddahı İncili Çavuş bu ilçeye bağlı eski adıyla Travşın kö-yünde doğduğu için, onun espri-leri oldukça yaygın olarak odalar ve kahvelerde anlatılır. Bu bölge-de bozlak önemli bir yere sahiptir.

Düğünlerde çeşitli gösterilerde ya-pılır. İlçe folklor ürünleri bakımın-dan zengindir.

Tomarza eğitim yönünden fazla gelişmemekle birlikte her-hangi bir ciddi bir problemle de karşı karşıya değildir. İlk, orta ve lise öğrenimi ile sınırlı olarak mes-lek eğitimi yapan okullar vardır.

İlçede kömür bulunmuştur. Diğer madenlerden bazı rezervler olsa da kullanılır ve ekonomik de-

ğildir.

İlçe kendine yetecek bir tica-ri potansiyele sahiptir. Şehre yakın oluşu burada ticari yönden de faz-la gelişme şansı doğmasına imkân vermemektedir. 119 İşyerinden 75,5 milyon liralık sermaye ile ça-lışmaktadır.

Tomarza merkez ilçeye bağlı 32, Toklar Bucağına bağlı 22 köy-den meydana gelmektedir.

29

Page 17: Editöravsarelleri.com/FileUpload/ks776364/File/9_-_okuntu...2 3 AHMET Z. ÖZDEMİR Ahmet Zemci Özdemir, 1934 yılında Kayseri’ye bağlı Sarız il-çesinin Karayurt köyünde

30

Gülhan ÇABUCAK(AvşarBabamBenim)

Şairemiz Gülhan Çabucak 1978 yılında Almanya'da doğmuş ve halen hayatını orda sürdürmek-tedir.

Aslen Kayseri ilinin Tomarza İlçesi Toklar kazasından olan Şai-remiz “Doğma büyüme gurbet ço-cuğu, gurbetçi çocuğuyum” dese de “Özümü hiç bir vakit unutmadım, her daim gururla Avşar'ım demi-şimdir” diye ekliyor.

Liseyi Almanya da bitiren Şa-iremiz Gülhan Çabucak, “Muhase-

becilik & Menajerlik Meslek Oku-lunu” başarıyla bitirmiş ve özel bir şirkette yönetici olarak çalışmakta-dır.

Yazdığı birçok şiiri, tanınmış Ozan ve Âşıklar tarafından beste-lenmiş ve türküleşmiştir.

Neden “AvşarBabamBenim”? Gülhan Çabucak’ın Anne ve Babası 1960'lı yıllarda, daha 19-20 yaşlarında bir Almanya sevdası-na kapılarak Toklar Kazasını terk edip Almanya ya gelirler. Maksat bir, iki yıl çalışıp para kazanmak ve Allah’ın izniyle yurda, köylerine te-melli geri dönmek olsa da, aradan 45-50 yıl geçer; ama o dillerden düşmeyen “Temelli dönüş” nasip olmaz.

“2010’un Ekim ayında rah-metli Babam Ali Osman Çabucak'ı CAN VATAN TÜRKİYE toprakla-rına emanet ettik. Babamın yurda temelli dönüşü, bir soğuk tabutun içinde, kefene sarılı, cansız bede-niyle gerçekleşti.“ diyen Gülhan Çabucak bu durumdan büyük üzüntü duyarak Babasının ardın-dan “Seni dillere destan etmeden göçüp gitmem Avşar Babam” diye-rek Şiirlere gönül verir ve “AvşarBa-bamBenim” mahlasını kullanmaya başlar.

31

Uzaktan bakıp ta, şaşma aldanma Emmimin, bibimin feryadıyım ben Her lafa karışmam, cahilim sanmaAvşar babamın, tek evladıyım ben!

Oğuz’un boyundan güç kudret bende Avşar’ın soyundan şan şöhret bende Allah’a bin şükür hak mefret bende Avşar babamın, pak evladıyım ben!

Yüce dağ başında, öz’üm bilinir Yerinde söylenir, söz’üm bilinir Padişahtan ferman, sızım bilinir Avşar babamın, hür evladıyım ben!

Dedelerim Koca Avşar Beyleri Şalvar nakış, desen, uçkur belleri Bir kez olsun görsem öpsem elleri Avşar babamın, can evladıyım ben!

Dört bacının yiğit nefer gardaşı Adana Kozan Sarız ta Pınarbaşı Çabucak nam salmış, hepsi gardaşı Avşar babamın, öz evladıyım ben!

Atamla parlıyor yüce de cismim Bayrak’la canlanır gecede resmim Hücrede can özüm, hece de ismim Avşar babamın, Türk evladıyım ben!

Mustafa Kemal’im! Cana can katan Atamla can babam! Toprakta yatan Onlardan emanet Bayrak’la Vatan Avşar babamın, mert evladıyım ben!

Bayrağım, Milletim, Vatan’ım belli, Toprağın altında, yatanım belli, Aş’ıma zehiri katanım belli Avşar babamın, ser evladıyım ben!

Usul, erkân, adap, hürmet bilirim, Büyük sözü dinler, devlet bilirim Vefa bilen dostu, servet bilirim Avşar babamın, haz evladıyım ben!

Hısmı canım, dostu candan bilirim Hasım diye lanet düşman bilirim Giden bitmiş, gelen pişman bilirim Avşar babamın, fer evladıyım ben!

Canı candan öte, yüce bilirim İnce lisan, asil ece bilirim Özde Avşar dilim hece bilirim Avşar babamın, has evladıyım ben!

Sert bakışlarımla, yufka yüreğim Harbi sözlerimle, çelik bileğim Ağa’lar sorun da, cevap vereyim Avşar babamın, sır evladıyım ben!

İnce ince sızlar acım var benim Dertli dertli çalar sazım var benim Kara kara matem yasım var benim Avşar babamın, dört evladıyım ben!

Rüya imiş meğer! Yanım da sandım Ali Osman babammm! Rahmet’le andım Vuslat değil hicran nar’ında yandım Avşar babamın, -KIZ- evladıyım ben! 09.02.2012-13.30-Gülhan Çabucak

BENİM DESTANIM(Babama Armağan)

Page 18: Editöravsarelleri.com/FileUpload/ks776364/File/9_-_okuntu...2 3 AHMET Z. ÖZDEMİR Ahmet Zemci Özdemir, 1934 yılında Kayseri’ye bağlı Sarız il-çesinin Karayurt köyünde

32

SÖZLÜKAa : Ak, beyaz.Aaa: O anda yapılan bir iş veya davranışın aşırıya kaçtığı durum-larda kullanılır.Aabbavv: Aşırıya kaçan durumlar-da “hayret ünlemi” olarak kullanı-lır.Aal: Ağıl. Tarla veya bahçeler ara-sında çalılardan örülmüş duvar.Aaz: Ağız. İneğin yavruladıktan sonraki ilk sütü.Abarı: Şaşkınlık, hayret ifadesi .Abarii : Şaşkınlık, hayret ifadesi .Ablak: Parlak, yuvarlak, dolgun yüz.Acar: Yeni.Acar akça: Katkısız, saf gümüş para.Acarlamak: Tazelemek, yenilemek.Acem: İran, İranlı.Acep: Acaba.Acer: Yeni .Acısu: Yozgat Alaca arasında yer adı.Adı batasıca: Domuz.Ağ: Ak, beyaz.Ağar: Ağır, yavaş.Ağcalıoğlu: Kozan’ın Akçalı köyü-nü kuranlardan ünlü biri.Ağdam: Kadirliye bağlı köy.Ağır devlet: Gösterişli yaşam.Ağır sohbet: Koyu, derin, ustaca söyleşi.Ağlık: Aklık, beyazlık.Ağu ağacı: Zakkum ağacı.Ağyar: Sevgili.

Ağzı yumulasıca: Ölesice.Ah ü zar: Ah çekmek ve ağlamak.Ahdetmek: Gayret göstermek.Ahır Dağı: Kahramanmaraş’ın ku-zeyindeki dağ.Ahir zaman: Son zaman, kıyamet günü.Ahlat: Yaban armudu.Ahmet Bey: Padişah fermanıyla İs-tanbul’a sürgün edilen Elbeylioğlu Ahmet Bey.Ahval: Haller, durumlar.Akdağ: Yozgat ilinin Akdağmadeni ilçesi.Akkale: Kozlu - Andırın - Göksun arasında yer adı.Akköprü: Kozan - Kadirli arasın-daki Çukur Köprü.Al: Hile.Alabaş: Bir tür küçük, çizgili mo-tifli kavun türü.Alaf çalmak: Alev çalmak. Sıcak ve nemli havanın etkisiyle oluşan etki.Alağbak: Siyahlı beyazlı, güvercin büyüklüğünde bir kuş.Alamaç: Hızlı yanan alev.Alay: Herhangi bir törende veya gösteride yer alan topluluk. Genel-likle üç tabur ve bunlara bağlı bir-liklerden oluşan asker topluluğu.Alayı: Hepsi .Alemençik: Bir kuş türü.Alenmek: Dalga geçmek, durmak.Alınışın: Alınınca.Alim Allah: Allah bilir.

33

Alkış verme: Dua etme.Allah abatlar veresi: Allah temiz,a-çık bahtlar versin.Altınbulak: Kars ili, Sarıkamış ilçe-sine bağlı bir köy.Amanat: Emanet.Amber Ağanın Pınarı: Kayseri İli, Pınarbaşı İlçesi, Kızılören Köyün-de sulak bir mevkiidir.Anaç: Yaşı ilerlemiş, gözü açılmışAnarıya gitmek: Daha çok taşıtla-rın geri geri gitmesi demektir.Anca: AncakAngara: AnkaraApalak: Babayiğit, iri yarı adam yarması.Aralı: Aralıklı, uzak.Arısili: Tertemiz.Arıya gitmek: Tüketim malzeme-lerinin kullanılmaz hale gelmesi veya getirilmesi demektir.Arnac: Karşılık.Asbap: Giysi .Asi Suyu: Hatay ilinden geçen Asi ırmağı.Aşam: AkşamAşılak: Aşılanmış.Aşma: Ağıllardan geçen yol, yolak.Aşşa: Aşağı.Avara: Boş gezen, işi olmayan anla-mındadır.Avarlık: Biber, patlıcan vs. ekilen yere denir.Avrat: Hanım.Ayakyolu: Tuvalet.Ayampur: Aşırı nemli hava. İnciri olgunlaştıran hava olarak bilinir.

Ayaz: 1. Duru, sakin havada çıkan kuru soğuk. 2. Çok soğuk hava.Ayın esgisi: Eski ay. Bu zamanda kesilen ağaç daha uzun süre daya-nır.Ayrık: Bir tür ot.Azık: Yiyecek, yol yiyeceği, erzak.Aziye: Aziziye, Kayseri ili Pınarba-şı ilçesinin eski adı.Aziziye: Kayseri ili Pınarbaşı ilçesi-nin eski adı.Bab: Giriş, kapı.Babamoğlu: Erkek KardeşBacı: 1. Büyük kız kardeş, abla. 2. Kız kardeş.Bağır: Göğüs kafesi.Bahadır - Bahadırlı: Kırıkhan yöre-sinde oturan bir Türkmen oymağı.Bahta bakan: Bukelamun.Bambıl: Pirecik. Tohuma düşen böcek.Başı esik: Başı eksik anlamında kullanılır. Tam dolu olmayan.Batasıca: Ölesice anlamında azar-lama.Batçı: Ucu sivri deynek.Bay: Varlıklı, zengin.Bayır: Yokuş.Bayramcalık: Bayramlık. Bayram-da giyilmek için alınan giyecekler.Bazlama: Kalın pişirilen saç ekme-ği.Bea: Bey.Bedel: Askerlik yapmamak veya yapılacak süreyi kısaltmak isteyen-lerin devlete ödedikleri para.Bekere: Çıkrıklarda eğrilecek ipin

Page 19: Editöravsarelleri.com/FileUpload/ks776364/File/9_-_okuntu...2 3 AHMET Z. ÖZDEMİR Ahmet Zemci Özdemir, 1934 yılında Kayseri’ye bağlı Sarız il-çesinin Karayurt köyünde

34

dolandığı yer.Belcen: Kuru incirBelik: Saç örgüsü.Bellemek: Öğrenmek .Bensinmez: Önemsemez.Bıçgı: Testere.Bıldır: Geçen sene, geçen yıl.Bılız: Yaramaz çocuk. Ermeni ço-cuğu.Bibi: Hala, babanın kız kardeşi.Bider: Tohum.Bidon: Plastik kavanoz.Binboğa: Binboğa dağı.Binek taşı: Ata binmek için üstüne çıkılan yüksekçe taş.Bir bonak yamır: Yağmurun birden başlayıp durması.Bire: Bir çeşit hitap şekli.Birine şişmek: Birinin hoşuna git-mesini istediği davranışlarda bu-lunmak.Bisseel: Az sonra.Bişme: Güveç.Bişşek: Yayıktaki ayranı karıştır-maya yarayan çubuk.Biyaktan: Az önce.Bocit: Sürahi.Bor: Ekin tarlaları arasında ekilip sürülmemiş otu bol olan yer.Boran: 1. Sis, duman. 2. Şiddetli kar, fırtına, kasırga. 3. Şiddetli yağ-mur, sağanak. Rüzgâr, şimşek ve gök gürültüsü ile ortaya çıkan sa-ğanak yağışlı hava olayı.Boru: BorazanBostan: Küçük bahçe.Boşandırmak: Bir delikten geçir-

mek.Boyunduruk: Çift süren veya ara-baya koşulan hayvanların birlikte yürümelerini sağlamak için bo-yunlarına geçirilen bir tür ağaç çember. Boz: 1. Açık toprak rengi. 2. Kül rengi, gri. 3. SarışınBoz gıranı: Bozaran otların üzerine düşen kırağı.Böğür: Vücudunun kaburga ile kalça arasındaki yan bölümü.Böö: Örümcek.Böön: BugünBöön: Bugün.Börk: Takke.Börkenek: Kapşon.Börtlenmek: Haşlanmak, yanmak, ısınmak, kızarmak.Bre: Erkekler için kullanılan sami-mi ifade.Bre: 1. Ey, hey anlamında kullanı-lan bir seslenme sözü. 2. Be yeri-ne kullanılan bir seslenme sözü. 3. Vay anlamında şaşma bildiren bir seslenme sözü: Bre, bu ne büyük gemi! 4. Şaşkınlık, coşku anlatan bir seslenme sözü.Bu ne şaal iş: Bu ne biçim,çeşit iş.Buhur: Erkek deve.Buncaaz: Bu kadar, Bu kadarcık.Buncalış: Bu sefer.Bunsukmak: Dumandan, isten bu-nalmak.Bük: İçine girilemeyen çalılık.Bük: Yokuşta kıvrımlı yoldan kıv-rımın son görülen ucu.

35

Büvelek: Bir çeşit hayvanlara iğne batıran sinek.Büvet: Küçük havuz. Kısıtlı imkan-larla yapılan havuzcuk.Caa: Banyo lavabo.Caalak: Mutfak, banyo gibi yerle-rin atık su gideri.Calak: Olmamış Küçük karpuz.Caldırtı: Ses, herhangi bir şeyin et-rafını etkileyerek ses yapması.Camız: Manda.Camlatmak: Çerçeveletmek.Cangama: Çekişmek, tartışmak, gürültü etmek, etrafı rahatsız et-mek.Cangama: Laf kalabalığıCarbık: Çok konuşan, tartışan kişi (bayanlar için kullanılır)Cardın: Farenin büyüğüCarsa: Bir kumaş türüCascavlak: Üzerinde hiçbir şey ol-mayan, kel.Cehdetmek: Çalışıp çabalamak.Celfin: PiliçCelse: Oturum.Cemkirmek: Gereksizce bağırmak.Cere: Turşu küpü.Cerek: Çadır kurmada kullanılan uzun ağaç.Ceren: Ceylan.Cescevlek: BiçimsizCeyran: ElektrikCıba: Domuz yavrusuCıda: Kargı gibi bir çeşit sopa, sa-vut.Cıkıl: Madeni paraCılbak: Çıplak.

Cılk: Bozulmuş yumurtaCıllıcı: Kavgacı, oyun bozanCıllımak: Yan çizmek, oyun bozan-lık yapmak.Cıncık: Cam parçası.Cıngar çıkarmak: Kavga çıkarmak, anlaşmazlık çıkarmak, cıllımakCırcır: Fermuar, patos.Cırlavuk: Kayseri Kocasinan İlçe-sinin Mahallesi (Eskiden Köydü).Cırnavık: Ağustos böceğiCırtık: Tırnak, diken çiziğiCilkes: TamamenCirpinti: Maki türüCiyeriyin sapından vurulasın: Ci-ğerinden hastalanasın, ölümcül hastalığa yakalanasınCoruk: Küçük, yumurtlamayan ta-vukCöb: CepCuvara: SigaraCübür: Cüprenti, suyun yüzeyinde bulunan kurumuş yaprak, gazel.Cücüğ: Cücük,Civciv, Kuş yavrusu. Cüllük: Hartlap ağacının meyvesi.Cüprenti: Cübür, suyun yüzeyinde bulunan kurumuş yaprak, gazel.Çaal: Genellikle tarlaların kullanıl-mayan yerindeki toplanan taş yığı-nı.Çaardek: Ayçiçeği.Çalkama: Çalkambaç, ayran.Çalkambaç: Çalkama, ayran.Çandır: 1.Gelişmemiş 2. Karışık durum.Çapa: 1.Tarlada ürünlerin arasını süren tarım aleti 2. Büyük kazma.

Page 20: Editöravsarelleri.com/FileUpload/ks776364/File/9_-_okuntu...2 3 AHMET Z. ÖZDEMİR Ahmet Zemci Özdemir, 1934 yılında Kayseri’ye bağlı Sarız il-çesinin Karayurt köyünde

36

Çapıt: Bez parçası.Çardak: Evin dışında oturmak için kullanılan “kamelya”Çarık: Topuğu bükülmüş ayakkabı.Çarpana: Kuş avlamak için kulla-nılan lastiklerde (sapan) içine taş konulan deri bölüm.Çatalavrat: Bir böcek türüÇatırtı: Herhangi bir şeyin ani veya hızlı ses çıkarmasıÇaygara: Su içmek için su kaynağı-nın önüne yapılmış küçük havuz-cuk.Çebiç: Oğlağın büyüğüÇekişmek: Ağız kavgası.Çeltik: Kabuğu ayıklanmamış pi-rinç. Pirincin tarladaki haliÇen: Ceviz içi.Çen: Parça, yarım, diğer yarısıÇenedini ayırmak: Bacaklarından ayırmak.Çepel: BulaşıkÇepelce: İmamoğlu deresinin kay-nağıdır.Çerçi: Seyyar satıcı.Çeşmi: Göz.Çeten: Traktörde römorkun üzeri-ne tahtalarla ilave yapılmış şekli.Çetil: FideÇevrengeç: Suyun döndüğü yer. Kıvrımlı akıntı.Çezmek: Çözmek.Çığ: Tarhananın kurutması için üzerine konulduğu uzun ince ka-mışların yan yana konulması ile yapılan örgü.Çıırmak: Seslenmek.

Çıkın: İçine yiyecek veya diğer eş-yaların konulduğu bez parçası.Çıkla: TamamenÇıkmak: Bulunduğu yeri bırakıp başka yere geçmek, taşınmak, ay-rılmak, ilgisini kesmek.Çıkmak: Kocası ölen gelinin baba evine dönmesi.Çıkrık: Yün eğirmek için yapılmış; kasnak, bekere ve ayaktan oluşan mekanizma.Çıngıl: Küçük dal.Çınkı: ParçaÇıtımık: Menengiç ağacıÇıtırtı: Herhangi bir şeyin etkisiyle çıkan küçük ses.Çili: Pamuğun çiğ yağdıktan sonra kabuğuyla beraber toplanması.Çilpik Küçük parça: Küçük parçaÇimmek: Banyo yapmak, Yıkan-mak.Çinçik: KuşÇinke: Küçük parça (saydam taş için de kullanılır)Çisemek: Çiğ gibi, çiğe yakın.Çomça: Kepçe .Çotul: Ağacın kollarının ilk ayrıl-dığı yerÇömçe: Büyük tahta kaşık.Çul: Keçi kılından dokunan yaygı olarak kullanılan düz desensiz do-kuma.Çüven: Davul tokmağı.Daarmen: Değirmen.Dabaka: Tütün tabakası.Dabanca: Tabanca.Dalkılıçlı: Türkmenlerde bir oba

37

adı. Kadirli’nin Mehmetli ve Azaplı (Avşarlı) köylerinde otururlar.Dalle: Taş dizilerek oynanan bir oyun.Damah: Cimri (tenezzül etmek)Damın duluğu: Evin köşesi.Damızlık: Herhangi bir şeyin ço-ğalması için saklanan numune, ör-nekDar ikindin: İkindinin akşama ya-kın bölümü.Darbız: Toprağın nemi.Davış: Ses, herhangi bir şeyin hare-ket ettiğini belirten ses.Dayramak: Aşırı gerilmek.Değişin: Değince, değdiği zaman.Delaa: Delikanlı.Demlik: SürekliDene: Tane .Depegolu: Traktörle pulluk, çapa, gaster gibi tarım aletlerinin yukar-dan da bağlantısını sağlayan alet.Depgi: Genellikle tarhanayı pişi-rirken karıştırmak için kullanılan araç.Depik: Tekme.Derviş Paşa: Fırka-i İslahiyye ko-mutanı, müşir (mareşal).Deşirmek: Dilenmek .Deşirmek: ToplamakDevlikisüün: Ertesi gün.Deyi: DiyeDezze: Teyze.Dıdısının dıdısı: Sisileli, dolambaç-lı durumlar için kullanılan bir söz.Dıkılmak: Girmek, katılmak.Dıkız: Az nemli.

Dıngırcını avlamak: Bir olayın ay-rıntısını öğrenmeye çalışmakDıngıt: Saçın traş makinasıyla sıfır numaraya kesilmesiDışlık: Keyif.Dik: Meyili çok olan yerDil: AnahtarDilber: Genç kız. Alımlı, güzel ka-dın. Gönlü alıp götüren güzel.Dinelmek: Ayakta durmak.Dingil: Tepe, uç nokta.Diremince: Herhangi bir şeyin tam oturması.Dirgen: Ekin sapını patosa verme-de veya bir yere taşımada kullanı-lan alet.Dokanmak: Dokunmak.Dokurcun: Dokuz taş.Dombalak: TaklaDoru: Gövdesi kızıl, ayakları ve ye-lesi koyu renkli olan, yağız at.Döğme: Döğülüp kabuğu çıkartıl-mış buğday, yarma.Dölek: Düzlük yer.Dölek durmak: Düzgün durmak.Döş: Göğüs, bağır.Döşek: Yatak.Dövme  : Buğday, arpa, mısır, be-zelye vb.nin iri çekilmişi, yarma. Döyüsün: Deyyusun.Dulda: Yağmur, güneş ve rüzgann etki etmediği kuytu yer.Dulda: Rüzgar eserken, rüzgarın etki etmediği, ulaşamadığı yer.Duluk: Şakak üzerinde saç ile sa-kalın birleşimi olan kısım. Surat, yanak.

Page 21: Editöravsarelleri.com/FileUpload/ks776364/File/9_-_okuntu...2 3 AHMET Z. ÖZDEMİR Ahmet Zemci Özdemir, 1934 yılında Kayseri’ye bağlı Sarız il-çesinin Karayurt köyünde

38

Duşka: Çene.Dutmaç: Eriştenin ekşili mercimek veya pirinçle pişirildiği bir tür ye-mek türü.Duvar: Düvel, devlet.Düşürdüler al vurdu ya: Hile, pusu.Düven: Gem. Buğdayı harmanda öğütmek için kullanılan altında sivri taşların çakılı olduğu, öküzle-rin çektiği bir araç.Ebeş: Çirkin sarışın.eee! eee!: Arka arkaya yapılan ha-tadan sonra söylenen bir ünlemdir.Eerelti Meşe: Meşe.Efe: 1. Kadın erkek arasında kul-lanılan çağırma ünlemi. 2. Gelinin kayınbiraderini çağırmak için kul-landığı sözcük.Eferim: Aferim.El lehençesi: El ve ayak yıkamak için kullanılan araç. Seyyar lavabo.Elbeyli: Avşar Türkmenleri içinde bir oymak.Elçi: İki kişi arasında söz getirip götüren, bunu iş ve huy edinen (kimse). Kız istemeye gönderilen kimse, görücü, dünür.Elefetsiz: Manasız.Eletmek: İletmek, ulaştırmak.Eli belinde: Genellikle çardak ve hayma yaparken kullanılan, direk-le tavanı oluşturan ağacı bir birine bağlayan ağaç.Elkızı: 1. Gelin. 2. Kadın, eş.Ellam: Her halde.Elleem: Her halde anlamındadır. Yanlış bilinen bir durum sonrası

da söylenir.Ellengeç: YengeçEllice: Tava.Ellik: Ekin biçerken parmaklara takılan elçek.Elyazı: Dadaloğlu (Özler - Taf) ka-sabasından Zelfin (Üçkonak) ara-sında kalan ve Toklar bucağına doğru uzanan düzlüğün adıdır.Emeğim çobana döndü: Emekleri-nin boşa gitmesi.Emilik: Keçinin yeni doğmuş yav-rusu.Emmi: Amca.Endirmek: İndirmek.Enek: Bilye oynarken, dikilen ma-deni para.Enek : En iyisi.Enik: Hayvan yavrusu.Erinik yağ: Bekleme süresini uzat-mak için tereyağın eritilmiş ve tuz-lanmış hali.Erinmek: Üşenmek.Esbap: GiysiEseri mıkı: Büyük çivi.Esse mi?: Essah mı? Sahi mi? Ger-çekten mi?Eşe: Anşa, Ayşe.Eşgere: Aşikar, apaçık, herkes tara-fından fark edilebilen.Eşiklik: Evin giriş kısmı.Evlensek: Evlenmeye aday, evlen-mek isteyen kişi.Evmek: Acele etmek.Evreeç: Yufka ekmeği döndürmek için kullanılan ağaçtan yapılan yas-sı araç

39

Evsin: Kuş avlarken, kuştan gizlen-mek için yapılan çalılardan yapılan evcik.Eye ekiştirmek: Zaman geçirmek, ayak sürümek.Fak: Tuzak.Fakı: Fakih, hoca.Fakih: Fakı, hoca.Fedik: Kaynamış mısır, buğday ta-nesi, hedik.Felfellemek: Sendelemek.Ferman: Padişah buyruğu.Fılcırtmak: Düzensiz bir şekilde at-mak.Fırfırı: Küçük yağmurlama.Fırıştak: Fırıldak, topaç.Fırka-i İslahiye: 1864 sonlarında Fırka-i Islahiye adı altında bir kuv-vet oluşturulmasına karar verildi. Kurulan Fırkanın kumandanlığı-na Dördüncü Ordu Müşürü Der-viş Paşa ve fevkalade memuriyet-i mahsusa sıfatıyla da Ahmet Cevdet Paşa tayin edildi. 1865-1866 yılla-rında Çukurova, Cebel-i Bereket (Gavur Dağı) ve Kozan dağlarında devlet idaresini yeniden kurmak üzere oluşturulmuş askeri kuvvet.Fışgırık: İlaçlamada kullanılan mo-torsuz, elle çalışan zirai mücadele aracı.Filteke: Çatal iğne.Filtik filtik: Paramparça.Firez: Anız.Firik: Buğday başaklarının olgun-laşmamış hâli.Firtik: Uyanık gözü açık (bayanlar

için).Fiske: Eski aydınlatma aracıFistan: Entari.Fiyd: Küçük bir kuş türü.Fuzulİ masraf: Fuzulİ masraf, Ge-reksiz yapılan harcamaGabırlık: Mezarlık.Gabıt: Pardüso kaban.Gaco: Hoyratça hareket eden genç.Gada: Dert, hastalık, belâ.Gadanı alıyım: kazanı, derdini, be-lanı alayım.Gadasını almak: Tasasını, kazasını, derdini, belasını, kaygısını, kederi-ni almak, üstlenmek.Gadef: Kulplu bardak, kadeh.Gafası firirek: Anormal davranış-larda bulunanlar için söylenir.Galan: Kalan, Artık, şimdi.Galın: Kalın, başlıkGalice potin: Bir cins topuklu po-tin, ayakkabı.Galiç: Orağın küçüğü.Gallep: Güvercin.Galli: Sincap.Galp: Ağır hareket eden. Kanı ağır.Gamgı: Odunun kesmenin etkisiy-le oluşan parçası.Gamiş: Kamış.Gandak: Büyük çukur.Gapıt: KabanGaplık: Raf.Gara: Kara.Gara erk: Siyah renkli deve.Gara guş: Kara Kuş, Kartal cinsin-dan kuşlara verilen genel ad.Gara guvan: Fenni olmayan, uzun,

Page 22: Editöravsarelleri.com/FileUpload/ks776364/File/9_-_okuntu...2 3 AHMET Z. ÖZDEMİR Ahmet Zemci Özdemir, 1934 yılında Kayseri’ye bağlı Sarız il-çesinin Karayurt köyünde

40

el yapımı kovan.Garaa: Kargı.Garaböcük: Salyangoz.Garaçalı: Dikenleri uzun ve çok olan bir maki türü. KaraçalıGarakış: Zemheri, Karakış, Kışın ilk ayları.Garaltı: Tam seçilemeyen, ne oldu-ğu anlaşılamayan görüntü. Karartı.Garamak: Kızarak suçlayıcı sözler söylemek.Garanışmak: Karanlık olmakGar’ardıç: Karaardıç, ardıç ağacı-nın en iyisi.Garbi: Batı rüzgârı. Batıdan esen ılık yel.Gareen: Hoş kokulu bir ot türü.Garez etmek: İnadına yapmak.Garsambaç: Kar pekmez karışımı yiyecek.Gasbalık: Avlunun tahtadan yapıl-mış kapısı.Gasıl: Arpanın yeşil, başak çıkar-mamış hali.Gaster: Modern ilaçlama makinesi.Gaşşak: Keçi, koyun gibi küçükbaş hayvanlar için yapılan korunak. Koyun ve keçi konulan ağaçlarla çevrilen, üzeri açık veya kapalı yer.Gatık: Ayran (Torba gatığının öze-nerek ayran haline getirilmesi.)Gavırga: Patlamış mısırGavıt: Kavrulmuş buğday yada mı-sır öğütülerek yapılan yiyecek.Gavur dedengil: Ot türüGaydasına böyle geldi: Kafiyesine uydurmak.

Gazel: Kurumuş yaprak.Geçeli: KarşılıklıGeliç: Ot türüGem: Düven. Buğdayı harmanda öğütmek için kullanılan altında sivri taşların çakılı olduğu, öküzle-rin çektiği bir araç.Gemini gevmek: Bir olayı yapmak için istekli bir şekilde beklemekGenden ağlamak: İçten ağlamak.Gıb gırmızı: KıpkırmızıGıcı: Kırcı, Dolu ile kar arasında, küçük taneli yağış.Gıcık: Hoş olmayan.Gıcır: Yeni, taze.Gıcilo: Tohum.Gıçıırık: Kıçı kırık, beğenilmeyenGılik tomatis: Küçük domates.Gımçıtmak : Koparmak.Gır kişmir: Sarışın birinin güneşin etkisiyle daha da sarışınlaşması.Gıralaaç: Kıral Ağacı.(zomzalak)Gıran dıkıla: Kıran gele, gelsin. Kökü kurusun!Gırçarmak: Niyetinin kötü oldu-ğunu belli etmekGırıflamak: Küçük parçalara ayır-mak.Gırızet: Eski bir kumaş çeşidiGırklık: Koyun, keçi gibi küçükbaş hayvanların yününü kesmek için kullanılan ilkel makas.Gırrıbak Goptu: Ortalık karıştı.Gırtgırtı: Gagası uzun bir kuş türü.Gısga: Küçük soğan tohumu.Gısıkmak: Herhangi bir şeyin sı-kışması.

41

Gısır gısır torba: Dokuma olmayan hazır, naylon karışımı(naylondan) olan torba.Gıvratmalı: Burmalı (bilezik)Gıyamat gımı: Herhangi bir şeyin çok olduğunu belirtmek için kulla-nılan bir söz.Gıyılgan: Maddesi ağaç olan her maddeden batıcı, delici küçük par-ça.Gıymık: Odun parçası.Gıyrak: Küçük kum veya toprak parçası.Gızılbacak: Ot türüGızınmak: IsınmakGidek: Gidelim.Gocunmak: AlınmakGoddik: UkalaGompile: Komple. Hepsi, tamamı.Gongulu gook: Boş, kovukGontak: Araba anahtarı.Goo etmek: Dedi kodu etmek.Goode: Vücut.Gopli: Sürülmüş tarladaki kesekle-ri ezmek ufalamak için kullanılan tarım aleti.Goynek: Fanila.Goza çıbıı: Pamuğun yapraksız çu-buğu.Göbelek: Şapkalı mantar.Göcek güpre: Buğdayların göcekle-mesi(çoğalması) için atılan gübre.Göde: ŞişmanGöğ: Açık mavi.Göğ: Gök.Gökcek: Güzel, alımlı, yakışıklı.Gökgülü sarı: Göğüs kısmı sarı

olan küçük bir kuş türüGön: DeriGöo: Yeşil.Göönmek: Göyünmek. Ateş veya ısının etkisiyle, yanmaya yaklaş-mak. (Neredeyse yanmak.)Göööm gö: OlgunlaşmamışGörestim: Bir kimseyi veya bir şeyi görmeyi, kavuşmayı istemek, göre-ceği gelmek, özlemekGörücüyüm: Göreceğim.Göstere: Kayseri ilinin Tomarza il-çesinin eski adı.Götün götün gitmek: Geri geri git-mek.Göynek: GömlekGubarmak: ŞişmekGulunç: Kulunç, Omuz.Gumbilis: KoministGunnacı: GebeGurhana: Mezarlık.Gurk tavuk: Civciv çıkarma zama-nı gelen, çıkarmak isteyen tavuk.Gurmut: Ahlat türü.Guruyer gunduzu: Gayış kanatGuşana: Küçük leğen.Guşana: Süt kabıGuvan: KovanGuyruu tıpılatmak: Can vermek (guyru titiretmek)Gücücüğ: Küçücük.Gücük: Kısa.Gülgülü: Kırmızı.Gülle: Bilye.Gümbür: Ağaç yayık.Gün: Güneş.Güvermek: Yeşermek.

Page 23: Editöravsarelleri.com/FileUpload/ks776364/File/9_-_okuntu...2 3 AHMET Z. ÖZDEMİR Ahmet Zemci Özdemir, 1934 yılında Kayseri’ye bağlı Sarız il-çesinin Karayurt köyünde

42

Güz: Sonbahar.Ha deyince: Haydi deyince.Habba: Fatma, Habibe.Habe: heybe.Haçan: Ne çabuk, ne zaman.Hakına: Yavrulamamış keçi.Hakını avcuna koymak: Gereğini yapmak, dersini vermekHalaka: Gezmek.Halbır: Kalbur.Halep garası: Yeşil karpuz türü.Hall’uşağı: Hall’oğlu sülalesi.Hambalis: Aşılı mersin.(Maki türü)Hamut: Koşum hayvanlarının boy-nuna geçirilen ve araba kollarına tespit edilen koşum takımıdır.Hamzan: Tereyağı saklanan kap.Han’ oldu: Hani nerde kaldı?Hapban: Kuş tutmak için yapılan kapan.Hapban gımı: Bir parçanın tama-mıyla istenilen yere düşmesi.Haral: Harar. Kıldan dokunmuş, Ketenden yapılmış büyük çuval. Harar: Haral. Kıldan dokunmuş, Ketenden yapılmış büyük çuval. Hardalatsız: BiçimsizHartlap : Kocayemiş.Hasıla: Bir yazı veya sözün anlamı-nı daha kısa ve özlü biçimde veren yazı veya söz, hülasa, fezleke, eks-poze, özet.Hasır: Saz, kabuk, yaprak vb. bir bitki maddesiyle örülmüş taban veya tavan örtüsü.Hasta yoklamak: Hasta ziyaret et-mek

Haşventi: Küçük çalı, yaprak karı-şımı kırıntı.Havrana: Yakası ve yenleri geniş kürk.Hayf: İntikam, öç.Hayıflanmak: Acınmak, üzülmek, yerinmek, esef etmek.Hayma: Genellikle güneşten ko-runmak için dört direk üzerine ya-pılır, üzeri ağaç dallarıyla kapatılır.Hayma: Ot yığını (özellikle kış için toplanmış olan).Hazele: Geveze, afacan.Hebil: Yabani sarmaşıkHeebe: Heybe. İki cebi olan, dokun-muş, eskiden eşya taşımak, gübre atmak için kullanılan bir eşya.Helik: Küçük taş parçası.Helke: Satır, su kabı.Hellen hellen etmek: Emaneten duran, sallanan, her an yıkılabilir.Hellenmek: Sallanmak.Hergetmek: Tarlayı sürülerek na-dasa bırakmak.Herif: Bey, Erkek.Hers: Hırs, kızgınlık, öfke.Hetif: Üzüm döküntüsüHıllangaç: SalıncakHımbıl: Eskiden, kağıtlara yazılan kelimeleri bulmayla ilgili bir oyun.Hıncırık: Hayvanların tekmesi.Hıntıbığım Kesildi: Nefesi kesildi.Hırtık: Eklem yerlerinin kayması, zedelenmesi.Hışgımı: Epeyce.Hışım çıktı: Yoruldum.Hışırlı: Pamuğun kabuğuyla top-

43

lanmış hali.Hıta: Acur.Hobak: Çocuk oyuncağı, topaç.Holluğu inmek: Hevesinin gitmesi, isteğinin bitmesi.Holungu: Büyük sopa.Hombuluna almak: Omuzlarına almak.Hopilik: Tohum.Hopuna almak: Sırtına almak.Horanta: Evdeki nüfus. Ev halkı.Horum: Susamın sapıyla beraber kurutulması için belinden bağlan-mış ve bir birine yaslanmış koni hali.Horuzlanmak: Diklenmek.Hoşarlanmak: Hoşuna gitmek.Hotacı: Cömert, yüce gönüllü.Hozak: Olgunlaşmamış incir.Hozu: Kanı soğuk.Hölümek: Tohumu su ile karıştıra-rak, tohumun nemlenmesini sağ-lamak.Höpürdetmek: Ses çıkararak, kah-ve veya çay içmek.Hörtük: İşe yaramaz.Höykürmek: Yüksek sesle ağlamak.Hu: Saptan yapılan korunak.Hûn: Kan.Huysukmak: Tehlikeden haberdar olmak, bir yere gitmek istememek.Huzulu masraf: Huzulu masraf, Gereksiz yapılan harcamaHümzünmek : Yeltenmek.Hüs: Sus.Ihmak: Devenin çöküp oturması-dır.

Iralanmak: Sallanmak, bir binanın sallanmasıIrbık: İbrikIrzı kırık çocuğu: Irzıırın çocuğu. Irkı bozuk, soyu belirsiz.Irzıırın çocuğu: Irzı kırık çocuğu. Irkı bozuk, soyu belirsiz.Ismarıç : Sipariş.Istar: Halı, kilim tezgahı.Işgın: Sürgün, filiz.Işgıya: EşkiyaIşımadan: Şafak sökmedenIzıcık: Az, biraz.İbili: İbibik kuşu.İçlik: İşlik, gömlek.İçlik: İşlik, Yelek altına giyilen min-tan.İdirolluk: Traktörlerin arka kıs-mındaki hidrolik kollar .İkirciklenmek: Huylanmak, şüp-helenmek, kötü bir durum sezmek.İl: Aşiret, oymak.İlahane: Lahana.İlançe: Büyük leğen.İliksiz: Yaramazİlvan: Gösteriş, çalım, kibir.İneemen: Kertenkele benzeri bir sürüngen.İrecepli: Recepli Avşarları. İskele: İskenderun iskelesi.İsmarıç: Sipariş.İşlik: İçlik, gömlek.İt gılı postal bağı: Başı dibi olma-yan, gereksiz, kayda değer bir şey olmayan.İtaa: Ekmek yapılırken yere serilen bez.

Page 24: Editöravsarelleri.com/FileUpload/ks776364/File/9_-_okuntu...2 3 AHMET Z. ÖZDEMİR Ahmet Zemci Özdemir, 1934 yılında Kayseri’ye bağlı Sarız il-çesinin Karayurt köyünde

44

İzah: Açıklama.Kadıoğlu: Kahramanmaraş’ta ünlü bir aile.Kakılı: Pek çok, yığılı, dolu.Kamalak: Katran cinsinden bir çam çeşidi, sedir.Kaman: Pınarbaşı İlçesinin bir köyü.Kanı garrah olmak: Yağma etmek, ganimete doymak.Kaput: PaltoKara yadırgı: Daha fazla yabancı.Karaardıç: Ardıç ağacının en iyisi.Karacanavar: DomuzKarakaya: Toklar nahiyesin de bir bölge.Karakış: Zemheri, Garakış, Kışın ilk ayları.Karbeyaz: Payas’ın doğusunda bir kasaba.Karı: Yaşlı, ihtiyar kadın.Katık: Yağı alınmış yoğurt, ayranKeçik: 1. Başörtüsünün ensede saçların altından geçirilip tepede bağlanmış durumu. 2. Başörtüsü-nün uçlarını çene altından geçirip tepede bağlama biçimi. 3. Başörtü-sünün başın kulaktan üst kısmını sararak alında bağlanmış durumu. 4. Kadınların kullandığı uzun ba-şörtüsü.Kehni: Küçük çapa.Kekre: Tadı acımtırak, ekşimsi ve buruk olan.Kele: Daha çok kadınların kullan-dığı “Ayol, hey, yahu” anlamında bir hitap sözü.

Kelekesten: Kertenkele.Kelle: Koparılmış kafa.Kemha: Bir çeşit ipekli kumaş.Kepmek: Bina, duvar vb. Yıkılmak, çökmek.Kerçine: İnadına, aksine.Keri: 1. Sonra, geri. 2. ötürü, dolayı.Kertiş: Kertenkele.Keskenmek: Vurur gibi yapmak, vurmaya davranmak (el, sopa ile).Kesme: Meşe çeşidiKeşkere: Yük taşımada kullanılan bir alet.Kıska: Soğan Tohumu.Kısrak: Dişi at.Kilden: 1. Su tası. 2. Bardak. 3. Ha-mamtası.Kildirmek: FırlatmakKiravuzlanmak: Erkeğin bir hanı-mı almayı çok istemesi, heveslen-mesi, elde etmeye çalışması, dolan-ması.Kirkit: Halı kilim dokumak için kullanılan demir alet.Kirmani: Kirman kentinde yapıl-mış eğri kılıç. İran’da bulunan bu kentin ustaları en iyi kılıç yapma-larıyla ünlüydü.Kirmen: Elde yün eğirmeye yara-yan tahtadan yapılmış araç.Kirtik: Ufalanmış sabun parçası,Kirtilini çıkarmak: İliklerini sök-mekKoraf koraf: Öbek öbek, küme küme.Kozan: Adana ilinin bir ilçesi.Kozanoğlu: Kozanoğlu Ahmet Bey.

45

Kökgüç: Ucu sivri sopa.Kömeç: Ebegümeci. Yaprakları ye-mek yapmada kullanılan bitki.Könçek: Bezden yapılmış bayan gi-yeceği.Kör püsük: Nankör insan.Köre: Demirci körüğünün, kömür-lerin yandığı bölüme açılan deliği.Köryapalak: Baykuş.Köstü: Köstebek.Köşt: Üç ayaklı, sehpa biçiminde sandalye, tabure.Köynek: Eskiden gömlek yerine geçen bir giyecekKulun: Altı aylığa kadar olan at veya eşek yavrusu.Kuşene: Saplı yayvan tencere.Kutmu: Kutnu, Pamuk veya ipekle karışık pamuktan dokunmuş kalın, ensiz kumaş çeşidi.Kutnu: Kutmu, Pamuk veya ipekle karışık pamuktan dokunmuş kalın, ensiz kumaş çeşidi.Kuyruk: Güzün doğan bir yıldız.Kuzgun: Bir cins iri karga.Kücü: Halı ve kilim dokumak için kurulan tezgahta ipleri tutan kalın sopa.Küçük Alioğlu: Kozanoğulları’n-dan bir bey. Payas sancağının yö-netimi bu ailenin elindeydi, Küküm: İyice, büsbütün yaşlı, ko-camış.Küncü: SusamKüncü Baalası: Susamları sapıyla beraber kurutmak için bağlanmış hali.

Künde: Her günKüşne: BurçakLabıt: Labıt demir parçasıLahuri şal: Lahur kentinde yapılan bir çeşit şal.Lalenpe: Yassı taş.Laylon: RömorkLemerme: Nemlenme.Lepe: 1.Bulgur veya pirinçten yapı-lan bir tür yemek. (ölgünürek lepe) 2.Nohutun ıslatılıp kurutulduktan sonra dövülmesinden elde edilen yemek.Lo: Toprak dama çekilen taştan si-lindir.Loş: Düğün yemeği.Lotak: Yuvarlak taş.Löküs: Lüks (lambası).Maa: Uzun ağaç.Maarse: Meğerse.Mağrıp: Garp, batı.Mahana: Bahane.Makat: Demir veya tahtadan yapıl-mış oturak, somya.Malamat: ŞamatacıMalamat olmak: Rezil olmakManca: Domates salatası.Mangılı batmak: Adı geçmez ol-mak, adı anılmamak.Manifille: Boş hayal.Mart dokuzu: Bahar mevsiminin başlangıcı. Gregoryen takvimine göre martın üçüncü haftasında gö-rülen bir fırtına.Massık Massık Yürümek: Ağır ağır, kaygısızca yürümek.Maşrık: Şark, doğu.

Page 25: Editöravsarelleri.com/FileUpload/ks776364/File/9_-_okuntu...2 3 AHMET Z. ÖZDEMİR Ahmet Zemci Özdemir, 1934 yılında Kayseri’ye bağlı Sarız il-çesinin Karayurt köyünde

Mavra Kesmek: Sohbet etmek.Maya: Dişi deve.Maytab: Şakacı.Meke: Mısır.Meke Patlaa: Patlamış mısırMeke Pürçüğü: Mısır püskülü.Meke Sokalaa: Mısır koçanıMelefe: Yorgan yüzü.Mencilis: Meclis.Meses: Uzun deynek.Mezada dökülmek: Artırma ile sa-tışa çıkarmak, ucuza satmak.Mık: Çivi.Mıkıs: CimriMidesi Cıkramak: Midesi ekşime-si.Midit: Mesesin ucundaki çivi.Miktat Paşa: Bekir Ağa’nın kardeş-lerinden biri.Miltan: Gömlek.Mintan: GömlekMitil: Eskimiş, parçalanmışMotur: Traktör.Muallim: Öğretmen.Mucuk: Küçük sinekMudara: Boyun eğme, minnet, İşi düşme durumu.Muhannet: Vefasız, değersiz kim-selere el açmak.Mullara: Çizgi çizilerek oynanan bir oyun.Murat Suyu: İskenderun körfezine dökülen bir dere. Murt: MersinMuşamba: NaylonMürdün: 1. Kapı arkasına dayanan ağaç. 2.Kesilmiş kullanılmak üzere

uzun ve kalın ağaç.Mürseloğlu: Reyhanlı oymağının beyi.Müşdere olmak: Müşderi ol-mak, almayı istemek.Naakıt: Ne zamanNamtı: Sapı olmayan bıçak.Narman: Erzurum iline bağlı ilçe-lerden biri.Navıtıyon: Ne tutuyorsun, ne yapı-yorsun?Ne Tevir: Ne çeşitNeciimiş: Ne imiş, küçümsemek için kullanılır.Ninemeli: Ne yapmalı, ne gerek var, boşver anlamlarında kullanılır.Nişe: Buğdayın bekletilerek suyu-nun kurutulmasıyla elde edilen özü.Nişe Bulamacı: Nişe yemeği.Oba: El, başkaları.Obalar Ne Der: Başkaları ne söyler.Ocakdan Yırak: Ocaktan ırak, Ai-lelerden, evlerden uzak olsunOcaktan Irak Ocaktan Yırak, Aile-lerden, evlerden uzak olsunOkuntu: Davetiye.Oluk: Çeşme.Omanı Pıttırmak: Belini ağrıtmakOmar: Ömer.Omusilli: Güzelim, ne güzel.Omuzla: Omzuna alıp getirecek kadar ağır olmayan kesilmiş ağaç.On yedi Bey: Çukurova’da yaşayan Türkmen oymaklarının beyleri kastediliyor.Ondan Kerli: Ondan sonra.

46

Orakçı: Ücret karşılığı ekin biçen kimse.Osanmak: Usanmak.Oş oş: Köpek kovalama ünlemi, hoşt.Otluğa çıkmak: Hayvanlarını ot-latmak için gitmek.Oynum Hos: Oynamıyorum, oyundan çıktım, molaÖlgünürek Lepe: Az pişmiş lepe.Öllün Körü: Ölünün körü, beddua.Ölük: Ölmüş, cansız.Ölümsek: Çok zayıf, cılız.Örk: Kazık.Örk: Hayvanı uzun bağlamak.Örme:   Örgü, örülmüş ip, hayvan bağlamaya yarayan ip.Örtme: Evin giriş kısmı, antre. Evin önündeki düz alan.Ötaan: Dün , önceki gün.Öteberi: İhtiyaç malzemeleri.Ötürmek: İshal olmak.Paldın: Atların semerini vücuduna bağlayan kuşak.Palıt: Pelit, palamut, meşegiller to-humu.Pampal: GelincikPança: Avuç.Parke: KabanPatacını Ayırmak: Bacaklarını aç-makPataç Bacak arası.: Bacak arası.Pavkırmak: Hayvan sesi.Payas: Hatay’a bağlı bir ilçe. Yüz yıl kadar önce Dörtyol, Payas’a bağlı bir köydü. O za manlar Payas san-cak merkeziydi, şimdi Dörtyol il-

çesine bağlı kasaba.Pece: Penek, pencere .Penek: Pece, pencere .Perpil: Bir tür yabani siyah üzüm.Peşgir: HavluPeşkir: Havlu.Pırnal: Yeşil meşe kategorisinden bir ağaç türü.Pırtı: Giysi, giyecek.Pırtmak: Yuvasından çıkmak.Pıslan Patır: Saklambaç oyunu.Pısmak: Saklanmak.Pıtık: 1.Yumurta 2. Bacak arası 3. Ardıç ağacının meyvesiPinlik: Pinnik, Kümes .Pinnik: Pinlik, KümesPontil: PantolonPorsumak: Herhangi bir şeyin nemden dolayı kokması, pörsü-mek.Potturmak: Bir delikten geçirmek, boşandırmak.Potuk: Deve yavrusu demektir.Potuklu: Pınarbaşı İlçesinde üç tane Potuklu adında köy vardır. Bunlar; Avşar Potuklu, Büyük Po-tuklu, Küçük Potuklu. Burada adı geçen Avşar Potuklu’dur. Kazım’ın kabilesinin bu köyde akrabaları vardır. Soyadları Kandemir’dir. Ka-çak olduğu sırada bazen bu köye gelip saklanır.Pöhrenk: Topraktan yapılmış su borusu.Pörez: Selin yolu bozmaması için, yolun altından geçen beton boruPunara: Baca.

47

Page 26: Editöravsarelleri.com/FileUpload/ks776364/File/9_-_okuntu...2 3 AHMET Z. ÖZDEMİR Ahmet Zemci Özdemir, 1934 yılında Kayseri’ye bağlı Sarız il-çesinin Karayurt köyünde

48

Pusat: Araç, savaş aracı.Puşt: Dönek.Pür: Çamın kurumuş yaprağı.Pürçek: Şakaklardan sarkan saç, zülüf.Pürçük: Tohumun ucu.Pürçüklü: Havuç .Püsü: KediPüsük: Kedi.Sabahaça: Sabaha kadar.Saban: Öküzlerle tarla sürmede kullanılan ilkel pulluk.Sacaa: Sacayağı. Üzerine tence-re, tava vb. koymaya yarayan, ateş üzerine oturtulan, üç ayaklı çem-ber veya üçgen biçiminde demir destek, sacayak.Sahal: Bedellilik, birinin yerine as-kere gönderilen kişi, vessek.Sakadıırak: Dengesiz kişi.Sakga: Kene.Sakna: Kabuklu tohum.Sal: 1. Hasta, yaralı ya da ölü taşı-nan sedye. 2.Tabut.Samı: Boyunduruk deliğinden ge-çen çubuk.Samur kürk: Bu adda bir hayvan derisinden yapılmış kürk.Sanasın: Sanki, gûya.Santraviç: Santrifüj, sulama aracı.Saplıcan: Zatürre, Ateş, öksürük ve balgamla beliren, tehlikeli bir akci-ğer hastalığı, batar.Saptırma: Mezar içersin de ölü ko-nulduktan sonra, ölü üzerine açılı olarak dizilen tahtalar. Sarat: Büyük delikli kalbur.

Satmak: Kız evladı evlendirmekSavan: Günlük kullanım için pa-muk ipliğinden dokunmuş kalınca kilim, yaygı, örtü.Savışmak: Savuşmak. Kaçmak, git-mek.Sayrı: Hasta, yatalak.Sehen: Bakır tabak, sahan.Sehil: Sahil.Sehlik: Vurdumduymaz, aldırmaz, aptal. Yerli, yersiz konuşan kimse.Seklavi: Araplar tarafından kabul edilen, adını Arap kabilelerinden alan Arap atı ırkı içerisindeki dişi-liğin, güzelliğin ve inceliğin sem-bolü olan bir tip at cinsi.Seklem: 1.Yarım, yarıya yakın. 2.Az, azıcık.Sektesinden: Denginden.Selamet: 1. Esenlik. 2.Her türlü korku, tasa ve tehlikeden uzak, gü-venlik içinde olma. 3. Kurtulma, kurtuluş.Sepedi Seyrek: Dikkat etmeden, gereksiz, hoyratça, olur olmaz ko-nuşan.Sepet: Saz, kamış veya ince dal-lardan örülerek yapılan, genellikle sapı olan, yiyecek ve eşya taşımak için kullanılan kap.Ser: Baş, kafa.Seten: Bulgur, yarma dövülen di-bek taşı.Setirikli: Serpikliği ve dağınıklığı huy edinmiş kişi.Seyit Battal: Battal Gazi.Sıklat: Sıcak, bunaltıcı hava.

49

Sıla: Gurbetteki bir kimse için do-ğup büyüdüğü ve özlediği yer.Sırıtmak: Dişlerini göstererek ap-tallık, şaşkınlık, kurnazlık veya alay belirtir biçimde gülmek, sır-tarmak.Sırtın Gılıç: Bukalemun, 20-30 santimetre boyunda, renk değiş-tirmesiyle ünlü bir tür sürüngen, kaya keleri.Sıykal: Kaygan, aşırı kaygan.Sikke: Zikke, Hayvanları bağlamak için yere çakılan demir veya ağaç kazık.Sille: Elin iç yüzüyle vurulan tokat.Simir Simir Yağmak: Yağmurun yavaş yavaş yağmasıSimsar: Aarabulucu, Komisyoncu, Bir ticari işlemin gerçekleştirilme-sine yüzdelik karşılığı aracılık eden gerçek veya tüzel kişi.Sinilemek: Sinek için vızıldamak.Sinmek: Kendini göstermemek için büzülmek, saklanmak, pus-mak.Sinsin: Geceleyin, ateş çevresinde, genç erkeklerin davul, zurna eşli-ğinde oynadıkları bir halk oyunu. Sivtimek: Ayıklamak.Soğanlı: Artvin ili, Ardanuç ilçesi-ne bağlı bir köy.Soğukluk: Semiz otu.Soğukluk Gatmacı: Semiz otundan yapılan yoğurtlu yiyecek.Sokum: 1. Lokma. 2. Yufka ekme-ğinden yapılan dürüm.Somak: Sumak

Son güz: Sonbaharın son günleri.Soyka: l. Ölen kişinin giysileri. 2. Ölünün üzerinden çıkan giysi. 3. Soyuntu, sırttan çıkan elbise; elbi-se.Sömelek: 1.Kundağa sarılmış be-bek. 2.Bebek kundağı.Söykenmek: Dayanmak, yaslan-makSüdük: Sidik.Sülük: SalyangozSündürüm: Bir yandan öbür yana uzatılmış sırık.Süngüç: El gergin durumdaki baş-parmakla işaret (gösterme) parma-ğı arasındaki açıklık, uzaklık.Sürek: Sürülmüş tarla.Süven: Sopa, sırık, ince uzun ağaç.Süyük: Dam saçağı.Şahan: Şahin.Şahre : Çehre.Şaplak: Tokat.Şarmıta: Yaramaz.Şayak: Canlı pembe.Şebeden: Hoş kokulu kavun.Şefre: Kadın adı. Aslı Şerife’dir.Şenelmek: Boş bir yer, insanların yerleşmesiyle yurt durumuna gel-mek, meskûn olmak.Şibik: Gözdeki çapak.Şimşir: Parlak.Şire: Tatlı. Şişirik: Balon.Şitil: Küçük kova.Şivan: Ağıt, yas, kıya, üzüntü; ağla-ma, feryat, figan.Şor: Söz, lâf.

Page 27: Editöravsarelleri.com/FileUpload/ks776364/File/9_-_okuntu...2 3 AHMET Z. ÖZDEMİR Ahmet Zemci Özdemir, 1934 yılında Kayseri’ye bağlı Sarız il-çesinin Karayurt köyünde

Şube: Askerlik şubesi.Şuvara: Ozan.Tabya: Bir bölgeyi savunmak için yapılan ve silahlarla güçlendirilen yapı.Tahtalı: Tahtadan yapılmış oturak, somya.Takaklı: Beyaz kumaş.Talas: Kayseri İline bağlı ilçe.Taman: İşte, az önce, hani, hani ya, ya, tabii ki.Tarhana: Döğme ve yoğurdun ka-rıştırılarak, güneşte kurutulmasıy-la elde edilir.Tavatır: Çok iyi güzel.Tavla: At ahırı.Tavlak: Soyulmuş taze ceviz.Tavsır: Resim, fotograf.Tay: Üç yaşına kadar at yavrusu.Tekerim daşa dayandı: İşlerin yo-lunda gitmemesi, bozulması.Tel: Telgraf.Telkin etmek: Arapçası kavrama anlamına gelen “lakn” sözcüğün-den türemiştir. İslamiyet de gömü-lenlere imam tarafından söylenen dinsel sözler anlamında kullanılır.Temren: Mızrak ucundaki sivri de-mir.Terki: 1. Eyerin arka bölümü. 2. Bi-nek hayvanının sağrısı. 3.Atın ar-kası. 4.At vb. hayvanlara yüklenen eşya, yük. 5. Atın eyerine takılan küçük heybe.Teyyare: Uçak.Tınsırık: Hapşuruk.Tolu: Dolu.

Topak: Yuvarlak .Tozluk: Pantolonun paçasını toz-dan korumak için ayakkabının üzerine geçirilip düğmelenen veya dizden aşağı uzanarak ayağın üstü-nü örten dar paçalık, getr.Tuğlu: Tükürük Köftesi: Ekşili Köfte - Dökme Köfte – Tuvallamaç - Höl-lük - Gildiz.Uflak: Büyük bıçak.Ufra: Ekmek yapılırken tahtaya atı-lan un.Uğru: Ön.Uğrun: Gizli saklı .Ulam ulam olmak: Renk renk, çe-şit çeşit olmak.Üççeşme: Kayseri ili Tomarza il-çesi Dadaloğlu beldesine bağlı bir yayladır. Torosların tepesindeki bu yaylanın rakımı 2600 m civarında-dır. İçme suyu ile meşhurdur. Tah-talı Dağlarının en yüksek tepesi Aygörmez bu yayldadır.Üleş: Leş, ceset.Vareste: 1. Kurtulmuş. 2. Uzak.Varık: Varmış.Varmak: 1. Gitmek. 2. Gelmek. 3. Yetişmek, ulaşmak, yanaşmak.Vuruk: VurmakYadırgı: Yabancı.Yağlık: Mendil-eşarp.Yalbırdak: Yarı çıplak.Yarma: Buğday, arpa, mısır, bezel-ye vb.nin iri çekilmişi, dövmesi. Yarsuvat: Ceyhan Irmağı.Yaylon: Römork.

Yazlak: Serinlenecek yerler.Yeelmek: Şimarmak .Yeğilmek: Durmamak, Şımarmak.Yekinmek: Yekin: Davranmak, ol-duğu yerden fırlamak, ayağa kalk-mak, kalkmak için hareket etmek, kımıldamak. Yerinden kalkmak, Kalkmaya davranmak.Yel: Rüzgar.Yergin: Bitkin, üzgün.Yesir: Esir, tutsak.Yırak: Irak, uzak.Yıramak: Uzaklaşmak.Yol gözlemek: Bir kimsenin gelme-sini beklemek.Yoymak: Yorumlamak.Yörü: YürüYufka: İnce.Yumak: Yıkamak.Yumuş: İstek.Yunak : Çamaşır.Yunak tası: Çamaşır tası.Yunak yumak: Çamaşır yıkamak.Yüklük: Evlerde yatak, yorgan gibi şeyleri koymaya yarayan yer veya büyük dolap.Zabit: SubayZahar: Galiba, sanırım.Zahmarı: Kara kış .Zatıdan: Zaten, eskiden, esasen.Zavara: İri öğütülmüş hayvan yemi.Zavır: Çıkışma, paylama, azar.Zehre: Zahire, zehra, yemeklik ta-hıl.Zemheri: Kara kış, Garakış, Kışın ilk ayları.Zılgıt: Kadınların ellerini ağızları-

na götürerek ses çıkarmaları.Zıllıcı: Oyun bozan.Zıllımak: Oyun bozanlık.Zıncarlık: Zıngarlık. Ceyhan ya-kınlarında yer adı.Zikke: Ucunda ip geçirmek için halka bulunan, yere çakılan hay-van bağlamakta ve çadır gerdirme-de kullanılan demir kazık.Zurba: Küme, grup.Zülüf: Şakaklardan sarkan saç lüle-si.

50 51

Page 28: Editöravsarelleri.com/FileUpload/ks776364/File/9_-_okuntu...2 3 AHMET Z. ÖZDEMİR Ahmet Zemci Özdemir, 1934 yılında Kayseri’ye bağlı Sarız il-çesinin Karayurt köyünde