Doç. Dr. Hasan ÖZER Pîrîzâdeİbrâhim’in RisâletüGâyeti’t...
Transcript of Doç. Dr. Hasan ÖZER Pîrîzâdeİbrâhim’in RisâletüGâyeti’t...
Pîrîzâde�İbrâhim’in Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ��î�‘Ademi�Cevâzi’t-Tel�îķ��’t-Taķlîd�Adlı�Eserinin�Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi
Doç. Dr. Hasan ÖZER
ATIF: Özer,�Hasan.�“Pîrîzâde�İbrâhim’in�Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ��î�‘Ademi�Cevâzi’t-Tel�îķ��’t-Taķlîd�Adlı�Eserinin�
Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi�”.�Tahkik�İslami�İlimler�Araştırma�ve�Neşir�Dergisi�3/1�(Haziran/June�2020):�121-18�
Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi İs lami İlimler Fakültesi, İslam Hukuku Anabilim Dalı, [email protected]
Geliş Tarihi: 22.02.2020 Kabul Tarihi: 15.06.2020 DOI: 10.5281/zenodo.3904499 ORCID: orcid.org/0000-0001-6251-1306
Öz: Bu�makale,�XVII.�yüzyıl�Osmanlı�döneminde�Mekke’de�yaşamış�Hane�î�bir�fakih�olan�Pîrîzâde’nin�
(ö.�1099/1688)�Risâletü� ġâyeti’t-taĥķîķ� �î� ‘ademi� cevâzi’t-tel�îķ��’t-taķlîd�adlı�eserinin� tahkikli�neşri� ve�
tercümesinden�oluşmaktadır.�Müellif;�yedi�Osmanlı�sultanının�dönemine� şahitlik� etmiştir.�İstikrarın�
bozulmaya�başladığı�ve� yönetimde�ekberiyet�sisteminin�yürürlüğe�girdiği�bir�devirde�yaşayan�Pîrizâde,�
1672�yılında�Mekke�kadılığından�azledilerek�dönemin�bu�olumsuz�havasından�bizzat�nasibini�alan�si-
malar�arasında�yer�almıştır.�Daha�ziyade�fıkıh�disipliniyle�ilgilenmiş,�kullandığı�zengin�kaynaklar�ve�ele�
aldığı�konular�göz�önüne�alındığında�yetkin�bir�hukukçu�olduğu�anlaşılmaktadır.�Müelli�n�bu�yazıda�
tanıtım,�tahkikli�neşir�ve�tercümesi�yapılan�risâlesi�de�yaşadığı�çağ�ile�birlikte�günümüzde�de�devem�eden�
bir�problem�üzerine�eğilmektedir.�Pîrîzâde,�taklidde�tel�îk�yapmanın�sahih�olduğu�kanaatini�paylaşan�ve�
sayıları�gittikçe�artan�çevrelere�karşı,�Hane� î�mezhebinde�bu�uygulamanın�câiz�olmadığını�belirtmek�ve�
bu�konu�etrafındaki�belirsizliği�gidermek�üzere�ilgili�risâleyi�kaleme�aldığını�belirtmektedir.�Söz�konusu�
risâle,�“Nassın�olmadığı�yerde�taklidde�tel�îkin�câiz olduğu”�görüşünü�savunan�Molla�Ferruh’a�bir�reddiye�
mahiyetinde�ortaya�konulmuş�olup,�o�dönemde�birçok�ilim�adamı�tarafından�da�takdirle�karşılanmıştır.�
Anahtar�Kelimeler:�Pîrîzâde,�taklid,�tel�îk,�taklidde�tel�îk,�mezhep�ve�kadı.��
A�Critical�Edition�and�Translation�of�Pīrīzāda’s�Work�Named�Risāla�Gāyat�al-Tahqīq��ī�‘Adam�
Jawāz�al-Tal�īq��ī�al-Taqlīd
Abstract: This�article�consists�of�critical�edition�and�translation�of�the�work�named�Risāla�ghāyat�al-
tahqīq�fī�‘adam�jawāz�al-talfīq�fī�al-taqlīd�by�Burhānuddīn Ibrāhim�b.�Husain�b.�Ahmad�b.�Muhammad�
b.�Ahmad�b.�Bīrī� (d.�1099/1688),�who�was� a�Hanafī� faqih� lived� in�Mecca�during� the�17th� century�
Ottoman�period.�The�author�known�as�Pīrīzāda�has�witnessed�the�period�of�seven�Ottoman�sultans.�
Living�in�a�period�when�the�stability�system�deteriorated�and� the�primogeniture�management�system�
began,�Pīrīzāda�was�also�negatively�a�ected�by�the�negativity�of�that�period�and�was�dismissed��om�the�
Mecca�masquerade�in�167��From�this�point�of�view,�it�is�understood�that�Pīrīzāda�is�a�competent�jurist.�
His�booklet,�described,�critiqued�and�translated�in�this�article,�also�addresses�a�problem�in�his�age�and�
still�continues�today.�As�made�clear�in�the� introduction�of�the�work,�it�has�been�stated�that�when�the�
researches�on�the�tal� īq�in�taqlīd�were�on�the�increase,�he�wrote�aforementioned�work�to�show�that�it�is�
not�permissible�according�to�the�Hana�ī�sect�and�for�the�removal�of�uncertainty�and�confusion�in�this�
matter.�The�booklet�in�question�was�also�wrotten�as�a�disclaimer�to�Molla�Farruh,�who�said�“talfīq�in�
taqlīd�is�permissible�where�nass�is�absent”�and�was�appreciated�by�many�scholars�of�the�day.
Keywords:�Pīrīzāda,�taqlīd,�talfīq,�talfīq�in�taqlīd,�madhhab�and�kādī.
Tahkik�İslami�İlimler�Araştırma�ve�Neşir�Dergisi
122
A.�Araştırma�ve�Değerlendirme
1.�Müelli�n�Hayatı
Hayatı�hakkında�ayrıntılı�bilgi� bulunamayan�Burhânüddîn�İbrâhim�b.�Hüse-
yin�b.�Ahmed�b.�Muhammed�b.�Ahmed�b.�Bîrî� [Pîrî],�aslen�Mekkeli�olmak-
la� birlikte,� ailesinin� o� esnada� ziyaret� için�bulunduğu�Medine’de� 1022� (1613)�
dolaylarında�dünyaya� gelmiştir.�Daha�sonraysa�Mekke’ye� intikal�ederek�orada�
yetişmiştir.�Büyük� dedesi�Pîrî’ye�nispetle�kendisine�Pîrîzâde�(İbn�Bîrî)� lakabı�
verilen�müellif,�Mekke’de�ilimle�şöhret�bulmuş�bir�aileye�mensup�olup,�Hane�î�
ulemasının�önde�gelen�meşhur�âlim�ve�fakihlerinden�biri�olarak�tanınmıştır.1
Bir�dönem�Mekke�kadılığı�vazifesinde�bulunan�Pîrîzâde,�tam�olarak�tespit�
edemediğimiz�bir� sebeple�bu�görevinden�azledilmiştir.�Bunda� dönemin� istik-
rarsız� yapısı� ile�buna�bağlı�olarak�merkezin�zayıf� düşmesi� ve�Mekke� şeri�eri-
nin�emirlik�için�aralarında�sürdürdüğü�mücadelenin�de�etkili�olma�ihtimali�söz�
konudur.�Nitekim�Mekke�emirinin� atanmasında�Mekke�kadısının� görüşünün�
alınması�da�bu�ihtimali�güçlendirmektedir.2
���Hocaları�
Pîrîzâde,�amcası�Muhammed�b.�Ahmed�el-Bîrî�[Pîrî],�Şeyhülislâm�Abdurrahman�
b.�Îsâ�el-Mürşidî�(ö.�1037/1627),�Ahmed�b.�Îsâ�el-Mürşidî�(ö.�1085/1675)�ve�Ebû�
Bekir�Kusayr�el-Mağribî’den�ders�almıştır.�Ali�b.�Ebî�Bekir�el-Cemmâl’den� (ö.�
1071/1661)�Arapça�ve�İbn�Allân’dan�(ö.�1057/1647)�da�hadis�okumuştur.�Yine�de�
Şehâbeddîn�el-Ha�âcî�(ö.�1060/1659)�de�hocaları�arasındadır.�İsmi�zikredilmeyen�
daha�pek�çok�hocasının�olduğu�ve�birçok�âlimden�icazet�aldığı�belirtilmektedir.3
1� Muhammed�el-Emîn�b.�Fazlillâh�b.�Muhibbillâh�el-Muhibbî�el-Ulvânî�el-Hamevî�ed-Dımaş-kî,�Ħulâśatü’l-eŝer��î�a‘yâni’l-ķarni’l-ĥâdî�‘aşer�(Beyrut:�Dâru�Sâdır,�ts.),�1/19;�Bursalı�Mehmed�Tâhir,�Osmanlı�Müelli�eri�(İstanbul:�Matbaa-i�Âmire,�1333),�1/262;�Ömer�Rızâ�Kehhâle,�Muʻce-mü’l-mü’elli�în:�Terâcimu�muśanni�’l-kütübi’l-‘Arabiyye�(Beyrut:�1957),�1/22;�Abdullah�Mirdâd�Ebü’l-Hayr,�el-Muħtaśar�min�kitâbi�Neşri’n-nevr�ve’z-zeher��î�terâcimi�e�âżıli�Mekke�mine’l-ķar-ni’l-‘aşir� ile’l-ķarni’r-râbi‘� ‘aşer,� nşr.�M.� Saîd� el-Âmûdî� -�Ahmed�Ali� (Cidde:� 1406),� 39;�M.�Habib�el-Hîle,�et-Târîħ�ve’l-müerriħûn�bi-Mekke�mine’l-ķarni’ŝ-ŝâliŝ�el-hicrî�ilâ�ķarni’ŝ-ŝâliŝ�‘aşer (London:�Müessesetü’l-Furkan�li’t-Türasi’l-İslâmî,�1994),�362;�Ahmet�Özel,�Hane��Fıkıh�Alim-leri�ve�Diğer�Mezheplerin�Meşhurları�(Ankara:�Türkiye�Diyanet�Vakfı,�2014),�323;�Hasan�Özer,�Mekke’de�Bir�Osmanlı�Kadısı�Pîrîzâde�(Konya:�Çizgi�Yayınları,�2019),�47;�Tahsin�Özcan,�“Pirîzâde�İbrahim”,�Türkiye�Diyanet�Vakfı�İslâm�Ansiklopedisi�(Ankara:�TDV�Yayınları,�2007),�34/28�
2� Ayrıntılı�bilgi�için�bk.�Hasan�Özer,�Mekke’de�Bir�Osmanlı�Kadısı�Pîrîzâde,�47�vd.
3� Muhibbî,�Ħulâśatü’l-eŝer,�1/19;�Abdullah�Mirdâd,�el-Muħtaśar,�39;�Özel,�Hane��Fıkıh�Alimleri,�
323;�Özer,�Mekke’de� Bir� Osmanlı�Kadısı� Pîrîzâde,� 49;� Özcan,� “Pirîzâde� İbrahim”,� 34/28�
Özer, Pîrîzâde�İbrâhim’in�Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ�fî�‘Ademi�Cevâzi’t-Telfîķ��’t-Taķlîd Adlı�Eserinin�Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi
123
���Öğrencileri
Pîrîzâde,�aralarında�Hasan�b.�Ali�el-Uceymî�(ö.�1113/1702),�Tâceddîn�b.�Ah-
med�ed-Dehhân�ve�Süleyman�Hînû� gibi�âlimlerin�bulunduğu� pek�çok�talebe�
yetiştirmiştir.�Kaynaklarda�Mekke’ye�kendisinden�ders� almak� üzere� gelen� sa-
yılamayacak�kadar�çok�öğrencisinin�olduğundan�bahsedilmektedir.�Elimizdeki�
kaynaklarda�isimleri�zikredilen�öğrencileriyse�bunlardır.4
���Eserleri
Pîrîzâde’nin,�sayıları�konusunda�farklı�rivayetler�bulunmakla�birlikte�çoğu�risâle�
şeklinde�ve�fıkıh�ilmi�ağırlıklı�yüzü�aşkın�eserinin�olduğu�bilinmektedir.�Bur-
salı�Mehmed�Tâhir,�sonuncusu�1096�(1685)� tarihli�olmak�üzere,�bir�mecmua�
içerisinde�bizzat� gördüğünü�kaydettiği� on� dokuz� eserinin� adını� vermektedir.5
Muhibbî�ile�diğer�bazı�kaynaklar�yetmiş�küsür,�bazıları�ise�yüzden�fazla�risâlesi�
olduğunu� belirtir.�Bu� eserlerin� tamamına� rastlanamamış,� ancak�bir�kısmının�
mevcudiyeti�tespit�edilebilmiştir.6
���Vefatı
Yaşadığı�dönemin�bir�fıkıh�ve�fetvâ�otoritesi� sayılan�Pîrîzâde,�Abdurrahman�b.�
Îsâ�el-Mürşidî’den�sonra�üstlendiği�Mekke�kadılığı�görevini�uzun�yıllar�sürdür-
müştür.7�1083’te�(1672)�Mekke�emîri�olan�Şerîf�Berekât�b.�Muhammed�zama-
nında�azledilmiştir.�Tek�oğlunun�da�1094�(1684)�yılında�vefat�etmesi�onu,�insan-
lardan�ilgisini�keserek�daha�çok�ilim�ve�teli�e�meşgul�olmaya�yöneltmiştir.�Vefat�
tarihi�olarak�kaynaklarda�16�Şevval�1099�(14�Ağustos�1688)�tarihinin�öne�çıktığı�
görülen�Pîrîzâde,�Mekke’de�bulunan�Muallâ�Kabristanı’na�defnedilmiştir.8
4� Muhibbî,�Ħulâśatü’l-eŝer,�1/19;�Abdullah�Mirdâd,�el-Muħtaśar,�39-40;�Özel,�Hane��Fıkıh�Alim-
leri,�323;�Özer,�Mekke’de�Bir�Osmanlı�Kadısı�Pîrîzâde,�50;�Özcan,�“Pirîzâde�İbrahim”,�34/28�
5� Bursalı,�Osmanlı�Müelli�eri,�1/261-26�
6� Muhibbî,�Ħulâśatü’l-eŝer,�1/20;�Abdullah�Mirdâd,�el-Muħtaśar,�39-40;�İbrâhim�b.�Hüseyin�b.�Ahmed�Pîrîzâde,�‘Umdetu�źevi’l-beśâir,�thk.�Sa�et�Köse�-�İlyas�Kaplan�(İstanbul:�Mektebetü’l-İr-
şad,�1438/2016),�1/12;�ayrıntılı�bilgi�için�bk.�Özer,�Mekke’de�Bir�Osmanlı�Kadısı�Pîrîzâde,�51-113;�Özcan,� “Pirîzâde� İbrahim”,� 34/286-28��Ayrıca� Pîrîzâde’nin� altmışa� yakın� risâlesi� ve� fetâvâsı,�
tarafımızdan�tahkik�edilmiş�olup�şu�anda�baskıdadır.
7� Abdülmelik�b.�Hüseyin�‘Âsımî,�Semŧü’n-nücûmi’l-‘avâlî�� î�enbâi’l-evâil�ve’t-tevâlî�(Beyrut:�Dâ-
ru’l-Kütübi’l-İlmiyye,�1998/1419),�4/5�
8� Muhibbî,�Ħulâśatü’l-eŝer,�1/19;�Abdullah�Mirdâd,�el-Muħtaśar,�39-40;�Özel,�Hane�î�Fıkıh�Âlim-
leri,�323;�Özer,�Mekke’de�Bir�Osmanlı�Kadısı�Pîrîzâde,�47-48;�Özcan,�“Pirîzâde�İbrahim”,�34/28�
Tahkik�İslami�İlimler�Araştırma�ve�Neşir�Dergisi
124
2.�Gâyetü’t-tahkîk�fî�‘ademi�cevâzi’t-telfîk�fi’t-taklîd�Adlı�Risâlenin�
Özellikleri
���Risâlenin�Müellife�Nispeti
Tahkiki�yapılan�risâlenin�giriş�kısmında�yer�alan�“Günahlarının�bağışlanmasını�is-
teyen,�günahkâr�kul�İbrâhim�b.�Hüseyin�Pîrî�el-Mekkî�el-Hane�î�–Allah�ona�lütfuyla�
muamele�eylesin–� şöyle�der�”� ifadesinden� de� anlaşılacağı�üzere�eser�Pîrîzâde’ye�
aittir.�Bu�aidiyet�hususunda�farklı�bir�görüş�de�yoktur.�Eserin�yazımından�sonraki�
yankılar�ve�müelli�ne�yapılan�iltifatlar,�kaleme�alınan�risâlenin�Pîrîzâde’ye�nispe-
tini�teyit�etmektedir.�Tahsin�Özcan,�risâlenin�tanıtımını�yaparken�eser�hakkında�
yapılan�değerlendirmeleri�şöyle�açıklamıştır:�“�Bu�risâle�sebebiyle�Pîrîzâde�İbrâ-
him’in,�Şeyhülislâm�Minkârîzâde�Yahya�Efendi�ile�Şehâbeddîn�Ahmed�el-Cev-
herî’nin�de�içinde�bulunduğu�bir�grup�âlimin�övgüsünü�kazandığı�belirtilir.”9
���Risâlenin�Telif�Sebebi
Pîrîzâde,�eserinin�girişinde,� “Taklidde�tel�îk�yapmanın�geçerliliğiyle�ilgili�araş-
tırmalar� artınca,�tel�îkin�câiz�olmadığı�konusunda�Hane�î�mezhebinin� –tespit�
edebildiğim�kadar–�sarih�görüşlerinin�nakillerine�yer�vermek�istedim.�Böylece�
tel�îkin�hükmünü�bilmeyenler�öğrensin�ve�hataya�düşmekten� kendisini koru-
sun”�diyerek�risâlesini�yazmaya�giriştiğini�belirtmiş�ve�eseri�kaleme�alma�gerek-
çesini�açıkça�beyan�etmiştir.�Bu�açıklamalardan�da�anlaşılacağı�üzere�eserin�telif�
sebebi,� o�gün� için� önemli�görülen�hukukî�bir� probleme� dayanmaktadır.�Adı�
geçen� risâle,�aynı�zamanda,�nassın�olmadığı�yerde� taklidde�tel� îkin�olabileceği�
görüşünü�savunan�Molla�Ferruh’a�(ö.�1052/1642’den�sonra)�da�bir�reddiye�ma-
hiyeti�arz�etmektedir.
���Risâlenin�Konusu�ve�Önemi
Eser,�en�az�sorumluluk�gerektiren�fıkhî�görüşün�tercihi�hususunda�ve�usûl�tar-
tışmaları� çerçevesinde�ortaya� çıkan� tel�îk�problemi�üzerinde�durmaktadır.� Bu�
problem,�mukallidin�karşılaştığı�fıkhî�bir�meselede�farklı�mezheplerden�kendisi-
ne�en�kolay�gelen�görüşü�tercih�edip�edemeyeceği�ve�onlardan�istediği�hükümle�
9� Muhibbî,�Ħulâśatü’l-eŝer,�1/20;�Abdullah�Mirdâd,�el-Muħtaśar,�40;�Özcan,�“Pirîzâde�İbrahim”,�
34/28�
Özer, Pîrîzâde�İbrâhim’in�Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ�fî�‘Ademi�Cevâzi’t-Telfîķ��’t-Taķlîd Adlı�Eserinin�Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi
125
amel�edip�edemeyeceği�konularını�ilgilendiren�oldukça�tartışmalı�bir�meseledir.�
Burada�müellif,�Hane�î�mezhebinin�muteber�kaynaklarından�referanslar�göstere-
rek�mezhep�mensubu�olan�bir�kimsenin�tek�tek�meselelerde�imamı�dışında�biri-
ni�taklid�etmesinin,�taklidde�tel� îk�yapmasının�ve�âhâd�meselelerde�imamından�
başkasını�taklid�etmesinin�câiz�olmadığını�ortaya�koyma�gayreti�içerisindedir.
��sülâsî�mâzî�kökünden�tef‘îl�bâbına�nakledilen�veل�� sözlükte,�iki� kumaşı�birbirine� eklemek,� iki� şeyi� bir� araya�getirmek,� kumaşın� iki� tarafını� yan�yana�
getirip�dikmek�ve�yamamak�gibi�anlamlara�gelen� tel�îk�kelimesi,10�fıkıh�usûlü�
ıstılahı�olarak,�bir�meselenin�hükmünü�birden�fazla�mezhebin�görüşünden�seçi-
len�unsurlardan�yararlanarak�meydana�getirmektir.�Fürû-i�fıkıh�kavramı�olarak�
ise�bir�meselede�iki�ve�daha�fazla�şeyi�birleştirme,�dolayısıyla�iki�veya�daha�fazla�
mezhebin�birbirine�aykırı�olan�hükümlerini�bir�eylemde�veya�bir�olayda�birleş-
tirme�manasına�tekabül�eder.11
İlk�dönem�eserlerinde�terimleşmiş�anlamıyla�tel�îk�ifadesinin�kullanıldığına�
pek� rastlanılmamaktadır,� ancak� bu�kavramla� ilgili�bazı�meseleler,� �/��asır-
dan�önceki�bazı�usûl�kitaplarında�görülmektedir.�Dipnotta�bunlardan�bazılarına�
işaret� edilse�de�ancak��/��yüzyılın�sonlarına�doğru�bu�kavramın�fıkıh�usûlü�
ıstılahı�olarak�terimleştiği�anlaşılmaktadır.12
Konunun� farklı� kelimelerle�dile�getirilip� tel�îk� lafzıyla� ıstılahlaşmasından�
sonra,��/��asrın�son�yarısından�itibaren�özellikle�bazı�bölgelerde�söz�konusu�
kavramın�fıkıh�usûlü�ve�fetvâ�kitapları�ile�birakım�risâlelerde�yoğun�bir�şekilde�
ele�alındığı�görülür.�Aynı�zamanda�tel�îk,�modernleşme�sürecinin�öncesindeki�
üç�asra�yakın�bir�süre�zarfında�da�fıkıh�usûlünün�en�çok�tartışılan�meselelerin-
den�biri�olmuştur.� Bu� dönemde� tel�îkle� ilgili� tartışmalara�her�mezhepten� fa-
kihlerin�iştirak�ettiği�müşahede�edilmektedir.�Hane�î�fakihlerden�konuyla�ilgili�
müstakil�eser�yazanlardan�bir�kısmı�şöyle�zikredilebilir:�Zeynüddîn�b.�İbrâhim�b.�
Muhammed�b.�Nüceym�el-Mısrî�(ö.�970/1563);�el-Ķavlü’s-sedîd��î�ba‘żı�mesâ’i-
li’l-ictihâd�ve’t-taķlîd�isimli�eseriyle�İbn�Molla�Ferruh�diye�meşhur�Muhammed�
10� Ebu’l-Fazl� Cemâlüddîn�Muhammed� b.� Mukrem� İbn� Manzûr,� Lisânü’l-‘Arab� (Beyrut:� Dâ-ru’s-Sadr,�1414),�10/330-33�
11� Ayrıntılı�bilgi�için�bk.�Eyyüp�Said�Kaya,�“Tel�îk”,�Türkiye�Diyanet�Vakfı�İslâm�Ansiklopedisi�(An-
kara:�TDV�Yayınları,�2011),�40/401-40�
12� Abdülkerim�Remuylî,�Taġayyuru’l-fetvâ�bi-taġayyuri’l-ictihâd�(Beyrut:�Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye,�
1971),�256;�Kaya,�“Tel�îk”,�40/40�
Tahkik�İslami�İlimler�Araştırma�ve�Neşir�Dergisi
126
b.�Abdülazîm�el-Mekkî�(ö.�1052/1642’den�sonra);�el-‘İķdü’l-ferîd�li-beyâni’r-râ-
ciĥ� mine’l-ħilâf� �î� cevâzi’t-taķlîd� adlı� eseriyle� Hasan� b.�Ammar� b.� Ali� eş-Şü-
rünbülâlî�(ö.�1069/1659);13 Ħulâśatü’t-taĥķîķ� �î�beyâni� ĥükmi’t-taķlîd�ve’t-tel�îķ
ile� Abdülganî� b.� İsmâil� en-Nablusî� (ö.�1143/1731).14�Pîrîzâde’nin�de�Risâletü�
ġâyeti’t-taĥķîķ� �î� ‘ademi� cevâzi’t-tel�îķ��’t-taķlîd�adlı� eseriyle� bu� literatürün�bir�
parçasını�oluşturduğunu�görmekteyiz.�
Çalışma�dahilinde�tahkik�ve�tercümesi�sunulan�bu�eserinde�müellif;�ayrı�ayrı�
ele� alınması� gereken�meseleleri� tek�bir�meseleymiş�gibi�birbirine�karıştırmanın�
batıl�olduğu,�mezhep�mensubu�olan�bir�kimsenin�tek�tek�meselelerde�imamı�dı-
şında�birisini�taklid�etmesinin�ve�taklidde�tel�îk�yapmasının�geçersiz�olduğu,�mez-
hebin�esasının�devamlık�olduğu,�taassubun�ise�câiz�olmadığı,�mezhebin�hükmüne�
aykırı�olarak�hâkimin�verdiği�hükme�uymanın�da�câiz�olmadığı,�bir�meselede�amel�
ettikten�sonra�taklid�yapmanın�tel�îk�ya�da�takyîd�olup�olmayacağı,�taklid�konu-
sunda�tel�îkin�câiz�olmadığı�ve�usûlcülerden�yapılan�nakillerle�farklı�iki�ictihaddan�
oluşup�bu�iki�ictihadın�birleştirildiği�(tel�îk)�bir�meselede�taklid�etmenin�icmâen�
sahih�olmadığı�gibi�meseleleri�ele�alarak�bunları�açıklığa�kavuşturmaya�çalışır.
Bu�meseleleri�ele�alırken�konuyla�ilgili�olarak�önceki�eserlerde�belirtilen�ve�
genel� yargı�niteliği� taşıyan�bazı�tespit�ve�hükümleri�de�merceğe�alan�Pîrîzâde,�
bu�nakiller�üzerine� çeşitli�değerlendirmelerde�bulunur.�Nakledilen�söz�konusu�
görüşlerden�bazılarını�burada� şu� şekilde� sıralayabiliriz:�Bütün�Müslümanların�
ittifakıyla�tel�îk�ile�oluşturulmuş�hüküm�ve�mukallidden�tel�îkin�sudûr�etmesi�
bâtıldır.�Mezhepte�devamlılık�esas�ve�taassubiyet�ise�câiz�değildir.�Mezhep�görü-
şüne�aykırı�olarak�hâkimin�verdiği�hükmü�almaya�izin�verilmemiştir.�Taklid�ko-
nusunda�tel�îk�kesinlikle�câiz�değildir.�Hâkimin�mezhebine�muhalif�bir�şekilde�
ictihadda�bulunması,�yalnızca�ictihadının�doğruluğuna�inanması�ve�ictihadının�
onu�bu�inanca�sevk�etmesi�şartıyla�geçerli�olur.�Hane�î�bir�mukallidin�mezhebe�
aykırı�meselelerde�Mâlik�ve�Şâ�î’nin�görüşünü�alması�câiz�değildir,�fakat�mez-
hebe�aykırı�hüküm�verdiğinde�hâkimin�görüşünü�uygulayabilir.�Mu‘tezile�gibi�
birden�fazla�doğrunun�olabileceğini�kabul�edenlerin�avama,�her�mezhepten�di-
lediği�hükmü�alma�hakkı�tanıdıkları,�fakat�Hane�î�âlimler�gibi�hakkı�tek�kabul�
edenlerin�ise�avamın�bir�tek�imama�bağlanmasını�zorunlu�gördükleri.�Amelden�
sonra�taklidin�tel�îk�mi�yoksa�takyîd�mi�olacağı�vs.�
13� İstanbul:�Süleymaniye�Kütüphanesi,�Ayaso�a,�1184,�85b-104a.
14� Görüşler,�tartışmalar�ve�literatür�için�bk.�Kaya,�“Tel�îk”,�40/401-40�
Özer, Pîrîzâde�İbrâhim’in�Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ�fî�‘Ademi�Cevâzi’t-Telfîķ��’t-Taķlîd Adlı�Eserinin�Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi
127
���Risalenin�Üslûbu�ve�Kaynakları
Pîrîzâde,�bütün�eserlerinde�takip�ettiği�metodu�bu�eserinde�de�devam�ettirmiş-
tir.15�Kaleme�aldığı�metinlerde�pek�delil�zikretmeyen�müelli�n�referansları�ise�
tamamıyla�mezhebin�muteber�kaynakları�ve�müctehidlerin�görüş�ve�tercihlerin-
den�ibarettir.�Öyle�ki�eserlerinde�kimi�zaman�“Ben�bu�konuda�sadece�aktarıcı�ve�
elçiyim,�Allah�(c.c)�ise�hatamı�bağışlamaya�kâdirdir”16�diyerek�kendisinin�sadece�
bir�aracı�olduğunu�ifade�etmiş�ve�mümkün�mertebe�mevcut�görüşleri�aktarmak-
la�yetinmiştir.�O,�kendi�tercihlerinde�dahi�sâbık�ulemanın�görüşleri�arasından�
nakilde�bulunarak�meseleleri�ele�almış�ve�eserlerinde� şahsî�kanaatlerine�de�bu�
şekilde�yer�vermiştir.�Söz�konusu�risâlede�de�açıkça�görüleceği�gibi,�evvelki�ule-
manın�görüşleri�üzerinden�kendi�görüşlerini�beyan�eden�müellif,�itirazlara�karşı�
verdiği� cevaplarda� da� yine� aynı� şekilde,� geçmiş� fakihlerin� görüş� ve� tercihleri�
üzerinden�meseleyi�izah�etmeyi�uygun�bulmuştur.
Bu�çalışmada�müelli�n,�önceki�ulemanın�görüşlerinden�yanlış�çıkarımlar-
da� bulunan� kimselere� cevap� verdiğini�de� görüyoruz.� Bir� örnek� olarak,�Hâti-
metü’l-Müteahhirîn�Ahmed�b.�Yûnus�eş-Şelebî’nin�(ö.�947/1540)�eserinde�yer�
verilen� şu� yargıyı� ele� alabiliriz:� “Tarsûsî,� iki� mezhepten� alınma� tel�îkle� fetvâ�
vermenin�cevâzını�ifade�eden�bilgilerin�Münyetü’l-mü�î�adlı�eserde�yer�aldığını�
söylemiştir.”17�Pîrîzâde�bu�iddiayı�şu�şekilde�cevaplar:�“Ben�derim�ki;�şu�ana�ka-
dar�yaptığımız�nakillerden�ve�verdiğimiz�bilgilerden�bu�görüşün�kabul�edilebilir�
bir� görüş�olmadığı� anlaşıldı�” 18�Pîrîzâde’nin�buna�benzer�bir� biçimde,�karşıt�
görüşleri�tenkit�ettiği�bağlamlarda,�nakledilen�pasajın�hemen�ardından�“Ben�de�
şöyle�derim”,�“Buna�şöyle�cevap�verilir”�gibi�kalıplarla�cevap�vermesi,�metnin�eleş-
tirel�hüviyetini�göstermesi�bakımından�dikkat�çekici�bir�noktadır.
Yine�dikkat�çekici�bir�başka�husus�da�Pîrîzâde’nin,�metni�zengin�bir�kaynaklar�
bütününe�müracaat�etmek�suretiyle�inşa�etmiş�olmasıdır.�Eser�boyunca�müelli�n�
referans�gösterdiği�kaynak�metinlerse�şunlardır:�Ebü’l-Leys�Nasr�b.�Muham-
med�b.�İbrâhim�es-Semerkandî’nin�(ö.�373/983)�Ħizânetü’l-fuķahâ’sı,�Ebû�Mu-
15� Özer,�Mekke’de�Bir�Osmanlı�Kadısı�Pîrîzâde,�378-38�
16� Pîrîzâde,�Risâletü�ġâyeti’t-taĥķîķ��î�‘ademi�cevâzi’t-tel�îķ��’t-taķlîd�(İstanbul:�İstanbul�Üniversitesi�
Arapça�Yazmalar,�6392),�1b.
17� Pîrîzâde,�Risâletü�ġâyeti’t-taĥķîķ�(İÜAY�6392),�3b.
18� Pîrîzâde,�Risâletü�ġâyeti’t-taĥķîķ�(İÜAY�6392),�3b.
Tahkik�İslami�İlimler�Araştırma�ve�Neşir�Dergisi
128
hammed�Hüsâmüddîn�Ömer�b.�Abdülazîz�b.�Ömer�b.�Mâze�el-Buharî’nin�(Sad-
rüşşehîd)�(ö.�536/1141)�Muħtaśaru’l-Vâķı‘ât�ve�el-Fetâva’ś-śuġrâ�isimli�eserleri,�
İ�ihârüddîn�Tâhir�b.�Ahmed�b.�Abdürreşid�el-Buhârî’nin�(ö.�542/1147)�Ħulâśa-
tü’l-fetâvâ’sı,�Rüknüddîn�Ebû�Bekr�Muhammed�b.�Ebi’l-Me�âhir�b.�Abdirreşîd�
el-Kirmânî�el-Hane�î’nin�(ö.�543/1149)�Cevâhiru’l-fetâvâ’sı,�Alâüddîn�Ebû�Bekr�
b.�Mesʻûd�b.�Ahmed�el-Kâsânî’nin�(ö.�587/1191)�Bedâi‘u’ś-śanâiʻ��î�tertîbi’ş-şerâiʻ
isimli�eseri,�Ebü’l-Mehâsin�Fahrüddîn�Hasan�b.�Mansûr�b.�Mahmûd�Kādîhân�
el-Uzcendî/el-Özkendî� el-Ferğânî’nin� (ö.� 592/1196)�Fetâvâ� Ķāđîħân� (el-Fetâ-
va’l-Ħâniyye)�ve�Şerĥu’z-Ziyâdât�isimli�eserleri,�Ebü’l-Hasan�Burhânüddîn�Ali�
b.�Ebî�Bekr�b.�Abdilcelîl�el-Fergânî�el-Mergīnânî�er-Riştânî’nin�(ö.�593/1197)�
el-Hidâye�ve�Muħtârâtü’n-nevâzil’leri,�Burhânüddîn�(Burhânüşşerîa)�İbn�Mâze�
Mahmûd�b.�Ahmed�el-Buhârî’nin�(ö.�616/1219)�Tetimmetü’l-fetâvâ’sı,�Yûsuf�b.�
Ebî�Saîd�Ahmed�es-Sicistânî’nin�(ö.�639/1240)�Münyetü’l-mü�î’si,�Îsâ�b.�Mu-
hammed�b.�İnanç�el-Kırşehrî�er-Rûmî’nin�(ö.�734/1334’den�sonra)�el-Mübteġâ�
�’l-�rû‘� adlı� eseri,� Ebü’l-Mekârim� Fahrüddîn�Ahmed� b.� el-Hasen� b.� Yûsuf�
el-Çarperdî’nin�(ö.�746/1346)�el-Hâdî’si,�Ebû�İshâk�Necmüddîn�İbrâhim�b.�Ali�
b.�Abdilvâhid� b.�Abdilmünʻim�et-Tarsûsî’nin� (ö.� 758/1357)� Tuĥfetü’t-Türk� �î�
mâ�yecibu�en�yuʻmele��’l-mülk�isimli�eseri,�Ebü’l-Mehâsin�Cemâlüddîn�Mahmûd�
b.� Sirâcüddîn� Ahmed� b.�Mesʻûd,� İbnü’s-Sirâc� el-Konevî� ed-Dımaşkî’nin� (ö.�
770/1369)�el-Ġunye��’l-fetâvâ’sı,�Ahmed�b.�ʻİmâd�el-Ag�hsî’nin�(ö.�808/1402)�
Tevķī�’l-ĥükkâm�ʻalâ�Ġavâmizi’l-aĥkâm’ı,�Bedrüddîn�Mahmûd�b.�İsrâil�b.�Ab-
dilazîz� İbn�Kādî�Simavne,� tanınmış� ismiyle�Şeyh�Bedreddin’in� (ö.� 823/1420)�
Câmi‘u’l-Fuśûleyn’i,�Ha�îzüddîn�Muhammed� b.�Muhammed�b.�Şihâb� b.�Yû-
suf�el-Hârizmî�el-Kerderî�el-Bezzâzî’nin�(ö.�827/1424)�el-Fetâva’l-Bezzâziyye’si,�
Şemsüddîn�Mehmed�b.�Hamza,�tanınmış�ismiyle�Molla�Fenârî’nin�(ö.�834/1431)�
Fuśûlü’l-bedâi‘� �î�uśûli’ş-şerâiʻ�isimli�eseri,�Kemâlüddîn�Muhammed�b.�Abdil-
vâhid�b.�Abdilhamîd�b.�Mesʻûd,�İbnü’l-Hümâm�es-Sivasî�el-İskenderî’nin� (ö.�
861/1457)�et-Taĥrîr’i,�Ebü’l-Adl�Zeynüddîn�Kâsım�b.�Kutluboğa�b.�Abdullah�
es-Sûdûnî�el-Cemâlî�el-Mısrî’nin�(ö.�879/1474)�et-Tercîĥ�ve’t-taśĥîĥ� ale’l-Ķudûrî�
(Taśĥîĥu�Muħtaśari’l-Ķudûrî)�ve�Mûcebâtü’l-aĥkâm�ve�vâķıʻâtü’l-eyyâm’ları,�İbn�
Emîru�Hâc�Ebû�Abdillâh�Şemsüddîn�Muhammed�b.�Muhammed�el-Halebî’nin�
(ö.�879/1474)�Şerĥu’t-taĥrîr�ve�Menâsiku�İbn�Emîri’l-Ĥâc�adlı�eseri,�Kādî�Cüken�
Kücerâtî� el-Hane�î� el-Hindî’nin� (ö.� 920/1514� veya� 930/1523)�Ħizânetü’r-ri-
vâyât��’l-fetâvâ’sı,�Burhânüddîn�İbrâhim�b.�Mûsâ�b.�Ebî�Bekr�b.�Ali�et-Tarablusî�
Özer, Pîrîzâde�İbrâhim’in�Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ�fî�‘Ademi�Cevâzi’t-Telfîķ��’t-Taķlîd Adlı�Eserinin�Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi
129
ed-Dımaşkî’nin� (ö.� 922/1516)� el-İsʻâf� �î�aĥkâmi’l-evķâf�ve� el-Fetâvâ’ları,�Şem-
süddîn�Muhammed�b.�Hüsâmüddîn�el-Horasânî�el-Kuhistânî’nin�(ö.�962/1555)�
Câmiʻu’r-rumûz��î�şerĥi’n-Nuķāye�muħtaśari’l-Viķāye’si,�Zeynüddîn�b.�İbrâhim�
b.�Muhammed�b.�Nüceym�el-Mısrî’nin�(ö.�970/1563)�Baĥru’r-râiķ�isimli�eseri.
Risâle�içerisinde�bu�kadar�çok�ve�önemli�kaynağı�referans�göstermesini�ise�
müelli�n�literatüre�vukûfunun�en�önemli�göstergesi�olarak�kabul�edebiliriz.
���Yazma�Nüshaların�Özellikleri
Risâlenin,� üçü�mecmualar� içerisinde,�biri�de�müelli�n� risâleye� yazdığı� şerhte�
memzuc�vaziyette�bulunan�toplamda�dört�nüshasına�ulaşılabilmiştir.�Bu�nüsha-
ları�aşağıdaki�başlıklarda�kısaca�tavsif�edeceğiz.
2.5.1.�İstanbul�Üniversitesi�Arapça�Yazmalar�Nüshası
Eserin�bir�nüshası,�İstanbul�Üniversitesi�Arapça�Yazmalar�Bölümü’ndeki�(İstan-
bul�Üniversitesi�Nadir�Eserler�Bölümü)�6392�numaralı�mecmua�içerisinde,�1b-3b�
varakları�arasında�kayıtlıdır.�Tahkikte�(�)�rumuzuyla�gösterilen�ve�yazısı�oku-
naklı�olan�bu�nüshada�bölüm�adları�kırmızı�mürekkeple�yazılmış�olup�metnin�
hâmişinde�birkaç�tane�açıklama�bulunmaktadır.�Ferağ�kaydında�ise�nüshanın�8�
Ramazan�1056�Perşembe�(18�Ekim�1646)�tarihinde�tamamlandığı�belirtilmiştir.
2.5.2.�Süleymaniye�Kütüphanesi�Aşır�Efendi�Nüshası
Risâlenin�bir�nüshası�da�Süleymaniye�Kütüphanesi�Aşır�Efendi�koleksiyonunda-
ki�420�numaralı�mecmuanın�55b-61a�varakları�arasında�yer�almaktadır.�Tahkikte�
(�)�rumuzuyla�gösterilen�bu�nüshada,�aynı�şekilde�bölümlerin�başlıkları�kırmızı�
mürekkeple�yazılmış�olup,�metnin�hâmişinde�farklı�bir�nüshadan�bir�kelime�ya-
zılmış�ve�nüsha�diye�belirtilmiştir.�Ferağ�kaydında,�nüshanın�22�Cemâziyelevvel�
1130�(23�Nisan�1718)�tarihinde�tamamlandığı�kayıtlıdır.
2.5.3.�Konya�Bölge�Yazma�Eserler�Kütüphanesi�Nüshası
Çalışmanın�bir�nüshası�da�Konya�Bölge�Yazma�Eserler�Kütüphanesi�Rodos�Yaz-
malar�Bölümü�(RDS�Hadis)�86�numaralı�mecmuanın�108b-110b�varakları ara-
sında�kayıtlıdır.�İlgili�mecmua�dahilinde�hadis,�kelâm,�mantık�ve�fıkıh�alanında�
yazılmış� toplam�on�dört� adet� risâle�mevcut�olup,�buna� istinaden�mecmuanın�
Tahkik�İslami�İlimler�Araştırma�ve�Neşir�Dergisi
130
hadis�bölümüne�kaydedildiği�görülür.�Tahkikte�(�)�rumuzuyla�gösterilen�bu�nüs-
hanın�başlıkları�da�diğer�nüshalar�gibi�kırmızı�mürekkeple�yazılmıştır.�Eserin�bu�
nüshası�ile�İstanbul�Üniversitesi�Arapça�Yazmalar�Bölümü�nüshasının�ferağ�ka-
yıtları�tarih�olarak�aynıdır.�Bu�ise�ya�birbirinden�ya�da�üst�bir�başka�nüshadan�is-
tinsah�edilirken�en�az�bir�ferağın�da�aynen�kopya�edildiğini�gösteriyor�olmalıdır.
2.5.4.�el-Keşf�ve’t-tedķîķ�li-şerĥi�Ġâyeti’t-taĥķîķ��î�men‘i’t-tel�îķ�Adlı�Şerhin�İçerisindeki�Nüsha
Müellif,�kaleme�aldığı�tel�îk�risalesi�üzerine�daha� sonra�bir�de�şerh�yazmıştır.�
el-Keşf�ve’t-tedķîķ�isimli�bu�şerhte�asıl�metin�ile�şerh�kısmı�memzuc�olduğundan,�
dolayısıyla�asıl�metnin�ibareleri�de�bihakkın�bu�eserde�mevcut�bulunduğundan�
bunu�da�ayrı�bir�nüsha�hüviyetiyle�değerlendirme�ve�tahkikte�dördüncü�bir�nüs-
ha�olarak�kullanma� yoluna�gidilmiştir.�On�yaprak�hacminde�bir� eser�olan�bu�
metnin�tek�nüshası�ise�Medine’deki�el-Mektebetü’l-Mahmûdiyye�Kütüphane-
si’nde�bulunmaktadır.�Başka�bir�nüshası�tespit�edilemeyen�bu�risâle,�adı�geçen�
kütüphanede� 2646� numaralı� mücelledin� 6b-16b� varakları� arasında� kayıtlıdır.�
Tahkikte�gövde�metne�alma�konusundaki�tercihlerde� fazlaca�istifade�edilen�bu�
nüsha,�neşirde�(�)�rumuzuyla�gösterilmiştir.
Pîrîzâde’nin�söz�konusu�eseri,�mecmualarda,�Risâletü�ġâyeti’t-taĥķîķ��î�‘ademi�
cevâzi’t-tel�îķ� �’t-taķlîd� ismiyle�kayıtlı� bulunmaktadır.�Fakat�bazı�yerlerde� söz�
konusu�risâle�ile�el-Keşf�ve’t-tedķîķ�li-şerĥi�Ġâyeti’t-taĥķîķ��î�men‘i’t-tel�îķ�adında-
ki�şerhin�aynı�çalışma�olduğu�bilgisi�verilmekte�olup�bu�ise�yanlış�bir�tespittir.�
Daha�önce�de�açıklandığı�üzere�el-Keşf,�yine�aynı�müellif�tarafından�bu�risâleye�
yapılan�bir�şerhtir.19
3.�Tahkikli�Metin�Neşri�ve�Tercüme�Kısmında�Takip�Edilen�Yöntem
Elimizde�bulunan�nüshaların�müellif�nüshası,�müellif�nüshasından�istinsah�edil-
miş�bir�nüsha�ya�da�müellif�nüshasıyla�karşılaştırılmış�bir�nüsha�olduğuna�dair�
herhangi�bir�bilgiye�rastlayamadığımız�için�nüshaların�hepsi�eşit�görülerek�tah-
kikte�herhangi�birisi�esas�alınmamıştır.�Tahkikte�inşa�metodu�kullanılmış�olup,�
doğru� olduğu�düşünülen� ibareler� gövdeye� alınmış,� farklılıklar� ise� dipnotlarda�
19� Pîrîzâde,�‘Umdetu�źevi’l-beśâir,�1/17-18;�Özcan,�“Pirîzâde�İbrahim”,�34/28�
Özer, Pîrîzâde�İbrâhim’in�Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ�fî�‘Ademi�Cevâzi’t-Telfîķ��’t-Taķlîd Adlı�Eserinin�Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi
131
gösterilmek�suretiyle�sahih�bir�metin�oluşturma�yoluna�gidilmiştir.�Tahkik�ya-
pılırken�metinde� geçen� şahıs� ve� eserler� hakkında� kısa� bilgiler� verilmiş;� ismi�
geçen�eserler�matbu�ise�neşri,�yazma�hâlinde� ise�de�mevcut�yazmasına� işarette�
bulunulmuştur.
Tercüme�yapılırken�imkan�nispetinde�metne�bağlı�kalınmaya�çalışılmıştır.�
Bununla�birlikte�Arapçanın�tabiatı�gereği�her�seferinde�açıkça�zikredilmeyen�ke-
lime�ve�zamirler,�takibi�kolaylaştırabilmek�adına�tercümeye�açık�hâlleriyle�dahil�
edilmiştir.
Tahkik�İslami�İlimler�Araştırma�ve�Neşir�Dergisi
132
Konya�B�lge�Yazma�Eserler�Ktp.,�Rodos�Yazmalar,�nr.�86,�vr.�108b-109a
Özer, Pîrîzâde�İbrâhim’in�Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ�fî�‘Ademi�Cevâzi’t-Telfîķ��’t-Taķlîd Adlı�Eserinin�Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi
133
Konya�B�lge�Yazma�Eserler�Ktp.,�Rodos�Yazmalar�B�lümü,�nr.�86,�110b
Tahkik�İslami�İlimler�Araştırma�ve�Neşir�Dergisi
134
Istanbul�Üniversitesi�Arapça�Yazmalar�B�lümü��
(Istanbul�Üniversitesi�Nadir�Eserler�B�lümü)�nr.�6392,�vr.�1b-2a
Özer, Pîrîzâde�İbrâhim’in�Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ�fî�‘Ademi�Cevâzi’t-Telfîķ��’t-Taķlîd Adlı�Eserinin�Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi
135
Istanbul�Üniversitesi�Arapça�Yazmalar��
(Istanbul�Üniversitesi�Nadir�Eserler)�nr.�6392,�vr.�3b
Tahkik�İslami�İlimler�Araştırma�ve�Neşir�Dergisi
136
Süleymaniye�Ktp.,�Aşır�Efendi,�nr.�420�mecmua�içinde,�vr.�55b-56a
Özer, Pîrîzâde�İbrâhim’in�Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ�fî�‘Ademi�Cevâzi’t-Telfîķ��’t-Taķlîd Adlı�Eserinin�Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi
137
Süleymaniye�Ktp.,�Aşır�Efendi,�nr.�420,�vr.�59b-61a
Tahkik�İslami�İlimler�Araştırma�ve�Neşir�Dergisi
138
]�1[
B.�Tahkikli�Metin�Neşri
�ســــا�ة�/
»غا�ة������ي��ف��عد��جو��������ي��ف�������يد«�
ل��ي���بر��ي��ب��ح�ي��پير���ل�����ل�ن��1
��ح�ة��ل����ع�ي�
���لرح����لرحي� ب����ل��
»�ب������ي�«
��لص��� �ح��نا�م��ت�ي�����ل��و�،� ��ر�لنا��لوقو��ع�ى��ل�ن�و�،� �لذ�� ل��� �ل��د�
���ل��و�. ��ل����ع�ى��فض��������سو�،��ع�ى��ل���������ل���
��ب�:� �����ل�ن��،�ل����ل�� ر��لـ�����ر��بر��ي��ب��ح�ي��پير�،��لـ �ب�د؛���و���ل��د��لـ��ص�
م�� ع�ي�� �ق����ر��2 ما� �ع���� �ح������� �ل���يد،� �ل���ي��ف�� �ل����ع����ة� ك�ر� ل�ا�
�لن��و���3لـ�ذ��ية��لصر��ة�ف��عد��جو���،�لي�����م��جه��،�������ب��������4.�
� ت�الى بال��ا���ع���ل���قد�ر. ���ا�ف���ل��م���ر��س�ير،���ل��
�بر��ي��ب��ح�ي��ب���ح�د�ب��بير���1023–1�1�/�1099-��1�88،�ف�ي��حن��،��لد�ف���ل�د�نة،���ل����ف�اء� 1
ك�ا��ف������ر���ج�ر�������ة،�����و��������ع�ى� ��ل�د��،�منها� �ل���� ف�� ل��حو����شر��� �ما��بها،� ب��ة�
س����سا���ــ�ف��جام�ة��لر�ا������13ــ،��ع�د���������صائر������ه�ا����ش�ا�����ن�ائر،��ل��فى����و��غا�ة�
�����ي�،������سال�نا��ذ�.����ر���������ؤ��ي��ل��ر���ا�ك�الة، 22/1؛���ع���ل�ير��لد����لز�ك���3�/1.�
��:��ضر. 2
��:��ل�ن�و�. 3
��:�ب��و�. 4
Özer, Pîrîzâde�İbrâhim’in�Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ�fî�‘Ademi�Cevâzi’t-Telfîķ��’t-Taķlîd Adlı�Eserinin�Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi
139
قا��ف�����صر���و�ق�ا��ل�صد���ل�هيد��5ح����ل����ت�الى:�»�ج��غر��ش�ر��ف� �ل�ا��،�
ف�ا�،�ف�����حد��لو�ثة�حص�6��ل����د،����ص�؛����حص���م�ا��7ف���لـ�ن�و�«.����هى.
�لى� ت�الى����� �ل���� �با��وس���ح��� �ا؛���� م��� �ل�� �ل�و����قو�8� ق��:��ج��عد��
ما� ���ير�� �لـ�ن�و�����لـ��ا�.� �لـ��ا�����لـ�ن�و�،��م��د�������لى�جو��� جو����ق��
�ق��ف��غال��ك����لـ�ذ����9لـ����د��م��10»��������عد��جو�����ق�د�ء�بالـ��ال�،�����
����من��ما���ال���لر��«،��لي���ل������ر�با�م���ل���ي��عند��ل���ي�،���ل�و���ل�����د11
لي�ا��ب�،� �����لة،� ا� ع�ى��ل��ييد����ص� ���د��12ل����ي�د،�����لي�� ل�� ����ل�يد��ل��ب�ا�����
»فالـ�����جا��ع�ى��ط�ق�«.�
�ل�هيد� بالصد�� �ل��ر��� �لد��،� ح�ا�� ����ة،� بر�ا�� م��د،� �بو� ما��،� ب�� ع�ر� ب�� �ل�ز�ز� ع�د� ب�� ع�ر� �و� 5
����خر�سا�،�ق���ب��رقند،���ف��ف��ب�ا��.����ر:� م�� ��83-�1090/��3-��11�1،�م���كابر��ل�ن�ية،�
���ل�ر��،���2�3؛�تا�����ر�ج� ���و��ر����ضية�ف��ط��ا�����ن�ية�ل��د��ل�ا����ل�رش�،��ع�نى�ب�:�م��د�ع�د��ل��
ل�اس��ب��ق��وب�ا،�ح���:�م��د�خير��مضا���وس�،���217-�218؛����و�ئد����هية�ف��تر�ج�����ن�ية����نو�،�
�ع�نى�ب�:��ح�د��لزع�����242.
��:�حصن�. 6
تهذ�����و�ق�ا�:�شا��ة.���و����و�. ������:�شا��.�|��ف�� 7
��:��ق�. 8
��:��ل�ذ���. 9
��:�م�. 10
د. ������:�ل����ي� 11
��:�ل����يد. 12
Tahkik�İslami�İlimler�Araştırma�ve�Neşir�Dergisi
140
»�لو�با�������15لوق�� ف�ا���قا���خا�����13س�ا��14ــ���ل����ل��ا���ــ:� �ف��
ب����في��غ���فاح�،�����و��بي���ف��قو���ب���وس������؛��16���ل�ي���ب�نزلة��لوكي�،17
ف��������ل�ي��ب����فاح�.��لو�كا���بو�حني�ة���يز��لوق��ب�ر����س��د��،��جا��بي���ل�ي��
����كا��ب����فاح�،�كالوكي��بال�ي��عند�«.����18هى.
�فا���ح����ل����ت�الى�ب�صر��جو�����خذ�ب�و����ما��ف����ة��ل�ي��ب����فاح�،�ب�ا�لو�
كا���ر����ة��ش�ر�����س��د��،���و����ر��؛������19طر����لى�جو����ل���ي�،�����ل�ا�كا�
ل��ييد��جو�����خذ�ب�و����ما�،�ب�ا�لو�كا���ر����ة��ش�ر�����س��د���20فا�د�.�
����جند�� �ل��ر���ب�ا���خا�� �لد��،� ف�ر� �ل�ز�ز،� ع�د� ب�� م��و�� �ل�اس�� �ب�� ب�� منصو�� ب�� ح��� �و� � 13
�ل�رغا��،�ف�ي��حن��،�م��ك�ا������.���1196/�592.����و��ر����ضية�ل��رش�،���135؛ تا�����ر�ج���ب��
ق��وب�ا،���151-152؛����و�ئد����هية�ل��نو�،���111-112؛���ع���ل�ز�ك�� 224�/2.
ب�ر� �ب�� ب�� موسى� ب�� �بر��ي�� �و� �:���� م����ي�:� ل�ات�ي�� ���ا� �،���� �ل�نو��� ������ ك�ابا�� ث�ة� � 14
��خذ�بدم���ع��ج�اعة،���������لى��ل�ا�ر�� �ل�ا�،� ف�ي��حن��،��لد�ف��طر�ب��� �لد��،� �ل�ر�ب���،�بر�ا��
ل�ز�ك��،�76/1.� ��ع��� بها��853-1449/�922-��1516،�م��ك������س�ا���ح�ا�����قا�.� �توف��
م���ر�� ��ل�ي�ة،� ����� ترك�� �ل��ر�ء،� م�� قا�،� �لد��،� ع�ء� �،���� حنا��� م��د� ب�� ع��� �و� ��ل�ا��:�
�ل�� ث�� بال�د���،� ��ش���� �تأ��،� بال�ربية� �ت���� �س�ا�سة،� ف�� �لد� �،��1572-1512/�979-918�
��ل���،���ن�� حو�ش��ف���لن�و� بأ���ة.�ك��� �ما�� ف�ضاء�بر�سة،�فأ���ة،�فال���ن�ينية،� �ل�ضاء�بدم��،�
��ل�ركية� بال�ربية� �ل������ »��خ��«،� ف�� »�ل���ير«،��ك�ابا� ف�� ��سالة����ة� ���قا�،� ��س�ا��ف��ع���
��ع��،�ل�ز�ك��،�12/5. ��ل�ا�سية.�
�����بهذ���ل�و���ك��ة:��لناظر. 15
بالر��،� �����ل�صر�،�ل��� م�� �ل�ن�ية،� �عيا�� �ل�صر����.���859/�245،�ف�ي��م�� �����ب����يى�ب��م���� 16
ل��ك�ا��ف�� �وس����فر،������ع���ب��عو��ة���ب��مهد�،� �خذ��ل����ع���ب�� ع�����ك�ر���خذ��بال�يا�،� ل��ة�
�ح�ا�� ب��ا�� ���� �ش�هر� ��ل����«،� �ل�ر��� ع��� ف�� »����م���ن�� ���نو�:� ك��� ف�� قا�� »�ل�ر��«،�
��ع�� خ�ي�ة،�10��/2�،21/1؛ ���نو��ل�اج�� ك��� ق��وب�ا،���312-313؛� ���ر�ج���ب�� تا�� ��وق�.�
ل�ز�ك��،�92�/8.
��:��كي��. 17
����ر�ف�ا���قا���خا�،�184/3،��ع�نى�بها:�سال��مص��ى��ل�د��. 18
.���:������ 19
��:��س��د��. 20
Özer, Pîrîzâde�İbrâhim’in�Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ�fî�‘Ademi�Cevâzi’t-Telfîķ��’t-Taķlîd Adlı�Eserinin�Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi
141
��ـد� �لــ�� �ف�صد� حن��� � »عام�� ــ:� ������ى� لــ� ��ل���� ــ� ����نية�22 ��ـ����ى�21 �ف��
���لـ�،���ص���23لو�ف��� �ل�هـا��،���ق�ـد��بال�ـافـ���ف��حـ���ـذ���لـ���،�����ـو��لـ
�ل�.�
�ب����بال�ر����ل�ر��،24 ب�ي������ع�ي���لو�وء�ل���م��وبة،�لي��ل������أخذ�مذ���
����ص��.«����27هى. �ل�اف��،��25ل������26كا���ضر���لـ�اء،���ي��
�؛����حن��� ق��:��ج��عد��جو����ل���ل�ر���م���ل���ي�؛���ل�و���ل������د�ك�ا�ل������و��
�لـ�ذ������ن��ع�ي���������د�غير��مام��ف���حا���لـ��ا��،��ما�بال��ية�ف����ل�،�ك�ا�سنو����
����في�ا�ب�د.�
ل��اف�ية«،����29 �ل��ر��عند�ا���ي�ة،�خ�فا� ����ر��ل��رسوس�:�28»س��نة� ت��ة� �ف��
فإ�ه������ل����ولو�� �ل�رعية�ع�ى�مذ��نا�منه�،�خ�فا�له�،� ������ز��من����ة��لو��ا�� ش��
بص�ة�س��نة��ل�ر�،�ف�ي��ت�و���ل�ولية�منه�؟�
ب�د����133،�ف�ي����م�،�م�� ب�د���73/� �ل�رشهر����.� ��نا��� ب�� ��:��ل�ن��ى.��������ى�ل�ي�ى�ب��م��د� 21
ل��الة، 31/8؛���ع��،�ل�ز�ك��،� ك������نو�،�ل�اج��خ�ي�ة،�1579/2؛���������ؤ��ي�� ع��اء��ل�ن�ية.�
.108/5
�لد��:�م��و��ب���ح�د�ب��م��و���ل�و�و����.� ���نية�ف������ا����ب�ية����نية�ك���ا��ب���ل�ناء،�ج�ا�� �ك�ابا� 22
��1375/�771.����و��ر����ضية�ل��رش�،���391-392؛����و�ئد����هية�ل��نو�،���339.
��:��صن�. 23
��:��ل�ر�. 24
���-��ل�اف��. 25
.����:�� 26
27 ������ى،�29/�.
�لد����721–1321/�7�8- �و��بر��ي��ب��ع���ب���ح�د�ب��ع�د��لو�حد�ب��ع�د��ل�ن����ل�رسوس�،����� 28
ت��ة� ��13�7،�قا�،�مصن�،��لد��ما��ف���م��،���ل��قضاء�ا�ب�د���لد��سنة������7،���ف�ى�����،�ل��
ل��نو�،���28- تا�����ر�ج���ب��ق��وب�ا،���89-90؛����و�ئد����هية ���ر��في�ا�������������ف�������.�
ك������نو��ل�اج��خ�ي�ة،�183�،127�،98�،33/1،� 29؛���د������ا�نة��ب��ح�ر��ل������،�1/��-��؛�
�ع�نى�ب�:�م��د��ال��ا�ا���ف����ل��ي��؛���ضا������نو���س�اعي��باشا��ل��د���،��ع�نى�ب�:��ال��ا�ا���ل��ي���
�1��،�30�،137/1؛���ع���ل�ز�ك����1/1.
���ر�،���71. 29 ���ر�ت��ة�
Tahkik�İslami�İlimler�Araştırma�ve�Neşir�Dergisi
142
]�2[
ف��ي��ع�ى��ل���ا��������ول����حد���منه�����ة����قضاء����؛���30�ف���ع�ه�����
�ل���نة�ف��قر��،������ل��ر����س��نة�له�،�����ا��������شوكة،��31خو����ع�ى��ل��فة،�
م��د���ل�ذ����ب��حني�ة��ح����ل����ت�الى،��ج�� فإ���������ل���ا�،��ق��و���لو��ة�كا�و��
�لو��ة،����ال�و���ف���ل�ر�������و�«.����32هى.
�ف�����اجة�تص�ي�����د����ل���مة��ل�اف��قاس���ل�ن��:�33»قا�����وليو�:��� �
�ص���ل���يد�ف��ش�ء�مرك��م���ج�ها����م����ي��با�ج�ا�.��م���و��ل��ب�ا�����تو�أ�/�م���
��ح�ا�:35 ع�ى�غو���� ف��»توقي������ا�34 قا�� ب���ش�ر�،�ث����ى�بن�اسة��ل���،�
�ل��أ� �ث���36 ف�و� �لـ����ي�،� بإج�ا�� باط�� �� �ل���� ��ل���� في�:� �قا�� با�ج�ا�.� ب����
،�ف����شاف���ل���ن��د.37« ���هى. مال���
�ف���وج�ا����ح�ا��-ل����ق�ة�����و�-:�»�ج���ق��حص���38م�اعة�م���ش�ا�� �
ف�������ل�ير،�ع�ى�����،�ث��م��ب�د��ع�ى�ش����خر...«��لى��خر�؟
م�� مرك�ة� �لوق�� ح�ي�ة� ��� باط�،� بال�اط�� ��ل���� باط�،� �لوق�� بأ�� �جي�:�
�ق�� ����� ��لـ��ا�،� �لن���39 ع�ى� �لوق�� �� ��� ��� �وس�� فأبو� م����ي�،� �ج�ها����
.���:�� 30
������:��ل�وكة. 31
���ر�،���71. 32 ���ر�ت��ة�
باح�� مؤ��،� �ل�ن�ية،� ب���� عال�� �ل��ال�،� �ل�و����� �ل�د�� �بو� �لد��،� ���� ق��وب�ا،� ب�� قاس�� � 33
�ل��ا�،�قا���ع�ى� بال�ا�ر�.�قا���ل��ا��:�»�ما��ع�مة،�ط��� �802-1399/�879-��1474،�مولد����فات��
���ر�تا�����ر�ج���ب��ق��وب�ا،���11- �عو���م�اج�ة«.� �ل�ناظر�،�م�ر��با����ا���لو�ل��ا���،�م��شا��ة�
�3؛���ع���ل�ز�ك��،�180/5.
��:�توفي����ح�ا�. 34
��ح�د�ب��ع�ا��ب���وس��ب��ع�د��لن��،��بو��ل��ا�،�شها���لد�����ق�ه��،�ث���ل�ا�ر�،�ف�ي��شاف��،�ك�ير���ط��،� 35
��ضوء�������ل���ا��،�18�/11�،�7/2؛����د�����ا�� ف��ل�ا���ب���ح��ة��750–��1405-1349/�808.�
�ح�د�ب��م��د�ب��ع����ل�وكا��،�93/1؛�ك������نو��ل�اج��خ�ي�ة،��08/1؛���ع�� ل�ز�ك��، 184/1.
��:�قالو��ث��. 36
��:��ن�ذ. 37
��:�حصة. 38
���-�ع�ى��لن��. 39
Özer, Pîrîzâde�İbrâhim’in�Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ�fî�‘Ademi�Cevâzi’t-Telfîķ��’t-Taķlîd Adlı�Eserinin�Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi
143
�لـ�ن�و��قصد�،��م��د���������ق���لـ�ن�و�،�ب����ق���لـ��ا����لوق��ع�ى��لن��.�
��ر�40�ج�اعة�م���ل���اء�بأ��ما�كا��كذل��فهو�باط��بإج�ا���لـ����ي�.�
ف�ا��ب��:�»���ف����ص�ر�41 ������ة:�42لو�قضى�ب�ها����ل��ا��ع�ى�غا��،����ب�ها���
ع�ى� �ل�ضاء� ��و�� م���43 كا�� ���� قضا��� �ن��د� فإ��� غا��،� ع�ى� بالن�ا�� ��مر�تي�� �ج��
�ل�ا��،���و�:�لي��ل���ا�����ل�ن�اء�شها���ف���44لن�ا�«.45
��ما� في�،� تركي�� ب��ــ��و��لن�ا��ــ�ف�� � �ل��ض�� �ما� ����في�،� �ذ��م�ا� لي�� ق��:� �
�ل��ابي�:� ع�ا��� فإ�� �،���� قضى�باج�ها�� ����ا� �ا،� مرك� ��و�� �حد��ح�ى� ����د� ل�� �ل�ضاء�فهو�
»فإ����ج�هد��ل�ا��،���س��ر������ع�ى��ل�،���ذ�قضا���باج�ها��«،��ل��������ذ���ل�ـا������
�لـ���ـد�����د�قو���مام���و�با��������ل��أ،��قو��م�ال���خ�ــأ����ـ����لصو��،�ف�ذل��
���ع��. .���ل�� د�باط� كا���ذ��م���لـ����
�ب����تركي��في�،�����ك���لن�ا������ا����ل��و�،����شها�� ق��:���ج��كو���لـ��ض��
�ج�� �ل����ت�الى�بي��� �ل��د�ف�����جزء،���ل��ي�ة�م��غير��ز��.���������46ح��� شر��لص�ة�
كو���ل������د��حد��ف���ل��ف��ف�ا����بن�:�»����لذ��ف�������ة��خذ��لن�ا��ب�رط����كن��م��
قو��م��هد���و��بص���،�����ر����ة��ل�ضاء�ع�ى��ل�ا��،���خذ��ل�ضاء�ع�ى��ل�ا���ــ�
كذل��ــ�م��قو��م��هد��ر������،�����ر����ة��لن�ا��بال�ها����لـ�ذكو��.�
م�،�ف�����ق����ل�ص�ي�� �مو�����ني��م��هد��حد��قو��ثال�ا����رف��خ���م��ت�د�
م��هد�فيه�ا،�فين�ذ�قضا���باج�ها���فيها«.����هى.
.�����:���� 40
��لصد���ل�هيد���.�������1141/�536ر�ل��ا��. 41
�بر�ا���ل�ر��ة��اح������ي�����ر�ا�����.���1219/�616. 42
��:�م�. 43
��:�ع�ى. 44
�،131/4 �ل�رخ�����.���1090/�483، سه��ش�������ة� �ب�� ب�� ب���ح�د� ل���د� ����ير� ير� شر������ 45
ت��ي�:�ح����س�اعي�.�
.������:������ 46
Tahkik�İslami�İlimler�Araştırma�ve�Neşir�Dergisi
144
د�فن��47 �قا�:��ذ���لذ��ف�������ة���ي��م���لـ���هد�ــ�ع�ى��لـ���ا��ــ،�فأما��لـ����
توقي������ا��ع�ى�غو������ح�ا�،���ج�ا��ع�ى�عد������،��كذ���شا���لي�� �ف��ك�ا��
�ل�ي����ما��48ف���حو����لـ���د�،�49ف�ا�:�»�ل�ا��:����������ف���ل��ــ���ن�:��ل���يد�ــ�
ح�ي�ة�مرك�ة�م��ن�ة�با�ج�ا�،�في��ن�.���ن�:��ل���يد«.
ق��:���و�ظا�ر��لوج�،�����لـ���د��ما���ر�����قو���مام�...��لى��خر�ما�ت�د�.
قول�:� �ف���ل�،�حي��قا��ع�ي�� ��ا��ت�،���� �قو�:��ك���مو��ا�قا���خا��ف�� �
��شها����ل��ا�،����شها����لرجا��م���لن�اء� ���ل�ضاء�ع�ى��ل�ا��،�����و� »����كا��م����و�
ف���لن�ا�،�ل���ل�ا�كا����حد�50م���ل�ص�ي��م����ا�في�،���ذ�قضا��«.����هى.
ف�� ق��د� ���� �لـ��ألة،�م�� ف�� ��ـ�نية�51 ف�� �� فه��� ف�� �ل�رسوس�� �ل��مة� �بهذ��ظهر�����
�ل�،�فوج��حين�ذ��ل�د��،�فافه��،�����كا��عال�ا�م�هو����������خ����لـ�ن�و��ف���لـ�ذ��.�
�� ��ما�ح����ل��مة�قا�� �ل�ضا���لر���،�52بص�ة��ق� حصة53 م��م��و��ع�ي�،�ف�نز�
��ف���ل�.� ع�ى�����ل��كا��باج�ها��من�،�����ل������ف��ح����ما����ر�بأ���ل��
���نية.��قد� م�� بناء�ع�ى�ما�فه��� �زل��ع�ى��ل�،� ت�الى� �ل���� ����ل�رسوس���ح��� غير�
�� ��م����ص���ل������� ع����عد����وبي�������.�فرح���ل��
��:�فين��. 47
�لد�����.���1201/�598،�ف�ي��حن��،��قا��مد��ف��ح��� �ع���ب���ح�د�ب��م����لر���،��بو��ل���،�ح�ا�� 48
تا�����ر�ج� ���د���.� ��د�ئ��ف��شر�����صر� خ��ة� �م����توف��بها،�ل�� ��ا���و���لد���م��و�،�ث��س���
���و�ئد����هية�ل��نو�،����99؛���ع���ل�ز�ك��،�256/4.� �ب��ق��وب�ا،���207-�208؛�
��ما�� ���-�ف��ك�ا��»توقي������ا��ع�ى�غو������ح�ا�«،���ج�ا��ع�ى�عد������،��كذ���شا���لي���ل�ي�� 49
ف���حو����لـ���د.
����:���حد�. 50
�ك�ا���نية��������ليوس��ب���ب��س�يد��ح�د��ل����ا�����.���1240/�638.�ك������نو��ل�اج��خ�ي�ة،� 51
1211/2؛��د�ة����ا�في���س�اعي��باشا��ل��د���،�554/2.�
52 ل���:��ل����ب���ح�د�ب����وشر���،�قا����ل�ضا�،�ح�ا���لد����لر������.���1352/�699،كا���ماما�ع�مة�
���ضية�ل��رش�،��� ���و��ر� �ل�ولى�ف���ل�د�����ل���ير.� �ليد� �ل�ر�������و�،�ل�� فا��،���سا�ف�� كام��
123-124؛����و�ئد����هية�ل��نو�،���104؛������ا�����نية�ف��تر�ج�����ن�ية�ل�����لد���ب��ع�د��ل�ا����ل�ي��،�
ت��ي�:��.�ع�د��ل��ا���ل��و،���648.�
������:�حصة. 53
Özer, Pîrîzâde�İbrâhim’in�Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ�fî�‘Ademi�Cevâzi’t-Telfîķ��’t-Taķlîd Adlı�Eserinin�Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi
145
]�2[
فر��
�ل���يد،� ف�� �ل���ي�� جو��� عد�� ع�ى� ��لة� �لـ�ذ��� ف�� م���د�� ك��� م�� مه�ة� فر�����ر��ة�54ف��عد��جو���ت��يد�غير��مام��ف���حا���ل��ا��.55
�ع��:�����ل��ا��مأمو����بال����بد�����56ل�ر�،��ما�ف��ح��عامة��لـ����ي��57ف�� �
���ماما��ر�����و�� ���لد��������هد،�ل����ن��������رج� ��و��ف���س��ك����حد�����58رج�
قو�� عند�� ب��� �ل�����لصو��،� �����طر��ة� �ما�،� �ماما�/ع�ى� ��ج�� تأم�� فإ��� ل�،� م����ا�
�ل�اقي�،�ف����و��ل���ل����ب�ذ��ه�،�كالـ���هد��������عند���لي���������بال�اق�.�
���جه�ء،� �ل���،�ع��اء�كا�و�� بأمر� بال���� مأمو���� ك��ه�� �لنا�� ��� كا��كذل�؛� ����ا�
غير�����ل���اء�مأمو����بالد������لن�ا�ر��ترجي���حد���لد���،���ل�و���مأمو����ب�رجي��
�ل���اء؛����لي��ف���س�ه��غير��ل�،�لي�و���ل���م����ي���59مر��ل���.�
كذ��ف��جو��ر�����ا����60فيها:�قا��ف�ر���س���61ل�ا�س���ع���ل��ص��ف���لـ�ذ���
�����ب�ا��و�مذ���� قا��:�»�لص�بة�ف���لـ�ذ�����ج�،���ل��ص������و�.���لص�بة:����
�رج�� �ما� ��خر،� �لـ�ذ��� ف���اح�� ��ل��اء�62 �ل��ا�ة� ��ل��ص�:� ا���و�با،� ��ر���ح��
�لى���ص�.������و���ل�،�فإ���لـ����ي��كا�و��ف��ط����ل��،�����ع�ى��لصو��«.����هى.
.������:�� 54
��ألة.� ������:��لـ 55
��:�بدلي�. 56
��:�عامة�ح���ل����ي�. 57
��:��حد. 58
59 �:�م����ي�.
�ل���اء� م�� حن��،� ف�ي�� �،��1170/�565 �.�� �ل�رما��� م��د� ب�� �صر� ب�� �لرشيد� ع�د� ب�� ل���د� ��و� � 60
جام�ة� ب����ة� ���ة� �من�� ����ا��� جو��ر� ل�� �،�543 م��د� ب�� �لرح��� �ل�رما����ع�د� ت�ميذ� م�� بال�د��،�
�ل����س�و�،��لرق�:�318�،4/217/��.����و�ئد����هية�ل��نو�،���290؛���ضا������نو��ل���د���،��19�/1؛�
��ع���ل�ز�ك��،�204/6.
�ل���،��ل�ز�����400-1010�/�482-��1089،�ف�ي�،� �ل�ر��،��بو� ب��ع�د� ب���ل��ي�� ��و�ع���ب��م��د� 61
��ول�،�م���كابر��ل�ن�ية.�م��س�ا��س�رقند،��������لى�»بز��«�ق��ة�ب�ر�����.�تا�����ر�ج���ب��ق��وب�ا،���
���و�ئد����هية�ل��نو�. 205-206؛����و��ر����ضية�ل��رش�،���241؛�
����:���ل��ا�. 62
Tahkik�İslami�İlimler�Araştırma�ve�Neşir�Dergisi
146
��قر��ع�ى��ل���اح��خز��ة���ر���ا��ف������ا��.63
في�ا�خال�� ل��ن�������أخذ�ب�و��مال����ل�اف��� ��ز� »�ل�� جا������صو�ي�:�64 �ف��
مذ���،��ل������أخذ�ب�و��قا��ح���ع�ي��ب����مذ���«.����هى.
فو�ف�ه�� �ل�ـاف�ية� �س���ى� »�ل�نـ��� �ل��ا�:�66 ع�د� �ل�ـا��� ل��ـ�مة� ���نية�65 �ف��
جو�ب�،��������������67ا��.��ل�رج����لـ�ر�������ن���68م�69�مذ����ل�اف����لى�مذ����ب��
حني�ة������ل����ت�الى�عنه�ا،��ع�ى��ل���،��ل���بال��ية،��ما�ف��م�ألة���حد��ف������70
م���ل�«.����هى.�
��قر��ع�ي���اح��فصو�.71
��ك�ر�ت���ل�ن����لهند����.���1514/�920�����1523/�930. ��و�م��ك����ل�ا���ج�� 63
�ل���و��ب���سر��ي��ب��ع�د��ل�ز�ز،�بد���لد��،��ل�هير�باب��قا���س�ا��ة،��ف�ي��حن���م�صو�،�م���ل�ضا����.� 64
�لى�قو�ية،�ث���لى� بها،���ح�� فولد��ت���� ف��سن���كوتا�ية،� ��1420/�823،�كا���بو��قا�يا�ب���ة�س�ا��ة�
مصر،��ح���تصو�،���ح���لى�ت�ر�ز�مرشد�،�فأكرم��فيها���مير�تي�و�خا�،��عا���لى�مصر،�ف�����لر��،���س��ر�
���ا���لى��غر��م�����ة���������،�فاته�� ف������ة،��كا��بها���لد��،�فنص��قا�يا�ل����ر،��ح���ف���شا�ة�ف�ر�
����هي�،� ب��ا��س�ا�� شرح�� ث�� �ل��� ��ائ����شا���،� ك��،�منها� ل�� ب�ير��،� فأخذ��ق��� �ل���نة،� �ر�د� بأ���
ب���ب��ب�ر��ل�رغينا��،��فصو�� �لرحي�� ل��د� ����ا��� فصو�� بي�� في�� ���ر��،�ج��� ف�� ���صو�ي�� جا��� �منها�
ل�اج��خ�ي�ة،�1676/2�،767�،772�،566/1،� ���نو�� ك��� ب��م��و����سر�شنى.� ��سر�شن��ل���د�
���و�ئد����هية�ل��نو�،� ك�ر������،�148/2؛ ل�ا�� ����ا�� ���ا�� ���ا�في��ل���د���،�410/2؛� �د�ة� 1807؛�
��533؛���������ؤ��ي� ل��الة،�152/12؛���ع���ل�ز�ك��،�166-165�،86/7�،344/3.
��:��ل���ة. 65
-1035/�489-426� �ل���ر� �بو� �ل���ا��،� �ل�ر���� �ل��ا�� ع�د� ب�� م��د� ب�� منصو�� ب�:� �ل�ر��� ل��� � 66
�ل����ع�ى� ����مر��مولد����فا�،�كا��م����خر�سا�،�قدم����ا�� ��1096،�م��ر،�م���ل���اء�بال�د��،�م��
���ا������ا���ل�ا��ك�ر������،�191/2؛���ع���ل�ز�ك��،�303/7. �قر����ف��مر�.�
�ل����لصو��:�فو�ف���جو�به�. 67
��:��ن���. 68
���-�م�. 69
��:�ف�����. 70
�لر�م�����1431-1350/�834-751،� �ل�نر��� ���� �ل�نا��� �لد��� ب��م��د،�ش��� ب��ح�ز�� �و�م��د� � 71
��ع�� ���و�ئد����هية�ل��نو�،���274؛� ���ا������ا���ل�ا��ك�ر������؛�452�/1؛� عال��بال�ن�������و�.�
ل�ز�ك��،�110/6؛���س��ك�اب��كام�:�فصو���ف����و�����ر�ئ�،�ت��ي�:�م��د�ح�ي���س�اعي�،�498/2.
Özer, Pîrîzâde�İbrâhim’in�Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ�fî�‘Ademi�Cevâzi’t-Telfîķ��’t-Taķlîd Adlı�Eserinin�Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi
147
ــ� م��د��� � �ل��� ج��� م�� ��� »��ع��� �ل�ه��ا��:�73 ش��� ل����72 ��ن�ا�ة� شر�� �ف��
كالـ���زلة�ــ،��ث���ل��ام�74 �ل�يا��م��ك��مذ���ما��هو��،��م��ج������حد��ــ�ك���ا�نا�ــ،�
�ا��فاس�ا� �لز���75ل�ام���ماما���حد��ــ�ك�ا�ف��������ــ،��لو��خذ�م��ك��مذ�� م�اح�76
ا،�ك�ا�ف��شر������ا���77ل���ي��س�يد�ب��م��و�.78 تام�
���و��رــ،79 ف�� ك�ا� ــ� ��و�با� ا� ح�� كو��� �ع��ا�� �:�� �لص�بة،� �لـ�ذ��� ف�� في���
��عنه��قالو�:�مذ��نا��و����������ل��أ،��مذ���م�ال�نا�خ�أ������� �م�ا��نا������ل��
�لصو��«.����80هى.
ف����رف�� �مر��، بال�ز���،��تز��� �ل���� ع��� ���حن�يا� قا���خا�:�»�لو� ف�ا��� �ف��
�ن����ل��ال������أخذ�ب��و��� �ف�ا��ب�د���قو���ل���،��� ��مر��لى��ل�ا��،�ل���شاف��81�
ت�و�� �� �ف�و���� �ل�اف��،� ���ا�� ب�و�� ع��ا��،��� ب�و�� ��خذ� ع�ي�� ��� ���ر��مذ���؛�
ح�ة�ف��ح��«82.����هى.
��:�ل��ن�. 72
��.���و��953/��و���1546،�كا��م��يا�ب��ا��،�ل��ك��،�منها� �ل�ه��ا��،�ش����لد��،�ف�ي��حن�� �م��د� 73
��ع�� جا�����ر�و��ف��شر����ن�ا�ة����صر���وقا�ة�لصد���ل�ر��ة�ع�يد��ل����ب��م��و�������1346/�747.�
ل�ز�ك��،�11/7.
��:��ل�ام�. 74
��:�لز�. 75
������:��هاج�. 76
��ح�د�ب��م��د�ب��س�مة�ب��س��ة��ل��ا��،��و��بو�ج��ر��239–853/�321-��933،�ف�ي�،����ه���لي�� 77
��اسة��ل�ن�ية�ب�صر.����و��ر����ضية�ل��رش�،���71-72؛�تا�����ر�ج���ب��ق��وب�ا����101–102؛��د�ة�
��ع���ل�ز�ك��،�206/1. ���ا�في��ل���د���،�58/1؛����و�ئد����هية�ل��نو�،���59-63؛�
����� ��م�� بال���و��،� �ل���اء� ك�ا�� م�� �ل�افي��،� م��و�� ب�� س�د� ب�� س�ي�ا�� ب�� م��د� ل���:� � 78
�� ل��نو�،� ���هية� ���و�ئد� 454/1؛� �،���� ك�ر�� ل�ا�� ����ا��� ���ا�� �.��1474-1386/�879–788�
278-279؛���ع���ل�ز�ك��،�150/6.�
�ل���:�جو��ر�����ا��. 79
����ر���ا����صد���ف��شر��ك�ا�����ر������ر���ل��افي��،���70. 80
����:�ش��و�.���ل�اف����و���ما���بو�ع�د��ل����م��د�ب�������،�من�و���لى��حد��جد���:�شاف��ب���ل�ا��،� 81
ــ،���ل�امة�ت�و�:�ش��و�����و�خ�أ. لي��شاف���ــ���ضا� ��لن���� �م����و��ب�ذ���،�فإ��
82 ف�ا���قا���خا�،�465�/1.
Tahkik�İslami�İlimler�Araştırma�ve�Neşir�Dergisi
148
�ف�����ا������نو���:�83»�ف�و������ت�و��ح�ة�ف��ح��«.����هى.
�ن���84 ��حد�� �لـ�ذ��،� حن��� ��و� �ل�ا�ثة� �اح�� �س���ى� »�لو� ���و��ر:� �ف��
مذ����ل�اف��،�فأف�ا��ب�د���قو���ل���«�ــ�قا�:�ــ�»���ص��ل�«.�
�قو�:�ف���ذ� ما�����د�،�فإ���ف���خ���ما�����د�،�ل������ل����ا�ة«.����هى.
�قو�:�ب����ما�����قضى�ل�����ع�ي�،�����مر���ل��ي�ة�بذل�،�كص����ب���وس���م��د�
�ل�يد�ب�ذ����ب��ع�ا�،������ل����عنه�ا.�
�ف����ها��:�85»�لو���86ت��ا ��87لى�قا��حن��،�ف����بص�ة��لن�ا�،����ص���������
�ع��د�ف���ذ���لـ��ألة�قو���ل�اف��،�������ج�ها����لى��ل�«؛��م��� ف�����و��ر.�
��اب��،� �ع��ا�� ب�ر�� �ن�ذ� ���ا� �لـ���هد��،� ف�� �لـ��ال�� »�ل�ضاء� �ل�د���:�88 �ف��
��فضاء��89ج�ها����لي�«.����90هى.
�قو�:����ز���ف����ة�ما����نا��91�لى��ذ���ل�ر��،�ب�د��س��ناء�جو�����خذ�ب�و���ل�اف���
83 ���ا������نو���،�ل�ر�ا���لد���ع���ب���ب��ب�ر��ل�رغينا��،���287.
عا��لن���.��ف����ن����مذ���كذ���ق�ي�ة�كذ�،������������لي�.� ���ا�:�������ف���ش�ر�غير�،����قو��غير�،�������� 84
���ر:���ص�ا��ل��و�ر�.
�ل���:�ل��ر�ب��م��د�ب��ع�ر��ل��ا����ل��ند�،��بو�م��د،�ج����لد����629–��1292-1232/�691،� 85
ف�ي��حن��،�م�������م��.�تا�����ر�ج���ب��ق��وب�ا،���220-221؛ ���ا������ا���ل�ا��ك�ر������،�58/2؛�
���و�ئد����هية�ل��نو�،���245-246؛���ع���ل�ز�ك��،�63/5.
��:�لو. 86
87 �:�تر�ف�ا.
�ل��ء��لد����ب��ب�ر�ب��م��و��ب���ح�د��ل�اسا�����.���1191/�587.�سير��ع�����ن��ء�ل�ذ���،��305/4؛� 88
��ع���ل�ز�ك��،�70/2.
��ق��ف��ك���لن�����فضى�،���لص�ي�:�ما��ث��نا��ف��بد�ئ����صنائ�. 89
90 بد�ئ����صنائ��ل��ء��لد����ب��ب�ر�ب��م��و��ب���ح�د��ل�اسا�����.�147/6�،��1191/�587،�ت��ي�:�ع���
م�و�،�عا���ع�د��ل�وجو�.
��:�بينا�. 91
Özer, Pîrîzâde�İbrâhim’in�Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ�fî�‘Ademi�Cevâzi’t-Telfîķ��’t-Taķlîd Adlı�Eserinin�Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi
149
]�3[
ف���لي�ي���لـ�ضافة�ف��،�ك�ا�ف�������ة:�92قا����ما��ظهير��لد����لـ�رغينا��:93
»����و���لرجو���94لى�شاف����لـ�ذ������ف���لي�ي���لـ�ضافة«. ���هى.
ب�ز�جها،� �ل���� ع���� ع���ج�� ����س��� ���نية:�»�ع��95ع�د��ل�يد��ل��ي��� �ف�� �
�لـ��ا�� ����� فه�� ب�،� � ���د� م��هد� ���� ع�ى� فاخ�ا��� �ل�اف��،� قو�� ��ن��ع�ى� ل�:��� ف�ي��
م�ها؟�96ف�ا�:�ع�ى�قو��م�ا��نا��ل�ر�قيي�:����،��ع�ى�قو���ل�ر�سا�يي�:��«.
�ذ��ب�ذ����ل�اف��،���� قا��م�د�����ة��ل�رج�ا��:�97»��بأ��بأ���ؤخذ�98ف�� �
ل��������خذ�ب�و�� ك�ير��م���لص�ابة������ل����عنه��ف��جا���«�ــ�قا���ح����ل����ــ:�»����
99���� حاك�� ح��� ب�� �تص�� ���� بال��� �ل�و�� ���� �ل��هة،� ق���� بأ�،� �ذ�� ف�� �ل�اف���
�ل���ي�.���ذ��م�ا�ت���100�ل��و�،�ف����ذ���خصة�ع�ي�ة«.����هى.
�ل�ن�� م�ا��نا� ����/ع�ي����ضا�مو��ا�شي�� �،�ك�ا�قدمنا�،� ���� ��� �قو�:�ل���ب�ر�� �
د��ماما��خر�ف��ب����لـ��ا��،�ل�����بد� ع����ل�ا��،�101ب�ا��و�ت�:�»ل���م���د�م��هد��������
���ل�وفي�«.� م��مر�عا��ت����لـ��ا����لـ������ة�ب�����لـ��ألة،�ل�������ف���ل���ي�.��بال��
�ل�ا�ر�ب���ح�د�ب��ع�د��لرشيد�ب���ل��ي�،��ف��ا���لد����ل��ا��،�ف�ي��م��ك�ا����حنا���482–1090/�542- 92
���و�ئد����هية تا�����ر�ج���ب��ق��وب�ا،���172-173؛� خ��ة�����ا������و�ق�ا�����نصا�.� ��1147،�ل��
ل��نو�،���146-147؛���ع���ل�ز�ك��،�220/3.
���و��ر� �.��1113/�506�.�� ب��ع�د��ل�ز�ز��ل�رغينا��،��بو��ل��اس�� �لد����ل��ير� ظهير� ب��ع��� ��ل���� 93
���و�ئد����هية�ل��نو�،���108-107. ���ضية�ل��رش�،���131؛�
��:��لرف�. 94
��:�ع�. 95
��:�م�ا. 96
���ضية�ل��رش�،��� ���و��ر� �ل�و���م����.���1247/�645.� م��و���ل�رج�ا��� ب�� م��د� �لد��� �ع�ء� 97
.533-532
��:��أخذ. 98
99 �:��ل�اك��ب���
.����:������ 100
��و�ع���ب��س��ا��م��د،��و���لد����ل����لهر����ل�ا�����.���1606/�1014،�ف�ي��حن��،�م���د����ل���� 101
���و�ئد����هية�ل��نو�،���515-517؛���ع���ل�ز�ك��،�12/5. ف��عصر�.�
Tahkik�İslami�İlimler�Araştırma�ve�Neşir�Dergisi
150
������س��ناء،� �قو�:���س��ناء��لي�ي���لـ�ضافة�م���لـ�ن��خ���ل����ي����102ل���ي�
ف�� ���� ع��م��د:� بر���ة� �ظ�ر�� �لز��د��105 »قا�� قا�:� ���ائ�«�104 ����اح��»��نهر103
�لـ�ضافة������،��ب��كا�������ك�ير�م�����ة�خو����«.����106هى.�
فإ��قي�:�����ف��ب����ل��ا���فر���د��ع�ى�جو����ل���ي����ل���يد�ب�د��ل���،���و�ما�
ا�،��قد�كا�� ����ع���ب���وس��م��������ى��و���ل���ة،�ث���خ�ر�بوجو��فأ���ف��ب�ر��ل���
ب��� ف�ا�:��أخذ�ب�و���خو��نا�م�������لـ�د�نة�»���� �غ����في�،��كا���ل��ب�د�ت�ر���لنا�،�
�لـ�اء�ق���ي������107���خ��ا«.108
�،�����قا��ف��جو��ر�����ا��:�»�كر�ف�����ا������109 ��جي�:�بأ���ذ���لد�لة���ي�ة�جد�
��ت�الى،� �با��وس��كا��ع�ى��ذ���لـ�ذ���س�ة��شهر،�ث���ج���لى�مذ����ب��حني�ة،��ح����ل��
��:��ل���ي�. 102
�� ���:��ه�. 103
مصر���.� ب��م��د،�سر����لد����ب����ي�،�ف�ي��حن��،�م������ �بر��ي�� ب�� ���ائ��ف��شر�����نز�ل��ر� 104 ��نهر�
��1596/�1005.���ع���ل�ز�ك��،�39/5.
�لد��،��لز��د���ل�زمينى،�ف�ي�،�م���كابر��ل�ن�ية���.� �ل����ل�ر��:�م��ا��ب��م��و��ب��م��د،��بو��لرجا،����� 105
���ا���ف������ا��.�تا�����ر�ج� ��1260/�658،�م������غزمي��ب�و����،��ح���لى�ب�د�����لر��،�م��ك����
���و�ئد����هية�ل��نو�،���349؛� ���و��ر����ضية�ل��رش�،���396-397؛� �ب��ق��وب�ا،���295-296؛�
��ع���ل�ز�ك��،�193/7.
�ح�������اسي��ل���د�ب���ح�د��ل��دس�،� ���ر� بهي��.� �ل���ى� �خو����:�كو���ع�ى�حاف���جي�و�،�قص��ها� 106
��225-226؛���ر��������ا��ل���د�ب��ع�د��ل�ن����ل��ير�،���224.
��ل���ة:�ح��–��:�جر�-�ع�ي�،�����م�ر�فة�بال��ا����ل�ا�.��قا������ر��:�ق�����ر�م�ر�فة�تأخذ�م���ل�اء� 107
� ���ل�اف��� �ــ���:�ترف��ــ�����م���.��قد� مز����ك�ير�،��ت����لر���ة�ق���ي��ــ�قا��ــ:������ا�س�ي��ق�����ها�ت���
�قربة�ما�ة��ط�����ا.����ر:�����ر��ف��ترتي������ر� :�ك�� �ل����ي��ب����قر�،�����اب��ب����ا�ة��ط�����ا
لنا�ر��لد���ب��ع�د��ل�يد�ب������ر�،�م��ا�،�215/2.
ب��ع�ر:��خرج���ح�د،�107�،27�،23/2؛�����ر�ذ�،� �حد���»����ب����ل�اء�ق��ي��ل�������خ��ا«�ع��ع�د��ل���� 108
ك�ا���ل�ها��،�،�49؛���بو�����،�ك�ا���ل�ها��،�،�33؛����ن�ائ�،�ك�ا���ل�ها��،�،�44؛���ب���اج�،�ك�ا���ل�ها��،�
ف��سنن�،�260/1؛��غير��.� ف��سنن�،�13/1؛�����يه��� ،�75؛�����اك��ف��م��د�ك�،�133�/1؛����د��ق�ن��
�������ل�اك��ع�ى�شر���ل�ي�ي�،����ف����لذ���.���و�حد�����ي�.�
109 ���ا���ل���د�ب���بر��ي��ب����و��ب���بر��ي��ب��م��د،��بو�ب�ر��ل�صير����.���1107/�500،�ف�ي��حن���
���و��ر����ضية�ل��رش�،���299؛�ك��� م������ب�ا��،�ك���بال�ر�����ل��ا���خر�سا�،��توف��ب��ا��.�
���نو��ل�اج��خ�ي�ة،�624/1؛���ع���ل�ز�ك��،�295/5.
Özer, Pîrîzâde�İbrâhim’in�Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ�fî�‘Ademi�Cevâzi’t-Telfîķ��’t-Taķlîd Adlı�Eserinin�Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi
151
تص�ي�� ����ية��ل�ها�����س�ي�ا���لر����ترتي���لو�وء�سنة�عند�ا�ع�ى�����،�ك�ا�ف��
���د����110ل���مة�قاس���111ل�ن����م���ل��ف����لة�ل�و�ق�ة�112ع�ى�جو����ل���ي�.�
�لز��د�� ���نية� �ل���؛�ف����اح�� ب�د� �ل���يد� جو��� ع�ى� ��ما�م��حي����ل�ها�
������خر��م�� :�»�ع���ب���وس���ح����ل�� �ع�ى��عا�����خ���113 ف���لو�ق�ة،�بن�� ���
�ل�ابية�فأ��،�فاغ������عا���لص��،� �ل�و�،�ث���خ�ر���ل��ام�������جد�ف�� � ا�،����� �ل���
�ل���أمر��ل�و��با�عا��،��قا�:��ج�ها�����ز���������غير�،��ف��طها����ذ����خ��114
ك�ير«.�115 ���هى.
�قو�:���ذ���لذ�������ع��ا��؛�����لـ��أخر���قاط�ة�ع�ى��جو����عا���ف���ما��ع���
ب��ا����ت���لـ������فيها.�قا��ف�����������ا��:�116»ع�����ما��ب��ا����ت���لـ������
فيها،�ف����أمر�با�عا��،��������������117ل����في��ع�ى�ما�����د�«.����هى.
�ف�����نية:�»������ل����في��ع�ى�م���د�«،��ف��خز��ة�����هاء:�118»��ما��������ى�م��
ع�ى��ل�و������ل�� �119��� بال�ها��،���� ������ى�ب�ير�طها��،�ت�����عا��� �ل�و�،�ث��ع���
����و�«.����هى.
����ر����137. 110
��و�قاس��ب��ق��وب�ا. 111
���-�ل�و�ق�ة. 112
113 ��– ��خ���.
�� ���:�ل�خ��. 114
��:�ك�ير. 115
ث���خ�صر�� م�و�،� ����ا��� ����� ��1128/�522،��ن�� ف�ي����� �ل�ن��،� ب�ر� �ب�� ب�� ب��م��د� ��ح�د� 116
�س�ا��خز��ة�����ا��.�ك������نو��ل�اج��خ�ي�ة،�1603�،1197/2�،703/1؛���ع���ل�ز�ك��،�215/1.
.�������:�� 117
�لنصر�ب��م��د�ب���ح�د�ب���بر��ي���ل��رقند�،��ب���ل�ي�،��ل�����بإما���لهد����.���983/�373،�ع�مة،� 118
���ضية�ل��رش�،��� ���و��ر� ���ر�ج���ب��ق��وب�ا،���310،� تا�� �ل��صوفي�.� �لز�ا�� م�� م�����ة��ل�ن�ية،�
��ع���ل�ز�ك��،�27/8. 415-416؛����و�ئد����هية�ل��نو�،���362؛�
��:�ت��. 119
Tahkik�İslami�İlimler�Araştırma�ve�Neşir�Dergisi
152
فإ��قي�:��ر��ع�ى�ما�ق����م��عد��جو����ل���ي��ف���ل���يد،�ما�ح���ف�����نية�ع��ف�و��عي��
����ة��ل�ر�بي��120،�فإ�ها�ت�يد�جو����ل���ي��ف���ل��ييد�121ما�ح���ف�����نية���122صه��123:�
»�قر��124�ع�و���ل�ات�ة�عند�ع��125ف�ر�� فيها�ما����د��لص��،�فأمر�ا�ب�ر��ما����د،�ف�ي��
ل�� ف�ا�� �ل�ات�ة.� غير� ��زمها�قضا��ا،�����ل��أ�عند��ل�اف���ف�� ف�ا�:��� في�ا�مضى؟� ل�:�
�ل�اقرح�:��126ذ��ح����ل���عند��ل�اف���ف��غير��ل�ات�ة.�ف�ا�:��خذ��م��مذ��������ل��أ�
�����د��لص�������ت�يي���ل�ات�ة�فر�ا�ع�ي�«.����هى.
���د� �� �ل��أ� ��� م�� �ل�اف��� ب�ذ��� �خذ��127 ج��ها �ر�،���� �� �ل�� بأ�� �جي�:�
�لص��،�����ت�يي���ل�ات�ة�فر�ا�ع�ي�.128
جو�����ة��ل��ا���ب��ت��يد،����ك��اء�ب�صا�فة��قوعها�ع�ى�قو��م��هد����د129 فر�:�
�ل��ي�،� �����خ�يا�������130لهذ���ل�ال�� ��لـ�ن�و���ر���ف��عد����ة��ل�،���ل�ا�ر� ب�.�
ل�ن��م�ي�د�ب�ا�ب�د��لوقو����ق���.�فافه�.�
�ل��ير،� �ل���:��ل��ي��ب��ع���ب���ز�د،��بو�ع��،��ل�ر�بي�����.���863/�248،�ت����ب��د��،�س����ل�د��� 120
79/12؛� ل�ذ���،� ��ن��ء� �ع��� سير� ���اب�.� ك�ا�� ف�� م�د��� ��و� �ل���،� عن�� �ح��� �ل�اف��،� �����
���وسوعة�����هية����و��ية،�320/22.
121 مص��ة�م�:��ل���يد.
�ل���ع�ا��:�»ما�ح���ف���ل�نية«،���د���هنا�خ�أ�م���لناس�. 122
�بين�����ة���»ع�«:��ذ��ع�مة�ع�ى��ل��ء��ل��ام�. 123
��:�قر�ء�. 124
�بين�����ة���ع�:��ذ��ع�مة�عي������ة��ل�ر�بي��. 125
ــ�ب�����ل�ا���س�و���لر�ء،�ف���خر�ا��ل�اء� اقرح�� ������:��لياقرح�.�|��ل����م��د�ب���س�ا��ب���بر��ي���ل� 126
ع����قضاء��حد��.� ب�د�����.���1088/�481،��كا��م��بي�� �و�ح�� قر�ة�م�� باقر�:� �لى� ���ة� �ل�ه��ة،�
ك�ائ���ع�����خيا�،�432/2،�سير��ع�����ن��ء�ل�ذ���،�384/19.
��:�ج�����خذ�.�|���ما�ك��ة��خذ���هنا�ف�ص��ة�م�:��خذ�. 127
���-�����ت�يي���ل�ات�ة�فر�ا�ع�ي�. 128
��:�م��د. 129
��:��خ�يا��. 130
Özer, Pîrîzâde�İbrâhim’in�Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ�fî�‘Ademi�Cevâzi’t-Telfîķ��’t-Taķlîd Adlı�Eserinin�Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi
153
]�3[
��هد��ة:�131»لو���ى��لوتر��ك�ة���حد�� �م���لـ�ن�و��ما�ف�����ا������نو����لصاح��
ث������ث�ثا،�����يد�ما���ى�����م�����في���لو�كا��جا���ث� ت����،���يد«.����132هى.
م�� ����كا������و�أ� �لـ�ذ��� �ل�ن�����134 �لـ���:�133 ����ة� ���نية:�»قا��شر�� �ف��
�ل�صد�ل�ا�س�������مذ����ل�اف��،�ف��ي����عا��«.����هى.
�ف��شر������ر�ر��ب���مير�حا�:�135»�ع������منا���ل�����ل���يد،����������و���حد�
�م��هد«.����هى. ��������ف����ق�ة����ب���يد�م��هد،����
�سا�ة�ل��بن�:�»�ما� �����لـ�ن��ع���لـ�ذ��،�ف�� قي�:������ل��مة�����ب����ي�� فإ��
�ق��ف���خر�����ر�ر�م��من���ل���ي�،�فإ��ا�عز���ل�����لـ��أخر��،��لي���ذ���لـ�ذ��«.
��/كو��136�لـ�ن��خ����لـ�ذ��،���لـ�ذ���جو���؛�ب���لـ�ذ��� �جي�:�بأ�ا�������
�لـ�ن�؛����جو����فر��جو����ل���يد�م��غير�مر�عا��ما����رط���ل���لـ����د�في�،���لـ�ذ���
�ش�ر����ل�،�ك�ا�ع�����م�ا�ت�د�.�
�قر�����ضا��ب���مير�حا��ف��»مناس��«،���قر���و�ع�ي��ف��»ب�ر�«،��ل���������ب��ء.��ك�ا�
���قر��ق����138ع�ي�؛� ���مو��ا��ل��مة��لـ��أخر:�م��د�بد���لد����ل�ها����ل�ن����137ح����ل��
����ما��س�د��ب��ع�ى��ل��م�ر���ف��م��هد��حد��قو��ثال�ا����رف��خ���م��ت�دم�.�
�ل�رغينا�����.���1197/�593.�سير� �بو��ل���،�بر�ا���لد���ع���ب���ب��ب�ر�ب��ع�د��ل��ي���ل�رغا��� ��و� 131
�ب��ق��وب�ا،���206- تا�����ر�ج�� ل�ذ���،�232/21؛����و��ر�����ضية�ل��رش�،���357؛� �ع�����ن��ء�
���و�ئد����هية�ل��نو�،���234-230. 207؛�
132 ���ا������نو����ل��رغينا��،���129.
�ل���:�بر�ا���لد���م��د�ب��م��و���لصد���ل��يد،�شر������ة،��ل�����ل�ن�����.���1289/�684.�ك�ائ�� 133
�ع�����خيا�،�537/2.
��:�حن��. 134
�لد��� �،�ش��� �ل�� ع�د� �بو� �ل�وق�،� �ب�� ل�:� ���ا�� �ل�ا�،� �مير� باب�� �ل��ر��� م��د،� ب�� م��د� ب�� م��د� � 135
�،285/5 ل�ذ���،� ��ن��ء� �ع��� سير� ح��.� ���� م�� �ل�ن�ية،� ع��اء� م�� �،��1474-1422/�879–825�
��ع���ل�ز�ك��،�49/7.
���-�كو�. 136
��و��س�ا��پير������. 137
��:�ق��. 138
Tahkik�İslami�İlimler�Araştırma�ve�Neşir�Dergisi
154
بال��أ� �ل��ا�� عد�� �خ�ا�� م�� خو����� ع��اء� ���ز���ة:��139م�� ����ا��� ف�� قا�� ��ص�:�
غير��ل�ات�ة«،�ف�ا�:� ف���ل�ر�ء���خذ��ب�ذ�����ما���ل�اف��،�ف�ا��ل���ل�اقرح�:�»مذ����م��
»�خذ��م��مذ������ط����ترك���ل�يد،�ل�ا�ت�ر��ف��ك���م��د:�����لـ���هد�������لدلي��
���ل�ا��،�ح�ى�����ل�ضاء�بص�ة��لن�ا��ب��ا��140 �لن�اء�ع�ى��ل�ا��«.����هى.
�ل���ي�� جو��� ع�ى�141 �د�� �لـ�ضافة،� �لي�ي�� ب����� �ل�اك�� ح��� ��و�� قي�:� فإ��
����ع�د�ب���كر��لـ�هر����ب���ل�،��جي�:�بأ����و���ل����ف���لي�ي�� ل��ول���و���ما�
ب��مة�بر�ا���اح�� �لـ�ضافة�م�يد�ب�ا�����كا��ب�د��عو����ي�ة،�ك�ا�قال��ف�����نية�
��ـ��ي�،�142بن��ــ�قا��ــ:�»���تز�ج��ف��ة�فه��ث��،�����143ع�د�لها��144فضول��
�ل����ب���� �147 ث��،�146ف�ر��ة �لن�ا�،�فه�� ����ح���حاك��بص�ة� فه��ث��،145
�لي�ي��ب�د��عو����ي�ة«.����هى
ف�د��فا�������ة��لدعو��شر��ل�و��ح����لـ��ال����148ف�ا�ل�����ف���لـ��ألة،�
���ت�و����ي�ة�عند�ا��������كا���ع�ى�خا�ر���149لـ�ر���ل��ت�ز��،��عند��ل�اك��ب�د�
���150 غير��ل�.151 �جو��ما�����ر��م���لـ����ر���ل�ن�ا�،�كذكر��لـ�هر�ف���ل��د�����لول��
�ل���د�ب��م��د�ب��شها��ب���وس���ل�ر�����ل�ر��ين���ل�و���م�،��ل�هير�بال�ز������.���1424/�827،� 139
ب��ر� ����� �كا�� ��ش�هر،� �ح�،� ��ل���ا�،� �ل�ر�� ب��� ف�� تن��� خو����،� ب�ها�� كر��� م�� ����� حن��،� ف�ي��
تي�و�لن�،�م��ك�������ا�����وجيز،��ف�ا���ف��ف����ل�ن�ية.�تا�����ر�ج���ب��ق��وب�ا،���48؛�سير��ع�����ن��ء
���و�ئد����هية�ل��نو�،���309؛���ع���ل�ز�ك��؛�45/7. ل�ذ���،�274/7؛�
������:���ا��.� 140
�����عد�. 141
�م��ك����ل�رغينا��. 142
������:�ب���. 143
��:�بها. 144
������:�ث��. 145
������:�ث��. 146
��:�ف�ر���. 147
��:��ل��ال�. 148
������:�خا�. 149
.��:� 150
��غير��ل�. ��:���لول�� 151
Özer, Pîrîzâde�İbrâhim’in�Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ�fî�‘Ademi�Cevâzi’t-Telfîķ��’t-Taķlîd Adlı�Eserinin�Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi
155
��ت��ــــــة:/
�ل�ن��،152 �ل�ر�ب���� م��د� ب�� م��د� مو��ا� �ل���يد،� ف�� �ل���ي�� جو��� ب�د�� �ف�ى�
�و��� ب�� �لـ��أخر����ح�د� خات�ة� �ل��مة� ب�د��جو���� ��ضا ف�ا���،���ف�ى ف�� �153 �كر ك�ا�
�ل����،�154م��قول�،�ل����كر��ل�رسوس�����ف���نية��������155ما���يد�جو����ل�����لـ�رك��
م��مذ��ي�.����هى.
ق��:�قد�ع��������م�ا�ت�د�.���ل�ا��:������طر����لى�جو����ل���ي��ف���ل���يد�بوج��
��ل�.� ما،��م��ما���لى�جو����م�������ل�صر،���ح�ة�ل��ف���ل�،����م����
��ل����من��كي���صد��من���ل�؟���لي��ل������ف���ما�نا���156�����ما����ع������
مذ�����لذ�������ب�وله�،������لـ����������ا���أ��ع�ا������لي�����ة��ل���لـ�ذ��،���
ع�ا���ي���ل�����.�
��خ�ر���م���ط�����ع�ى�ما�ح�ينا��ع��عي������ة��ل�ر�بي��،���عا�����ما���ب���وس��
م���ل�،� ��ل����ي��157ب�����158لـ��أل�ي�،�ت���� �لص���ف���لو�ق�ة،�����ل�ا��خ�ر��لـ��و�
�ل�ز�يا������و�ب��ر��160 م����ع�ى� حي��ل��������و�ع�ى��ل�؛���159�ف���ع��������
�ل�����بر��ي��ب��موسى�ب���ب��ب�ر��ل�ر�ب���،�بر�ا���لد����853-1449/�922-��1516،�ف�ي��حن��،��لد� 152
���و�ئد����هية�ل��نو�،���364؛� �ل�ا�،���خذ�بدم���ع��ج�اعة،���������لى��ل�ا�ر���توف��بها.� ف��طر�ب���
��ع���ل�ز�ك��،�76/1.
��:��كر�. 153
��ح�د�ب���و���ب��م��د،��بو��ل��ا�،�شها���لد��،��ل��ر���باب���ل�������.���1540/�947،�ف�ي��حن��� 154
مصر�،��فات��بال�ا�ر�.���ع���ل�ز�ك��،�276/1.
��:�م�ألة. 155
��:�قو�. 156
��:��ل���ي�. 157
��:�ب���ا. 158
.������:�� 159
��:�ل��ر�. 160
Tahkik�İslami�İlimler�Araştırma�ve�Neşir�Dergisi
156
ت�الى�مو��ا�ع�ى��161خول��ف��ج��ة�م���س��ا���ل��من��بالو�س�ة،�م�� ك�����ف��د���ل����
شد��ح�د��ل���عد��ت�����ل��فض���ل�����ؤتي��م����اء.�
�������ل��ي���ل��ي�﴾��]�ل��ر�:�23/2[� ���� �ما�ع����نا ﴿س��ا�����ع���لنا����
�لو�قا�� �ذ�� ف�� �ل���يد،� ف�� �ل���ي�� ��ة� عد�� ع�ى� �ل���� م�� تي�ر� ما� �خر� ��ذ��
�لـ�وسومة �162بــ�غا�ة������ي�.�
�����ها�بهذ���لدعاء��لـ��ا��:�
شد،���سأل��ش�ر������،� �ل��ه�������سأل���ل��ا��ف����مر،���سأل���ل�ز��ة�ع�ى��لر�
��سأل��ح���ع�ا�ت�،���سأل��ق��ا�س�ي�ا،���سأل��ل�ا�ا��ا�قا،���سأل��م��خير�ما�ت���،�
�ما�ت���،���س���ر��ل�ا�ت���،���������ع����ل�يو�،��س�ا���ل�يو�� ��عو��ب��م��شر�
�كا���ل�ر���م��ت��ي���ل��ف���و���ل��ي�،�ثام���مضا���لـ����،�ف��شهو��سنة� �
1056،�ع�ى�مهاجر�ا��فض���لص��،���ك����ل���ي�.���ل��د�ل�������ل�ال�ي�.163
��:�ف�. 161
��:��ل�و�ومة. 162
��:��و���ل���ة�ب�د��ل�صر�م���ثن���ع�ر����كذ�.���لصو��:�ف���ل�ا�����ل��ر����م��ج�ا������لى،�ل�نة� 163
ث�ثي���ما�ة�ب�د���ل�،�ف��م�ر�سة�����ة.
����:��ل��م��ت��ي���ف���و���ل��ي��ثام���مضا���ل����،�م��شهو��سنة���1056،�ع�ى�مهاجر�ا��فض���لص��،���ك���
�ل���ي�.���ل��د�ل�������ل�ال�ي�.
Özer, Pîrîzâde�İbrâhim’in�Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ�fî�‘Ademi�Cevâzi’t-Telfîķ��’t-Taķlîd Adlı�Eserinin�Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi
157
���ر�ج���ع��؛
خير��لد���ب��م��و��ب��م��د�ب��ع���ب��فا��،��لز�ك����لدم������.��1396ـ/��1976.
�����ل����ل����ي�،��ل���ة:��ل�ام�ة�ع�ر،���2002.
��ضا������نو��ف����ذ���ع�ى�ك������نو�؛
��س�اعي��ب��م��د��مي��ب��مير�س�ي���ل�ابا����ل��د������.��1339ـ/��1929.
ط����ع�ى����ة��ل�ؤل�:�م��د�شر���لد���بال��ا�ا���ي���مو���لد��.
�����حياء��ل�ر����ل�رب�،�بير����.��.
���د�����ا���ب��اس�����ب�د����ر�����اب�؛
���ل�وكا����لي�ن����.���1854/�1250. م��د�ب��ع���ب��م��د�ب��ع�د��ل��
�����ل��رفة،�بير����.��.
تا�����ر�ج�؛
�ل��ال���ل�ن��� �ل�ي�و���� �بي��سو���� م���� �لى� �ل�و���������ة� ب��ق��وب�ا� قاس�� �بو��ل�د�� �لد��� �ل�د�ء����� �بو�
��.��879ـ/����1474.
�ل���ي�:�م��د�خير��مضا���وس�،������ل���،��م��،��ل���ة����لى،���1413ـ�-�1992.
ت��ة����ر��في�ا�������������ف�������؛
�بر��ي��ب��ع���ب���ح�د�ب��ع�د��لو�حد��ب��ع�د��ل�ن����ل�رسوس�،������لد����ل�ن�����.��758ـ/��1357.��ل���ي�:
��و����ل�يد،������ل��ي�ة،�بير�����1992/��1413.
���و��ر����ضية�ف��ط��ا�����ن�ية؛
م����لد���ع�د��ل�ا���ب���بو��لوفاء�م��د�ب���ب���لوفاء��ل�رش���بو�م��د،���.��775ـ/��1373.
�ل���ي�:�ع�د��ل��ا��م��د��ل��و،���ر��ل���اعة���لن�ر،�جيز���1993�/��1413.
��د������ا�نة�ف���عيا�����ائة����ا�نة؛
�بو��ل�ض���ح�د�ب��ع���ب��م��د�ب���ح�د�ب��ح�ر��ل���������.��852ـ/��1449.
�ل���ي�:�م��د�ع�د��ل��يد��ا�،�م�������ر���ل��ا����ل���ا�ية�-��يد���با�/��لهند،��ل���ة��ل�ا�ية،��1392ـ/��1972.
��ر��������ا��ف��خ�ر���ق�ا�؛
��م��د�ب��ع�د��ل����ب��ع�د��ل�ن����ل��ير����.��900ـ/��1495. �بو�ع�د��ل��
�ل���ي�:��ح�ا��ع�ا�،�مؤس�ة��ا�ر�ل���افة،�بير��،��ل���ة��ل�ا�ية،���1980.
سير��ع�����ن��ء؛
ش����لد����بو�ع�د��ل����م��د�ب���ح�د�ب��ع��ا��ب��قا��ا���لذ������.��748ـ/��1347.
�ل���ي�:�م��وعة�م���ل����ي��بإشر����ل�ي��ش�ي������ا���،�مؤس�ة��لرسالة،��ل���ة��ل�ال�ة،��1405ـ/�1985.
����ير؛ ير� شر������
م��د�ب���ح�د�ب���ب��سه��ش�������ة��ل�رخ�����.���1090/�483. �
�ل���ي�:�م��د�ح����س�اعي�،������ل�����ل���ية،�بير����1998/��1417.
Tahkik�İslami�İlimler�Araştırma�ve�Neşir�Dergisi
158
��ص�ا�����ص�ا��ف������ة�؛�
�س�اعي��ب��ح�ا���ل�و�ر�،���.���1003/�393.
�ل���ي�:�خ�ي��مأمو��شي�ا،�بير����2005/�1426.�
�����ا�����نية�ف��تر�ج�����ن�ية؛
ت����لد���ب��ع�د��ل�ا����ل��ي����ل�ز�،���.���1601/�1010.
�ل���ي�:�ع�د��ل��ا��م��د��ل��و،������لرفاع�،��لر�ا���1983/�1403.
ف�ا���قا���خا�؛
�ل�رغا��� ����جند�� خا�� ب�ا��� �ل��ر��� �لد��،� ف�ر� �ل�ز�ز،� ع�د� ب�� م��و�� �ل�اس�� �ب�� ب�� منصو�� ب�� �ل����
.��1196/�592�.��
�ل���ي�:�سال��مص��ى��ل�د��،������ل�����ل���ية،�بير���2009.
���و�ئد����هية�ف��تر�ج�����ن�ية؛
م��د�ع�د��ل����ل��نو�،���.���1887/�1304.
�ل���ي�:��ح�د��لزع��،��������قا�،�بير����1998/�1418.
ك�ائ���ع�����خيا�����ف�هاء��ذ�����ن��ا�������ا�؛
م��و��ب��س�ي�ا���ل��و����.���1582/�990.�
ت��ي�:�����كوسا،�مر���ش���،�ح�������،�حذ���ج�ر،�كو������تر�
م���ة����شا�،��س�ن�و���2017/�1438.
ك�ا��������ى؛
ل�ي�ى�ب��م��د�ب����نا����ل�رشهر����.�ب�د���73/�ب�د����133.
�ل����ة��ل��ي�ا�ية،�ق�����ل��ل�،��لرق�:�1118.
ك������نو��ع���سا�������������نو�؛�
���ل���ن�ين���لر�م���ل�ن��،���.���1657/�1067. مص��ى�ب��ع�د�ل��
�����حياء��ل�ر����ل�رب�،�بير����.��.
��������ؤ��ي�؛
ع�ر���ا�ك�الة.
م���ة��ل��نى،������حياء��ل�ر����ل�رب�،�بير����.��.
����ر��ف��ترتي������ر�؛�
�ا�ر�ب��ع�د��ل�يد��بى��ل��ا����ب��ع�ى��ب���ل����بر�ا���لد����ل�و���م���ل��ر��،���.���1213/�610.
�ل���ي�:�م��و��فاخو����ع�د��ل��يد�م��ا�،�م���ة�ل�نا�،�بير����1999.
���ا������ا�����ص�ا�����يا��؛
�ح�د�ب��مص��ى��ل�هير�ب�ا��ك�ر������،���.���1552/�960.
�����ل�����ل���ية،�بير����1985/�1405.
Özer, Pîrîzâde�İbrâhim’in�Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ�fî�‘Ademi�Cevâzi’t-Telfîķ��’t-Taķlîd Adlı�Eserinin�Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi
159
���وسوعة�����هية����و��ية؛
�ا���ع�:����������قا����ل��و����س�مية�–��ل�و����1404-�1427ـ�.
��ا����صد���ف��شر��ك�ا�����ر������ر��؛
��م����لد���م��د�ب��س�ي�ا���ل�افي����ل�ن�����.��879ــ/��1474. �بو�ع�د��ل��
�ل���ي�:�ح��������،������ب��حز�،�بير����1432ــ/�2011.
�د�ة����ا�في���س�اء����ؤ��ي����ثا�����صن�ي�؛
�س�اعي��ب��م��د��مي��ب��مير�س�ي���ل�ابا����ل��د������.��1399ــ/��1920.
ط���ب�نا�ة��كالة��ل��ا����ل��ي�ة�ف��م����ها��ل�هية��س�ا��و��1951،���عا���ط����با��ف��:������حياء��ل�ر����ل�رب�،�
بير����.�.
فصو��ف����و�����ر�ئ�؛
ــ/��1431. م��د�ب��ح�ز��ب��م��د،�ش����لد����ل�نا����لر�م����.��834
�ل���ي�:�م��د�ح�ي��م��د�ح����س�اعي�،������ل�����ل���ية،�بير����1427ــ/�2006.
ك�ا����و�ق�ا�؛
�لصد���ل�هيد�ع�ر�ب��ع�د��ل�ز�ز�ب��ما����ل��ا����ل�ن�����.��536ــ/��1141.�
م���ة�س�ي�ا�ية،�جا���ل����918،�م���ة�س�ي�ا�ية���س�ن�و��.
Tahkik�İslami�İlimler�Araştırma�ve�Neşir�Dergisi
160
C.�Tercüme
Taklidde�Tel�îkin�Câiz�Olmadığına�Dair�Yazılan�
Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ�fî�‘Ademi�Cevâzi’tTtelfîķ�fi’t-Taķlîd
Adlı�Risâle
İbrâhim�b.�Hüseyin�Pîrî�el-Mekkî�el-Hane�î�(rh.)
Naklî�ilimlere�erişmeyi�bize�kolaylaştıran�ve�akıldan�kaynaklanan�hayallerin�pe-
şinde�koşmaktan�bizi�koruyan�Allah’a�hamdolsun.�Salât�ve�selam,�en� faziletli�
peygamber�ve�elçi�olan�Hz.�Peygamber’in�(s.a.v)�ve�numûne-i�imtisâl�olan�mü-
kemmel�aile�ve�ashâbının�üzerine�olsun.
Günahlarının� bağışlanmasını� isteyen,� günahkâr� kul� İbrâhim� b.� Hüseyin�
Pîrî�el-Mekkî�el-Hane�î�–Allah�ona�lütfuyla�muamele�etsin–�şöyle�der:�Taklidde�
tel�îkin�geçerliliğiyle�ilgili�tartışmalar�artınca,�tel�îkin�câiz�olmadığı�konusunda�
Hane� î�mezhebinin� –tespit� edebildiğim� ölçüde–� sarih� nakillerine� yer� vermek�
istedim,� ta� ki� (tel�îkin� hükmünü)�bilmeyenler�öğrensin�ve�hataya� düşmekten�
kendisini�muhafaza�etsin.�Bu�konuda�ben�sadece�önceki�görüşleri�ifadeye�döken�
bir�elçiyim.�Allah�hatamı�bağışlamaya�kâdirdir.
Sadrüşşehîd�(ö.�536/1141)1�–Allah�rahmet�etsin–�Muħtaśaru’l-Vâķı‘ât�adlı�
eserinde� şöyle� demiştir:� “Bir� kişi� caddeye� bir� ağaç� dikse� ve� ölse,� daha� sonra�
mirasçılardan�biri� ağaçtaki�hissesini�mescide� bağışlasa,�bu�bağış� sahih� olmaz.�
Çünkü�onun�hissesi�menkûl�maldaki�bir�ortaklıktır.”
Derim�ki�câiz�olmamasının�sebebi,�tel�îk�edilmiş�bir�hükmün�ortaya�çık-
masıdır.�Zira�İmam�Ebû�Yûsuf ’a�göre�muşâ‘�(hisseli/ortak)�malların�vakfı�câiz,�
1� Ebû�Muhammed�Ömer�b.�Abdilazîz� b.�Ömer�b.�Mâze�(483-536/1090-1141).� İmamların� de-
lili,�Sadrüşşehîd� �lakabıyla� tanınmış,�Hane�îlerin�büyüklerinden�Horasanlı� âlim.�Semerkant’ta�
şehit�edildi�ve�Buhara’da�defnedildi.�Bk.�Ebü’l-Ve�â�Muhyiddîn�Abdulkâdir�b.�Muhammed�Ku-
reşî,�el-Cevâhiru’l-muđıyye� �î�ŧabaķâti’l-Ĥane�yye,�thk.�Muhammed�Abdullah�eş-Şerîf�(Beyrut:�1426/2005),�253;�Ebü’l-Fidâ�Zeynüddîn�Kâsım�b.�Kutluboğa,�Tâcu’t-terâcim��î�men�śannefe�mi-
ne’l-Ĥane�yye,� thk.�Muhammed� Hayr�Ramazan�Yûsuf� (Dımeşk:� Dâru’l-Kalem,� 1413/1992),�217-218;�Muhammed�Abdulhay�Leknevî,�el-Fevâ’idu’l-behiyye��î�terâcimi’l-Ĥane�yye,�thk.�Ah-
met�ez-Za‘bî�(Beyrut:�Dâru’l-Erkam,�1418/1998),�242.
Özer, Pîrîzâde�İbrâhim’in�Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ�fî�‘Ademi�Cevâzi’t-Telfîķ��’t-Taķlîd Adlı�Eserinin�Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi
161
menkûl�mallarınki�ise�câiz�değildir.�İmam�Muhammed’e�göreyse�menkûl�mal-
ların�vakfı�câiz,�muşâ‘�mallarınki�câiz�değildir.
Mezhebin�muteber�kitaplarının�çoğunda�buna�benzer�şu�mesele�yer�almak-
tadır:�Kişinin,�mezhebine�muhalif�bir�şey�görmesi�hâlinde�farklı�mezhepten�bir�
imama�uyması,� en� sahih�görüşe� göre� câiz�değildir.�Bunun� sebebi,�muhakkik�
âlimlere�göre� sadece�tel�îkten�kaçınmalarıdır,�taklidin�câiz� olmaması�değildir.�
Eğer�öyle�olmasaydı�bu�durum�taklidin�câiz�olmadığı�konularla�sınırlandırılırdı;�
hâlbuki�sınırlandırılmamıştır�(takyîd�edilmemiştir).�Ayrıca�ne�nass�ne�de�delâlet�
açısından�sınırlandırmayı�(takyîd)�gerektiren�bir�delil� vardır.�Bu�sebeple�buna�
“mutlak�ıtlâkı�üzere�câridir”�de�denmez.
Fetâvâ�Ķāđîħân2�ve�el-İs‘âf�adlı�eserlerde�–ifade�Kādîhân’a�aittir–�şöyle�denmiş-
tir:�“Bir�kişinin�vakıf�arazisini�gabn-ı��âhiş�bedelle�yaptığı�satış,�Ebû�Yûsuf�ve�Hilâl’e�
göre� câiz� değildir.� Zira� vakfın�kayyımı� vekil� mesabesindedir,� o� da� vakıf� arazisini�
gabn-ı��âhişle�satmaya�yetkili�değildir.�Eğer�Ebû�Hanîfe,�istibdâl�şartıyla�vakfı�câiz
görseydi,�kayyımın�gabn-ı��âhişle�satışını�da�vekilin�satışı�gibi�câiz�görürdü.”
Kādîhân�–Allah�Teala�rahmet�etsin–�İmam’ın,�gabn-ı��âhişle�alışverişin�sa-
hih�olduğu�konusundaki�görüşüyle�amel�etmeyi�câiz�görmesini,�istibdâl�şartını�
geçerli�görmesine�bağlamakla�–ki�geçerli�görmemektedir–�tel�îkin�cevâzına�hiç-
bir�yolun�olmadığını�ifade�etmiştir.�Aksi�takdirde�o,3�İmam’ın�görüşüyle�amelin�
câiz�olmasını�istibdâl�şartını�geçerli�görmesine�bağlamazdı.
el-Mübteġâ4�ve� el-Ķunye5�adlı�eserlerde�–ifadeler� el-Mübteġâ’dandır–�şöyle�
denmiştir:� “Avamdan�Hane�î�birinin� kan� verip� abdestini�yenilemeden�Şâ�î’ye�
2� Hasan� b.�Mansûr� b.� Ebi’l-Kâsım�Mahmûd�b.�Abdulazîz,� Fahrüddîn�Kādîhân�el-Özcendî� el-Ferğânî�(ö.�592/1196).�Önde�gelen�Hane� î�fakihlerindendir.�Bk.�Kureşî,�el-Cevâhiru’l-muđıyye,�
135;�İbn�Kutluboğa,�Tâcu’t-terâcim,�151-152;�Leknevî,�el�Fevâ’idu’l-behiyye,� 111-112;�Ziriklî,�el-Aʻlâm,�2/22�
3 Kādîhân.
4 el-Mübteġâ,�Hane�î��rû�fıkhına� dair�olup,�Îsâ�b.�Muhammed�b.�İnanç�el-Kırşehrî�el-Hane�î�er-Rûmî�(ö.�734/1334)�tarafından�kaleme�alınmıştır.�Bk.�Hacı�Halîfe�Mustafa�b.�Abdillâh�Kâtip�
Çelebi,� Keş�’ž-žunûn� ‘an� esâmi’l-kütüb� ve’l-�nûn� (Dâru� İhyâi’t-Türâsi’l-Arabî,� ts.),� 2/1579;�
Kehhâle,�Muʻcemü’l-müelli�n,�7/3;�Ziriklî,�el-Aʻlâm,�10��
5 Buġyetu’l-Ķunye�ve�el-Ġunye��’l-fetâvâ�adlı�eserlerin�ikisi�de�Ebü’s-Senâ�Cemâlüddîn�Mahmûd�b.�Ahmed�b.�Mes‘ûd�el-Konevî’ye�(ö.�771/1375)�aittir.�Bk.�Kureşî,�el-Cevâhiru’l-muđıyye,�391-392;�
Leknevî,�el-Fevâ’idu’l-behiyye,�33�
Tahkik�İslami�İlimler�Araştırma�ve�Neşir�Dergisi
162
uymasının�hükmü�nedir?�Söz�konusu�kişinin�Şâ�î’ye�uyması�câiz�değildir.�Eğer�
bunu�yaparsa�namazı�geçerli�olmaz.”6
“Uyuz�hastalığına�yakalanan�ve�vücudunda�yara�bulunan�biri,�her�farz�namaz�
için�abdest�almak�zor�geldiğinden�Şâ�î�mezhebinin�bu�konudaki�görüşüyle�amel�
edemez.�Fakat�su�zarar�veriyorsa�teyemmüm�yapar�ve�namazını�kılar.”
Bunun�câiz�olmamasının�sebebi�tel�îke�düşmekten�kaçınmaktır.�Yoksa�zan-
nedildiği�gibi�taklid�etmemek�için�değildir.�Zira�Hane�î�birinin�tek�tek�mese-
lelerde� imamının� dışında� birisini� taklid� etmesi� câiz� değildir,� fakat� bütünüyle�
diğer�mezhebi�taklid�edebilir�(Yani�mezhebini�değiştirebilir).�İlerde�bu�konuyu�
nakillerle�açıklayacağız.
Tarsûsî’ye7 ait olan Tuĥfetü’t-Türk� adlı� eserde� şöyle� denilmektedir:� “Bize�
göre,�Şâ�îlerin�hilafına,�Türklerin�saltanatı�câizdir.”�Hiç�şüphesiz�mezhebimiz-
de�Türklerin�halife�oluşu,� sahih� iken�Şâ�îlere�göre� sahih�değildir.�Türklerin�
hilâfetinin� sahih�olmadığını�söylediklerine�göre,�onların�atanmaları�nasıl� câiz�
olur?�Buna�göre�sultanın,�onlardan�(Türklerden)�hiçbirini�vali�veya�kadı�olarak�
atamaması� gerekir.�Çünkü� onların� (Şâ�îlerin)� iddiasına�göre� hilâfet,�Kureyş-
lilere�ait�olup,�Türkler�halife�olamazlar.�Bilakis�onlar� (Türkler)�zorbadırlar�ve�
halifelik�makamına�başkaldırırlar.�Buna�göre�sultan�onları�idareci�olarak�atayıp�
onlar�(Şâ�îler)�da�bu�görevi�kabul�ettiklerinde,�yöneticilikle�ilgili�konularda�Ebû�
Hanîfe’nin�mezhebinin�mukallidi�olurken�usûl�ve��rû‘unun�diğer�meselelerinde�
ona�muhalefet�ederler.
Allâme,� hadis� hafızı� Kâsım� el-Hane�î’nin8 Taśĥîĥu’l-Ķudûrî� adlı� eserinin�
dîbâcesinde�şu�husus�yer�almaktadır:�“Usûlcüler,�farklı�iki�ictihaddan�oluşan�bir�
6 Bu�konuda�Şâ�î’yi�taklid�ederek�yeniden�abdest�almaksızın�namaz�kılması�câiz�değildir.
7� İbrâhim�b.�Ali�b.�Ahmed�b.�Abdilvâhid�b.�Abdilmünʻim�et-Tarsûsî,�Necmüddîn�(ö.�1357/758).�Dımaşk’ta�doğdu�ve�orada�vefat�etti.�Babasından�sonra�da�Dımaşk�kadılığı�yapmıştır.�Hicrî�746’da�
fetvâ�görevini�üstlenmiştir.�Aynı�zamanda�ders�vermiştir.�Ayrıca�bk.�İbn�Kutlubuğa,�Tâcu’t-terâ-cim,�89-90;�Leknevî,� el-Fevâ’idu’l-behiyye,� 28-29;� İbn�Hacer�el-Askalânî,� ed-Düreru’l-kâmine
(Haydarabad:�1950),� 1/44-45;�Kâtip�Çelebi,�Keş�’ž-žunûn,�1/33,�98,�127,�183;�İsmâil�Paşa�b.�
Muhammed�Emin� el-Bâbânî� el-Bağdâdî,� Îżâĥu’l-meknûn� �î� źeyli� ʻalâ� Keş�’ž-žunûn� (Ankara:�Milli�Eğitim�Bakanlığı,�1972),�1/137,�430,�615;�Ziriklî,�el-Aʻlâm,�1/5�
8� Ebu’l-Adl�Zeynüddîn�Kâsım�b.�Kutluboğa�es-Sûdûnî�–babasını�azad�eden�Sûdûn�eş-Şeyhûnî’ye�
nisbeten–�el-Cemâlî� (ö.�879/1474).�Tarihçi,�Hane�î�fakih.�Kâhire’de�doğmuş�ve�orada�vefat�et-
miştir.�Hâfız�es-Sehâvî�onunla� ilgili�olarak�şöyle�demiştir:�“İmam,�allâme,� lisanı�net�ve�akıcı,�münâzaraya�kâdir,�çok�eleştiren�bir�kimsedir;�öyle�ki�hocalarını�bile�tenkit�etmekten�geri�dur-
mamıştır.”�Bk.�İbn�Kutluboğa,�Tâcu’t-terâcim,�11-63;�Ziriklî,�el-Aʻlâm,�5/180.
Özer, Pîrîzâde�İbrâhim’in�Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ�fî�‘Ademi�Cevâzi’t-Telfîķ��’t-Taķlîd Adlı�Eserinin�Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi
163
meselede�taklidin�ittifakla�sahih�olmadığını�belirterek�bu�duruma,�abdest�alırken�
saçının�bir�kısmını�mesh�ettikten�sonra�köpeğin�necaseti�üzerindeyken�namaz�
kılan�kişiyi�örnek�göstermişlerdir.”9 Tevķīfu’l-ĥükkâm�‘alâ�Ġavâmizi’l-aĥkâm10
adlı�eserinde�müellif,�ittifakla�bu�namazın�bâtıl�olduğunu�söylemiştir.�Aynı�eser-
de�müellif�şöyle�demiştir:�“Bütün�Müslümanların�ittifakıyla�tel�îk�ile�oluşturul-
muş�hüküm�bâtıldır.�Bunun�için�Mâlikî�bir�fakih,�bir�konuda�hatayı�ispat�eder,�
peşinden�aynı�konuda�Şâ�î�bir�fakih�hüküm�verirse�bu�hüküm�geçersizdir.”
Mûcibâtü’l-aĥkâm’da�müellif�–ki�onun�Vâķı‘atü’l-fetvâ�adlı�bir� eseri�daha�
vardır-�şöyle�demiştir:�“Bir�kişi�başkasının�arazisinde�bulunan�ağaçlardaki�ortak�
hissesini�kendisine�vakfetse,�akabinde�kendisinden�sonra başka�bir�şahsa�vakfet-
se���ve�böyle�devam�etse,�bu�vakıf�câiz�midir?”�Cevaben�şöyle�denilmiştir:�“Bu�
vakıf�bâtıldır.�Bâtıl�ile�hükmetmek�de�bâtıldır.�Çünkü�böyle�bir�vakıf,�iki�farklı�
ictihaddan�oluşmaktadır.�Zira�Ebû�Yûsuf,�kişinin�bir�şeyi�kendine�vakfetmesini�
ve�hisseli�malın� vakfedilmesini� câiz� görse�de� kasten� menkûl�malı� vakfetmeyi�
bâtıl�görür.�İmam�Muhammed�menkûl�malın�vakfını�câiz�görse�de�hisseli�malın�
vakfını�ve�kişinin�kendisine�vakfetmesini�bâtıl�saymıştır.�Âlimlerden�bir�grup,�
böyle�bir�vakfın�Müslümanların�icmâıyla�bâtıl�olduğunu�açıkça�söylemiştir.�Bazı�
âlimler,�eś-Śuġrâ�ve�et-Tetimme’de�yer�aldığı�üzere�hâkim,��âsık�şahitler�ile�gâib�
kişi�hakkında�hüküm�verse�veya�yine�gâib�kişi�hakkında�bir�erkek�iki�kadının�
şahitliğiyle�nikâha�hükmetse,�bu�hüküm�geçerlidir.�Her�ne�kadar�gâib�ile�ilgili�
hüküm�verilebileceğini�söyleyen�kişi,�nikâhta��âsıkların�veya�kadınların�şahitliği-
nin�geçerli�olmadığını�kabul�etse�de�yukarıda�verilen�hükmü�câiz�görür.”
Derim�ki�bu� konumuzun�dışındadır.�Zira�kendisiyle� ilgili�hüküm�verilen�
konu�nikâh�konusudur.� Bu� konuda� ise� tel�îk� ile� verilmiş�bir� hüküm� yoktur.�
9� İbn�Âbidîn,�tel�îki�açıklarken�bu�örneği,�birkaç�farklı�örnekle�birlikte�çeşitli�kaynaklara�atı�a�zik-retmektedir.�Bk.�Muhammed�Emîn�b.�Ömer�b.�Abdilazîz�el-Hüseynî�ed-Dımaşkî�İbn�Âbidîn,�
Reddü’l-muĥtâr�‘ale’d-Dürri’l-muħtâr�şerĥi�Tenvîri’l-ebśâr,�thk.�Âdil�Ahmed�Abdülmevcûd�-�Ali�Muhammed�Muavvız�(Beyrut:�Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye,�1994),�1/177;�Mustafa�Ateş,�“Taklid-İ-
ctihad�Kavramları�Bağlamında�İbn�Âbidîn’in�Tabakâtü’l-Fukahâ’ya�Dair�Özgün�Yaklaşımı”,�İslam�
Hukuku�Araştırmaları�Dergisi�33�(2019),�554-55�
10� Ebu’l-Abbâs� Şihâbüddîn� Ahmed� b.� ‘İmâd� b.� Yûsuf� b.� Abdinnebî� el-Akfehisî� el-Kâhirî� (ö.�
1405/808).�Şâ�î� fakih.�Çok� araştıran� âlim� bir� zât� idi.�Lisanında�biraz�tutukluk�vardı.�Ayrıca�
bk.�es-Sehâvî,�eđ-Đav’ü’l-lâmiʻ�li-ehli’l-ķarni’t-tâsiʻ�(Beyrut:�Dâru�Mektebeti’l-Hayat,�ts.),�2/47,�
12/185;� Şevkânî,� el-Bedrü’ŧ-ŧâli‘� bi-meĥâsini� men� ba‘de’l-ķarni’s-sâbi‘� (Beyrut:� Dâru’l-Ma‘rife,�ts.),�1/93;�Kâtip�Çelebi,�Keş�’ž-žunûn,� 1/508;�Ziriklî,� el-Aʻlâm,�1/184;�Leknevî,� el-Fevâ’idu’l�
behiyye,�49�
Tahkik�İslami�İlimler�Araştırma�ve�Neşir�Dergisi
164
Verilen�hükme�gelince,�hâkim�hiç�kimseyi�taklid�etmemiş�ki�hükmün�tel�îkin-
den�söz�edilsin.�Burada�yaptığı�sadece�kendi�ictihadıyla�hüküm�vermektir.�Her�
iki�kitapta�yer�alan�ibare�de�bunu�gösterir,�o�ibare�ise�şudur:�“Kadı�ictihad�edip�
bir�konuda�hükme�karar� verirse� ictihadla�verdiği�hüküm�geçerli�kabul�edilir.”�
Yukarıda� itirazda� bulunan� kişi,� mukallidin� kendi� imamının� görüşünü� hataya�
muhtemel�doğru,�muhali�n�görüşünü�ise�doğruluğa�muhtemel�hata�olarak�gör-
düğünü� gözden� kaçırmıştır.�Bu� sebeple�mukallidden� birleşik� hükmün� (tel�îk)�
sudûr�etmesi�bâtıldır.�Allah�en�iyisini�bilendir.
Bana�göre�hükmün�verildiği�konuda�tel�îkin�olmadığının�izahı�şudur:�Nikâ-
hın�rüknü,�îcab�ve�kabuldür.�Şahit�ise�akdin�sadece�sıhhat�şartıdır,�cüz’ü�değil-
dir.�Bu�konuda� ihtilaf� yoktur.�Onun�görüşü,�bu�meselede�hiç�kimseyi� taklid�
etmediğini� göstermekte�olup,�bu� konuda� et-Tetimme’deki,�nikâhın� şartları� ve�
rükünleri�ile�sahih�olduğunu�söyleyen�müctehidin�görüşüne�dayanmaktadır.�Bu�
kişi�gâib�kişi�hakkında�hüküm�vermeyi�de�sahih�görmemekte,�aynı�şekilde�gâib�
kişi�hakkındaki�hükmü�onu�sahih�gören�müctehidin�sözünden�almakta,�aynı�za-
manda�söz�konusu�şahitlikle�nikâhı�da�sahih�görmemektedir.�Bu�kişinin�üçüncü�
görüş�ortaya�koyan�müctehid�durumundaki�konumu,�kendinden�önceki�ihtilafı�
ortadan�kaldırmaz.�Onun�iki�fasıl�önceki�sözü�bu�iki�konuda�ictihaddır.�Bu�se-
beple�ictihad�ederek�verdiği�hüküm�geçerlidir.
Yine�denilmiştir�ki;�et-Tetimme’de�yer�alan�husus,�muhtar�görüşe�göre�mü-
ctehidin�söylemesi�durumunda�sahihtir.�Mukallidin�söylemesi�hâlinde�sahih�ol-
mayacağı�konusunda�Tevķīfu’l-ĥükkâm�‘alâ�Ġavâmizi’l-aĥkâm�adlı�kitapta�icmâ�
nakledilmektedir.�İmam�Ali�b.�Ahmed�er-Râzî11�de�Aĥvâlu’l-muķallid�adlı�ese-
rinde�buna�şu�sözüyle�işaret�etmiştir:�“Altıncısı:�İcmâyı�imkânsız�kılacak�şekil-
de�gerçekten�taklidde�birleşmeleridir.�Bu�durumda�taklid�câiz�değildir.”�Bence�
İmam’ın�bu�söylediği�zahir�olandır.�Zira�–daha�önce�geçtiği�üzere-�bir� imamı�
taklid�eden,�taklid�ettiği�imamının�görüşünün�hataya�muhtemel�doğru,�muhali-
�n�görüşünü�ise�doğruya�muhtemel�hata�olduğu�kanaatini�taşır.
11� Ali�b.�Ahmed�b.�Mekkî,�er-Râzî,�Ebu’l-Hasen,�Hüsâmüddîn�(ö.�598/1201).�Hane�î�fakih.�Bir�müddet�Halep’te�kaldıktan�sonra�Dımaşk’ta�ikamet�etmiş�ve�orada�vefat�etmiştir.�Ayrıca�bk.�İbn�
Kutluboğa,�Tâcu’t-terâcim,�207-208;�Ziriklî,�el-Aʻlâm,�4/25�
Özer, Pîrîzâde�İbrâhim’in�Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ�fî�‘Ademi�Cevâzi’t-Telfîķ��’t-Taķlîd Adlı�Eserinin�Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi
165
Mevlânâ�Kādîhân’ın�Ziyâdât�adlı�eserindeki�ifadesi�bu�konuda�oldukça�açık-
tır.�Çünkü�o,� söz�konusu�bahsin�sonunda� şöyle� der:� “Eğer�o,�gâib�hakkında�
hüküm�vermeyi�câiz�görenlerden�ise�nikâhta��âsıkların�şahitliğini�ve�kadınlarla�
birlikte�erkeklerin�şahitliğini�câiz�görmez,�fakat�iki�konudan�biri�ihtila�ı�olduğu�
için�hükmü�geçerlidir.”
Bu� anlattıklarımızdan� konuyla� ilgili� yanlışlığın�Münye’de12� değil,�Allâme�
Tarsûsî’nin13�anlayışında�olduğu�ortaya�çıkmıştır.�Zira�o,�hükmü�vereni�mukallid�
olarak�düşünmektedir.�Bu�durumda�onun�hükmünden�dönülmesi�gerekir.�Her�
ne�kadar�o,�meşhur�bir� âlim� ise�de� söylediği,�mezhebin�nakledilen�görüşüne�
aykırıdır.�Allâme�Kādılkudât�er-Râzî’nin14�hacir�altına�alınan�kişinin�hissesinin�
vakfının�sahih�olduğuna�hükmetmesi,�onun�ictihadı�olarak�değerlendirilmiştir.�
Çünkü�onun�bu�konuda�hüküm�verirken�tel�îk�yaptığına�dair�bir�işaret�yoktur.�
Ancak� onun�bu�değerlendirmesi�Münye’den� anladıklarına�dayanmaktadır.� Bu�
sözün�nakil�bakımından�doğru�olmadığını�öğrenmiş�oldun.�Allah�insa�ı�davra-
nıp�doğru�yoldan�sapmayana�rahmet�etsin.�Âmin��
Alt�Bölümler�/�Tâli�Konular�(Fürû)
Mezhebin�mutemet�kitaplarının�önemli�bir�bölümü,�kişinin�taklidde�tel� îk�yap-
masının�ve�tek� tek�meselelerde�imamından�başkasını�taklid�etmesinin�câiz�ol-
madığını�açıkça�ifade�eder.
Kulların�şerʻî�delillere�uygun�amel�etmekle�emrolundukları�bilinmektedir.�
Ancak�her�Müslümanın�delilleri�tercih�ederek�ictihadda�bulunması�imkân�da-
12� Yûsuf�b.�Ebî�Saîd�es-Sicistânî’ye�(ö.�1240/699)�ait�bir�eserdir.�Bk.�Kâtip�Çelebi,�Keş�’ž-žunûn,�
2/1240;�İsmâil�Paşa�el-Bağdâdî,�Hediyyetü’l-‘âri�în,�2/55�
13� İbrâhim�b.�Ali�b.�Ahmed�b.�Abdilvâhid�b.�Abdilmün‘im�et-Tarsûsî,�Necmeddîn�(ö.�758/1357).�
Kadı�ve�yazar.�Dımaşk’ta�doğdu,�yine�orada�vefat�etti.�Babasından�sonra�oranın�kadılığını�ve�fetvâ�görevini�üstlendi�(746).�Ayrıca�bk.�İbn�Kutluboğa,�Tâcu’t-terâcim,�89-90;�Abdulhay�Leknevî,�
el-Fevâ’idu’l-behiyye,�28-29;�İbn�Hacer�el-Askalânî,�ed-Dürerü’l-kâmine,�1/44-45;�Kâtip�Çelebi,�
Keş�’ž-žunûn,� 1/33,� 98,� 127,�183;�İsmâil� Paşa�el-Bağdâdî,� Îżâĥu’l-meknûn,� 1/137,�430,�615;�Ziriklî,�el-Aʻlâm,�1/5�
14� Hasan�b.�Ahmed�b.� Enûşirvân,�Kādılkudât,�Hüsâmeddîn�er-Râzî� (ö.�1352/699).� İmam,� allâ-
me,�kâmil,��âzıl,��rû�ve�usûlde�baş,�hadis�ve�tefsirde�derin�malumat�sahibi.�Ayrıca�bk.�Ebü’l-
Ve�â� el-Kureşî,� el-Cevâhiru’l-muđıyye,� 123-124;�Abdulhay�Leknevî,� el-Fevâ’idu’l-behiyye,� 104;�el-Mevlâ�Takiyyüddîn�b.�Abdilkâdir�et-Teymî�el-Gazzî�el-Mısrî�el-Hane�î,�eŧ-Ŧabakâtu’s-seniyye�
�î�terâcimi’l-Ĥane�yye,�64�
Tahkik�İslami�İlimler�Araştırma�ve�Neşir�Dergisi
166
hilinde�değildir.�Dolayısıyla�ictihadda�bulunamayan�kimselerin,�kanaat�getirdiği�
bir� imamı� tercih� etmesi� ve� ona� uyması� icap�eder.� Şayet� düşünüp� bir� imamı�
diğerine�tercih�eder�ve�onun�yolunu�hak�ve�doğru�kabul�ederse�diğer�imamların�
görüşleri�onun� için�bâtıl� olur.�Tıpkı�müctehidin�bir� delili� sahih� bulduğunda�
diğerleriyle�amel�etmemesi�gibi�bu�kimselerin�de�diğer�imamların�görüşleriyle�
amel�etmesi�câiz�olmaz.
Bunun�nedenine�gelince,�şüphesiz�ki�âlim�olsun�câhil�olsun�insanların�ta-
mamı�Allah’ın�emrini�uygulamakla�yükümlüdür.�Bununla�beraber�âlimler,�bir-
birine�benzeyen�meseleler�ve�delillerden�birini�tercih�etmekle�de�sorumludur.
Avam�ise�âlimlerden�birini�tercih�etmekle�yükümlüdür.�Çünkü�bundan�başka�
imkânları�yoktur.�Böylece�herkes�Allah’ın�emrini�yerine�getirmiş�olur.�Konu�
Cevâhiru’l-fetâvâ’da15�da�bu�şekilde�ifade�edilmiştir.�Yine�aynı�eserde�mezhepte�
taassup�konusu� sorulduğunda�Fahru’l-İslâm�Pezdevî’nin16� şöyle� cevap�verdiği�
nakledilir:�“Mezhep�hükümlerinde�tavizsiz� (salâbet)�davranmak�vâciptir,�taas-
sup�ise�câiz�değildir.�Salâbet,�mukallid�kişinin�hak�ve�doğru�olduğuna�inandığı�
mezhebiyle�amel�etmesidir.�Taassup� ise�mukallidin�ne�yapacağını�bilememesi�
(se�âhet),�başka�bir�mezhebin�mensubuna�ve�onun�kusurlu�olduğunu�düşündüğü�
görüşlerine�hoşgörüsüz�davranmasıdır.�Bu�ise�câiz�değildir,�zira�Müslümanlar,�
hakkın� arayışında� oldukları� sürece� doğruluk� üzeredirler.”�Ħizânetü’r-rivâyât�
�’l-fetâvâ17�adlı�eserin�sahibi�de�Fahru’l-İslâm’la�aynı�görüşte�olduğunu�belirt-
miştir.
15� Muhammed� b.� Abdirreşîd� b.� Nasr� b.� Muhammed� Ebî� Bekr,� Rüknüddîn� İbnu� Ebi’l-Meğâ�îr�
el-Kirmânî� (ö.�565/1170).�Hadisçi�ve�Hane�î�fakihi�olup,�Kirmânî’nin� (ö.� 543/1148)� talebelerin-
dendir.�Eserleri:�Cevâhiru’l-fetâvâ,�Zehretü’l-envâr�(hadis�sahasında).�Ayrıca�bk.�Abdulhay�Leknevî,�
el-Fevâ’idu’l-behiyye,�90;�İsmâil�Paşa�el-Bağdâdî,�Îżâĥu’l-meknûn,�1/619;�Ziriklî,�el-Aʻlâm,�6/20�
16� Ali� b.� Muhammed� b.� Hüseyin� b.� Abdülkerîm,� Ebu’l-Hasen,� Fahru’l-İslâm,� el-Pezdevî� (ö.�
482/1089).�Hane�îlerin�büyük�fakih�ve�usûlcülerindendir.�Nesef�yakınlarındaki�Pezde�kalesine�
mensup�olup�Semerkant’ta�ikamet�etmiştir.�Ayrıca�bk.�İbn�Kutluboğa,�Tâcu’t-terâcim,�205-206;�
Kureşî,�el-Cevâhiru’l-muđıyye,�241;�Leknevî,�el-Fevâ’idu’l-behiyye,�209-211;�Ebü’l-Hayr�İsâmüd-
dîn�Ahmed�Efendi�Taşköprizâde,�Mi�âĥu’s-sa‘âde�ve�miśbâĥu’s-siyâde��î�mevżûʻâti’l-‘ulûm�(Kahi-
re:�Dâru’l-Kütübi’l-Hadîse,�1968),�2/54;�Ziriklî,�el-Aʻlâm,�4/32�
17� Kādî�Cuken�Kücerâtî�el-Hane�î�el-Hindî�(ö.�930/1523�veya�920/1514)
Özer, Pîrîzâde�İbrâhim’in�Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ�fî�‘Ademi�Cevâzi’t-Telfîķ��’t-Taķlîd Adlı�Eserinin�Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi
167
İbn�Kādî�Simavna�ise�Câmi‘u’l-Fuśûleyn18�adlı�eserinde�şöyle�demektedir:�
“Hane�î�bir�mukallidin�mezhebe�aykırı�meselelerde�Mâlik�ve�Şâ�î’nin�görüşünü�
alması� câiz� değildir.�Fakat�mezhebine� aykırı� hüküm�veren�hâkimin�görüşünü�
uygulayabilir.”
Allâme�Kādî�Abdülcebbâr�el-Hane�î’nin19 el-Ķunye�adlı�eserinde şöyle�den-
miştir:�“Hane�î�biri,�Şâ�î�âlimlerden�fetvâ�istediğinde,�aldığı�cevap�kendi�mez-
hebine�uygun�olursa�(bile)�bu�fetvâ�ile�amel�etmesi�câiz�değildir.20�Bir�erkek�veya�
kadının�Şâ�î�mezhebinden�Hane�î�mezhebine� veya�Hane�î�mezhebinden�Şâ�î�
mezhebine�geçmesi�câizdir.�Fakat�mezhebin�tamamında�geçiş�yapmalıdır,�tek�bir�
meselede�geçiş�câiz�değildir.”�Fuśûlu’l-bedâi‘�adlı�eserin�sahibi�Molla�Fenârî21,�bu�
görüşte�kendisine�muvâfakat�etmiştir.�
18� Künyesi�Mahmûd�Bedreddin�b.�İsrâil�b.�Abdilazîz�olup,�İbn�Kādî�Simavna�yahut�Şeyh�Bedreddin�
(ö.�1420/823)�nâmıyla�bilinen�meşhur�kadı,�mutasavvıf�ve�Hane�î�fakihe�ait�bir�eserdir.�Babası�Simavna�Kalesi’nde�kadılık�yapmış�olan�Mahmûd�Bedreddin,�Simavna’da�doğmuş�ve�burada�eği-
tim�görmüştür.�Önce�Konya’ya,�peşinden�Mısır’a�gitmiş,�hac�vazifesinin�ardından�tasavvuf�eği-timi�alarak�mürşid�sıfatıyla�Tebriz’e�geçmiştir.�Timur’un�iltifatına�mazhar�olan�Şeyh�Bedreddin,�
daha�sonra�Mısır’a�dönmüş�ve�peşinden�Anadolu’ya�vararak�en�nihayetinde�Edirne’ye�yerleşmiş�
ve�anne�babası�ile�birlikte�burada�bulunmuştur.�Daha�sonra�kazasker�olarak�vazife�alan�Şeyh�Bed-reddin,�bir�i�iraya�maruz�kalarak�hapsedilmiş,�ardından�Rumeli’deki�Zağra�bölgesine�kaçmıştır.�
Saltanatı� istemekle�suçlanmış�ve�yakalanarak�Siroz’da�öldürülmüştür.�Eserleri�arasında�Hane�î�
fıkhına�dair�Letâifu’l-işârât�ve�bu�esere�Teshîl�adıyla�yazdığı�bir�şerh�ile�Câmi‘u’l-Fuśûleyn�adlı,�mü�î�ve�hâkimlerin�elinden�düşürmedikleri�ve�sadece�muâmelât�konularını�içeren�meşhur�eseri�
yer�almaktadır.�Müellif�bu�son�eserinde�Fuśûl�adlı�iki�eseri�cem�etmiştir�ki�bunlar;�Ebü’l-Feth�Zeynüddîn�Abdurrahmân�b.�Ebî�Bekr�b.�Ali�el-Ferğânî�el-Mergīnânî el-Fakîh�el-Hane� î’ye�(ö.�
1272/670)�ait�Fuśûlu’l-‘imâd�ile�Mahmûd�b.�Hüseyin�Mecdüddîn�el-Usruşûnî�el-Fakîh�el-Ha-
ne�î’ye�(ö.�1234/632)�ait�Fuśûlu’l-usruşûnî�adlı�eserlerdir.�Ayrıca�bk.�Kâtip�Çelebi,�Keş�’ž-žunûn, 1/566,�7772,�767,�2/1676,�1807;�İsmâil�Paşa�el-Bağdâdî,�Hediyyetü’l-‘âri�în,�2/410;�Taşköprizâ-
de,�Mi�âĥu’s-sa‘âde,�2/148;�Leknevî,� el-Fevâ’idü’l-behiyye,� 533;�Kehhâle,�Muʻcemü’l-mü’elli�în,�
12/152;�Ziriklî,�el-Aʻlâm,�3/344,�7/6,�165,�16�
19� Mansur�b.�Muhammed�b.�Abdilcebbâr�b.�Ahmed�el-Mervezî�es-Sem‘anî,�et-Temîmî�el-Hane�î�–sonraları�eş-Şâ�î–�Ebu’l-Muza�er�(ö.�1096/489).�Merv’de�doğan�ve�orada�vefat�eden�müfessir,�
hadisçi�âlim�zât.�Horasan�kadılığını�yapmış,�Nizamü’l-Mülk�tarafından�Merv’de�akranlarına�üs-
tün�tutulmuştur.�Ayrıca�bk.�Taşköprizâde,�Mi�âĥu’s-sa‘âde,�2/191;�Ziriklî,�el-Aʻlâm,�7/30�
20� Çünkü�başka�mezhep�âliminden�alınan�fetvâ,�kendi�mezhebine�uygun�olduğunda�alınabilir,�ay-kırı�olduğunda�alınamaz�anlayışı�yanlıştır.�Zira�bir�mezhebin�haklılığını/doğruluğunu�kabul�eden�
mukallid�için�diğer�mezheplerin�görüşleri�bâtıldır.�Önceki�sayfada�Pezdevî’den�bu�görüş�nakle-
dilmiştir.
21� Muhammed�b.�Hamza�b.�Muhammed,�Şemseddîn�el-Fenârî�veya�Molla�Fenârî�(ö.�1431/834).�Mantık�ve�usûl�âlimi.�Ayrıca�bk.�Taşköprizâde,�Mi�âĥu’s-sa‘âde,�1/452;�Leknevî,�el-Fevâ’idu’l-be-
hiyye,�274;�Ziriklî,�el-Aʻlâm,�6/1�
Tahkik�İslami�İlimler�Araştırma�ve�Neşir�Dergisi
168
Molla�Şems�el-Kuhistânî’ye22 ait olan en-Nüķāye’nin�şerhinde�şu�ifadeler�yer�
almaktadır:�“Mu‘tezile�gibi�birden�fazla�doğrunun�olabileceğini�kabul�edenlerin�
avama,� her�mezhepten� dilediği� hükmü� alma� hakkı� tanıdıkları� bilinmektedir.�
el-Keşf�adlı�eserde�geçtiği�üzere,�Hane� î�âlimler�gibi�hakkı�tek�kabul�edenler�ise�
avamın�bir�tek� imama�bağlanmasını� zorunlu�görmüşlerdir.�Kişi�her�mezhebin�
mubahlarını�aldığında�–Fakîh�Saîd�b.�Mesʻûd’a23 ait Tahâvî24�Şerhi’nde�yer�aldı-
ğı�gibi–�tam��âsık�olur.�Bu�nedenle�–el-Cevâhir’de�yer�aldığı�üzere–�mezhepte�
salâbet,�yani�mezhebin�hak�ve�doğru�olduğuna�inanmak�gerekir.�Mezhebimizin�
ileri�gelen�âlimleri;�“Mezhebimiz�doğru,�ancak�hataya�ihtimali�var;�muhali�eri-
mizin�mezhebi�ise�yanlış,�ancak�doğruya�ihtimali�var”�demişlerdir.
Kādîhân’ın�el-Fetâvâ’sında�şu�husus�yer�almaktadır:�“Hane� î�bir�kişi,�boşa-
masını�evlenmesine�bağlayarak�(“Evlenirsem�eşim�benden�boş�olsun”�diye�ye-
min� ederek)�bir� kadınla� evlense� ve� durumu�kadıya� da�bildirmese,� fakat�Şâ�î�
bir�âlim�ona�boşamanın�gerçekleşmediği� fetvâsını�verse�bu�kişinin�mezhebini�
bırakıp�onun� fetvâsıyla� amel� etmesi� gerekmez,� zira�Şâ�î�âlimlerin�değil,�Ha-
ne�î�âlimlerin�görüşüne�uyması�gerekir;�Şâ�îlerin�fetvâsı�onun�için�delil�olmaz.”�
Muħtârâtu’n-nevâzil� adlı� eserde� de,� “Şâ�îlerin� fetvâsı� onun� için� delil� olmaz”�
ifadesi�yer�almaktadır.
el-Cevâhir�isimli�eserde�şu�ifadeler�yer�almaktadır:�“Yukarıda�geçen�mese-
le� için� (kişinin�boşamasını� evlenmesine�bağlama�meselesi)�Hane�î�mezhebine�
mensup�birisi,�Şâ�î�mezhebine�mensup� olduğunu� söyleyen25�birisinden� fetvâ�
22� Şemsüddîn�Muhammed�el-Kuhistânî�(ö.�953/1546).�Hane�î�bir�fakih�olup�Buhara’da�mü�îlik�yapmıştır.�Kitapları;�Câmi‘u’r-rumûz��î�şerĥi’n-Nüķāye�(Sadrüşşerîa’nın�[ö.�747/1346]�eseri�üze-
rine�bir�şerh),�Muħtaśaru’l-Viķāye.�Ayrıca�bk.�Ziriklî,�el-Aʻlâm,�7/�
23� Muhammed�b.�Süleyman�b.�Sa‘d�b.�Mes‘ûd�er-Rûmî�el-Hane�î,�Ebû�Abdillâh�Muhyiddîn�Kâ�-
yeci�(ö.�879/1474).�Aklî�ilimlerde�büyük�âlimlerdendir.�Ayrıca�bk.�Taşköprizâde,�Mi�âĥu’s-sa‘â-de,�1/454;�Leknevî,�el-Fevâ’idu’l-behiyye,�279-278;�Ziriklî,�Aʻlâm,�6/150.
24� Ebû�Câfer�Ahmed�b.�Muhammed�b.�Selâme�b.�Seleme�el-Ezdî�et-Tahâvî�(ö.�321/933).�Mısır’da�
Hane�îlerin�riyâseti�kendisine�geçmiştir.�Ayrıca� bk.�Kureşî,� el-Cevâhiru’l-muđıyye,�71-72;� İbn�
Kutluboğa,�Tâcu’t-terâcim,�101-102;�İsmâil�Paşa�el-Bağdâdî,�Hediyyetü’l-‘âri�în,�1/58;�Leknevî,�el-Fevâ’idu’l-behiyye,�59-63;�Ziriklî,�el-Aʻlâm,�1/20�
�Filan�adam�başkasının�şiirini�veya�sözünü�intihal�etti”�demek,�bir“ ������ف���ش�ر�غير�����قو��غير� 25
kimsenin�başkasının�şiir�veya�sözünün�kendisine�ait�olduğunu�iddia�etmesi�anlamına�gelirkenف��� ���ise�bu�kişinin�kendisini�bir�mezhebe�veya�kabileye�nisbet�ettiği�anlamınaن����مذ���كذ�����ق�ي�ة�كذ�gelir.�Ayrıca�bk.�Ebû�Nasr�İsmâil�b.�Hammâd�el-Cevherî,�eś-Sıĥâĥ�tâcü’l-lüġa�ve’s-sıĥâĥu’l-‘Arabiy-
ye,�thk.�Ahmed�Abdülğa�ûr�Attâr�(Beyrut:�Dâruʼl-İlm�li’l-Melâyîn,�1987),�102�
Özer, Pîrîzâde�İbrâhim’in�Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ�fî�‘Ademi�Cevâzi’t-Telfîķ��’t-Taķlîd Adlı�Eserinin�Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi
169
istese,�o�da�boşamanın�gerçekleşmediği�fetvâsını�verse,�Hane�î�mezhebine�men-
sup�olan�kişinin�bu�görüşle�amel�etmesi�câiz�değildir�demişlerdir.�Ben�de�bu�ko-
nuda�onların�söylediklerine�katılıyorum.�Kişinin�inandığına�aykırı�davranması,�
diyaneten�helal�olmaz.”
Ben� şöyle� derim:� Ebû�Yûsuf� ve� İmam�Muhammed’in� bayram� namazını�
İbn�Abbâs’ın�görüşüne�göre�kıldırması�meselesinde�olduğu�gibi,�halifenin�emri�
veya�hâkimin�leh�veya�aleyhte�hüküm�vermesi�durumunda�söz�konusu�hükme�
uyulması�gerekir.
el-Hâdî�adlı�eserde,�“Eğer�söz�konusu�meseleyi�Hane�î�bir�kadıya�intikal�et-
tirirlerse�ve�kadı�da�nikâhın�sahih�olduğuna�hükmederse,�Hane�î�kadının�verdiği�
bu�hüküm,�ancak�Şâ�î’nin�görüşünün�bu�meselede�doğru�olduğuna�inanmış�ve�
ona�göre�ictihad�etmiş�olması�durumunda�sahih�olur”�denilmiştir.�el-Cevâhir’de�
de�aynı�husus�yer�almaktadır.�el-Bedâi‘de26�“Hâkimin�mezhebine�muhalif�ictihad�
etmesi,�ancak�ictihadının�doğruluğuna�inanması�ve�ictihadının�onu�bu�inancına�
sevk�etmesi�şartıyla�geçerli�olur”�denilmiştir.�
Ben�şöyle�derim�ki;�Ħulâśa27�adlı�eserde�geçtiği�üzere,�sadece�geleceğe�atfe-
dilen�(izâfet)�yeminler�konusunda�Şâ�î’nin�görüşüyle�amel�etmenin�câiz�olduğunu�
istisna� edersek,�bu�konuda� anlattıklarımızın� doğruluğu� hususunda�herhangi�bir�
ihtilaf� kalmaz.�Nitekim�İmam� Zahîrüddîn� el-Mergīnânî28� şöyle� demiştir:� “Şâ�î�
mezhebine�mensup�birinin�görüşüne�başvurmak,�ancak�geleceğe�atfedilen�yemin-
lerde�câizdir.”
el-Ķunye�adlı�eserde�zikredildiğine�göre�Abdusseyyid�el-Hatîbî’ye,�evliliğini�
üç� talakla� boşamaya� bağlamış� (yani� “Evlendiğim� an� karım�üç� talakla�boş�ol-
sun”�demiş)�bir�adama,�Şâ�î’ye�göre�yemininin�bozulmadığı�söylense,�bu�sebeple�
adam,� itimat�edilen�bir�müctehid�olduğunu�göz�önüne�alarak�onun�görüşünü�
tercih�etse,�bu�onun�için�câiz�midir,�diye�soruldu.�Hatîbî,�“Irak�meşâyihine�göre�
evet,�Horasanlılara�göre�hayır”�şeklinde�cevap�verdi.
26� Alâüddîn�Ebû�Bekr�b.�Mes‘ûd�b.�Ahmed�el-Kâsânî,�Bedâiʻu’ś-śanâiʻ� �î� tertîbi’ş-şerâiʻ�(Beyrut:�Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye,�1986),�6/14�
27� Bu�eser,�Tâhir�b.�Ahmed�b.�Abdirreşîd�b.�el-Hüseyin,�İ�ihârüddîn�el-Buhârî’ye�(ö.�542/1147)�aittir.�Kendisi� Buharalı�olup�Hane�îlerin� büyük� fakihlerindendir.�Ayrıca�Ħulâśatü’l-fetâvâ,� el-
Vâķı‘ât,� en-Niśâb� adlı� eserleri� de� vardır.�Ayrıca� bk.� İbn�Kutlubuğa,� Tâcu’t-terâcim,� 172-173;�
Leknevî,�el-Fevâ’idu’l-behiyye,�146-147;�Ziriklî,�el-Aʻlâm,�3/2�
28� Hasan� b.�Ali�Zahîrüddîn�el-Kebîr� b.�Abdilazîz� el-Mergīnânî,�Zahîrüddîn�Ebü’l-Mehâsin� (ö.�506/1113).�Bk.�Kureşî,�el-Cevâhiru’l-muđıyye,�131;�Leknevî,�el-Fevâ’idu’l-behiyye,�107-10�
Tahkik�İslami�İlimler�Araştırma�ve�Neşir�Dergisi
170
Mecdü’l-Eimme�et-Tercümânî,29�“Bu�konuda�Şâ�î�mezhebiyle�amel�etmek-
te�bir�beis�yoktur.�Zira�sahabenin�birçoğu�kendisiyle�aynı�kanaattedir”�demekte-
dir.�Devamında�da�yine�şöyle�demektedir:�“Bu�konuda�Şâ�î’nin�görüşüyle�amel�
etmekte�bir�beis�olmadığına�göre�şüphe� azalmıştır�ve�bir�hâkim,�şartı� feshet-
meye�hükmederse�helaldir�görüşü�sahih�olur.�Bu,�umûm-ı�belvâdandır�ve�bu�
konuda�büyük�bir�ruhsat�vardır.”�Ben�de�derim�ki;�daha�önce�geçtiği�gibi,�tel�îk�
yapmamak�şartıyla�bu�mümkündür.
Molla�Ali�el-Kārî30�de�bu�hususu�şöyle�delillendirmektedir:� “Her�mukal-
lid�müctehid,�bazı�meselelerde�kendi�mezhep�imamından�başkasının�görüşüyle�
amel�edebilir.�Ancak�tel�îke�düşmemek�için�söz�konusu�mesele� ile�ilgili�diğer�
hususlara�da�dikkat�etmelidir.�Tev�k�Allah’tandır.”
Ben�şöyle�derim:�Geleceğe�atfedilen�yeminin,�mezhep�imamının�dışındaki�
bir�müctehidin� görüşüyle� amel� yasağından� istisna� edilmesi� gerçeğe� aykırıdır.�
Gerçek� ise� istisnanın� olmamasıdır.� Çünkü� en-Nehru’l-�â’iķ31� adlı� eserin�mü-
elli�nin�naklettiğine�göre�ez-Zâhidî32�şöyle�demiştir:� “İmam�Muhammed’den�
gelen� bir� rivayette� geleceğe� atfedilen� yeminlerin� gerçekleşmeyeceği� görüşüne�
vâkıf�oldum.�Hârizm33�bölgesi�ulemasının�çoğu�da�bu�görüşle�fetvâ�vermiştir.”
29� Bk.�Kureşî,�el-Cevâhiru’l-muđıyye,�532-53�
30� Ali�b.�Sultan�Muhammed�Nûreddîn�el-Molla�el-Herevî�el-Kârî�(ö.�1014/1606).�Hane� î�fuhaka-
sından�olup�zamanında�ilmin�önde�gelen�simalarından�idi.�Ayrıca�bk.�Leknevî,�el-Fevâ’idu’l-be-
hiyye,�515-517;�Ziriklî,�el-Aʻlâm,�5/�
31 en-Nehru’l-�â’iķ��î�şerĥi’l-Kenz,�Ömer�b.�İbrâhim�b.�Muhammed�Sirâcüddîn�İbn�Nüceym’e�(ö.�1005/1596)�ait�bir�eserdir.�İbn�Nüceym,�Mısırlı�Hane�î�bir�fakihtir.�Bk.�Ziriklî,�el-Aʻlâm,�5/3�
32� Bu�zât,�kuvvetle�muhtemel�Muhtâr�b.�Mahmûd�b.�Muhammed�Ebu’r-Recâ‘�Necmüddîn�ez-Zâ-hidî�el-Ğazmînî’dir�(ö.�658/1260).�Kendisi�Hane�î�mezhebine�mensup�büyük�fakihlerden�biridir.�
Hârizm’e�bağlı�Ğazmin�ahalisinden� olup,� sonraları�Bağdat� ve�Rum�diyarına�göç� etmiştir.�Ki-tapları�arasında�el-Ĥâvî��’l-fetâvâ�adlı�eser�bulunmaktadır.�Bk.�İbn�Kutlubuğa,�Tâcu’t-terâcim,�
295-296;� Kureşî,� el-Cevâhiru’l-muđıyye,� 396-397;� Leknevî,� el-Fevâ’idu’l-behiyye,� 349;�Ziriklî,�
el-Aʻlâm,�7/19�
33� Ceyhun�nehrinin�iki�yakasında�kurulmuş�olup,�en�büyük�kasabası�Biheytal’dır.�Başka�kasabaları�
da�vardır.�Ayrıca�bk.�Muhammed�b.�Ahmed�el-Makdîsî,�Aĥsenu’t-teķāsim��î�ma‘rifeti’l�eķālim,�
thk.�Gazi�Tuleymat�(Dımeşk:�Dâru’n-Neşr,�1980),�225-22��Horasan�şehirlerinden�birisi�olup�
küçük�bir�kasabanın� ismidir.�Horasan’ın� en� büyük� şehri�Kıyla’dır.�Bazıları�Kıyla,� Hârizm’dir�demişlerdir.� Ayrıca� bk.� Muhammed� b.� Abdilmün‘im� el-Himyerî,� er-Ravżu’l-mi‘ŧâr� �î� ħabe-
ri’l-aķŧâr,�thk.�İhsan�Abbas�(Beyrut:�Müessesetü�Nâsır�es-Sekâfe,�1980),�22�
Özer, Pîrîzâde�İbrâhim’in�Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ�fî�‘Ademi�Cevâzi’t-Telfîķ��’t-Taķlîd Adlı�Eserinin�Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi
171
“Amelden�sonra�taklid�ve�tel�îkin�câiz�olduğunu�gösteren�bazı�ferʻî�fetvâlar�
nakledilmektedir.�Bunlardan�biri�şöyledir:�Bir�gün�Ebû�Yûsuf ’a�Cuma�namazını�
kılıp�insanlar�dağıldıktan�sonra�yıkandığı�hamamın�kuyusunda�fare�bulunduğu�
haberi�verildi.�Bunun�üzerine�Ebû�Yûsuf�da� ‘Medineli�kardeşlerimizin�“Su�iki�
kulle34�miktarını�bulunca�necaset�taşımaz”�35�görüşüyle�amel�edelim’�diye�karşılık�
verdi”� şeklindeki�rivayeti�biri�delil�olarak�sunarsa,�o�kimseye�bu�olayın�tel�îkin�
cevâzına�delil�teşkil�etmesi�gerçekten�çok�zayı�ır�şeklinde�cevap�verilir.�Nitekim�
Cevâhiru’l-fetâvâ’da36�bu�rivayet�geçse�bile�el-Hâvî’37�adlı�eserde�Ebû�Yûsuf ’un�
bu�görüşte� altı� ay� kaldığı,� sonra�Ebû�Hanîfe’nin� görüşüne� geçtiği�belirtiliyor�
denmiştir.�Gerçekten�en�sahih�görüşe�göre�abdestte�niyet,�kaplama�mesh�yap-
mak�ve�tertibe�riayet�etmek,�Kâsım�b.�Kutluboğa’nın�Taśĥîĥu’l-Ķudûrî’sinde�de�
belirtildiği�üzere�Hane�îlerde�sünnettir.�Buna�göre�söz�konusu�olayda�tel�îkin�
cevâzına�delil�yoktur.
Bu� hadisenin� amelden� sonra� taklidin� cevâzına� delalet� etmesine� gelince,�
el-Ķunye�sahibi�ez-Zâhidî,�olayda�ihtila�ı�konunun�iadesini�delillendirerek�tak-
lide�cevâzın�söz�konusu�olmadığını�şu�şekilde�göstermiştir:�“Ebû�Yûsuf ’tan�riva-
yet�edildiğine�göre�o,�bir�gün�hamamdan�çıkıp�insanlara�namaz�kıldırır.�Sonra�
hamam� sahibi� hamamın� deposunda� fare� bulunduğunu�kendisine�haber� verir.�
Bunun�üzerine�Ebû�Yûsuf�guslederek�namazını�iade� eder,� fakat� cemaate�iade�
etmelerini�söylemez�ve�bu�konuda,�‘Benim�ictihadım�beni�bağlar,�başkasını�de-
ğil;�bu�suyun�temiz�oluşunda�büyük�bir�ihtilaf�yoktur’�şeklinde�görüş�bildirir.”
34� el-Kulle:�Şam� ve�Hicaz’da�mâruf�büyük�küp�anlamına� gelir.�Ezherî,�Kılalihecer�bilinen�bir�su�kabı�olup�çok�miktarda�su�almaktadır.�Onun�dolu�hâli�iki�kulleyi�dolduracak�hacimdedir.�Bana�
göre�kılal�diye� adlandırılması,�dolması�durumunda�yükselmesinden�dolayıdır.�İmam�Şâ�î�kul-
leteyni�beş�kırbayla�takdir�etmiştir.�Ashabı�ise�ağırlık�olarak�500�rıtıl�miktarıyla�ölçmüşlerdir.�Her�bir�kırba�100�rıtıl�ağırlığındadır.�Ayrıca�bk.�Ebü’l-Feth�Nâsırüddîn�b.�Abdisseyyid�b.�Ali�b.�
el-Muttarizî,�el-Muġrib��î�tertîbi’l-Mu‘rib,�thk.�Mahmud�Fahûrî�-�Abdulhamid�Muhtâr�(Beyrut:�Mektebetu�Lübnan,�1999),�2/2�
35� Buhârî,� “Büyû‘”,�34;�Beyhakî,�“Büyû‘”,�8��Ebû�Dâvûd,�“Ŧahâre”,�33;�Tirmizî,� “Ŧahâre”,� 49;�Nesâî,�“Ŧahâre”,�44;�İbn�Mâce,�“Ŧahâre”,�74-7�
36� Muhammed�b.� Abdirreşîd� b.�Nasr� b.�Muhammed�Ebî� Bekr�Rüknüddîn� İbn� Ebi’l-Muğâ�rî�
el-Kirmânî� (ö.� 1170/565).� Hane�î� fıkıh� ve� hadis� âlimi.� Ayrıca� bk.� İsmâil� Paşa� el-Bağdâdî,�
Îżâĥu’l-meknûn,�1/619;�Ziriklî,�el-Aʻlâm,�7/19�
37� Muhammed�b.�İbrâhim�b.�Enüş�b.�İbrâhim�b.�Muhammed,�Ebû�Bekr�el-Hasîrî�(ö.�1107/500).�Buharalı�Hane�î� fakih.� Irak,�Hicaz�ve�Horasan’da�hadis�yazmış,�Buhara’da� vefat�etmiştir.�Bk.�
Kureşî,�el-Cevâhiru’l-muđıyye,�299;�Kâtip�Çelebi,�Keş�’z-zunûn,�1/624;�Ziriklî,�el-Aʻlâm,�5/29�
Tahkik�İslami�İlimler�Araştırma�ve�Neşir�Dergisi
172
Ben�şöyle�derim:�Alınması�gereken�görüş�budur.�Çünkü�müteahhir�âlim-
ler,�ihtila�ı�bir�konudan�dolayı�namazı�bozulan�bir�imamın,�namazı�iade�etmesi�
gerektiği�konusunda�ittifak�etmişlerdir.�Mecma‘u’l-fetâvâ’nın38�müelli��bu�ko-
nuyu�şöyle�değerlendirir:�“İmam�ihtila�ı�konuda�namazın�bozulduğunu�anlarsa�
iadesini�emretmemesi�câiz�olmaz.�Bu�konuda�zann-ı�gâlibine�göre�amel�etmesi�
vâciptir.”
el-Ķunye’de�ise�konuyla�ilgili�olarak,�“İmamın,�bu�meselede�zann-ı�gâlibi-
ne�göre�amel�etmesi�vâciptir”�bilgisi�yer�almaktadır.�Ħizânetü’l-fukahâ’da39�ise�
“İmam�cemaate�namaz�kıldırdıktan�sonra�abdestsiz�olduğunu�anlarsa�abdest�alıp�
namazını�iade�etmesi�gerekir.�Fakat�cemaat�farkına�varmamışsa�iade�etmesi�ge-
rekmez”�bilgisine�yer�verilmiştir.
Taklidde� tel�îkin� câiz� olmadığı� görüşünüz� el-Ķunye’de� ‘Aynu’l-Eimme�
el-Kerâbisî’den40� nakledilen� fetvâ� ile� reddedilmektedir.� Çünkü� bu� olay,� tak-
lidde� tel�îkin� câiz� olduğunu� göstermektedir.�Olay� şöyledir:� “Yaşlı� bir� kadın,�
Kerâbîsî’nin�yanında�Fâtiha�suresini�okudu.�Okuyuşunda�namazı�bozacak�bir�şey�
vardı.�Kerâbîsî,�ona�yanlışını�düzeltmesini�söyledi.�‘Geçmişteki�namazı�ne�ola-
cak?’�diye�sorulduğundaysa�şöyle�dedi:�‘Geçmiş�namazını�kaza�etmesi�gerekmez,�
çünkü�bu�hata�Şâ�î’ye�göre�Fâtiha’nın�dışındadır.’�Bakarhî41�ona�şöyle�demiştir:�
‘Böyle� fetvâ� vermen�güzeldir,� fakat�Şâ�î’ye� göre� namazın� bozulmaması,�Fâti-
ha’nın� dışındaki�okuyuşlardaki�hata� ile� sınırlıdır.’�Kerâbîsî�de� buna,� ‘Şâ�î’nin�
38� Ahmed� b.�Muhammed�b.� Ebî� Bekr� el-Hane�î� (ö.� 1128/522).�Mecma‘u’l-fetâvâ’sını�mutavvel�
olarak� yazdıktan�sonra� onu�Ħizânetü’l-fetâvâ�adıyla� ihtisar� etmiştir.�Ayrıca� bk.� Kâtip�Çelebi,�
Keş�’ž-žunûn,�1/703;�2/1197,�1603;�Ziriklî,�el-Aʻlâm,�1/2�
39� Hane�î� imamlarından,� aynı� zamanda�sû�î� ve�zâhid� bir� allâme�olup,�Ebü’l-Leys� İmâmu’l-hüdâ�lakabıyla�da�bilinen�Nasr�b.�Muhammed�b.�Ahmed�b.�İbrâhim�es-Semerkandî’ye�(ö.�983/373)�
ait� bir�eserdir.�Ayrıca�bk.� İbn�Kutluboğa,�Tâcu’t-terâcim,� 310;�Kureşî,� el-Cevâhiru’l-muđıyye,�
415-416;�Leknevî,�el-Fevâ’idu’l-behiyye,�362;�Ziriklî,�el-Aʻlâm,�7/2�
40� Hüseyin�b.�Ali�b.�Yezîd�Ebî�Ali�el-Kerabâsî�(ö.�248/863).�İmam�Şâ�î’nin�önde�gelen�ashâbın-dan�fakih�zât�olup,�Bağdat’ta�epey�müddet�hadis�dinlemiş,�İmam�Şâ�î�ile�beraber�bulunmuş�ve�
kendisinden�ilim�almış.�Ayrıca�bk.�Ebû�Abdillâh�Şemseddîn�Muhammed�b.�Ahmed�b.�Osman�
ez-Zehebî,�Siyeru�a‘lâmi’n-nübelâ�(Kahire:�Dâru’l-Hadîs,�2006),� 12/79;� el-Mevsû‘atu’l-fıķhiyye�el-Kuveytiyye,�22/3��
41 Muhammed�b.�İshâk�b.�İbrâhim�el-Bakarhî�el-Bağdâdî�(ö.�481/1088).�Bakarhî,�Bağ-dat�dolaylarındaki�bir�köyün�adıdır.�Kadılık�ve�ilimle,�özellikle�de�hadis�ilmiyle�iştihar�etmiş�bir�aileye�mensuptur.�Ayrıca�bk.�Mahmûd�b.�Süleyman�el-Kefevî,�Ketâ’ibu�a‘lâ-mi’l-aħyâr�min�fuķahâi�meźhebi’n-Nu‘mân,�thk.�Sa�et�Köse�v.dğr.�(İstanbul:�Mektebe-tü’l-İrşâd,�2017),�2/432;�Zehebî,�Siyeru�a‘lâmi’n-nübelâ,�19/38�
Özer, Pîrîzâde�İbrâhim’in�Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ�fî�‘Ademi�Cevâzi’t-Telfîķ��’t-Taķlîd Adlı�Eserinin�Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi
173
mezhebinden�namazda�okunan�yanlış�kıraatın,�Fâtiha’nın�farz�kabul�edilmemesi�
hâlinde�namazı�bozmayacağı�görüşünü�aldım’�şeklinde�karşılık�vermiştir.”
Ben� ise�şöyle� derim:�Bu� itiraz�uygun� değildir.�Çünkü� Şâ�î’nin,� namazda�
Fâtiha�dışındaki�okuyuş�hatasının�namazı�bozmayacağı�ile�ilgili�görüşüyle�amel�
etmek,�taklid�etmeden�ibadetin�sahih�olduğunu�ve�makbul�bir�müctehidin�sö-
züne�uyan�görüşle�amel�edilebileceğini�gösterir.�Ulemadan�nakledilen�bilgiler,�
tel�îkin�câiz�olmadığını�açıkça�göstermektedir.�Buradaki�uygulama,�bu�değerli�
âlimin�görüş�ve�tercihidir.�Fakat�bu�görüş,�olay�gerçekleştikten�sonraki�durumla�
sınırlı�olup�öncesi�için�geçerli�değildir.�Buna�dikkat�edilmelidir.
el-Hidâye42�müelli�nin�konuyla�ilgili�olarak�Muħtârâtü’n-nevâzil’de�naklet-
tiklerinden�biri�de�şudur:�“Bir�kişi�vitir�namazını�tek�rekat�kılsa,�sonra�üç�rekat�
olduğu�kanaatine� varsa� geçmiş�namazlarını� iade�etmez,� çünkü�bu� ihtila�ı� bir�
konudur.�Ancak�kaç�rekat�olduğunu�bilmeden� tek�rekat�kılsa,�sonra�üç�rekat�
olduğunu�öğrense�yeniden�kılması�gerekir.”
el-Ķunye’de� şöyle� bir� ifade� bulunmaktadır:� “Şerefu’l-Eimme� el-Mekkî;�
‘Hane� î�bir�kimse,�Şâ�î�mezhebindeki�vücudun�herhangi�bir�yerinden�akan�kan�
abdesti�bozmaz�şeklindeki�hükmü�duyduğu�için�bir�yeri�kanadığında�abdest�al-
mazsa�namazı�iade�etmesi�gerekir’�demiştir.”
İbn�Emîru�Hâc43 Şerĥu’t-Taĥrîr�adlı�eserinde�şu�ifadeye�yer�verir:�“Amelin�
dayanağının�taklid�olduğu�bilinmelidir.�Ayrıca�bir�Müslümanın�bir�olayda�yapa-
cağı�amel,�ancak�herhangi�bir�müctehidi�taklid�ile�câiz�olur.”
� İbn� Nüceym’in44� kendi� risâlesinde� açıkça� geçen,� “et-Taĥrîr’in� sonunda-
ki�tel�îkin�yasak�olduğunu�belirten�ifade,�bazı�müteahhir�âlimlerin�görüşüdür,�
mezhebin�görüşü�değildir”�şeklindeki�itiraza�da�şöyle�cevap�veririz:�Tel�îkin�câiz�
olmadığı�görüşünün�mezhebe�aykırı�olduğunu�kabul�etmiyoruz.�Aksine�mezhe-
bin�görüşü�tel�îkin�câiz�olmamasıdır.�Çünkü�tel�îkin�cevâzı,�mukallidin�şartlara�
42� Ebu’l-Hasen�Burhânüddîn�Ali�b.�Ebî�Bekir�b.�Abdilcelîl�el-Ferğânî�el-Mergīnânî (ö.�593/1197).�Ayrıca�bk.�Zehebî,�Siyeru�a‘lâmi’n-nübelâ,�21/232;�Kureşî,�el-Cevâhiru’l-muđıyye,�357;�İbn�Kut-
luboğa,�Tâcu’t-terâcim,�206-207;�Leknevî,�el-Fevâ’idu’l-behiyye,�230-23�
43� Ebû�Abdillâh�Şemsüddîn�Muhammed�b.�Muhammed�(ö.�879/1474).�Halepli�Hane� î�fakih.�İbn�
Emîru�Hâc�künyesiyle�bilinmekte�olup,�kendisine�İbnü’l-Muvakkit�de�denirdi.�Ayrıca�bk.�Zehe-bî,�Siyeru�a‘lâmi’n-nübelâ,�5/285;�Ziriklî,�el-Aʻlâm,�7/4�
44� Zeynüddîn�b.� İbrâhim�b�Muhammed�(ö.�970/1563).� İbn�Nüceym�künyesiyle� meşhur�Mısırlı�
Hane�î�fakih.�Ayrıca�bk.�Ziriklî,�el-Aʻlâm,�3/6�
Tahkik�İslami�İlimler�Araştırma�ve�Neşir�Dergisi
174
riayet�etmeksizin�taklid�etmesinden�kaynaklanmaktadır.�Oysa�daha�önce�geçtiği�
gibi�bir�mezhebi�taklidde�birtakım�şartlar�söz�konusudur.
İbn�Emîru�Hâc,�Menâsik�adlı�eserinde�hükmü�önceki�paragra�a�geçtiği�gibi�
tespit�etmekte,�İbn�Nüceym�ise�el-Baĥru’r-râ’iķ’te�onu�onaylamakta�ve�kendisi-
ne�herhangi�bir�eleştiri�yöneltmemektedir.�Ayrıca�müteahhir�âlimlerden�Allâme�
Muhammed�Bedrüddîn�eş-Şehâvî�el-Hane�î�de�İbn�Emîru�Hâc’ın�bu�konudaki�
görüşünü�İbn�Nüceym’den�önce�onaylamıştır.
Bu�konudaki�delillerden�biri�de�üçüncü�bir�görüş�ortaya�atan�müctehidin�
önceki�ihtilafı�ortadan�kaldırmamasıdır.�
Müellif�(Bezzâzî),�el-Fetâva’l-Bezzâziyye’de45�şunu�ifade�etmiştir:� “Hârizm�
ulemasından�bazıları�İmam�Şâ�î’nin�mezhebini�esas�alarak�kıraatta�yapılan�ha-
tanın� namazın� fesâdına� yol� açmayacağı� görüşünü� tercih�etmişlerdir.�Bâkarhî,�
bu�kişilere� İmam�Şâ�î’nin� görüşünün� Fâtiha’nın� dışındaki� kıraat� için� geçerli�
olduğunu�söyleyerek�yanıt�vermiştir.�Bâkarhî’nin� bu� itirazı�üzerine�kendisine,�
Şâ�î’nin�görüşünün�herhangi�bir�kayıt�olmaksızın�mutlak�olarak�tercih�edildiği�
şeklinde� cevap� verilmiştir.� İmam�Muhammed’in� sözünde� yer� aldığı�gibi�mü-
ctehid�delile�bağlıdır,�delili� söyleyene�değil.�Öyle�ki�kadı’nın�sözüyle�gâib�kişi�
hakkında�nikâhın�sıhhatine�hükmedilebilir.
“Hâkimin�geleceğe�atfedilen�yemin�bâtıldır�hükmünün�geçerli�olması,�tel-
�îkin�câiz�olduğunun�delilidir.�Çünkü�velisiz�veya�mehirsiz�nikâh�akdini�kapsa-
maktadır”�şeklindeki�itiraza�da�şöyle� cevap�verilmiştir:�“Geleceğe�atfedilen�ye-
minin�geçerliliğine�hükmetmek,�sahih�bir�davadan�sonra�olmasıyla�sınırlıdır.”�
el-Ķunye�adlı�eserde�el-Muĥîŧ�müelli��Burhan’dan46�konuyla�ilgili�şöyle�bir�nakil�
45� Muhammed�b.�Muhammed�b.�Şihâb�b.�Yûsuf�el-Kerderî�el-Berikınî�el-Hârizmî�(ö.�827/1424).�
Hârizm�civarında�bulunan�Kerder�asıllı�bir�zât�olup�Bezzâz�nâmıyla�meşhurdur.�Hane�î�fukaha-sından�idi.�Karem�ve�Bulgar�diyarlarını�dolaşmış,�haccetmiş�ve�şöhret�bulmuştur.�Timurlenk’in�
kü�üne�fetvâ�vermiştir.�Kitapları;�el-Câmi‘u’l-vecîz,�el-Fetâvâ��î�fıķhi’l-Ĥane�yye.�Ayrıca�bk.�İbn�
Kutluboğa,�Tâcu’t-terâcim,�48;�Zehebî,�Siyeru�a‘lâmi’n-nübelâ,�7/274;�Leknevî,�el-Fevâ’idu’l-be-hiyye,�309;�Ziriklî,�el-Aʻlâm,�7/4�
46� Burhânüddîn� Mahmûd� b.� Ahmed� b.� Abdilazîz� b.� Ömer� b.� Mâze� el-Buhârî� el-Mergīnânî� (ö.�
616/1219).� Hane�î�mezhebinin� önde� gelen� fukahasındandır.� Kemalpaşazâde� kendisini� “müctehid�
�’l-mes’ele”�derecesine�dahil�eder.�Mâverâünnehir�şehirlerinden�olan�Mergīnân’da�doğmuş,�Buha-ra’da�vefat�etmiştir.�Kitapları;�Žâhiretü’l-fetâvâ,�el-Muĥîŧu’l-Burhânî,�Tetimmetu’l-fetâvâ,�el-Vâķı‘ât ,�
eŧ-Ŧarîķatü’l-Burhâniyye.� Ayrıca� bk.� Leknevî,� el-Fevâ’idu’l-behiyye,� 236-238;� Kâtip� Çelebi,� Keş-
�’ž-žunûn,� 1/823;� 2/1619;� İsmâil� Paşa� el-Bağdâdî,�Hediyyetü’l-‘âri�în,� 2/404;� Ziriklî,� el-Aʻlâm,�7/16�
Özer, Pîrîzâde�İbrâhim’in�Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ�fî�‘Ademi�Cevâzi’t-Telfîķ��’t-Taķlîd Adlı�Eserinin�Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi
175
yapılmaktadır:� “Falan� kadınla� evlenirsem�o� benden�üç� talakla�boş� olsun� de-
dikten�sonra�yetkisiz�temsilci,�kadını�ona�nikâhlarsa,�kadın�üç�talakla�boştur.�
Hâkim� nikâhın� sıhhatine� hükmetse� yine� de� üç� talakla� boştur.� Bu� sorundan�
kurtulmanın�yolu� yemini� sahih� bir� davadan� sonra� feshetmektir.”� Bu� nakilde�
davanın�sahih�olması,�muhalif�hükmün�meseledeki�ihtilafı�kaldırması�için�şart�
koşulmuştur.�Bize�göre�bu�mesele�ancak�adam�hazır�ve�kadın�evlenmemiş�oldu-
ğunda� sahih�olur.�Ayrıca�mehrin�akitte�zikredilmesi�ve�velinin�bulunması�gibi�
nikâh�için�gerekli�diğer�unsurların�da�mevcut�olması� ile�beraber�hâkim�huzu-
runda�yapılması�da�gereklidir.
Sonuç
Mevlânâ�Muhammed� b.�Muhammed� et-Trablusî47� el-Hane�î,� el-Fetâvâ’sında�
tel�îkin�câiz�olmadığına�hüküm�vermiştir.�Allâme�Hâtimetü’l-Müteahhirîn�Ah-
med�b.�Yûnus�eş-Şelebî48�de�taklidde�tel�îkin�câiz�olmadığına�fetvâ�verenlerden-
dir.�eş-Şelebî�eserinde� şunu�da� ilave�etmiştir:�“Tarsûsî,�iki�mezhepten� alınma�
tel�îkle�fetvâ�vermenin�cevâzını�ifade�eden�âlimlerin�Münyetü’l-mü�î�adlı�eserde�
yer�aldığını�söylemiştir.”�Ben�derim�ki;�şimdiye�kadar�anlatılanlardan�bunu�ka-
bul�etmediğimizi�öğrendin.�
Sonuç�olarak�şunu�söyleyebiliriz�ki�hiçbir�şekilde�taklidde�tel� îkin�cevâzına�
yol�yoktur.�Asrımızda�cevâzına�meyledenlerin�bu�konuda�hiçbir�delil�ve�dayanağı�
da�yoktur.�Onlardan�böyle�bir�düşüncenin�ortaya�çıkması�şaşılacak�bir�durum-
dur.�Oysa�zamanımızda�mü�îye�düşen�sadece�mezhepteki�mü�â�bih�olan�görüş-
leri�nakletmektir.�Zira�müste�î,�mezhebin�imamlarının�konuyla�ilgili�görüşünü�
sormaktadır,�yoksa�mü�înin�düşüncesini�sormamaktadır.
Aynü’l-Eimme�el-Kerâbisî’den�naklettiğimiz�kısma�ve�İmam�Ebû�Yûsuf ’un�
namazını� iade� etmesi� hadisesine�muttali� olan� bir� kişi� bana� şunu� söylemiştir:�
“Tel�îki�câiz�gören�kişiye�bu�iki�meseleyle�ilgili�bilgileri�anlattığımda�buna�şa-
şırdı.�Çünkü�o�bu�bilgilere�sahip�değildi.�O,�kendince�kitapları�çok�olduğu�için�
47� Burhânüddîn�İbrâhim�b.�Mûsâ�b.� Ebî�Bekr�et-Trablûsî�el-Hane�î� (ö.� 922/1516).�Trablusşam�
doğumlu�Hane�î�fakih.�Dımaşk’ta�âlimlerden�eğitim�gördü,�sonra�Kahire’ye�geçti,�burada�vefat�etti.�Ayrıca�bk.�Leknevî,�el-Fevâ’idu’l-behiyye,�364;�Ziriklî,�el-Aʻlâm,�1/7�
48� Ahmed�b.�Yûnus�b.�Muhammed�Ebu’l-Abbâs�Şihâbüddîn�(ö.�947/1540).�İbnü’ş-Şelebî�künye-
siyle�bilinen,�Kahire’de�vefat�eden�Mısırlı�Hane�î�fakih.�Ayrıca�bk.�Ziriklî,�el-Aʻlâm,�1/27�
Tahkik�İslami�İlimler�Araştırma�ve�Neşir�Dergisi
176
bu�gibi�cüz’î�meseleleri� ancak�kendisinin�bildiğini�zannediyordu.”�Bunun�üze-
rine,� şiddetli� haset� ve� düşmanlığına� rağmen� onu� bir� sebeple� benden� istifade�
edenlerin�arasına�katan�Yüce�Mevlâ’ya�hamd�ettim.�Bu�Allah’ın�lütfudur,�onu�
dilediğine�verir.�“Ey�Rabbim��Seni�her�türlü�noksanlıktan�tenzih�ederiz.�Senin�
bize�öğrettiklerinden�başka�bizim�bir�bilgimiz�yoktur.�Şüphesiz�ki�sen�Alîm�ve�
Hakîmsin.”49
Bu,�taklidde�tel�îkin�sahih�olmadığına�dair�Ġâyetü’t-taĥķîķ�isimli�risâlede�
imkân�ölçüsünde�anlattıklarımızın�sonudur.�Risâleyi�şu�mübarek�dua�ile�nok-
talayalım:� Ey� Rabbim�� Senden� işlerimde� sebâtı,� doğruluk�ve� istikâmet� üzere�
bulunmamda�kararlılığı,�nimetlerine�şükretmeyi,�sana�hakkıyla�kulluk�etmeyi,�
selim�bir�kalp,�doğru�bir�dil�ve�hayırlı�ilim�talep�ediyorum.�Hayırsız�ilimden�sana�
sığınırım.�Bilgin�dahilinde�olan�günah�ve�kusurlarımdan�dolayı�senden�bağış-
lanma�diliyorum.�Şüphesiz�sen,�gaybı�bilen�ve�ayıpları�çokça�örtensin.
Risale�8�Ramazan�1056�Perşembe50�günü�tamamlandı.�Salât�ve�selamın�en�
üstün�ve�en�mükemmeli,�Medine’ye�hicret�eden�o�kutlu�Zât’a�olsun,�âlemlerin�
Rabbine�hamdolsun.
49� el-Bakara�2/3�
50� M.�18�Ekim�1646
Özer, Pîrîzâde�İbrâhim’in�Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ�fî�‘Ademi�Cevâzi’t-Telfîķ��’t-Taķlîd Adlı�Eserinin�Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi
177
Kaynakça
‘Âsımî,�Abdülmelik�b.�Hüseyin.�Semŧü’n-nücûmü’l-‘avâlî��î�enbâi’l-evâil�ve’t-tevâlî.�Beyrut:�Dâ-ru’l-Kütübi’l-İlmiyye,�1998/14�
Ateş,�Mustafa.�“Taklid-İctihad�Kavramları�Bağlamında�İbn�Âbidîn’in�Tabakâtü’l-Fukahâ’ya�Dair�Özgün�Yaklaşımı”.�İslam�Hukuku�Araştırmaları�Dergisi�33�(2019),�547-570.
Bağdâdî,�İsmâil�Paşa�b.�Muhammed�Emin�el-Bâbânî.�Îżâĥu’l-meknûn��î�źeyli�ʻalâ�Keş�’ž-žunûn. Ankara:�Milli�Eğitim�Bakanlığı,�197�
Bursalı�Mehmed�Tâhir.�Osmanlı�Müelli�eri.�İstanbul:�Matbaa-i�Âmire,�133�
Cevherî,�Ebû�Nasr�İsmâil�b.�Hammâd�el-Cevherî.�eś-Śıĥâĥ�tâcü’l-lüġa�ve’ś-śıĥâĥu’l-‘Arabiyye.�thk.�Ahmed�Abdülğa�ûr�Attâr.�Beyrut:�Dâru l-İlm�li’l-Melâyîn,�1987.
Ebü’l-Hayr� İsâmüddîn� Ahmed� Efendi� Taşköprizâde.� Mi�âĥu’s-sa‘âde� ve� miśbâĥu’s-siyâde� �î�mevżû‘âti’l-‘ulûm.�Kahire:�Dâru’l-Kütübi’l-Hadise,�196�
Hîle,� M.� Habib.� et-Târîħ� ve’l-müerriħûn� bi-Mekke� mine’l-ķarni’ŝ-ŝâliŝ� el-hicrî� ilâ� ķarni’ŝ-ŝâliŝ�‘aşer. London:�Müessesetü’l-Furkan�li’t-Türasi’l-İslâmî,�199�
Himyerî,�Muhammed�b�Abdu’l-Mün‘im.�er-Ravżu’l-mi‘ŧâr��î�ħaberi’l-aķŧâr.�thk.�İhsan�Abbas.�Beyrut:�Müessesetü�Nâsır�es-Sekâfe,�1980.
İbn�Âbidîn,�Muhammed�Emîn�b.�Ömer�b.�Abdilazîz�el-Hüseynî�ed-Dımaşkî.�Reddü’l-muĥtâr�‘ale’d-Dürri’l-muħtâr�şerĥi�Tenvîri’l-ebśâr.�thk.�Âdil�Ahmed�Abdülmevcûd�-�Ali�Muham-med�Muavvız.�Beyrut:�Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye,�199�
İbn� Manzûr,� Ebu’l-Fazl� Cemâlüddîn� Muhammed� b.� Mukrem.� Lisânu’l-‘Arab.� Beyrut:� Dâ-ru’s-Sadr,���Basım,�14�
Kâsım�b.�Kutluboğa,�Ebu’l-Fidâ�Zeynüddîn. Tâcu’t-terâcim��î�men�śannefe�mine’l-Ĥane�yye.�thk.�Muhammed�Hayr�Ramazan�Yûsuf.�Dımeşk:�Dâru’l-Kalem,�1413/199�
Kâtip�Çelebi,�Hacı�Halîfe�Mustafa�b.�Abdillâh.�Keş�’ž-žunûn�‘an�esâmi’l-kütüb�ve’l-�nûn.�Bey-rut:�Dâru�İhyâi’t-Türâsi’l-Arabî,�ts.
Kaya,�Eyyüp�Said.�“Tel�îk”.�Türkiye�Diyanet�Vakfı�İslâm�Ansiklopedisi.�40/401-40��Ankara:�TDV�Yayınları,�20�
Kefevî,�Mahmûd�b.�Süleyman.�Ketâ’ibu�a‘lâmi’l-aħyâr�min�fuķahâi�meźhebi’n-Nu‘mân.�thk.�Saf-fet�Köse�-�Murat�Şimşek�-�Hasan�Özer�-�Huzeyfe�Çeker�-�Güneş�Öztürk.�İstanbul:�Mek-tebetü’l-İrşâd,�2017.
Kehhâle,�Ömer�Rıza.�Mu‘cemü’l-mü’elli�în.�Dımeşk,�1957-196�
Kureşî,�Ebü’l-Ve�â�Muhyiddîn�Abdulkâdir�b.�Muhammed.�el-Cevâhiru’l-muđıyye��î�ŧabaķâti’l-Ĥa-ne�yye.�thk.�Muhammed�Abdullah�eş-Şerîf.�Beyrut:�1426/200�
Leknevî,� Muhammed� Abdulhay.� el-Fevâ’idu’l-behiyye� �î� terâcimi’l-Ĥane�yye.� thk.� Ahmet� ez-Za‘bî.�Beyrut:�Dâru’l-Erkam,�1418/199�
Makdîsî,�Muhammed�b.�Ahmed.�Aĥsenu’t-teķāsim��î�ma‘rifeti’l�eķālim.�thk.�Gazi�Tuleymat.�Dı-meşk:�Dâru’n-Neşr,�1980.
Tahkik�İslami�İlimler�Araştırma�ve�Neşir�Dergisi
178
Mirdâd,�Ebü’l-Hayr�Abdullah.�el-Muħtaśar�min�kitâbi�Neşri’n-nevr�ve’z-zeher��î�terâcimi�e �âżıli�Mekke�mine’l-ķarni’l-‘aşir�ile’l-ķarni’r-râbi‘�‘aşer.�nşr.�M.�Saîd�el-Âmûdî�-�Ahmed�Ali.�Cidde:�1406/198�
Muhibbî,�Muhammed� el-Emîn�b.�Fazlillâh�b.�Muhibbillâh�el-Muhibbî� el-Ulvânî�el-Hamevî�ed-Dımaşkî.�Ħulâśatü’l-eŝer��î�a‘yâni’l-ķarni’l-ĥâdî�‘aşer.�Beyrut:�Dâru�Sâdır,�ts.
Muttarizî,� Ebü’l-Feth� Nâsırüddîn� b.� Abdisseyyid� b.� Ali� b.� el-Muttarizî.� el-Muġrib� �î� tertî-bi’l-Mu‘rib.� thk.�Mahmud� Fahûrî� -� Abdulhamid� Muhtâr.� Beyrut:�Mektebetu� Lübnan,�199�
Özcan,�Tahsin.�“Pirîzâde�İbrahim”.�Türkiye�Diyanet�Vakfı�İslâm�Ansiklopedisi.�34/286-28��An-kara:�TDV�Yayınları,�200�
Özel,�Ahmet.�Hane��Fıkıh�Alimleri�ve�Diğer�Mezheplerin�Meşhurları.�Ankara:�Türkiye�Diyanet�Vakfı,�20�
Özer,�Hasan.�Mekke’de�Bir�Osmanlı�Kadısı�Pîrîzâde.�Konya:�Çizgi�Yayınları,�2019.
Pîrîzâde,�İbrâhim�b.�Hüseyin�b.�Ahmed.� ‘Umdetu�źevi’l-beśâir.�thk.�Sa�et�Köse�-�İlyas�Kaplan.�İstanbul:�Mektebetü’l-İrşâd,�1438/20�
----------�Risâletü�ġâyeti’t-taĥķîķ��î�‘ademi�cevâzi’t-tel�îķ��’t-taķlîd.�İstanbul:�İstanbul�Üniversi-tesi�Arapça�Yazmalar,�6392,�1b-3b.�
Remuylî,�Abdülkerim.�Taġayyuru’l-fetvâ�bi-taġayyuri’l-ictihâd.�Beyrut:�Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye:�197�
Sehâvî,�Muhammed�b.�Abdurrahman.�eđ-Đav’ü’l-lâmiʻ�li-ehli’l-ķarni’t-tâsiʻ.�Beyrut:�Dâru�Mek-tebeti’l-Hayât,�ts.
Şevkânî,� Ebû� Abdillâh� Muhammed� b.� Alî� b.� Muhammed.� el-Bedrü’ŧ-ŧâli‘� bi-meĥâsini� men�ba‘de’l-ķarni’s-sâbi‘.�Beyrut:�Dâru’l-Ma‘rife,�ts.
Zehebî,�Ebû�Abdullah�Şemseddîn�Muhammed�b.� Ahmed� b.�Osman.� Siyeru� a‘lâmi’n-nübelâ. Kahire:�Dâru’l-Hadîs,�200�
Ziriklî,�Hayreddîn� b.�Mahmûd�b.�Muhammed�b.�Ali�b.�Fâris.� el-A‘lâm.�Beyrut:�Dâru’l-İlmi�li’l-Melâyîn,�200�
Özer, Pîrîzâde�İbrâhim’in�Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ�fî�‘Ademi�Cevâzi’t-Telfîķ��’t-Taķlîd Adlı�Eserinin�Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi
179
This�article�consists�of�critical�edition�and�translation�of�the�work�named�
Risāla� Gāyat� al-tahqiq� �ī� ‘adam� jawaz� al-tal�q� � ī� al-taqlid� by� Burhānuddīn�
Ibrāhīm�b.�Husain�b.�Ahmad�b.�Muhammad�b.�Ahmad�b.�Bīrī�(d.�1099/1688),�
who�was�a�Hanaf�faqih�lived�in�the�17th�century�Ottoman�Mecca.�Famous�for�
his�great-grandfather�Pīrī,�the�author,�who�was�renown�as�Pīrīzāda�(Ibn�Bīrī),�
witnessed� the�era�of�seven�Ottoman�sultans,�which�could�be� considered�long�
in�history,�namely�Ahmad�I,�Mustafa�I,�Osman�II,�Murad�IV,�Sultan�Ibrahim,�
Mahmad� IV�and�Suleyman� II.� Living� in� a�period�when� the� stability� system�
deteriorated� and� the�management� system�began,� Pīrīzâda�was� also�negatively�
a�ected�by� the� negativity�of� that�period�and�was�dismissed��om�the�Mecca�
judge�in�167��No�record�of�the�cause�of�the�dismissal�has�been�found,�but�for�
various�reasons,�the�weakening�of�the�central�government�and�the� struggle�of�
the�sheri��of�emirate�in�Mecca�suggests�the�possibility�of�playing�a�role�in�his�
dismissal.�Taking�the�opinion�of�the�Mecca� judge�in� the� appointment�of�the�
Mecca�governor�reinforces�this�possibility.
Pīrīzāda,�who�is�a�member�of�a�family�known�in�science�and�known�in�Mec-
ca,�is�originally��om�there.�But�he�was�born�in�Madina�in�1022�(1613),�where�
his�family�was�paying�a�visit,�and�then�he�came�to�Mecca�and�grew�up�there.�ʿAli
b.�Abu�Bakr�counts�the�scholars�such�as�his�uncle�Muhammad�b.�Ahmad�al-Bīrī�
[Pīrī],�Shayhulislām�Abdurrahman�b.�ʿIsā�al-Murshidī,�Ahmad�b.�ʿIsā�al-Mur-
shidī,�Abu�Bakr�Kusayr�al-Maghribī,�ʿAli�b.�Abu�Bakr�al-Cammal,� Ibn�Allān�
and�Sahabaddin�al-Hafaci�among�his�teachers.�It� is�stated�in�the�sources�that�
he�may�have�had�many�teachers�who�have�not�been�mentioned�and�that�he�has�
been�given�consent��om�many�scholars.�He�raised�many�known�and�unknown�
students�such�as�Hasan�b.�ʿAli�al-Ucaymī,�Tācaddin�b.�Ahmad�ad-Dahhān�and�
Extended Abstract
Critical�Edition�and�Translation�of�Pīrīzāda’s�Work�Named�
Risāla�Gāyat�al-Tahqīq��ī�‘Adam�Jawāz�al-Tal�īq��ī�al-Taqlīd
By�Assoc.�Prof.�Hasan�ÖZER
����
Tahkik�İslami�İlimler�Araştırma�ve�Neşir�Dergisi
180
Sulayman�Hīnū.�It�is�documented�in�the�records�that�he�has�innumerable�stu-
dents�who�come�to�Mecca�to�learn��om�him.
It�is�reported�that�Pīrīzāda�has�more�than�a�hundred�works,�although�there�
are�di�erent� rumours�about�their�numbers,�most�of�which�are�fıqh-oriented.�
Not�all�of�these�works�have�been�found,�but�some�of�them�have�been�discovered.
Pīrīzāda,�who�was�regarded�as� a�fıqh�and�fatwa�authority�of� the� time�he�
lived,� served� as� a� judge� of�Mecca� for�many� years� a�er�Abdurrahman� b� ʿIsā�
al-Murshidī.�He�was�dismissed�during�the�time�of�Sheri��Barakāt�b�Muham-
mad,�who�was�governor�of�Mecca�in�1083�(1672).�A�er�that,�he�directed�him-
self�to�engage�in�science�and�writing.�As�his�the�date�of�death,�16�Shawwal�1099�
(14�August�1688)�is�generally�preferred.�He�was�buried�in�Muʿallā�Graveyard.
Pīrīzāda,�as�one�of�the�prominent�scholar�of�the�Hana��scholars,�especially�
wrote�his�studies�on�the�questions�asked�to�him�and�is�concerned�with�fıqh�is-
sues.�From�this�point�of�view,�it�is�understood�that�the�author�is�a�competent�fa-
qih�who�produces�solutions�to�the�problems�of�his�period�and�the�rich�resources�
he�used�or�the�issues�he�handled�were�taken�into�consideration.�It�is�seen�that�
the�works�he�wrote� are� supportive� for�the�Islamic�legal�literature.�The�book,�
whose�presentation�is�researched�and�translated�in�this�article,�also�addresses�a�
problem�that�continues�today�as�it�is�in�his�age.�As�stated�in�the�introduction�
of�the�work,�when�the�research�on�the�tal�īq�in�taqlīd�is�increased,�he�said�that�
risala�was�written�since�it�was�not�permissible�according�to�the�Hana��sect�and�
also�to�eliminate�the�uncertainty�and�confusion�about�this�subject.�This�risala�
also�was�written�as� a�refutation� to�Molla�Farrūkh,�who�said�that� there�was�a�
“pseudonym�in�the�imitation�where�there�was�no�replica”�and�was�appreciated�
by�many�scholars.
The�concept�of�tal�īq�is�unlikely�used�in�the�early�works�in�this�literal�sense,�
but�it�is�understood�that�although�some�issues�related�to�this�concept�have�been�
mentioned� in� some�procedural�books�before� 7/13�centuries,�this� concept�has�
been�termed�as�a�jurisprudence� in�the�late�8/14�century.�It�is�seen�that�there�
are�independent�studies�on� the�subject�in�the�following�periods.�Some�of�the�
authors�of�the�Hana��fıqh�who�wrote�independent�works�on�the�subject�can�be�
mentioned�as� follows:� Ibn�Nucaym� (d.�970/1563),�Muhammad�b�Abdulazīm�
al-Makkī,� known� as� Ibn�Molla� Farrūkh� (a�er� 1052/1642),�Shurunbulālī� (d.�
1069/1659),�Nablusī�(d.�1061/1652)�and�Pīrīzāda.
Özer, Pîrîzâde�İbrâhim’in�Risâletü�Gâyeti’t-Taĥķîķ�fî�‘Ademi�Cevâzi’t-Telfîķ��’t-Taķlîd Adlı�Eserinin�Tahkikli�Neşri�ve�Tercümesi
181
As�can�be�seen�in�his�work,�Pīrīzāda�does�not�mention�much�evidence�in�
his�works,�his�references�are�completely�valid�sources�of�the�sect�and�opinions�
and�preferences�of�the�Mujtahids.�In�his�works,�Pīrīzāda�sometimes�says,�“I�am�
just�a�transponder�and�ambassador�about�this�issue;�I�came�across�the�books�of�
the�scholars�who�conveyed�the�views�of�the�sect.�On� this�subject�the�scholars�
said�that�as�far�as�we�can�determine,�the�sound�view�of�our�scholars�is�as�follows;�
“the�following�view�was�narrated��om�Imam�Abu�Hanifa�on�this�matter.”�He�
states�that�he�is�just�an�ambassador�and�is�content�to�convey�opinions�as�much�
as�possible.�Even�when�rejecting�any�opinion�or� responding�to� an�objection,�
he�replies�with�the�statements�of�the�previous�ulema�and�responds�with�their�
statements.�It�can�be�clearly�seen�that�his�sect�and�his�works�that�he�wrote�to�
solve�the�problems�of�his�own�era�produced� solutions�with�the�methods� and�
opinions�of�his�sect�completely.�Considering�these,�it�can�be�said�that�he�has�
deep�knowledge�of�fıqh�and�has�a�foundation�for�the�method�of�the�sect.
The�treatise�consists�of�an�introduction,�subtopics�(furu’)�and�a�conclusion.�
In�the�introduction�part,�“The�sinner�servant�Ibrahim�b.�Husayin�Pīrī�al-Makkī�
al-Hana�ī-�May�Allāh�treats�him�with�his�grace�-�says��”�As�can�be�understood�
�om�his�statement,�the�work�belongs�to�Pīrīzāda.�There� is�no�di�erent�view�
on�this.
In�this�work,�Pīrīzāda� included�the�following�topics:�It�is�illogical�to�mix�
matters�that�need�to�be�addressed�separately�as�if�they�were�a�single�matter;�it�
is�illegal�for�a�member�of�the�sect�to�imitate�someone�other�than�his�imam�on�
individual�matters;�the�essence�of�the�sect�is�continuity�and�the�apprehension�is�
not�permissible;�it�is�not�permissible�to�abide�by�the�judge�in�contradiction�with�
the�order�of�the�sect;�whether�it�is�a�morality�or�a�morality�to�imitate�a�er�an�
issue;�it�is�not�permissible�to�suggest�a�tal�īq�for�a�taqlīd;�it�is�not�necessary�to�
imitate�in�a�matter�of�transformation�made�by�the�jurists�in�a�matter�where�two�
di�erent�understanding�occurred�and�these�two�idea�were�combined.
Four�copies�of�the�epistle�were�reached:�Three�of�them�are�detached�within�
the�magazines,�and�one�of�them�is�embedded�in�the�commentary�written�by�the�
author.�From�the�comparison�of�these�four�copies�in�the� investigation,�a�new�
text�was�created�by�showing�the�di�erences�in�the�footnote.
Keywords:�Pīrīzāda,�taqlīd,�tal�īq,�tal� īq�in�taqlīd,�madhhab�and�kādī.